• athensli rock grubu. 2002 yılında çıkan albümlerinin adı aldhils arboretum. uzun zamandır camiadalar, 97 yılından beri, ama fark etmemiz bu albüme kısmetmiş. single olarak da çıkan jennifer louise ile sevdim ben bunları. grubun üyeleri elf power'dan arak byran helium, derek almsted ve esas adam kevin barnes...
  • seven sunu da sevdi

    (bkz: they might be giants)

    yine de pek hayran olunası bir grup olarak bulmadım acıkcası. deli fan'leri var mıdır, varsa nasıl insanlardır, merak ettim.
  • deli fanlerinden birisi oldugum grup. oyle etkileyici bir sey degildir insani hemen carpan, ama seviyoruz, cok guzel cok eglenceli... nereye gelseler yakinlarda gidilesi izlenesi her gun yatmadan once dinlenilesi gruptur of montreal....arabada unutulan bir arkadas cd sinin bir insani bu kadar bagimli yapacagini bilemezdim. o arkadasi da cok seviyorum bu yuzden... friends of mine cok guzeldir
  • kevin barnes adındaki garip adamın 1997’de tek başına kurduğu athens kökenli grup. ismini de montreal’li bir bayanla kötü giden bir ilişkisi üzerine koyduğu söyleniyor. hepsi bir yana bu grubun doğması büyümesi her şeyi tam bir olay. kevin barnes, grubu(?) kurduğu yıl içerisinde elephant 6 öncülerinden elf power elemanı derek almstead ile tanışınca grup şeklini almaya başlıyor. bryan pool isimli eleman da gruba katılınce kıvama geliyor artık. ilk kadro ile 2 albüm kaydediyorlar: cherry peel ve the bedside drama a petite tragedy. bunun ardından kadro sürekli değişiyor, barnes sabit kalıyor bir tek. besteleri genellikle tek başına yapıyor, eş dost yardım ediyor. grubun ilk başyapıtı 1999 yılında ortaya çıkıyor: the gay parade. the beatles etkileşimli, uçuk, muhteşem, deli bir albüm olarak selamlanıyor. beatles klasiği magical mystery tour’un büyülü atmosferini taşıdığından olsa gerek çok kıyaslanıyor ama barnes için sorun olmuyor hiçbir zaman. diğer elephant 6 grupları gibi beatles ve beach boys etkileşimlerini hiçbir zaman yadsımıyor, işi ironiye ve deneyselliğe vurarak dinlemekten sıkılmanın imkansız olduğu bir albüm çıkarıyor ortaya. cherry peel’in tim i wish you born a girl’ünü anımsatan komik dakikalar yaşatıyor march of the gay parade, advice from a divorced gentleman to his bachelor friend considering marriage, a man's life flashing before his eyes while he and his wife drive off a cliff into the ocean gibi şarkılar.

    sahne şovlarında eğlencenin dibine vururken, bu kadar komik işler çıkarırken, barnes bir yandan özel hayatında sorunlar yaşamaya başlıyor. 2001 yılında coquelicot asleep in the poppies: a variety of whimsical verse, 2002 yılında da aldhils arboretum isimli albümlerini çıkarıyor grup. özellikle ikincisi çok başarılı oluyor. yine de the gay parade ile birden artan kitlelerini genişletmeye yetmiyor. barnes bu sıralar evleniyor, derek de gruptan ayrılıyor. işler iyice karışıyor. her yıl 1 albüm çıkaran grup, ilk defa bir yıl atlıyor ve 2004’te karmaşanın içinden yılın en iyi albümlerinden biriyle çıkıveriyor: satanic panic in the attic. albüm kapağından şarkı isimlerine, elektronik tecavüzüne uğramış soundundan şarkı sözlerine şaşalı bir geçit olduğu gözlemleniyor. the gay parade’in akustik atmosferini seven fanlar için şok etkisi yapsa da, ilk single disconnect the dots’un süper bir şarkı olmasının da yardımı ile grup kendini tekrar zirvede buluyor. sanatic panic, özellikle şarkılarındaki pembe-siyah atmosfer ve iyice flaming lips’i andırmaya başlamış kozmik melodileri ile dinleyenleri mest ediyor.

    sonra grup tekrar parçalara bölünüyor. barnes yeni şarkılar yazıyor, bu sefer nerede ise solo çalışıyor. bir şarkı hariç tüm albümü athens’de kaydediyor, bu sırada norveç’e gidiyor ve bir şarkıyı da orada kaydediyor. (sonra oralara demir atacak.) ortaya 2005 tarihli epey elektronik bir albüm olan the sunlandic twins çıkıyor. albüm satış olarak başarılı oluyor ve wraith pinned to the mist and other games’e çekilen klip mtv’de bile tutuluyor. kritikler of montreal’i müziğin kurtuluşu olarak görmüyor belki ama tek rakibinin yine kendisi olduğunu söylemeyi ihmal etmiyor. çünkü bu gruba referans gösterecek the beatles, the beach boys gibi 40 yıl önceki gruplardan başka kimse yok. yaptıklarını sokacak bir sınıf da bulamıyorlar zaten.

    gel zaman git zaman, kevin barnes depresyon içerisinde norveç soğuğunda bir kış geçiriyor. anti depresanların hayatta kalmasında epey yardımcı olduğunu belirtiyor röportajlarda. garip bir şekilde belki de kariyerinin en iyi albümü ile çıkıyor ortaya: hissing fauna are you the destroyer? sınavlarıma birkaç hafta kala moral depolamak için yeniden sardırdığım satanic panic’in bir anda gerçek değerini farketmemle, bulup dinliyorum yeni albümü. gay parade, satanic panic ve bu albümü yanyana koyunca ortaya tanımsız bir durum çıkıyor. albümdeki elektronik tınılar, robotik atmosfer, bitmek bilmeyen enerji, ziggy stardust’ı anımsatan konsept resmen vuruyor beni. geceleri, sabah uyanınca albümü dinleyeceğimi düşünmenin huzuru ile uyumaya başlıyorum. son kertede of montreal, favori yeni grubum olmayı başarıyor. fazlası ile de hakediyor. kevin barnes’in türler arasında sınırlı kalmayan yeteneği deneyselliğin en başarılı örneklerinden birini yaratıyor. son derece komik yine, ama bu sefer kara-komedi. herhalde ancak barnes gibi bir adam, norveç’te geçen buz gibi bir kışın ardından böyle yaz albümü çıkarabilirdi. bu adamın hayal dünyası nasıl bir yer bilemiyorum ama fazlası ile içinde yaşadığına eminim. ucundan da olsa bu dünyaya girmemize izin verdiği için kendisine minnettarım. günlerdir başka bir şey dinleyemez oldum. ileride neutral milk hotel gibi iyice kültleşeceğini tahmin etmek zor değil.
  • elephant 6 uyesi oldukca aktif bir grup. dinleyiniz: no conclusion
  • huzur özlendiğinde dinlenilmesi şart the stills parçası. sözlerden de anlaşılabileceği gibi.

    the falling free on, it's turning me on
    it drips on the street, the sun cries from the heat
    i love feeling beat, i'll kiss the lipstick on your teeth

    friends getting old, we all dig for gold
    the crumbs and pieces, the dead mess in the sink
    turning me on, turning me on

    the night's so happy, the base drum heavy
    the photo glossy, the people pretty
    turning me on...
  • bu sene hissing fauna are you the destroyer'la tanidigim gruptu of montreal. stockholm'e geleceklerini duyunca da allah dedim, bu pazartesi de gittim konsere. superler. dolayisiyla, o konsere gidin, gittirin arkadasim.
hesabın var mı? giriş yap