• ana kurallar :

    1 - evin sahibi yoktur. evde kalan herkes ev ahalisidir. kirayı kimin ödediğinin önemi olmaz.

    2 - evin anahtarı en az 2n+3 kişide bulunur. n ev kirasını bölüşen kişi sayısıdır. (kirayı bölüşen kişilere bundan sonra k diyelim) formülün açıklaması basittir. 2 katsayısı manitalardan, artı 3 sabiti kankalardan gelmektedir.

    3 - evde yatabilecek kişi sayısı t ise, 3n < t < 5n olmalıdır.

    4 - bir kişinin ev ahalisine mensup olabilmesi için, k'lerden ilk tanıdığının evde olmadığı saatlerde de eve gelip gitmesi gerekir.

    5 - makarna ve kola her zaman makbuldür. makarna suyunu "beyler acıkan var mı ?" sorusunu soran koyar.

    6 - alınan biraların bakkaldan çıkma saati ile boşunun balkona koyulma saati arası maksimum yedi saattir.

    7 - evden her çıkan mutfak civarındaki ağzı bağlı migros torbalarından bir tanesini çöpe atmakla yükümlüdür.

    8 - eve gelen birisinin aldığı takdirde kan yapacaklar listesi sıralamak istersek,

    kendi içtiği sigara harici bir paket winston box
    herkese bi yarım köfte
    kola
    bira
    cips

    şeklinde olur.

    9 - tv'de kimse kafasına göre bir kanal tercihi yapamaz, öncelikler yazılan sırada belirlenir,

    southpark
    diğer cnbc e dizileri
    türk takımlarının şampiyonlar ligi maçları
    ümit besen - gökhan güney filmleri
    tarkan - malkoçoğlu filmleri
    müzik kanalları
    belgesel kanalları

    10 - banyoya alınacak şampuanlar "kınalı saçlar için" ya da "sık kırılan ince telli saçlar için" gibisinden spesifik olmamalı, en büyük boy "normal saçlar için" duru ya da hacı şakir olmalıdır.

    11 - evin yakınında bir bim, en az beş tane de eve yemek servisi yapan lokanta bilinmelidir. lokantalardan birisinden eve geliş güzergahında bakkal varsa, sigara bitince o lokanta tercih edilir. çocuk gelirken sigara da alabilir.

    12 - tuvalete girereken okunabilmesi için el altında en az birer adet leman,fhm, postexpress, goal dergilerinden bulunmalıdır.

    13 - aynı anda üç king masası kuracak teçhizat olmalıdır.

    14 - dersler ve sınavlar kişinin kendi sorumluluğundadır. ertesi gün sınavı olan birisi için özel muamele gösterilmez, evdeki eğlencede bir kısıta gidilmez.

    15 - bir gece önce "olum beni saat x'te kesin uyandırın" diyen kişi, uyandırıcının da uyanamama ihtimaline hazırlıklı olmalıdır. kişi bir dürtmede uyanmazsa gerisi kendi sorumluluğundadır.

    16 - nokia şarjı üst çekmecede.

    17 - sifonun çalışmadığını biz de biliyoruz. o kovanın orada durma nedeni de bu zaten.
  • ogrenci evi demek, bir eve ait tum tabuların yıkılabilirliği demektir. posterler ve duvar saati tavanda durur, portakal kasasında plaklar, en metalcilerin evinde bile dallı güllü koltuk örtüleri, balkonda depozitosu bir kirayı karşılayacak kadar boş efes şişeleri, üst daireden kaçak çekilmiş kablolu tv, mutfakta biri diğerine hiç benzemeyen bir yıgın tabak ve promosyon harry potterli ya da bira markası amblemli bardaklar, yerdeki siyah minderlerle tezat evin demirbaşı koca kollu avizeler, her odada minimum yirmibeş yaşında olan farklı farklı perdeler, dikey ve yatay tıkıştırılmış kitaplarla ve onlardan kalan yere konulmuş yarısı yakılmış mumlar, bir iki kızılderili kartpostalı, kinder ya da toto oyuncağı, ne alırsan bir milyoncudan dayanamayıp alınmış tornavida seti ya da kerpeten, tuvalette muhakkak bir iki dergi, tuvalet kapısında yaratıcılığa bağlı bir iki uyarı ya da bilgilendirme notu.

    ögrenci evi zil sesinin gunun her saati duyulabileceği, istiab haddinin tahmin edilemediği ve bir gece uyumak için kalan insan sayısı rekorunun sürekli yeniden kırıldığı neşeli ve samimi bir ortamdır.
    öğrenci evinde kimse kül döktü diye utanmaz. öğrenci evinin her köşesinde yatılabilir. her saat kalkılabilir. kahvaltı 16.00' da öğlen yemeği 22,00 de ve akşam yemeği de 03,45 de yenebilir.
    normal evlerin tersine faturalar senede dört ya da altı kez ödenir. bu ödemeler arası bazı günler, mum ışığında muhabbetle ve camiden su taşırken hem eğlenmek hem küfretmekle geçer.
    öğrenci evinde hep fazladan giysi olur. gelen unutur giden unutur, kocaman bir misafirden kalan eşyalar listesi olur.
    öğrenci evinde 24 saat kesintisiz muhabbet olur. vardiyalıdır, yorulan gider yatar yerini uyanan alır.
    öğrenci evi, king demektir, tabu demektir
    ,risk demektir, efes fıçı demektir, kirli çarşaflarda huzurlu uyku demektir. sen bacısın ben kardeş yirmi kişi aynı odada uyuyabilmek demektir. perdelerdeki sarı sigara dumanı lekelerine bakıp görmemektir. öğrenci evi bes sene elektrik süpürgesi ile tanışmasa dahi asla tozlanacak kadar yalnız kalmayan evdir.
    öğrenci evi, öğrencilikten çıktıktan sonra kıymeti onbine katlanan bir gençlik ateşi şöminesidir.
    artık bir okulda kaydın yoksa ama ssk' da sicil numaran varsa, ne kadar kasarsan kas ne o gümüşlüğünü tek kolonlu roadstar marka dandik müzik setiyle değiştirebilirsin ne de o yağlıboya tabloyu indirip, duvarına bantla dünyayı kurtaran adamı yapıştırabilirsin.
    öğrenci evi dört ila on yıllık bir saltanat sarayıdır. bunu evden mezun olmayan anlamaz.
  • taşınırken bardak çanakların sarıldığı kağıdın hürriyet-milliyet-gözcü değil penguen-uykusuz-leman ve lombak olmasıdır.
  • bir öğrenci evini ilk defa üniversitenin ikinci yılında gördüm.
    o zamana kadar hep yurtta takılan arkadaşlarım olduğu için bu fenomeni gözlemleme imkanım olmamıştı.

    manzara şu şekildeydi...

    antre: kapıyı açtık... önümüzden besili bir oğlak boyutunda, vampir gözlü ve çok sinirli bir tavşan küfür ederek geçti. yemin ediyorum hayvan bize bakarak "nerde kaldınız lan koduklarım, açız burada" dedi. sonra kayboldu.

    içeri ayakkabılarımızla girdik. yerde yaklaşık 6mm kalınlığında bir ay tozu vardı. sonradan anladık ki o toz aslında sigara külüymüş. yer yer serpiştirilmiş sigara izmaritlerini ev sahibi arkadaşımız "ağaç çıkarsa izmaritlerden sigarayı beleşe getireceğiz" diyerek bize açıkladı. bu manzara, bir tanesi hariç evin bütün odalarında mevcuttu.

    mutfak: içinden akıllı yaşam formlarının çıkıp "merhaba birader, biz evrim geçirip bilince ulaşmış bir bakteri türüyüz, bi malbuş bağlasana" demesini bekleyeceğiniz derecede kötü kokular gelen, en az 5 adet büyük boy yıkanmamış makarna tenceresi vardı. bunun dışında en az 2850/(tamam abarttım) efes/tekel bira şişesi mutfağın zengin görünümünü tamamlıyordu. kullanılabilecek derecede temiz tek bir tabak, çanak, bardak, kaşık veya çatal yoktu. asıl renklerinin beyaz olduğunu tahmin ettiğimiz mutfak dolapları üzerlerinde aymar yaratığı öldürülmüşçesine sarı bir tabakayla kaplıydı.

    oda 1: veterinerlikte okuyan arkadaşımız erman'ın odası, rolünü öğrenmek için akıl hastanesine gidip 6 ay kalan hollywood oyuncularının fedakarlığını anımsatacak derecede bir hayvan ahırına benziyordu. ben müstakbel mesleğini bu kadar içselleştiren bir insan hala tanımadım. üçüncü odada kalan arkadaşım elime bir gaz maskesi tutuşturdu. çok kullanılmaktan lastikleri eprimiş bu gaz maskesi sayesinde odanın camını açmamız için gereken 3 metrelik yolu alabildik. camı açtığımızda yatağın üzerinde yığılı kirli çamaşır kümesinin aslında odanın sahibi erman olduğunu anladık. "açmayınamugagoyimüşüyorghz" gibi bir şeyler homurdandı. camı kapatmadan çıktık. küfürler devam ediyordu.

    oda 2: adını hiçbir zaman öğrenemediğim bir elemanın odasıydı. girip tam anlamıyla içeride ne olduğunu gördüğüm de söylenemez. kapısının önünden geçerken burası kimin sorusuna nk adlı arkadaşım, "biz girmeyiz onun odasına pek" derken yüz ifadesi half life 2'de alyx vance bacımızın "we don't go to ravenholm" dediğindeki gibiydi. üstelemedim.

    oda 3: nk'nın odası... nasıl desem... bataklıkta açan bir gül, çölde bir vaha, çöpte bir altın külçesi gibi sade, temiz ve en önemlisi aydınlıktı. kendime gelene kadar orada oturduk. nk'nın "hazır mısın" sorusuna "neye hazır mıyım lan?" cevabını vermemle evin en önemli odası, yaşam merkezi konumundaki salonunu göreceğimi anladım. "du bi tuvalete girem de öyle gidelim" dedim.

    tuvalet: evdeki kalan şahıslar arasında ayağı en küçük olan kişi 43 numara ayakkabı giymesine rağmen terliği 38-39 numara olan bir tuvaletti. elbette alaturka olan bu tuvaletin taşı, beyaz, sarı ve kahverenginin tüm tonlarını üzerinde taşımaktaydı. pozisyon aldığınızda sağınızda kalan musluğun altında mavi bir leğen, içinde ise mavi bir plastik maşrapa vardı. tuvalet kağıdı ise zımparadan hallice bir sertliğe sahipti ve kahverengiydi. çıktığımda televizyon ve tank sesinin geldiği odaya doğru yollandım.

    salon: tank sesini çıkaran şey aslında bir buzdolabıydı. muhtemelen dünyada üretilmiş ilk on, bilemedin yirmi buzdolabından biri olduğunu tahmin ettim. eve girdiğimizde bize küfür eden oğlak boyutundaki tavşan minderleri 3mm kalınlığına düşmüş 98 yaşındaki kanepeye oturmuş, elindeki havucu kemirerek televizyon izliyordu. kendimi alice harikalar diyarında'nın tim burton değil de david lynch tarafından çekilmiş bir versiyonunu izliyormuş gibi hissetmeye başlamıştım.

    televizyona yaklaştık. anten girişinde koca bir ekmek bıçağı saplıydı. nk'ya "bu ne la?" der gibi baktım. o da "anten yok olm, öyle idare ediyoz işte" der gibi baktı bana. üstelemedim. çünkü gözüm duvardaki dart tahtasına ilişmişti. normalde üzerinde plastik okların olması gereken bu tahtaya farklı çap ve ebatlarda 3 adet şırınga saplıydı. şırıngaların götlerine kartondan kanatçıklar yapıştırılmıştı. nk'yle bir kez daha göz göze geldik. "oklar kayboldu mnakoyim, erman fakülteden şırınga yürüttü, idare ediyoz işte" der gibi baktı. yine üstelemedim.

    televizyona döndük. tavşan gitmişti. yakından kumandalı bu televizyon sadece kral tv'yi çekiyordu. "bıçağı azıcık bırkalarsan trt 2'yi de çekiyor" dedi nk ne düşündüğümü anlayarak. "abi bu konuşmadan anlaşma olayı beni hafif tırsıttı, skecem ha, bi daha yapma" der gibi baktım. "taam lan taam" dedi. oturduk televizyon izledik, önce sibel alaş'tan "adam" sonra da şebnem ferah'tan "kadın" şarkısı çaldı. bu planlı tesadüfe güldük. içimden "öğrenci evi kıyak bir şeymiş ama bir daha gelirsem cümle alem ltd.şti" dedim. mezun olana kadar öğrenci evlerinden çıkamadım...
  • yerlerdeki saçların kafadaki saçlardan daha fazla olduğu tek mekan.

    bi kafaya bakıyorum güzel mi diye, bi yere bakıyorum adam mı diye. iyi değilim bu gece.
  • normal evlerde (normal ev ne lan? dediğini duyar gibiyim. kabul, gudik bir tanım oldu ama idare ediver) yemek yendikten sonra bulaşık yıkanırken, bu evlerde yemekten önce bulaşık yıkanır.
  • bulunduğu apartmanda bütün gereksiz şeylerin orada oturanlar tarafından yapıldığını düşündüren ev .
    örnek vermek gerekirse;

    - apartman teyzesi : gızım bu aşaya tavuk mu balık mı ne bişe atmışlar siz mi attınız ?
    - öğrenci kız : yok teyze ne balığı ne tavuğu ya, öğrenciyiz biz balık malık girmio bizim eve allah allah yaa .
    - a : yani daha önce olmuyodu böyle şeyler
    - ö : nasıl daha önce olmuodu sen bizden sonra taşındın apartmana

    gibi .
  • çeşitli kategorilere ayrılır

    -concon öğrenci evi

    doğal olarak zengin ve de ailesinden uzak okuyan (daha doğrusu okulda kaydı bulunan) öğrenciler tercih eder. kişi sayısı maksimum 2 dir. şehrin merkezi veya liks yerleri tercih edilir. eşyalar minimalist ama kalitelidir, yani koskoca evde tek kanepe vardır ama 500 dolarlık flandır. mutfak fazla kullanılmaz. home cinema ekipmanı bulunur. ev kalabalık olmaz zira genelde dışarıda takılınır. genelde temiz olur.

    -orta halli tembel öğrenci evi
    genelde minimum sayı 3 olmak üzere öğrencilerin okuluna yakın yerde tuttukları ev. buradaki eşya olayı çok karmaşıktır, şöyle ki evde çamaşır makinesinden blendera kadar eşya bulunabilir ama bu aletlerden yarısı bozuk diğer yarısı da öğrencilerden daha yaşlıdır. mutfak sürekli kullanımdadır. sürekli bulaşık vardır. temizlik çok önemli değildir. alkol tüketimi geyik ortamı maksimum düzeydedir. eve gelen giden sayısı belli olmamakla beraber bazı örneklerinde 20 kişi flan kalabilir evde. tabi böyle ortamda ders çalışılmayacağı için bunlar okulu uzatır da uzatır...

    -nurcuların evleri
    bu evlerde de kalabalık bir nüfus ikamet eder. ammavelakin dışardan bakılsa normal aile evinden daha temiz ve de düzenli olurlar. bunlar şehrin çeşitli semtlerine olabildiğince homojen yayılmışlardır. genelde abi adında bir liderleri olur. evde getirilen götürülen çok adam vardır ki bunların aklını almak için video bilgisayar tv atarisi gibi eğlence aletleri bulunur. mobilyalar güzel evdeki eşyalar yenidir bu da insanın aklına "lan bu herifler nerden buluyo parayı?" sorusunu getirmektedir. ev sakinleri namaz-ders ikigeninde gezinir durur...

    not: fakir öğrenci evi olmaz, çalışkan öğrenci evi olmaz....
  • genellikle yerden ısıtmalı olurlar, magmayla ısınır.
  • bu ortamlardan uzunca bir süre uzak kalındığı için muhabbetlere ister istemez yabancılaşılmıştır.

    masada sekiz bardak, hepsine çay konuluyor bu sıra öğrenci arkadaşlar bardaklar yıkanmadığı için kendi bardaklarını belirtiyorlar;

    -nazar boncuklu benimki çok fena sikişirim nazar değmesin diye,
    -dolma gibi olan memedin!
    -şefaf olan da benim hacı çok şeffaf bir seks yaşamım var!

    bardaklar bu sıra paylaşılıyor..

    -uzun olan da benim bardak ..heheh
    -hocam şu kalın damarlı gibi olan benimki !

    ben de saf;
    -siyah bardakda benimkisi..!
    tabi herkes bir açıklma bekleyen gözlerle bana döner;

    ulan diyecek bişey bulamam o an, ve ağzımdan şu kelimeler dökülür;
    -ee şey zenci..zenci yarrağı... çok severim..

    mutfak:puahahahahah..

    ne biliyim lan diyecek birşey bulamadım,öyle döküldü ağzımdan..yani çok bilinçsizce.
hesabın var mı? giriş yap