41532 entry daha
  • bildiğiniz ya da belki de bilmediğiniz üzere hristiyanlıkta da oruç vardır. hristiyanların bir kısmı paskalya öncesinde kendilerini 40 gün boyunca oruca ve ibadete verirler. bu oruç müslümanlık orucu gibi değildir. bazı mezhepler sadece vejeteryan yemekler yerken bazı mezheplerde ise sadece sıvı şeyler tüketilir.
    1600lerde, bavyera'da keşişlere oruç döneminde katı yiyecekler yemelerinin kesinlikle yasak olduğu bildirilir. 40 gün suyla da yaşanmaz tabi ki. neyse ki hristiyanlıkta alkol serbesttir. keşişler "madem katı yiyecek yasaktır. biz de biramızı besleyici hale getiririz" derler. karbonhidrat ve besin değerleri yüksek bu biranın adını "kutsal peder birası" anlamına gelen "sankt-vater-bier" koyarlar. adeta bira değil sıvı ekmektir ürettikleri.
    2011 yılında j. wilson adlı bir gazeteci tam 46 gün boyunca başka bir şey yemeden bu birayla takılır. her gün 4 bardak hafta sonları ise 5 bardak bira içer.
    ilk günler büyük bir açlık hissetse de sonra birayla beslenmeye alışmıştır. hatta işine daha iyi odaklandığını ve zihninin açıldığını söylemiştir. bu deneyin sonunda yaklaşık 15 kilo da vermiştir.
    işte o bira 1634'ten beri hala üretilmekte olan paulaner salvator doppelbock'dur. hayırlı diyetler. tanrı hepinizi kutsasın.
  • yapay zeka öğrenmesi bir çocuğun lisan öğrenmesine benzer mi?

    çoğu yapay zeka sistemi trilyonlarca sözcük içeren metinlerle eğitilir. bir çocuk ise lisan öğrenirken senede yalnızca milyonlarca sözcük duyar. pekala, yapay zeka da çocuklar gibi lisan öğrenebilir mi?

    bir çocuğa altı aylıktan ikinci yaş gününe kadar olan sürede bir kafa kamerası takılarak video kayıtları alındı. kamera, çocuğun uyanık olduğu sürenin yalnızca yüzde 1’ini kaydetti ve görüntülerin toplam uzunluğu 60 saat kadardı. kayıtlarda çocuğun beslenmesi, kitap okuması ve oynaması gibi zamanlarda karşılaştığı yaklaşık 250 bin sözcük bulunuyordu. çocuğun gözleri ve kulaklarıyla aldığı verileri taklit eden bu kayıt sistemindeki verilerle yapay zeka sistemi eğitildi.

    eğitim sonunda yapay zeka test edildi. bir sözcük ve dört farklı resim seçeneği sunuldu, hedef sözcükle resmi eşleştirmesi istendi. yapay zekanın sözcüklerle nesneleri ilişkilendirebildiği ve çocuğun günlük deneyimindeki sözcük ve kavramların çoğunu öğrenebildiği belirlendi. bu kadar kısa süreli videodan bile gerçek bir lisan öğreniminin yapay zeka için mümkün olduğu görüldü.

    kaynakça

    eurekalert
  • 30'larının ikinci yarısında olan bir adam olarak, kadınları anlamaya çalışmanın, kadınlarla anlaşmak için iyi bir yöntem olmadığını anlamak.

    şöyle ki. şimdiye kadar yaşadığım ilişkilerde, evlilik veya flört, eşimin istediği veya istemediği şeyler bana makul gelmiyorsa, "nasıl böyle bir şey ister", veya "bunu onun da iyiliği için istiyorum" gibi reflekslerle kendimce anlamlandırmaya çalışır; fakat hormonal veya çeşitli sosyolojik, kültürel reflekslerle şekillenmiş ve sadece kadınların anlayabileceği bu yaklaşımları anlamam ihtimal dahilinde olmadığı ve de benim de bunu anlamamın mümkün olmadığının farkında olamadığım için anlaşama zemini bulamazdım. çok kavga eden bir tip olduğumdan değil fakat tartışma reflekslerim böyle işlerdi ve bazı kilit konularda asla bir çözüme ulaşamazdık. "kadın işte abi, anlamak ne mümkün" deyip kolaya kaçardım.

    bu kısır döngü nerede sonlandı bilmiyorum ama birkaç sene önce, kadınlarla iyi anlaşabilmek için onları "anlamaya çalışmanın" doğru bir yaklaşım olmadığını anladım. yani bir kadın bir şeyde ısrarcıysa ve bu bir erkek olarak beni rahatsız dahi etse, pek kurcalamıyorum. çünkü dünyadaki tüm kadınların zihni belli oranda kaygı ve tehditle dolu olsa da özellikle türk kadınınınki default bir nevrotiklik içerisinde. davranışlarını şekillendiren sebepleri bir erkek olarak incelemek istesek şizofreniyle falan yaftalayabiliriz. bunu eleştirmek için söylemiyorum. kadın cinayetleri, toplumsal baskılar vs türk kadını haklı olarak hassasiyet seviyesi çok yüksek bir zihinle yaşıyor ve bu haliyle ilişkilerine de yansıyor. illa olumsuz yansıyor anlamında da söylemiyorum. bir erkek olarak kadın davranışlarını anlamaya çalıştığımız mantık doğru bir mantık değil.

    neyse ben bu yaklaşımı ilişkilerime uyguladıktan sonra birden "kadın ruhundan anlayan", "anlayışlı" bir adam oluverdim. öyle ki bu övgüleri aldığımda gizliden sağa sola bakınıp, kendi kendime "ben mi" falan diyorum. halbuki ben hala bir takım öküzlükler yapan bir erkeğim; sadece sorgulamayı bırakmıştım. ama bunu da sorgulamıyoruz, kadınlar böyle diyorsa böyledir di mi?

    şimdi yüksek ıq'lu biri, "günaydın canım, biz buna empati diyoruz zaten" diyebilir. haklı da olabilir. ama ben daha sofistike bir şeyden bahsediyor ve kendi tecrübemi paylaşıyorum.

    bu yöntemin çok kolay bir şey olmadığının, içselleştirmek için belli bir yaşın olgunluğuna erişmek gerekebileceğinin farkındayım. fakat ülkemiz kadın-erkek ilişki toksikliklerin tamamına yakının bu basit yöntemle çözülebileceğine inanıyorum. buradan ülkemiz psikologlarına çağrımdır, alın bu yöntemi, koyun kendi adınızı, literatüre geçirin adınızı.

    tabii bunu güvendiğiniz, inandığınız bir kadına uygularsanız anlam buluyor. tinder'dan falan tanıştığınız date'e uygularsanız, bu sefer kadınların şeytan yüzüyle karşılaşırsınız ki dikkatli olmanızı tavsiye ederim. *
  • arz değil, talep geleceğin petrol dengesini değiştirecek

    yıllardır, petrolle ilgili en büyük endişeler arz üzerine odaklanarak ilerledi. ilk aşama olarak yarım yüzyıl önce, opec’in arap üyeleri amerika’ya ve israil’in diğer destekçilerine ihracatı yasakladığı arap-israil savaşında öğrenildi. bugün enerji ile jeopolitik arasındaki bağlantının iyi niyetli olarak kesildiğini de düşünebilirsiniz. orta doğu’da savaş yeniden başlamış ve rusya’nın ukrayna’yı işgali batı için bir dışlayıcı haline getirmiş olsa da, petrol piyasaları duruma büyük ölçüde sessiz kalmıştır. aslında enerji piyasalarına temel olarak arz değil talep olarak etkileyecek yeni bir aşamanın başlangıcı olarak bakılmaktadır. ancak bu değişim derin jeopolitik sonuçları da beraberinde getirecek gibi görünüyor.

    dünya genelinde hükümetler, iklim değişikliği ile mücadele etmek amacıyla petrol talebini azaltmak ve alternatif enerji kaynaklarını desteklemek için politikalar tasarlamaktadır. elektrikli araçlar arkasındaki teknolojiler, giderek daha ucuz ve daha gelişmiş hale gelmektedir. küresel petrol talebinin yaklaşmakta olan zirvesi ve ardından gelen düşüşün, fiyatları ve üretimi önümüzdeki on yıllar içerisinde belirgin hale getireceği görüşündedirler.

    bu değişim, bazı üreticilere daha fazla pazar gücü sağlayacaktır. en büyük, en az karbon yoğunluğuna sahip ve en ucuz petrol rezervleri, suudi arabistan ve hemen komşusu olan basra körfezi’ndeki opec ülkelerinde bulunmaktadır. petrol piyasası daraldıkça, üretim payları yükselecektir. enerji geçişinin hızına bağlı olarak, bir petrol firması olan bp'ye göre, bu güç 2050 yılına kadar küresel üretimin yarısından ve hatta üçte ikisinden fazlasını kontrol edebilir. bu oran, günümüzde %40’ın altındadır. kuveyt, suudi arabistan ve birleşik arap emirlikleri gibi yerler, dünyanın en büyük egemen varlık fonlarına ev sahipliği yapmaktadır ve komşulukları ötesinde sermaye ve etkiyi dağıtmaktadır. sermayelerinin yığılı olduğu ve güçlerini yurt dışında yansıtmak istedikleri bir gerçektir.

    bu arada, diğer petrol güçleri geride kalacak. bugün afrika, latin amerika ve asya’daki birçok ülkede ulusal petrol şirketleri, körfez’deki petrol kadar yüksek maliyetli ve daha fazla karbon yoğunluğuna sahip petrol çıkarıyor. bir ölçüye göre, ulusal petrol şirketleri tarafından gelecek on yıl için planlanan 1,8 trilyon dolarlık yatırımın 1,2 trilyon doları, ülkelerin 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedeflerini gerçekleştirmeleri durumunda karsız hale gelebilir. nijerya’nın nnpc’si, meksika’nın pemex’i ve endonezya’nın pertamina’sı, atıl kalma riski en yüksek olanlar arasındadır. birçok üretici, ülkedeki hükümetler genellikle emtia gelirlerine aşırı derecede bağımlı oldukları için bazı ulusal petrol şirketlerinin başarısızlığı, borç krizlerine, iflaslara ve on yıl boyunca kalkınma kaybına yol açabilir. bu, yükselen petrol fiyatlarının ithalatçı ülkelerin ticaret açıklarını genişletmesi ve borçlarını geri ödeme yeteneklerini sınırlamasının ardından 1980'lerde latin amerika'yı saran borç krizlerinin bir ayna görüntüsü olabilir.

    bu bozulma nasıl yönetilebilir? iklim değişikliğiyle mücadele etmek için enerji geçişini hızlandırmak gereklidir, ancak geçiş ne kadar hızlı olursa, pazar gücünün yoğunlaşması o kadar kötüleşir ve yüksek maliyetli üreticilere daha büyük bir şok yaşanır. bu arada, hükümetlerin stratejik petrol rezervleri gibi başa çıkma mekanizmaları, petrol tüketicileri için dalgalanmayı azaltmaya yardımcı olabilir. bu mekanizmalar, asya ve afrika’daki büyük gelişmekte olan ülkeleri de içerecek şekilde genişletilmelidir. bu ülkeler, yakında çin’i geçerek petrol talebi büyümesine en büyük katkı sağlayacaklardır. hindistan ile yürütülen yeni müzakereler, diğer büyük gelişmekte olan ekonomileri de içerecek şekilde genişletilmesi gerekmektedir.

    bu arada, şanssız üreticiler için öncelik, petrol fiyatları nispeten yüksekken ve talep hala güçlüyken çeşitlendirmek olmalıdır. kolombiya’nın ecopetrol’ünden malezya’nın petronas’ına kadar birkaç şirket, yenilenebilir enerji, hidrojen ve karbon yakalama gibi düşük karbonlu teknolojilere ağırlıklı olarak sermaye bütçelerinin bir kısmını harcamaktadır. bu teknolojiler, petrol çöküşüne karşı bir koruma sağlayabilir. ancak ortalama olarak, ulusal petrol şirketleri sermaye harcamalarının sadece %5’ini çeşitlendirmeye ayırmaktadır. batı’nın büyük petrol şirketleri ise %15 harcamaktadır. hükümetler de ekonomilerin petrol dışında bir çeşitlenme sağlaması için farklı alanlara yatırımlar yapmalıdır. yine de, bazı ülkeler bir şekilde mali yardıma ihtiyaç duyacaktır ve bu çok taraflı kurumları daha fazla zorlayacaktır. geçmiş yarım yüzyılın arz kaynaklı petrol şokları, sıkça jeopolitik karmaşanın kaynağı olmuştur. gelecek geçişi daha öngörülü bir şekilde ele alınmadıkça, önümüzdeki yarım yüzyıl da daha az sorunlu olmayacaktır
hesabın var mı? giriş yap