20198 entry daha
  • numara veya number kelimeleri nu ile başlarken kısaltmaları neden no? çünkü no kısaltması kelimeye odaklı bir kısaltma olmayıp uluslararası bir kısaltmadır. latince numero kelimesinin baş harfi ve son harfi ile dünya çapında bir kısaltma oluşmuş.

    ayrıca, hayır anlamındaki no ile ilgili de bir bilgi (bkz: #47635768)
  • sadece erkeklerin bildiği cumartesi olayı ...

    (bkz: sadece erkeklerin anlayabildiği cumartesi olayı)
  • hukuk sistemimize göre bir kadın eşinden boşanırsa, yeni bir evlilik için 300 gün beklemesi gerekiyor. bunun sebebiyse boşandıktan sonra 300 gün içerisinde kadın doğum yaparsa çocuğun babası eski eşi olarak kabul ediliyor. bu 300 günlük süreye iddet müddeti denilmektedir. eğer kadın bir sağlık kuruluşundan hamile olmadığına dair belge alırsa bu süre geçersiz sayılır ve kadın evlenebilir. bu uygulama çocuğun soy bağını tanımlamak için getirilmiştir.
  • yazılım ve internet teknolojileri gelişmiş ülkelerin, manipülasyon ve algı yönetimi kullanarak göç ekonomisi uyguluyor olması.
  • problemleri tersten çözme metodu. önce sonuç belirliyorsun, sonra o sonuca ulaşmak için denklemler kuruyorsun. çok iyi oluyor
  • (bkz: toksik anne baba) kavramı.

    ebeveyn ilişkilerimiz; hayatımızın yönünü belirlemede düşündüğümüzden çok daha etkinmiş aslında. susan forward ve craig buck sorunlu ebeveynleri toksik anne babalar şeklinde kavramsallaştırmışlar. peki kimler bu kavrama dahil? şu şekilde maddeliyorlar:

    yetersiz anne babalar: sürekli kendi problemlerine odaklanıp çocuklarını, kendilerine bakan ''küçük anne-babalara dönüştürenler.

    kontrolcüler: çocuklarının hayatlarına, manipülasyon yoluyla, suçluluk duygusu yaratarak ve yardım amaçlı da olsa çok fazla karışarak yön verenler.

    alkolikler: gerçeklerden kaçan, düzensiz ruh durumlarıyla boğuşup ezilen, bağımlılıkları yüzünden anne-babalık görevlerini yerine getiremeyenler.

    sözel tacizciler: çocuklarını sözleriyle döven; alaylı, iğneleyici ve küçümser yorumlar yapan, onları devamlı aşağılayarak demoralize eden ve özgüvenlerini çalanlar.

    fiziksel tacizciler: içlerindeki derin öfkeyi kontrol edemeyerek kendi davranışlarından çocuklarını sorumlu tutanlar, onları suçlayanlar.

    cinsel tacizciler: ahlaksızca cinsel tacizde bulunarak ya da gizlice baştan çıkartarak çocuklarının masumiyetini çalan ve bu şekilde onlara en büyük ihaneti yapanlar.

    görüldüğü üzere çeşitli yanlış yaklaşımlar ve eylemleri kapsayan bir kavram toksik anne-babalar. susan forward ve craig buck ''zor bir ailede büyümek'' kitabında ele alıyor ve şöyle de açıyor bu terimi: ''hiçbir anne-baba çocuklarına duygusal yönden yüzde yüz fayda sağlayamaz. anne-babaların bazen çocuklarına bağırmaları normaldir. tüm anne-babalar zaman zaman aşırı kontrolcü olabilirler. ve çoğu anne-baba nadir de olsa çocuklarına bir-iki fiske vurmuşlardır. bu tip hatalar onları zalim ve uygunsuz birer anne baba yapmaz.

    anne babalar da birer insandır ve onların da herkes gibi kendilerine özgü problemleri vardır. ve çoğu çocuk da ara sıra öfkesini kontrol edemeyen, ama sevgi ve anlayışını da esirgemeyen anne babalarını nasıl idare edeceklerini bilirler.

    diğer yandan da olumsuz ve ters davranışları çocuklarının hayatlarında sürekli ve baskıcı bir hal alan anne babalar vardır ki, en çok zarar veren onlardır.

    bu tip anne babalar ''toksik'' kavramını akla getiriyor. tıpkı kimyasal bir toksin gibi, verdikleri duygusal hasar çocuklarının benliklerine tümüyle yayılıyor ve çocuk büyüdükçe yarası da, acısı da büyüyor. tabii cinsel tacizin veya dayağın travması o kadar yoğun olabilir ki, tek bir deneyim bile ciddi bir duygusal hasara yol açabilir.”

    peki toksik anne-babalar ne yapar? insanın çocukluğu ve yetişkinliği üzerinde nasıl etkileri olur? şöyle açıklıyorlar; toksik anne-babaların yetişkin çocukları, küçükken dövülmüş de olsalar, fazla yalnız bırakılmış da olsalar, fazla korunmuş ya da aptal muamelesi görmüş de olsalar, hemen hemen aynı semptomlardan yakınıyorlar: özsaygıları hasar gördüğü için kendi kendilerine zarar veren davranışlarda bulunuyorlar. bir şekilde hemen hepsi değersiz, yetersiz ve sevgiye layık olmayan kişiler olarak görüyorlar.

    bu duyguların çoğu, bu kişilerin toksik anne-babalarının davranışlarından, bilerek veya bilmeyerek, kendilerini sorumlu tutmalarından kaynaklanıyor. savunmasız ve ailesine ihtiyaç duyan bir çocuğun, kötü bir şey yaptığı için babasının öfkesini hak ettiğini düşünmesi, esas koruyucu olması gereken o babanın güvenilmez bir kişi olduğunu kabul etmesinden çok daha kolay.

    bu çocuklar büyüdüklerinde de suçluluk duymaya var kendilerini yetersiz hissetmeye devam ediyorlar. bu da kendilerine olumlu birer özkişilik oluşturmalarını engelleyebiliyor. ortaya çıkan kendini değersiz hissetme duygusu da hayatın her yönünü etkileyebiliyor.

    insanın kendi anne babasının bu kategoriye dahil olup olmadığını objektif biçimde analiz edebilmesi kolay değildir ama belli başlı sorulara vereceğimiz yanıtlar bunu belirlemeye yardımcı olabiliyor. örneğin anne babalarımızla çocukluğumuzdaki ilişkiyi baz alarak şunları sorabiliriz:

    1) anne veya babanız size kötü ve değersiz, beş par etmez bir çocuk olduğunuzu söyledi mi? size hiç hakaret edip devamlı eleştirdi mi?

    2) cezalandırırken hiç dayağa başvurdu mu? sizi kemer, fırça ya da diğer acı verici maddelerle dövdü mü?

    3) anne veya babanız hiç sarhoş olur ya da uyuşturucu kullanır mıydı? siz hiç bu konuda kendinizi rahatsız hissettiniz mi? korktunuz veya utandınız mı bu durumdan? üzülüp kafanızın karıştığı oldu mu?

    4) anne veya babanız hiç depresyon geçirdi mi? veya anne babanızın içinde bulunduğu diğer ruhsal sıkıntılardan ya da fiziksel bir rahatsızlık yüzünden size olan ilgilerinde ciddi bir eksiklik yaşadınız mı?

    5) problemleriyle baş edemeyen anne veya babanıza sizin bakmanız gerekti mi?

    6) anne veya babanız gizli tutulması gerektiğini düşündüğünüz bir davranışta bulundu mu size karşı? cinsel yönden herhangi bir tacize uğradınız mı?

    7) anne veya babanızdan korkar mıydınız?

    8) anne veya babanıza karşı davranışlarınızda öfkenizi ifade etmekten çekindiniz mi? korktuğunuz oldu mu?

    ebeveynlerimizle yetişkin hayatımızdaki ilişkimize yönelikse şunları sormalıyız, toksik anne baba grubuna dahil olup olmadıklarını anlamak için:

    1) ilişkilerinizde kendinizi yıkıcı ve kötü davranan kişi olarak görür müsünüz?

    2)birisine çok yakın olduğunuzda canınızı yakacağını veya sizi terk edeceğini düşünür müsünüz?

    3) insanlardan en kötüsünü mü beklersiniz? ya da genel olarak hayattan?

    4) kim olduğunuzu, ne hissettiğinizi ve ne istediğinizi bilmekte zorlanır mısınız?

    5) gerçek kimliğinizi bilirlerse insanların sizi sevmeyeceklerinden korkar mısınız?

    6) başarılı olduğunuzda endişelenir ve birinin sizin herhangi bir açığınızı yakalayacağından korkar mısınız?

    7) mükemmeliyetçi misiniz?

    8) dinlenmek veya güzel vakit geçirmek sizin için zor mu?

    9) tüm iyi niyetinize rağmen kendinizi anne-babanız gibi davranırken bulur musunuz?

    bu soruların üçte birine dahi “evet” şeklinde yanıt verdiyseniz toksik anne-babalara sahipsiziniz demektir. toksik ebeveynler, hangi yöntemle olursa olsun, hemen hemen aynı yaraları açarlar. yani anne veya babanız alkolik olmayabilir fakat alkolik ebeveynlerin yarattığı kaos içinde olan bir dünyada büyüme ve çocukluk yaşayamama yaraları, diğer toksik anne babaların çocuklarında da görülebilir. bütün yetişkin çocukları iyileştirme sürecinde kullanılan prensip ve yöntemler birbirine benzet bu yüzden.

    eğer toksik bir anne veya babanın yetişkin çocuğuysanız, hissettiğiniz çarpıtılmış suçluluk duygusu ve özgüven eksikliğinden kendinizi kurtarmanın birçok yolu var. fakat anne-babanızı değiştirebileceğinizi düşündürten yanıltıcı bir umut değil, onların güçlü ve zarar veren psikolojik etkisinden kendinizi kurtarabileceğinize dair gerçekçi bir umut beslemelisiniz. şu anda anne-babanızla ilişkiniz hangi boyutta olursa olsun, ölmüş bile olsalar, onların üzerindeki etkisini görmenizi ve bu etkiyle yüzleşmenizi sağlamanız gerek.

    insanların büyük çoğunluğu psikoloji kitaplarının ve uzmanların “problemleriniz yüzünden kimseyi suçlayamayamazsınız” düşüncesini aşıladıklarını söyleyerek bu fikri benimsediklerini beyan ediyorlar ama bu tam anlamıyla doğru değil. anne-babanız davranışlarınızdan sorumludur. tabii ki yetişkin hayatınızın sorumluluğu kendinizdedir ama hayatınızın birçok öğesi sizin kontrolünüzün dışında gelişen olaylarla şekil aldı. susan forward şöyle bir yaklaşım sunuyor bu konuda: “korunmasız bir çocukken size yapılanlardan kesinlikle sorumlu değilsiniz! fakat hayatınızı iyiye götürecek kararlar vermekle ve geçmişiniz hakkında bir şeyler yapmakla yükümlüsünüz!”

    konunun çok daha kapsamlı bilgisi ve neler yapılabileceğine dair çözüm önerileri için kaynak kitabın ismi,
    (bkz: zor bir ailede büyümek)
    (bkz: susan forward)
    (bkz: craig buck)
  • 0.7 rotring mavi damgalı, 0.7 uç da mavi.
    0.5 rotring kahverengi damgalı, 0.5 uç da kahverengi.
  • “eski resim formüllerini, geleneksel sanat görüşünü arkamda bırakmak için tuvalde bir delik açıyorum ve hem sembolik anlamda hem de somut olarak, durağan yüzeyin zindanından kaçıyorum!”

    2 boyutlu olan tuvali nasıl 3 boyutlu yaparsınız? tuvali kestiğinizde kesilen yerde gerilen tuvalin bir tarafı aşağıda bir tarafı yukarıda kalır böylece tuvalde 3. boyut olan derinlik yaratılmış olur.

    arjantinli ressam ve heykeltıraş lucio fontana'nın tuvali keserek yaptığı çalışmaları ben de yaparım diyorsanız hiç durmayın çünkü 2015 yılında açık artırmaya çıkarılan eser tam 12.9 milyon dolara alıcı bulmuştur.

    detaylar
  • “ınsan dinsel inanclara siginmadikca, kotulugu buyuk bir haz ve acimasizlikla yapamaz.”
  • deniz analarının 650 milyon yıl beyin olmadan yaşadığı gerçeği, bazı insanlarımıza umut veriyor...
21415 entry daha
hesabın var mı? giriş yap