• titanik 15 nisan 1912 gecesi daha ilk seferinde bir buz dağına çarpmış ve yaklaşık iki saat kırk dakika içinde kuzey atlantik’in buzlu sularına gömülmüştür. batışı 1.514 kişinin ölümüyle sonuçlandı ve dünya savaşları dışındaki en büyük deniz felaketlerinden biri olarak tarihe geçti.

    efsane gemi titanik'de 2223 yolcu vardı, ama aslında gemide 2224 yolcu olması gerekiyordu. satılan bir biletin yolcusu titanik’e geç kaldığından binemedi. bu bilet bir doktor tarafından avrupa seyahati sırasında alınmıştı. ancak doktor fransa’dan başladığı yolculuğunu kötü hava koşulları nedeniyle southampton limanına kadar sürdüremedi ve titanik gemisini kaçırdı. bileti olduğu halde, 1.514 kişinin yaşamını yitirdiği gemiye binemeyen tek yolcu, türk doktor besim ömer akalın’dı.

    besim ömer akalın (d. 1 temmuz 1862, istanbul - ö. 19 mart 1940, ankara) türk bilim adamı, sivil toplum örgütçüsü ve milletvekilidir. türkiye’de çağdaş doğum biliminin öncülerindendir; ülkedeki ilk doğum kliniğini açan, doğum üzerine ilk çağdaş kitabı yayımlayan kişidir. "ebelerin ebesi" adı ile anılır; ebelik mesleğinin kurumsallaşmasına, ayrıca hemşirelik ve hastabakıcılık mesleğine büyük katkıları olmuştur. ülkede tıbbi yayıncılığı başlatan bilimadamıdır...
  • kız ayakta sallanarak uyuyor. onu uyuturken telefonda kayıtlı şarkıları -pış pış, dandini, hatıran yeter vs- çalıyorum. her bittiklerinde tekrar play yapıyorum ( şahane türkçe katledilir) gecenin bir yarısı bazen dakikalarca uyumaz benim içim geçer, ee müziğe de alışmış, susunca tekrar kımıl kımıl. ulan derdim şu keşke tekrar başa sarsa çalsa, şu devirde böyle bir teknoloji yok mu? varmış. öğrenmem iki yılımı aldı. ayarlar kısmından otomatik tekrarla varmış. kızın sayesinde öğrendim. valla büyük yük kalktı üzerimden. artık uyuklarken sallayabiliyorum. o nasıl oluyor anne olunca anlarsınız.

    bir de şarkı çalarken internette gezebiliyormuşuz, şimdi öyle yapıyorum mesela ama onu her zaman yapamıyorum ama azimliyim şu lohusa mıdır doğum sonrası beynin erimesi midir nedir o geçince ben de öğreneceğim ufku iki katını her bir şeyi.

    ha acaba bu kız kendi kendine ne zaman uyuyacak yahu?
  • saçma bulduğum şarkı sözünün doğrusunu öğrenince anlamlı gelmesi. haaaaaaaaaa demen.
  • yerçekimsiz ortam kanser hücrelerini yenilgiye uğratıyor!
    avustralyalı uzay tıp araştırmacısı dr. joshua chou, kanser hücrelerini uzaya fırlatmaya hazırlanıyor. dünyadaki denemeler, hücrelerin sıfıra yakın yerçekimi koşullarında kökten etkilenebileceklerini gösteriyor.
    sydney teknoloji üniversitesi’nde biyomedikal araştırmacısı olan joshua chou ve öğrencilerinden biri olan anthony kirollos, laboratuvarlarında bulunan bir mikrogravite (yerçekimsiz ortam) simülatörünün kanser hücreleri üzerinde kayda değer bir etki yarattığını tespit etti.
    chou, “dört farklı kanser türünü ortaya koyduk – yumurtalık, meme, burun ve akciğer kanseri” dedi.

    kirollos, “eğer bir rollercoaster’a bindiyseniz, içinizde hep düşme hissi olur. bu yerçekimi ile alakalı bir durumdur. hücrelerin de bunları deneyimlemesini istiyoruz” diyor.

    akciğer, meme, burun ve yumurtalık kanseri taşıyan hücrelerin mikrogravite ortamında geçirdikleri 24 saatin ardından ulaşılan sonuç, yüzde 80 ila 90’lık bir oranda hiçbir ilaç tedavisine gereksinim duymadan kanser hücrelerinin öldüğü idi.

    bunun sebebini ise dr. chou ve anthony kirollos, yer çekiminin azaldığı durumlarda kanser hücrelerinin birbirleriyle temas kuramadığını, bu yüzden de yayılamadıkları şeklinde açıklıyorlar.
    dr. chou, hipotezlerini şu şekilde açıklıyor: “bizim hipotezimiz; hücreler artık çevrelerini algılayamazlar ve bu nedenle hücreler apoptoz veya hücre ölümü durumuna girerler.”
    dr. chou, canlı hücreleri uzaya gönderme konusunun çok zor olacağını düşünüyor. sebebini ise şu şekilde açıklıyor:
    “oraya gönderebileceğimiz şeylerin boyutları ve ağırlığıyla sınırlıyız. yani, bir çok teknoloji minyatür olmak zorunda.”
    tüm maliyetin yaklaşık 200 bin amerikan doları olması tahmin ediliyor.
    kanser tedavisi konusunda yeni bir umut ışığı yayan chou, 2020 yılında bu farklı kanser hücrelerini bir doku kutusunun boyutundan daha küçük bir cihaza yerleştirip uluslararası uzay istasyonu’na göndermeyi planlıyor.

    kaynak
  • ülkeni, devletini sevmekle; hükümeti sevmenin arasında çokkkkk kalın bir çizgi olması.
    hükümet ile ilgili eleştiri yapınca (ülkene zarar vereceğini düşündüğün hamleler ile ilgili) vatan haini/terörist/fetöcü olmaman. sadece ülkesini seven sıradan bir insan olman.
  • teşbihte hata olmaz lafı "her teşbih doğrudur" anlamında değil, "teşbih yapmak ciddi iştir, yaparken hata olmamalıdır" anlamındadır...
  • arkadaşın sikerttiği maloş entry:

    (bkz: #102786015)

    görüyor ve arttırıyorum sayın maloş, lol:

    https://i.imgyukle.com/2020/03/01/n3xh3y.jpg
  • -osmanlı tarihinden ilginç bir gelenek: nahıl ağacı ve çanak yağması. noel ağacı çağrışımı uyandırsa da görünüşü ve anlamı ondan çok daha farklıdır.

    -nahıl, arapça hurma ağacı demektir. nahıl ağacı ise üzerinde renkli kâğıtlar, balmumu meyve, çiçek ve hayvan figürleri, altın ve gümüş yapraklar bulunan düğün süsleridir. nahıllar sünnet ve saray düğünlerinde, ekonomik ve toplumsal gücü yansıtan öğelerdendir.

    -nahıl boyutuna göre iki türlüydü. büyük nahıllar genelde 4-6 metre çapında, 10-20 metre yüksekliğindeydi. büyük nahılları taşımak için yaklaşık 100 kişi gerekliydi. o zaman için böyle devasa bir şeyin sokaklardan geçmesi zordu, bu yüzden nahılın geçeceği sokaklarda bazı evler yıktırılmıştır(parası sahibine ödenerek).

    -nahıl, kat kat yapılır, her katında parlak renkli toplar bazen küpler olurdu. ilk zamanlarda tepesinde mum bulunurdu, bu yüzden “düğün mumu” da denilmiştir. on sekizinci yüzyılda mum yerine hilal koyulmuştur.

    -büyük nahılların yanında 2-3 kişi tarafından taşınabilen küçük nahıllar da yapılırdı. küçük nahılların boyu 2-3 metre yüksekliğindeydi.

    -düğünlerde büyük nahıllardan birkaç tane, küçük nahıllardan onlarca yapılırdı. düğünlerde nahıl, gelin evinden damat evine getirilirdi. osmanlı saray düğünlerinde gelin olacak sultan eski saraydan(bugün ki istanbul üniversitesi beyazıt kampüsü) yeni saraya (topkapı sarayı) alayla giderdi. alayda, gelin arabası, nahıllar, şeker bohçaları, şerbet sürahileri, hediye kutuları bulunurdu.

    -nahıl geleneğinin devam ettiği yıllarda yüzlerce nahıl yapılmıştır. bu nahıllarla ilgili bilgileri dönemin düğün ve şenliklerini minyatürleştiren surnamelerden öğreniyoruz. osmanlı tarihinin “en muhteşem, en gösterişli” sünnet düğünü 1582 yılında ııı. murat’ın, şehzadesi ııı. mehmet’e yaptırdığıdır. 52 gün süren sünnet düğününü anlatan surname-i hümayun’da, sünnet düğününde yüz elli nahıl bulunduğu söylenir. surname’de boyları 25 metreye ulaşan, her birini yüz yeniçerinin taşıdığı dört nahıl resimlenmiştir.

    -1675 yılında ingiltere tarafından john covel adında bir papaz, istanbul ortodoks kilisesi’ni araştırmak üzere gönderilir. john covel yalnızca kiliseyi araştırmakla kalmamış, osmanlı toplumunu da çok farklı boyutlarıyla gözlemlemiş ve günlük tutmuştur. o dönem bir osmanlı düğününe şahit olan john covel günlüğüne şöyle yazmıştır: “bir direğin etrafında, telden yapılmış bir piramit üzerine, çıtalarla tutturulmuş oyuncaklar, renkli kâğıtlar, çiçekler, balmumundan yapılmış meyveler olan kırk nahıl, yirmi tanesi yolun bir tarafından yirmisi diğer tarafından iki saf halinde geçti”. covel, kendi günlüğüne şahit olduğu nahılın çizimini de yapmıştır.

    -1720 yılında sultan ııı.ahmet’in oğulları için yaptırdığı sünnet düğünü günlerce sürmüştür. sünnet düğünü nakkaş levni tarafından surname-i vehbi adıyla resimlenmiştir. bu dönem osmanlı saray hayatının en görkemli dönemleridir.

    -1750li yıllardan sonra nahıllar da estetik ve görkem olarak eski özelliklerini kaybetmeye başlamıştır. on sekizinci yüzyıl sonunda(1792) bir düğün konvoyu resmi bize bunu gösteriyor. resimdeki nahıllar, eskilere oranla küçük tel yapılı basit işlere dönmüştür. on dokuzuncu yüzyılda ise nahıl ortadan kalkmıştır. buna sebep olarak, sarayın eski ihtişamını kaybetmesi, batı’yla kültürel etkileşimin artması etkili olmuştur.

    -günümüzde ise nevşehir – ürgüp’te bu gelenek düğünlerde “nahıl övme” adıyla devam ettirilmektedir. düğünler için sembolik bir anlamı olan nahıl görünüş itibariyle osmanlı nahıllarından farklıdır. halk tarafından sahiplenilen gelenek devam ettirilmektedir. ancak 2000li yıllarda bazı alışveriş merkezlerinde gösteri amaçlı yaptırılan nahıllar bana göre estetik ve kültürel olarak tarihi geçmişlerinden tamamen kopuk bir görünümdedir. özellikle nahıl üzerine dilek kağıdı yapıştırma gibi bir amaca bürünmesini doğru bulmuyorum. dilek ağacı bizim kültürümüzde var ancak her ağaç da dilek ağacı değildir.

    -çanak yağması
    osmanlı saray düğünleri ve nahılları araştırırken ilginç bir olayla karşılaştım: çanak yağması. kaynaklarda “çanak yağması” için saray tarafından halk ve yeniçerilere verilen yemek ziyafeti deniliyor. çanak yağması şenliklerin bir parçasıydı. düğünün sonunda halk için at meydanı’nda sofralar kurulurdu. halk sofranın etrafına toplanır, yağmanın başlaması için verilecek işareti beklerdi. boru veya davul sesi ile yemeğe başlanırdı. çanak yağması başlayınca halk yemeğe saldırırdı. yemek, yağma, saldırı karışımı bir ortamda yemekler etrafa saçılırdı. hipodromda gladyatör dövüşü gibi bir sahne. çanak yağmasının bir yönü de padişah ve konukları için gösteri olmasıdır. özellikle yabancı konukların ilgisini çeken bu olayın amacı yeniçerilerin saldırganlığını ve disiplinini öne çıkarmaktır. çanak yağmasından sonra düğünün sonunda, düğün için yapılan nahıllar ve şeker heykeller de yağma edilirdi.

    entry izlemek için video
    tarih içerikli videolar hazırlıyorum, youtube kanalıma buradan ulaşabilirsiniz.

    -dipnot: nahıl ağacı, osmanlı’da ilk kez 1449’da şehzade mehmet(fatih)’in düğün şenliğinde görülmüştür. aslında kadim anadolu medeniyetlerinden beri anadolu’da bir gelenek olduğu söylenmektedir. hitit ve frigler’de benzer şekilde ağaç süslemesinin olduğu hatta yunanlıların dionysos kutlamalarının bir türevi olduğu söylenmektedir. türk tarihinde yer alan hayat ağacının bir benzeri de denilebilir.(nahıl ağacının fallus kültünü yansıttığına dair görüşler vardır. bu görüşü ilk ortaya atan osmanlı tarihçisi joseph von hammer’dır. nahılın büyüklüğü damadın erkeklik gücünü, nahıl dallarına asılan meyveler de kadının doğurganlığını simgeliyordu.)

    kaynakça
    • cebeci, m. a.(2019). istanbul peyzaj kültüründe servi ağacının yeri. yüksek lisans tezi
    • öngen corsini, d.e.(2013). osmanlı saray şenliklerinden günümüze bir kültür ürünü: nahıl. yedi: sanat, tasarım ve bilim dergisi
    • gelerli, g. kaybolan geleneklerimizden nahıl ağacı süsleme ve övme. http://www.feniksdergi.org/…-agaci-susleme-ve-ovme/
    • nahil, https://islamansiklopedisi.org.tr/nahil
    • ocak, d.(2006). xvı. yüzyıl osmanlı şenliklerinin siyasal boyutları ve gündelik hayata etkileri. yüksek lisans tezi
    • uzunçarşılık, i.h.(1976) nahıl ve nakil alayları. belleten dergisi, cilt: xl – sayı: 157 – yıl: 1976 ocak.
    • mehmet zeki pakalın(1993), osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü.
  • kızartma yaparken ocağınızın arkasındaki seramiklere yağ sıçradı, silmenize rağmen akşam gözden kaçan bazı yerler nokta nokta kaldı. sabah çamaşır suyu, yağ çözücü ile ovdunuz, beklettiniz, yine ovdunuz ama geçmedi.
    internette sirke ile ovun deniyor: az bir kısmı çıkarıyor ve sonrasında kokuyu yok etmek için bir saat daha sabunlu su ile temizlemek gerekiyor.
    internette limon da öneriliyor: sirkeden daha etkili ancak yarım saat bekletip ovmama rağmen hala lekeler mevcut.

    aklıma aseton kullanmak geldi; temiz bir beze biraz aseton döküp biraz bastırarak sildim ve ta daaaa; bütün lekeler tamamen çıktı. benim gibi pazar sabahınızın üç saatini mutfak ovmayla geçirmek istemiyorsanız aseton kurtarıcınız olabilir.
  • ufku iki katına çıkarır mo bilmem ama bulundun diye yazıyorum, saat yarım olmuş denildiğinde 12:30’un anlaşılmasının sebebi, o anda akrep ve yelkovanın saati 2 eşit parçaya bölmesinden ötürüdür.
hesabın var mı? giriş yap