• tek şerit bir yolda yolun en darlaştığı yerde kesinlikle karşıdan bir taşıt gelir ve en dar olan yerde yanyana geçersiniz .
  • zeigarnik etkisi,
    adını kendisini bulan rus psikolog bluma zeigarnik’ten alan zeigarnik etkisi;

    1920’li yıllarda, aralarında kurt lewin(1890-1947) ve bluma zeigarnik’in(1901-1988) de bulunduğu bir grup, berlin üniversitesi’nin restoranında yemek yemek üzere toplanır.

    siparişleri alan garsonun herhangi bir kayıt tutmadığı fakat hiçbir siparişi unutmadığını fark eden lewin, bu durumun nedenini garsona sorduğunda: “siparişleri aklıma yazıyorum, yemekleri müşterilere vermeyi tamamladıktan sonra aklımdakileri siliyorum.” yanıtını alır.

    bunun üzerine çeşitli çalışma ve deneyler yapan zeigarnik, bulgularını “bitmiş ve bitmemiş görevler” de yayınladı.

    bitirilmemiş işlerin zihni meşgul ve rahatsız ettiği, zihnin bu meşguliyet ve rahatsızlıktan kurtulmak için işin bitirilmesini beklediği sonucuna ulaştı.

    yani bilinçaltı tüm bu süreç boyunca, bilince işi bitirmesi gerektiğini fısıldayıp duruyordu.

    zeigarnik’in yaptığı deneylerden çok sonraki zamanlarda kenneth mcgraw bir yapboz deneyi hazırlar. katılımcılara zor bir yapbozu tamamlamaları karşılığında ödül vereceğini söyler ve bir süre sonra yapbozu tamamlamamalarına rağmen araştırmanın sona erdiğini söyleyerek ödüllerini verir.

    yine de katılımcıların çoğunun yerinde kalarak yapbozu tamamlamaya devam ettiği görülür. deneyin esas ölçmek istediği de budur zaten.

    zeigarnik etkisi
    zeigarnik etkisi bize temelde şunu gösterir:
    “tamamlanmamış yaşantıları tamamlayarak algılama eğiliminin yanı sıra insanlar, tamamlanmamış yaşantılarını tamamlanmış olanlardan daha iyi ve daha uzun süre hatırlama eğilimindedirler.”

    yani, yapmamız gereken bir şeyi yapmayı bıraktığımızda ya da ara verdiğimizde bilincimizin ve bilinçaltımızın olanı bütüne tamamlama mekanizması bizi bu görevi tamamlamaya zorlayacaktır. böylelikle zihin, tamamlanmamış döngüleri tamamlamaya yönelik çalışacaktır.

    • dizilerin en heyecanlı yerde kesilmesi ve bir sonraki bölümü merakla beklememiz,

    • fragmanını izlediğimiz bir filmi, sadece broşürünü gördüğümüz bir filme kıyasla daha çok tercih etmemiz,

    • yarım bıraktığımız bir kitabı, bitirdiğimiz kitaba kıyasla daha iyi hatırlıyor olmamız,

    • tam anlamıyla sonlandırmadığımız ilişkilerimizin aklımızı meşgul etmeyi bırakmaması,

    • zor bir soruyla uğraşmayı bir süreliğine bıraktığımızda aklımızın hâlâ ona çözüm arayışı içinde olması ve çoğunlukla bıraktığımız andan sonra çözümün bulunması,

    • sınav sonrasında boş bıraktığımız soruları, yaptıklarımıza kıyasla daha net hatırlamamız,

    • okullarda ve bireysel çalışmalarda teneffüs ve molaların verimi artırıyor olması,

    • “yakında…” “devamı gelecek…” gibi ifadelerin “son!” ifadesinden daha çok dikkat çekmesi,

    • haberlerde, magazinde merakla beklenen haberin tanıtımını en başta verip o haberin en sona konması, bunu yapacaklarını tahmin etmemize rağmen onu izlemek için tüm haberleri sonuna kadar izlememiz

    gibi durumlar zeigarnik etkisinin günlük hayatta karşımıza çıkan en bilindik sonuçlarıdır.

    annemizin “o tabak bitecek!” diye sitem eden sesi kulağımızda dursun, yapmakta zorlandığımız şeylere biraz ara verip tekrar dönelim.

    aslında bu cümlenin doğrusu, “zihnimiz orada oyalanmaya devam ederken biz şöyle bir bakıp geleceğiz!”

    kaynakça:

    pegem akademi yay./öğrenme psikolojisi 2015

    psychologist world/the zeigarnik effect explained
  • aşk ve gururun yazarı jane austen hiç evlenmemiştir.

    goethenin son sözleri : ışık! biraz daha ışık (oda karanlıktır ama yıllardır insanlar buna bir mana yükler)

    victor frenkenstein canavarın adı değil, canavarı yaratan doktorun adıdır.

    almanyadaki neuschwanstein şatosunun disneyin yaratım aşamasında ilham olduğu söylenir. (kaynağı değil tabii katkısı)

    romanov hanedanının ilk çarı mihail romanov ilk başta çar olmak istememiş ancak sonrasında dönemin din adamları tarafından ikna edilmiş.

    --- spoiler ---

    goethe kendini öldüremediği için genç wertherin acıları adlı kitabında wertheri öldürdüğü söylenir.

    --- spoiler ---
  • ulkemizde satilan fiat egeanın amerika da dodge neonolarak satiliyor olmasi. bana cok ilginc gelmisti.
  • her ne kadar arap kültürüne uzak olsam da, kına gecelerinin oynak mezdeke parçası boshret kheir’in aslında mısır seçim şarkısı olması.

    zaten sözlerini çevirince kafamdaki göbek atıp oynayan kız figürleri bir anda uçtu gitti :

    bu kolay bir mesele sen bunu yapabilirsin,
    dünyaya sesini duyuracaksın,
    daha iyisi için ant iç,
    çoktandır suskunsun.

    mısır ne kazandı sessizliğinden,
    sesini küçümseme,
    yarın kendi şartlarını yazacaksın,
    bu iyi bir haber.

    çağır saidileri,
    port said’den yeğenlerini,
    iskenderiye gençlerini,
    çünkü bu erkeklerin buluşmasıdır.

    ve ben de geleceğim sevhecli, kinalı, sinalılarla,
    en iyilerin en iyisi mahallelilerle,
    ve de güzel nubiyalılarla,
    süveyş insanını söylemeye gerek yok,
    şimdi herkes bir bütün,
    ve düşmanı süren ismailiye halkı,
    şarkiyelilerden bahset bana,
    birlikte daha güçlüyüz,
    birlikte daha güçlüyüz,
    umudumuz büyük.
  • kaplumbağaların yol hikayeleri tavşanlarınkinden çoktur.
  • coronavirüsler mide asidine dayanıklı tek zarflı virüslerdir.
  • mutlak suretle kaynak paylaşılması gereken bilgilerdir.
  • ben ve sen zamirleri yönelme eki aldığında bana ve sana olmaktadır fakat normalde bene ve sene olması gerekirdi.

    nedeni oldukça ilginç. eski türkçe'de yönelme eki -e değil -ge ekiydi. eskiden bu ifadeler senge veya benge şeklinde söylenirdi. zamanla g harfi düşmüştür. türkçe'de n ve g harfleri bir araya geldiğinde genizcil bir etki yapıyor. genizcil n sesi, göktürk alfabesinde farklı bir söylenişe sahiptir. bu sözcükler se(n)e ve be(n) şeklinde genizcil n sesiyle söylendiğinde, çıkan ses kalınlaşır. zamanla dile gele gele bugünkü haline yani "sana" ve "bana" ya dönüşmüştür.

    benzer bir etki tengri kelimesinde de vardır ve bu kelimede n ve g ardı ardına geldiği için ses kalınlaşır ve sözcük günümüze tanrı diye gelmiştir.

    kaynak
  • bugün vı. mithridatis adlı bir üstad-ı zehr ü zemberek'i anlatacağım

    roma cumhuriyeti'nin en güçlü düşmanlarından biri olarak sayılan anadolulu mithridatis m.ö 120-63 arasında yaşadı. küçük yaştayken öz annesi tahta geçmek için kendisini zehirlemek ister(bu arada babasını da zehirlemiştir). fakat mithridatis bunun haberini alır ve kaçar*, büyüyüp yetişince annesi ve erkek kardeşini zindana tıkar ve pontus kralı olur. kız kardeşiyle de evlenir çünkü kral kanı yabancıya gitmesin diye...

    şimdi işin ilginç kısmındayız;
    mithridatis zehirlenme hadisesinden sonra öyle bir saplantıya girer ki gezip dolaştığı her diyardaki zehirli bitkileri yer ve böylece her türlü zehre karşı bağışıklık kazanacağını düşünür. kendisi de zehir yapar dener içer.
    misal şarap mı içecek? ''koy abicim içine arsenik.''
    ''kralım arsenikli şarap mı olur.''
    ''doğru dedin, yılan zehri de koy tadı gelsin.''

    -şimdi gelelim savaşlarına-
    roma mithridatis'in gücünü düşürmek için 3 savaş yapmıştır.
    ilki- komutan sulla ile savaşmıştır ama sulla roma'da düşmanının güçlendiğini öğrenince hemen barış imzalayıp çekilmiştir.
    ikincisi-komutan lucullus ile savaşmıştır ve yenmiştir.
    üçüncüsü-pompey ile savaşmış ve ağır hezimete uğramıştır. sonuç olarak kırım'a kaçmış.

    kırım'a kaçınca ayaklanmalar olur ve mithridatis düşman beni öldüreceğine ben kendimi ve ailemi öldüreyim diye düşünür.
    1. kaynağa göre
    ailesine zehir içirir onlar ölür fakat kendisi zehir içip ölemez çünkü adam zehirlenmiyor! o zaman son çare olarak yakın arkadaşına kendini öldürtür.
    2. kaynağa göre
    düşmanları gelip onu öldürür.
    (sonuç olarak adam zehirden ölmemiş :) )
hesabın var mı? giriş yap