• ibni sina
    bundan 1000 yıl önce
    *sağlık hakkındaki öğretilerini 14 ciltlik"kitabü'ş-şifa"ve 11 ciltlik"el kanun fi't-tıb" ismi ile kitaplaştırması,
    *dünya tıp literatürüne girmiş bu eserlerin tıp fakültelerinde 7 asır boyunca okutulmuş olması,
    *"avicenna" ismi ile bilinmesi ve "büyük üstad" denmesi,
    *oxford üniversitesi kampüsünde bir heykeli olduğu
    bilgileri...
  • boyunuz yaklaşık 20 yaşına kadar uzamaya devam eder. 20 yaşından sonra okulunuz uzamaya başlar.
  • böcekler renkleri insanlardan farklı görür. arılar insanların göremediği morötesi ışığı algılayabildikleri için çiçeklerde desenler görürler. örneğin; ışıldak çiçeğini insanlar sarı-krem görürken bi arı mavi ve ortası koyu renk lekeli ve çizgili görür. arılara sarı ve mavi çiçekler çekici gelirken kelebekler pembe, turuncu ve kırmızıyı sever.
  • 2. dünya savaşı sonunda, 13-15 şubat 1945 tarihlerinde abd ve birleşik krallığın, doğu almanya'nın dresden şehrinde doğrudan masum insanları katletmeyi amaçlayarak yaptığı dresden bombardımanında fosfor bombası dahil en ölümcül bombalar kullanılmış ve 25,000 civarında masum alman hayatını kaybetmiştir.

    yine aynı iki emperyalist terör devleti (abd ve ingiltere), 6 - 9 ağustos 1945 tarihlerinde artık teslim olmuş olan japonya'nın hiroşima ve nagazaki şehirlerine atom bombaları atmış, hiroşima ve nagazaki'de toplamda 150,000 - 220,000 arası japon vatandaşının adeta buharlaşarak ölümüne neden olmuştur. ilk anda buharlaşmayanlar da sonrasında yürüyen hayalet (walking ghost) haline gelip acılar içinde ölmüşlerdir.

    abd ve ingiltere, bu dünyanın başına adeta 'bela' olarak kurulmuş iki emperyalist devlet. nice katliamlarda, nice iç savaşlarda, nice soy kırımlarda ve nice insanlık/savaş suçlarında parmak izleri apaçık görünüyor. yine de söylenecek tek bir söz var, bu dünya sultan süleymana bile kalmadı
  • 37, 12. asal sayıdır.37'nin rakamlarını yer degistirdigimizde oluşan 73; 12'nin rakamlarını yer degistirdigimizde oluşan 21.asal sayıdır.aynı zamanda 7×3=21 mr fawks a sevgilerle...
  • türkiye'de sanılanın aksine en fazla ormanlık alan doğu karadeniz'deki şehirlerde bulunmaz, antalya ormanlık alan bakımından türkiye'de ilk sırada gelmektedir.

    türkiye'de en fazla ormanlık alanın bulunduğu 10 il:

    1- antalya (1146062 hektar)
    2- kastamonu (873651 hektar)
    3- mersin (835534 hektar)
    4- muğla (829309 hektar)
    5- kütahya (646552 hektar)
    6- balıkesir (632038 hektar)
    7- adana (593660 hektar)
    8- denizli (588672 hektar)
    9- manisa (542480 hektar)
    10- bolu (531802 hektar)

    şu denilebilir; antalya koca yüzölçümüne sahip şehir, tabii ki en fazla ormanlık alan orada olacaktır ama yüzölçümüne göre ormanlık alanların en yüksek olduğu 10 şehirde de hiçbir doğu karadeniz'deki şehir bulunmamaktadır. listedeki ilk 10 şehrin 6'sı batı karadeniz bölümünde yer almaktadır.

    türkiye'de yüzölçümüne göre en fazla ormanlık alanın bulunduğu 10 il:

    1- karabük (%67.3)
    2- kastamonu (%66.9)
    3- muğla (%65.5)
    4- sinop (%64.2)
    5- bolu (%64)
    6- yalova (%59.6)
    7- bartın (%58.1)
    8- zonguldak (%58.1)
    9- bilecik (%57.5)
    10- antalya (%56.8)

    doğu karadeniz'deki şehirleri yüzölçümüne göre ormanlık alanlar listesinde ilk 10'da göremeyince şaşırmıştım; en azından artvin, rize olmalıydı gibi düşünmüştüm ama gerçekte öyle değilmiş. antalya ve muğla da cidden her bakımdan cennet iki şehrimiz. temiz hava ve bol oksijen için de batı karadeniz tercih edilebilir.

    türkiye'deki ormanlık alanlarla ilgili daha fazla bilgi için kaynak
  • önemli olan siyah veya beyaz olmak değil. kimse siyah veya beyaz kadar keskin değil. önemli olan grinin hangi tonu olduğun.
  • dünya üzerindeki en güçlü şifreleme sistemleri bile hacklenebilir mi?

    evet, bilim, belki çok ama çok zor bile olsa tüm şifrelerin/şifreleme sistemlerinin bir şekilde kırılabileceğini söylüyor.

    bilgisayarınızda, telefonunuzda ve benzeri dijital cihazlarınızda kullandığınız uygulamalar, oyunlar çoğunlukla rastgele sayıları kullanır. en basit şekilde örnek vermek gerekirse; müzik listenizi karışık çalmak, tavlada zar atmak, okeyde taş çekmek, rastgele sayıların gerekli olduğu yerlerden bazılarıdır.

    oyunlar haricinde, rastgele sayılar dijital dünyada çok önemli yerlerde de kullanılmaktadır. kriptografi, yani şifreleme de bunlardan biridir. özellikle internet üzerinde bilgi güvenliği çeşitli şifreleme yöntemleriyle yapılmaktadır. örneğin bir web sitesine girip şifrenizi yazdığınızda şifreniz yazdığınız gibi değil, karmaşık bir şekilde şifrelenerek karşıya gider. bir çok web sitesinde, site ile web tarayıcınız arasındaki tüm veri şifrelidir. araya giren bir hacker bu bilgileri okumaya çalıştığında hiç bir şey elde edemez çünkü artık o mesajlar şifrelerek çok karmaşık bir hale gelmiştir. hacker'ın o mesajları okuyabilmesi için hangi algoritma ile şifrelendiğini bulması gerekir ki bu da imkansıza yakındır. evet imkansıza "yakındır" ama imkansız da değildir.

    yine aynı şekilde kumar makineleri, online kumar oyunları ve uygulamaları da rastgele sayıları kullanmaktadır. bilgisayarın ürettiği rastgele sayıları önceden bilebilmek demek, hangi zarın geleceğini bilmek demek ve %100 kazanmak demektir.

    peki bu rastgele sayılar nasıl tahmin edilebilir?
    bilgisayar dünyasının bu kadar gelişmiş olmasına rağmen siber güvenliğin hala %100 sağlanamamasının en önemli nedenlerinden biri bilgisayarların tam anlamıyla rastgele bir sayı üretememesidir.
    şifreleme işlemlerinin olmazsa olmazı rastgele sayılardır. evet tamamen rastgele bir sayı. hemen elinize bir kağıt kalem alıp rastgele 100 haneli bir sayı yazabilirsiniz fakat son derece gelişmiş bilgisayarlar bu basit işi yapamamaktadır. bunun nedeni, bilgisayarların rastgele sayı üretmek için mutlaka bir algoritma kullanma ihtiyacı duymasından kaynaklanmaktadır. o algoritma ne kadar karmaşık, ne kadar zor bir algoritma olursa olsun, bir şekilde o algoritmayı çözerseniz eğer, hangi sayının çıkacağını da pekala bilebilirsiniz.

    aslına bakarsanız yukarıdaki örnekte, sizin rastgele kağıda yazdığınız sayı bile %100 rastgele değildir. beynin bütün sırlarını çözmüş çok gelişmiş bir medeniyet olsaydık mesela, sizin beyin nöron haritanızı çıkararak, rastgele zannederek yazdığınız sayıyı bile önceden tahmin edebilirdik. yani sizin rastgele sanarak yazdığınız sayılar bile beyninizdeki bir algoritmanın sonucu olarak o kağıda yazılacaktır.

    evet günümüz bilgisayarlarının rastgele sayı üretme problemi sebebiyle aslında hiç bir bilgi güvende değil diyebiliriz. ama bu sizi korkutmasın çünkü güvenlik sistemleri gerçekten çok yüksek seviyelere ulaştı ve bir noktadan sonra bu olay artık basit hackerlık işlerini aşıyor çünkü çok karmaşık şifreleme sistemlerini çözmek sıradan bilgisyarların yapabileceği şeyler değil. örneğin banka sistemleri gibi yüksek güvenlikli sistemlerin şifrelerinin kırılabilmesi için milyarlarca dolarlık bilgisayarların yıllar boyu durmaksızın çalışarak şifreleri çözmeye çalışması gerekiyor.
    böyle bir yatırımı bireylerin yapabilmesi mümkün değil ama devletlerin yapabilmesi mümkün. örneğin cia'nın milyar dolarlık bilgisayar sistemleriyle dünya üzerinde dolaşan tüm şifreli yazışmaları, dataları, telefon görüşmelerini vs. takip ettiği iddia ediliyor.

    tabii ki durum şimdilik böyle olsa da bundan sonra bu şekilde olmayacak çünkü artık yeni yeni hayatımıza girmekte olan kuantum bilgisayarlar bu sorunu çözecek gibi gözüküyor.
    evet einstein "tanrı zar atmaz" demişti fakat bu konuda yanılmıştı çünkü kuantum dünyada tamamen rastgele olaylar meydana geliyordu.
    bildiğimiz fizik kanunlarına göre, rastgele sayılan her olayın sonucunu tahmin edebiliriz. ne kadar imkansız bile gözükse de bu mümkün.
    mesela; ağaçtan kopan bir yaprağın uçuşa uçuşa rüzgarda süzülerek yere hangi yüzü üzerine düşeceğini bilebilmek imkansızdır diye düşünebilirsiniz ama o ortamdaki, rüzgar hızı, yaprağın fiziksel özellikleri, hava sıcaklığı, nem miktarı vs. gibi her türlü fiziksel bilgiyi biliyorsanız, gerekli hesaplamaları yaptıktan sonra yaprağın hangi yüzeyi üzerine düşeceğini önceden bilebilirsiniz.
    bizim dünyamızda işler böyle ilerliyor olabilir ama kuantum dünyasında durum çok daha farklı. bir kuantum olayını önceden tahmin etmek tamamen imkansızdır. kuantum dünyada olaylar tamamen rastgele şekilde meydana gelir, önceden tahmin edebilmek hiç bir şekilde mümkün değildir.

    işte kuantum bilgisayarların gelmesiyle birlikte artık dijital dünyanın maksimum güvenliğe erişilebileceği öngörülüyor.
    bu durum sevindirici bir haber gibi gözükse de, madalyonun bir de öbür yüzü var. kuantum bilgisyarlar mükemmel şekilde şifreleme yapabildikleri gibi, aynı zamanda mükemmel bir de şifre çözücü olacaklar.
    kuantum bilgisayarların gelişmesiyle birlikte günümüz dünyasında kullanmakta olduğumuz geleneksel şifreleme sistemleriyle bugüne kadar yapılan tüm şifreli bilgilerin çözülebileceği söyleniyor. bu zamana kadar kayıtları tutulan tüm şifreli bilgiler, kuantum bilgisyarlar sayesinde çözülecek ve eski dünyaya ait gizli hiç bir şey kalmayacak.

    ve tabiiki bu da dünyada büyük bir kaosa sebebiyet verecektir dersek yanlış olmaz herhalde. o gün henüz gelmedi çünkü kuantum bilgisayarlar henüz emekleme aşamasında ama bu bilgisayarların cep telefonlarımıza kadar gireceği günler o kadar da uzak gözükmüyor.

    kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5
  • “erdal, akrabamdı. garip bir rastlantı sonucu, sadece suç unsuru olarak bahsedilmesine içerlediğim zekeriya’nın da akrabamız olduğunu öğrendim. iki çocuk’u yazdım. zekeriya ile erdal, akrabaydı.”

    - teoman -

    erdal eren 12 eylül 1980 ihtilalinden sonra, bir gösteri esnasında zekeriya önge isimli eri öldürdüğü gerekçesiyle idam edildi. iddia o ki, erdal eren'in tabancasından değil başka bir erin g3 piyade tüfeğinden çıkan mermi, zekeriya önge'nin vücuduna isabet etmişti ancak erdal ibret olsun diye asılacaktı. ve asıldı da... ''daha 17'' iken hem de...

    iki gencecik delikanlı, yaşamlarının baharında, en verimli olabilecekleri çağlarında ölüme gittiler, götürüldüler... ve teoman, 'iki çocuk' isimli parçasını, iki akrabasının başrolünde yer aldığı bu trajik sona adadı... iki çocuk, dolaylı da olsa birbirine akrabaydı...

    ''ateşi harlı delikanlılar
    ne şehit ne kahramanlar
    düşmansız bir savaşta
    düştüler kalkmayacaklar

    kalpte kurşun, ilmek boynunda
    iki çocuk ölüm karşısında
    hep çocuklar kalacaklar
    büyümeden birer tabutta
    ama yaşıyorlar, gülüyorlar
    annelerinin rüyalarında…''

    (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=2b9yhkdiorm)
  • yanlış yazıcıya torpil çıktısı gönderen mhp'li mvbaşlığında yazılan entryleri okurken farkettim ki çoğu kişi ülkede hakim-savcı alımlarının nasıl olduğunu bilmiyor. bu entryle ufkunuzun iki katına olmasa da biraz olsun katlanacağını tahmin ediyorum.

    hakim-savcılık yazılı sınavında başarılı olanlar mülakata çağırılır. bu mülakatın artık göstermelik bir şey olduğu o kadar malum oldu ki adaylar, teker teker değil 5'er 10'ar şekilde heyet karşısına çıkarılıyor. nasılsa önemli kriter referans. bu öyle bir kriter ki referansı olan bir adım öne geçmiyor; referanslar yarışıyor. her aday kendisine referans olan kişilerin listesini verir. bu listedeki kişiler aranır veya mesaj gider. referansların yarışından galip gelenlerin ardından istihbari soruşturma gelir. burada haysiyetsiz hayat sürme kriterinden; alkollü mekanlara sık giden, kız arkadaşıyla otel kayıtları olanların veya mesleğe kabul şartlarına aykırı olanların üzeri çizilir. kalanlar üzerinden tekrardan referans yarışı yaptırılır ve mülakattan başarılı olduğu bildirilir. bir de bu referans listesindekiler olur da gücü kaybederse ilk bulunacak insanlar bunlardır onu da iyi bilirler. yani göreve kabul edilen hakimin savcının gücü referans listesinin gücünden oluşur.

    siyasi görüşünüz ne olursa olsun sadece bir dakika hak edenin kazandığı bir düzen hayal edin. sadece bir dakika. başıma bir şey gelirse tanıdık yargı mensubu, siyasi güç aramanın değil de beni koruyacak hakimler savcılar var dediğiniz bir düzen hayal edin. işte benim hayalim bu. sen de bunu hayal et. yoksa birileri yine bunu okuyup "olsun. onlar olmasın benim görüşümden adamlar olsun" diyecekler. sen onlardan olma kardeşim.

    not: her ne kadar bir avukat olarak hakim savcılık sınavına girmemiş olsam da giren arkadaşlarımdan, sağdan soldan duyduklarımdan dolayı bu entryi girdim. net gerçekliği iletme zorunluluğum yok, dayanak gösterme zorunluluğum yok bu benim kafamda kurduğum hayali bir senaryo da olabilir.

    e şimdi niye böyle bir açıklama yaptın diyecek olanlara neyzen tevfik'in dizesiyle cevap vereyim:
    "insan oğlu bir gariptir her lafı kaldıramaz
    ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz."
hesabın var mı? giriş yap