• tuvalet kağıdının ilk defa çinliler tarafından kullanılması.

    adamlara yarasa yiyorlar diye yükleniyoruz falan ama çinliler diğer tüm uygarlıklardan tam 1300 yıl önce tuvalet kağıdı kullanmaya başlamış.

    çin'de 6. yüzyılda ilk defa çin imparatorluğu mahkemelerinde ve çin'in bazı zengin ailelerinde kullanılmış tuvalet kağıdı. 14. yüzyıla geldiğimizde ise çin'in zhejiang bölgesinde yıllık 10 milyon paketlik tuvalet kağıdı üretimi gerçekleşiyormuş.

    o zamanlarda dünyanın geri kalanında ise tuvalet kağıdı çin'deki gibi tutmamış. hatta şöyle bir anekdot var; 8. yüzyılda çin'e giden bir gezgin, çinlilerin temizliğe önem vermediğini, tuvaletlerini yaptıktan sonra ellerini yıkamadıklarını; kendilerini sadece bir kağıtla temizlediklerini söylemiş. tuvalet kağıdının amerika'ya ve ingiltere'ye ise, 1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında gelebilmiş. hemen hemen hususi tuvaletlerin yaygınlaşmaya başladığı zamanla aynı zamanda.

    peki tuvalet kağıdından önce insanlar ne kullanıyordu? zengin insanlar, şu an en değerli otlar arasında yer alan kenevirle birlikte bez ve yün kullanıyormuş. günümüzde kafa olmak için kullanılan kenevirle zamanında malum yerlerini temizliyormuş zenginler. fakir kesim ise, tuvaletlerini derelere yapıp götlerini bulabilirlerse suyla, bulamazlarsa eski paçavralarla ve yontulmuş ağaç parçalarıyla, ağaç yapraklarıyla, samanla, yosunla, deniz kabuklarıyla temizliyorlarmış. yani kullanışlı ve bedava ne bulurlarsa kullanıyorlarmış.

    antik romada temizleme aleti ise şuradaki bir çubuğun ucuna bağlanmış sünger parçasıymış. umumi ve hususi bütün tuvaletlerde bu kullanılıyormuş. üstelik kullan at da değil. bu sünger, deniz suyunda bekletilerek kendi kendine temizleniyormuş. tuvaletini yapacak olan gidip denizden bu süngeri alıyor, tuvaletini yapıyor, sonra süngeri aldığı yere geri bırakıp kendisinden sonra kullanacak olan için temizlenmesini sağlıyormuş. bir nevi "nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak" felsefesi.

    16. yüzyılda fransız yazar françois rabelais'in gargantua and pantagruel eserinde tuvalet kağıdının kullanışsız olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "who his foul tail with paper wipes, shall at his ballocks leave some chips." yani kim götünü kağıtla temizlerse bilin ki taşaklarında birazcık pislik kalmıştır. * yazar bunun yerine kuğunun ensesiyle temizlik yapılmasının en iyi yol olduğunu söylemiş. ne kafalar var, görün.

    hindistan ve bazı orta doğu ülkelerinde, günümüzde bile, tuvaletten sonra temizlenmenin tercih edilen yolu, sol elle taharet almak. ve tabiki ardından ellerini çok iyi yıkamak. bu yüzden bu ülkelerde solak çocuklar, sağlak olmak için zorlanır; sol elle yemek yemeleri, yiyecek tutmaları istenmez.

    denizciler ise, tuvaletlerini yaptıktan sonra eskiyen halatların dağılmış ip parçalarını kullanırmış. alaska ve kutuplara yakın bölgelerdeki insanlar ise tuvaletlerini yaptıktan sonra kar tanelerini kullanarak temizliklerini yaparlarmış. sanırım bu diğerlerinden daha insancıl.

    1857'de ilk ticari tuvalet kağıdı fikrini ise amerikalı joseph gayetty ortaya atmıştır. sloganı ise "the greatest necessity of the age! gayetty’s medicated paper for the water-closet” yani "çağımızın en büyük ihtiyacı! tuvaletler için gayetty'nin ilaçlanmış kağıtları" gayetty ilk tuvalet kağıtlarını, günümüzdeki 100'lü peçete kağıtları gibi tek tek istiflenmiş şekilde, aloa veralı bir şekilde üretmiş. ve tuvalet kağıdı şirketleri 2000'lerden sonra, o zaman ürettikleri gibi, tekrar ıslak mendil üretmeye başladılar. 1857'de ilk çıkan tuvalet kağının paketinde 500 adet varmış ve paketi 50 cent'e satılıyormuş. tabiki o zamanlar cent şimdiki gibi ucuz bir şey değildi. insanların maaşları 10-20 dolardı. yani insanlar ayda -o zamanki maaşlarıyla- yalnızca 20-40 paket tuvalet kağıdı alabiliyorlardı. dolayısıyla çıkar çıkmaz çok popüler olan, herkes tarafından kullanılmaya başlanan bir şey söz konusu değil.

    1867'de toptancılık yapan edward, clarence ve thomas scott kardeşler, tuvalet kağıdı üretip satmaya başladılar. gayetty'den daha iyi yaptıklarını söyleyebiliriz; çünkü, bu kardeşler, tuvalet kağıtlarını ilki gibi "ilaçlı" yani aloa veralı üretmediler, haliyle daha ucuza mal ettiler. günümüzeki rulo şekline benzeyen üretilen ilk tuvalet kağıdını ürettiler. hatta tuvalet kağıtlarının üzerine tuvalet kağıtlarını toptan şekilde alacak olan şirketin ismini yazmayı da akıl ettiler. mesela 10 firma kendilerinden tuvalet kağıdı üretmesini istediler diyelim, 10'una da kağıtların üzerine ayrı ayrı firma isimlerini yazmışlar. mesela her bir hotel için, hotelin isminin üzerinde yazan tuvalet kağıtlarını üretmişler. bu yaratıcıklarıyla gayetty'nin kendilerine yetişmesinin de önüne geçmişler.

    kaynakça:
    1) https://en.wikipedia.org/wiki/toilet_paper
    2) https://en.wikipedia.org/wiki/joseph_gayetty
    3) https://itotd.com/…/4437/the-story-of-toilet-paper/
  • çin tıbbı bilen doktorların hastanın dilinin rengine bakıp akciğerindeki sorunu teşhis etmesi.
  • ferdi tayfur'un her gecenin sabahında adlı şarkısını ferdi tayfur'dan daha güzel okuyorum.

    ufkum şelale.
  • vücudumuza magnezyum kadar sağlıklı ve gerekli çok fazla alternatif mineral yoktur. magnezyum, 300’den fazla enzime etki eder. hücrelere, kaslara ve sinirlere fayda sağlar. kan basıncınızı düzenler. metabolizmadaki protein ve kalsiyum oranını dengeler. saydıklarımızın hepsinin sağlıklı bir bireyin vücudunda olması gerekir. magnezyum eksikliği nedeniyle ortaya çıkan rahatsızlar birçok bireyde görülür. magnezyum ve eksikliği durumunda oluşan rahatsızlıklar hakkında bilgilenmek için okumaya devam edin.

    neden magnezyum eksikliğine maruz kalıyoruz?

    eskiden günlük ihtiyacımız olan magnezyumu yediğimiz besinlerden rahatlıkla alıyorduk. fizyoloji uzmanı rune eliasson, endüstriyel çiftçilik nedeniyle yediğimiz besinlerdeki magnezyum oranının ciddi şekilde düştüğünü ifade ediyor. eliasson, abd’de yaptığı çalışmada 1914 ile 1992 yılları arasında bir elmanın besleyiciliğinin %82 oranında azaldığını söylüyor. magnezyum eksikliğinin bir diğer nedeni de insanların beslenme şekillerini değiştiriyor olmaları. insanlar artık nadiren fasulye, balık, ceviz vb. gibi besleyici ürünler tüketiyorlar.

    magnezyum eksikliğinin 13 işareti

    1- kas tutulması
    eğer bacağınızda yer alan kasların olduğu bölgede tutulmalar yaşıyorsanız, vücudunuz magnezyum eksikliğinden dolayı sizi uyarıyor demektir. uyumadan önce magnezyum içeren şeyler yemeyi veya içmeyi deneyin. hem rahat uyursunuz hem de kasılma yaşamazsınız.

    2- astım
    yapılan araştırmalara göre kanınızdaki magnezyum oranı arttığında daha rahat nefes alındığı görüldü. ünlü tıp dergisi the lancet’ta yayımlanan makalelerde de vücuda giren magnezyum arttığında astım belirtilerinin gözlü görülür şekilde azaldığı yazıldı.

    3- uyuşukluk
    wikipedia’da belirtilenlere göre uyuşukluğun en büyük nedeni magnezyum eksikliğiymiş. vücudunuzda sık sık uyuşma hissediyorsanız magnezyum içeren besinler tüketmeniz önerilir.

    4- migren
    magnezyum eksikliği sebebiyle kaslarınız gerilmeler neden olur ve bu da migrene dolaylı olarak sebep olur. fazladan magnezyum takviyesinin ise bulantı ve ışığa karşı hassaslık gibi migren belirtilerini ortadan kaldırdığı biliniyor.

    5- kabızlık
    bağırsaklarınızın işlevlerini yerine getirebilmesi için magnezyuma ihtiyacı vardır. magnezyum eksikliği kabızlığa neden olur. magnezyum dışkıyı yumuşattığından eksikliği halinde kabız olmak olasıdır.

    6- kalp ritim bozukluğu
    magnezyum eksikliği nedeniyle kalp ritim bozuklukları görülebilir.
    magnezyum, damarları koruduğundan eksikliği halinde bu tür rahatsızlıklar görülmesi olasıdır.

    7- depresyon
    magnezyumun, beyninizin işlevselliği ve ruh halinizi direk olarak etkilediği biliniyor. bazı uzmanlar, günümüzdeki besleyici olmayan ve az magnezyum bulunan yiyeceklerin insanları depresyona soktuğunu iddia ediyor. 2015 yılında 8.800 kişinin yer aldığı bir araştırmada, 65 yaşından küçük ve yeterince magnezyum içeren yiyecekler tüketmeyen bireylerin depresyona girme riskinin %22 daha fazla olduğu kanıtlandı.

    8- uyku sorunu
    uyumakta güçlük çekiyor ve uyuyunca da en küçük seste uyanıyor musunuz? bunun nedeni de magnezyum eksikliği olabilir. daha iyi bir uyku için daha fazla magnezyum içeren yiyecek tüketmeniz gerekiyor.
    abd’de yapılan bir araştırmada magnezyum alımı yüksek olan bireylerin rahatça uykuya daldıkları kanıtlandı.

    9- tatlıya düşkünlük
    vücudunuzda yeterince magnezyum yoksa ve vücudunuz sizi uyarmaya çalışıyorsa, bunu şekerinizin düşmüş olabileceği yanılgısıyla karıştırmanız mümkün. ‘tatlı krizim tuttu’ dediğiniz anlarda ceviz, fındık veya meyve yemeyi deneyin. yanıldığınızı anlayacaksınız.

    10- yüksek tansiyon
    yüksek tansiyon günümüzde hemen herkesin karşılaştığı yaygın bir sorun. magnezyum, doğal bir kalsiyum kanal blokeri gibi davranarak tansiyonunuzu dengelemeye yardımcı olur. britanya’da 2013 yılında yapılan bir araştırmada, magnezyum alımının arttırılması halinde tansiyonun dengelendiği kanıtlandı.

    11- eklem ağrısı
    bazıları, diğerlerinden daha fazla ve anormal bir şekilde eklem ağrısı çeker. magnezyum alımını arttıran ve eskiden eklem ağrısı sorunu yaşayanlar, magnezyum alımından sonra eklem ağrılarının geçtiklerini belirtiyorlar. fazladan magnezyum alımının yok denecek kadar az yan etkisi olduğundan ve zararsız olmasından dolayı, ekstra magnezyum tüketimi denemeye değerdir.

    12- kronik yorgunluk
    kronik yorgunluk sendromu olanlara doktorlar tarafından magnezyum içeren yiyecekler tüketmeleri tavsiye edilir.
    brezilya’da yapılan bir araştırmada, fazladan magnezyum tüketiminin koşucuların performansını arttırdığı ve yaşlılardaki yorgunluk hissini azalttığı görüldü.

    13- kalsiyum eksikliği
    magnezyum eksikliği aynı zamanda kalsiyum eksikliğine neden olur. çünkü vücudun kalsiyumu emmesi için magnezyuma ihtiyacı vardır.

    magnezyum alımını arttırma yolları

    magnezyum takviyesi, doktorunuzun reçetesi dahilinde eczanelerden temin edilebilir. magnezyum klorür (tadı acıdır ancak çok etkilidir), magnezyum sitrat (kalp çarpıntınız varsa bunu kullanmak daha sağlıklıdır) ve magnezyum sülfat (küvetinize döküp rahatlamak için idealdir) eczanelerde bulabileceğiniz takviyelerdendir.

    kadınların günde en fazla 280 mg, erkeklerin ise 350 mg magnezyum alımı yapması gerekir. yapay yoldan vücudunuza magnezyum takviyesi yapmadan önce de tabi ki doktorunuza danışmanız gerekiyor!

    magnezyum açısından zengin besinler

    kakao: bitter çikolataların her 100 gramında 100 miligram magnezyum bulunur.
    koyu yapraklı sebzeler: pazı, marul, ıspanak
    meyveler: muz, kayısı, avokado, şeftali, erik, badem, kaju, ceviz
    baklagiller: fasulye, mercimek, esmer pirinç, darı, yulaf
    sebzeler: patates, kabak
  • kötülük diye bir şey yoktur. insanların çıkardığı uydurma birşeydir. her tip insan iyilik yapar kendi dünyasında. karşısındaki zarar görürse kötü olarak algılanır fakat o insan için bu durum zevk veren bir şeydir. kötü olarak tabir edilen insan aslında kendine göre iyi bir şey yapmaktadır ve hep de yapacaktır.
  • sünnilik dininin islamla alakası olmadığını,hadislerin palavra ve gereksiz olduğunu öğrendiğim zamanlarda ufkum birkaç yüz katına çıkmıştı.
  • komşularında en çok farklı alfabe bulunan ülke türkiyedir:
    yunan alfabesi
    kiril alfabesi
    arap alfabesi
    gürcü alfabesi
    ermeni alfabesi
    (tr:latin alfabesi)

    sonra gelin de bu coğrafyada birlik beraberlik bekleyelim. daha çok basit bir şekilde alfabelerimiz bile bölünmüşken... öyle bir coğrafyadayız ki kimse kimliğini bırakmak istemiyor. tamam, bu güzel bir şey olabilir lakin kendi kimliğini yüceltip diğerlerini aşağılama davranışına geçildiğinde işler ne yazık ki çıkmaza girmektedir.

    atalarımız ne demiş? ''ev alma komşu al'' eh artık ülkemizi değiştiremeyeceğimiz için komşularımızı değiştirmeliyiz(dostluk zirveleri misal? kültür bakanlığınca eş projeler misal?) ki refaha erelim. öbür türlü ''komşuda pişer bize de düşer'' atasözünce komşuda pişen savaş, terör, protesto, darbe vb. aşlar bize de düşer ve afiyetle(!) yeriz.

    not: çin es geçilmiştir bu arada... çünkü ülke zaten yüzölçümüyle her yeri kaplıyor, e haliyle 10 tane alfabeye uzanıyor.
  • genel olarak ufkunuzu ikiye katlamasa da cinsellik adına pek çok açıdan faydasını göreceğiniz, çoğu anlamda edinmiş olduğunuz önyargıları gerek olumlu, gerekse olumsuz anlamda değiştirecek bir konuyla karşınızdayım;

    bdsm

    evet deri kıyafetleri ve türbanlı bacımızın üstüne işemeleriyle bilinen bu fetişistlerin, grinin elli tonu adlı boktan kitapla hayatımıza giren göt şaplaklama işlerinin, elinde kırbacıyla türk komedi filmlerinin vazgeçilmez arzu nesnesi olan jartiyerli hafif tombul kadınların falan aslında ne kadar dandik betimlemeler olduğunu bu yazıda anlayacaksınız.

    yazdıklarım her ne kadar rahatsız edici olsa da birbirine acı çektirerek zihnen doyum sağlayan kimseleri, kafasına kadın çorabı geçirerek mastürbasyon yapan insanları anlamanızı; birine sonsuz bağlılıkla kölelik etmek isteyen kişilerden başlayıp, başkasını aşağılamak için üstüne işemek, hatta ağzına sıçmak gibi yöntemler kullanan insanların, ne düşünerek ya da hissederek bunları yaptığını yüzeysel olarak görmenizi sağlayacak. bu yazı her ne kadar uzun olsa da bdsm denen naneye ancak temel bir bakış atmış olacak. çünkü işin sadece psikolojik boyutuna dair yazılacak binlerce sayfa olabilir. sonuçta konu cinsellik ve insani dürtülerle ilgili.

    (not; bu yazı çoğunlukla yaptığım okumalar, araştırmalar ve kısmen de kişisel gözlem ve deneyimlerden oluşur)

    giriş.

    bdsm rızaya bağlı olarak fiziksel baskı ve kuvvetli duyusal uyarımın uygulandığı ve fantezi güç rolü oynamanın yapıldığı cinsel tercih ve kişisel ilişki türüdür.
    bdsm kısaltması;
    bd - esaret ve disiplin - "bondage and discipline"
    ds - hakimiyet ve teslimiyet - "dominance and submission"
    sm - sadizm ve mazoşizm "sadism and masochism"
    bdsm bir sürü çeşitli eylem, kişilerarası ilişki türü ve altkültürü kapsar.

    yukarıdakiler vikipedi 'deki tanımların biraz sadeleştirilmiş halidir. temel prensip ve yönelimler böyle, her iki harf, bir ilişkilenmeyi temsil ediyor. [b(d][s)m] gibi.

    bununla birlikte bu temel yönelimler şu üç rol altında toplanıyor;
    top/dominant; baskın, kontrolcü taraf.
    bottom/submissive; itaatkar, edilgen taraf.
    switch; ikisi arasında rol değişikliği yapabilen taraf.

    bunların altında ise onlarca farklı alt yönelim var. onları da yazının sonraki aşamalarında hatırladığım kadarıyla yazacağım. çünkü konuyu doğru anlamamız için o terminolojiye de ihtiyacımız olacak.

    ilgili tanımlar ve anlatılara geçmeden önce birkaç ana başlıkta temel ilkelerden ve yanlış anlaşılmalardan bahsedelim.

    bdsm ve rıza kavramı .

    öncelikle bdsm ilişkilerinin normal ilişkilerden daha yoğun bir güven ortamına ihtiyaç duyduğu gerçeğini gözardı etmemeliyiz. söze konu uygulamaların bir kısmının hayati tehlikeler taşıyor olmasını bir kenara bırakırsak, uygulamayı yapacak kişinin donanımı, deneyimi, geçmiş ilişkileri falan göz önüne alınarak uygulama sonrası aftercare, kalıcı olabilecek izler, travmaya sebebiyet verecek uygulamalar vs. derken son derece kaygan bir zeminde gelişiyor her şey. bu sebeple top ile bottom karakterler arasında yapılan anlaşma, gerçekleşecek en küçük uygulamadan, en büyüğüne kadar tamamına rıza almayı gerektiriyor. bu rızayı gösteren kişinin de alan kişinin de birbirine eşit derecede güveniyor olması şart. çünkü kişinin vücudunda kalacak en ufak bir iz, ailesine bunun hesabını verememesi durumunda hayatını allak bullak edebilir. yahut çekilmiş basit bir fotoğraf, sonradan başına onlarca sorun açabilir. üstelik elleri bağlı, esaret altında ya da acı çekmekte olan bir kişi, uygulamayı sonlandırmak istediği anda her şeyin biteceğine net olarak güveniyor olmalıdır. rıza ve güven kavramı bdsm için her şeyin başlangıç noktasıdır. genel olarak sözlü olarak alınsa da zaman zaman yazılı olarak alındığı da olur.

    bdsm ve sosyal yaşam

    unutulmaması gereken başka bir konu da bdsm'in sadece özel alanda yaşandığı gerçeğidir. çünkü cinsellik insanın özel hayatıysa, bdsm daha özel hayatıdır. işin bu kısmını kenara bırakırsak şuna değinmek isterim; bir kişinin bdsm içindeki rolü, sosyal yaşamındaki kişiliğiyle ilgili izlenim oluşturabilir ancak sosyal yaşamdaki durumu, olası bdsm rolüyle ilgili pek izlenim vermez. yani şunu diyorum, kocaman bir holding yöneticisi de bir öğretmen de bir temizlik görevlisi de itaatkar veya dominant olabilir. bu genellikle kişilerin sosyal yaşamına yansımaz. boynunda tasmayla evde kedi gibi miyavlayan kadın, bir şirkette ik müdürü olabilir mesela veya tam tersi. bunu asla ilişkilendirmemek gerekir. ancak bir insan normal hayatında edilgen biri diye, bdsm içindeki rolü illaki itaatkar eğilimlere denk gelmez. tanıdığım ileri derece mazoşist ve itaatkar eğilimli kadın, bu ülkenin en büyük inşaat şirketlerinden birinde yöneticiydi mesela.

    bdsm ve seks

    temel olarak düşülen en büyük yanılgılardan biriyle başlayalım; bdsm genellikle cinsellik temellidir ancak çoğunlukla seksle ilintili değildir.
    evet durum bu. toplum olarak cinsellik kavramını tamamen seks üzerine inşa etmiş olmamızdan kaynaklı bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için öncelikle cinselliğe olan bakış açımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. şöyle ki; cinsellik sadece penetrasyondan ibaret değildir. bir kadını kaslarıyla etkileyen adam da whatsapp üzerinden nude yollayan kadın da bir flört esnasında söylenen cümle de lüks bir yemeğe çıkmak da sarılıp uyumak da cinselliğin parçalarıdır ve kişiye erotik haz verebilir. bdsm uygulamalarını da böyle düşünebiliriz. çoğunlukla kişiye mental haz sağlayan şeylerin toplamı ve doyum noktasına ulaşma çabasıdır. basit birkaç örnekle olayı daha iyi kavrayabiliriz. (örnekler %100 gerçektir)

    - bir kadına 1.5 yıl boyunca tamamen adanmış şekilde kölelik yapmış bir adam hayal edin. öyle ki bu adam aldığı maaşı bile o kadının eline teslim ediyor. onun istediği saatte uyuyor, onun istediği saatte uyanıyor. onun bir lafıyla buz gibi havada denize atlıyor, işten izin alıyor, onun peşinden tatile gidip tüm süre boyunca sadece ona hizmet ediyor. evini temizliyor, ayakkabısını giydiriyor, yemeğini hazırlıyor. tüm bunların üstüne aşağılanıyor, kadın isterse dayak yiyor, hatta o kadın isterse mevcut işini bile bırakıyor. üstelik tüm bunlar 1.5 yıl boyunca devam ediyor ve bu ilişkide bir kere bile oral seks de dahil olmak üzere seks, yani penetrasyon yaşanmıyor. üstelik, kadın adama zaman zaman orgazm olmayı, yani mastürbasyonu bile yasaklıyor. hatta ileri gidiyor, chastity belt (penis kelepçesi) falan takıyor.

    - sadist bir adam, mazoşist bir kadınla uzun süre partner oluyor, onu bağlıyor, acı çektiriyor, buz gibi balkonda çırılçıplak saatlerce bekletiyor, kırbaçlıyor, nefessiz bırakıyor ama seks yapmıyor.

    -bir adam twitterda gördüğü bir kadının giyilmiş çoraplarına yüklü paralar ödeyebiliyor. başka bir kadın tarafından dolandırılmak istiyor, tehdit edilmek istiyor, kötü muamele görmek istiyor. onun bir talimatıyla klozet yalayabiliyor ya da havlayara video çekip yollayabiliyor.

    bu örneklerdeki en önemli kaide ise bahsi geçen kişilerin tamamının hayatından memnun olması ve olanların kendi rızalarıyla geçekleşmesi.

    bu örnekler ışığında olayın asıl haz odağının penetrasyon olmadığını anlıyoruz. "öyleyse nedir" diye soruyorsanız okumaya devam edin, bir cevap elbette bulacağız.

    buraya son olarak şunu ekleyerek tanımlar ve terminolojilere geçelim; bdsm seks ile ilgili olmak zorunda değildir, olmamak zorunda da değildir. o sebeple bu sorulara net cevaplar aramıyoruz çünkü son derece kişiye özgü ve değişken cevaplar var burada. her zaman dediğim bir şey; bdsm ile ilgilenen beş bin kişiye aynı soruyu yönlendirip, beş bin farklı cevap alabilirsiniz ve bu cevapların hepsi doğru olabilir.

    1 - bd bondage, discipline.

    bondage, yani esaret dediğimiz olay bdsm'in temel ikonlarından biri. elleri yatağa bağlanmış adamlar, kelepçelenmiş kadınlar gibi çoğu vanillia bireyin de hoşuna gidecek uygulamalardan hatırlarsınız (vanillia birey; bdsm ile ilgisi olmayan kişi). fakat bizim açacağımız konu daha ileri bir esaret durumu. bant, ip, zincir, kelepçe veya aynı işi görecek her türlü materyal ile kişinin sadece ellerini bağlamaktan başlayıp, komple mumyalamaya kadar giden bir yelpazesi var. bunun içinde kişiyi suspension, yani yerden kesip asılı pozisyona almak da var, özel yapım yataklarla sadece bir pipetten hava alabilecek kadar zorlamak ve hareketsiz bırakmak da. bu sebeple kanımca bdsm içindeki karşılıklı güvenin en önemli olduğu uygulamalardan biri. genelde uygulama, bağlanan kişi için esaret altında kalmanın verdiği hazzı, bağlayan kişi için de güçlü hissetme ve yine esaret altında tutmanın verdiği hazzı karşılar. genellikle partnerler aradaki bağın da bu bağlarla kuvvetlendiğine inanır. bazılarından "iplerin veya bantın vücudumu sıkı sıkı sarmasını seviyorum" gibi cümleler duyarken, başkalarından da "kendimi karşımdakine tamamen teslim etmiş olmak beni rahatlatıyor" gibi şeyler duydum.
    discipline, yani disiplin de yine top karakterin, bottom olanı ceza ve ödül sistemiyle kendi istediği gibi şekillendirmesine dayanır. kişiden kişiye farklılık gösterebilir; bazıları için son derece katı kurallar varken, başkaları için daha eğlenceli şeyler olabilir. yine kişiye özgü ve hayal gücüne dayalı şeyler olabilir. roma dönemi ayarında bir kölelikten, hafif itaatkar tavırlara kadar değişen uygulamalar bütünüdür.

    2 - ds hakimiyet, teslimiyet.

    aidiyet duygusunun iki taraflı olarak yoğun yoğun yaşandığı ilişkilerden biri bu. içinde diğer uygulamaları -bd, sm gibi- barındırabilir ya da barındırmayabilir.
    hakimiyet, genel olarak güçlü hissetmenin ya da sahip olduğu gücü kullanmanın en olumlu alanlarından biri. sosyal yaşamdaki statüsü, yaşı, cinsiyeti veya cinsel yönelim fark etmeksizin özel alanda yönetimi ve gücü elinde tutmak isteyen herkes için uygulanabilir.
    bu ilişki türleri just in bedroom olabildiği gibi -yani sadece özel alanda-, hayatın geri kalanına da yayılabilir. örneğin bazı top karakterler, bottom olanın ne zaman ne yiyeceğine bile müdahale edebilirken, bazıları sosyal yaşamda tamamen eşitlikçi bir ilişki sürdürebilir. ilişkinin dinamiklerine göre top taraf için haz noktası bottom olanın aidiyeti ve koşulsuz güvenidir.
    teslimiyet gösteren taraf ise haz noktasını yönetilme arzusuyla birleştirir. itaat ettiği kişinin mutluluğunu görmek, onun iyi hissettiğini bilmek kendisini daha özgüvenli hissetmesini sağlar. bu kişiler çoğunlukla acı çekmekten, bağlanmaktan veya aşağılanmaktan hoşlanmasalar dahi karşılarındaki kişinin mutluluğu için zaman zaman bu uygulamalara da rıza gösterebilirler. yine buradaki başka bir haz noktası da top tarafa duyulan güvendir. ondan zarar görmeyeceğini bilmek, ona teslim olmak ve yanılmamak bu kişiler için oldukça önemli şeylerdir. dolayısıyla duygusal yıkım veya travmatik olaylara en müsait ilişki türü, aslında sm, yani sadist-mazoşist olan değil, daha çok bu ilişkilerdir.

    3 - sm sadizm, mazoşizm.

    kanımca üzerine en çok şey söylenebilecek kısım burası. üstelik en büyük yanlış anlaşılmalar da yine bu kısımla ilgili. ne yazık ki burada düşülen büyük hatalardan biri şiddet ile acıyı birbirine karıştırmak. o yüzden önce şöyle yapalım;

    şiddet; temel dürtü ve varoluş gereği savunma veya karşı savunma harici daha çok insanlarda ve topluluk halinde yaşayan hayvanlarda grup içi otorite sağlamak için diğerinin varlığını tehdit unsuru görmek ve onu bu konuda denemek daha doğrusu sindirmek için karşı tarafa uygulanılan zarar vermeye yönelik psikolojik davranış türüdür.
    (wikipedia)

    acı; (fizyoloji) can acısı
    vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı.
    (wiktionary) -bu sadece fizyolojik olarak getirilmiş tanım-

    görüldüğü üzere takılmamız gereken bir cümle var sadece, şiddetin tanımında yer alan "zarar vermeye yönelik". burası önemli çünkü sm hatta bdsm ilişkilerinde hiçbir uygulama veya ilişki türü zarar vermeye yönelik değildir. bazıları acı vermeye ya da çekmeye yönelik olabilir ancak burada taraflar bunu zaten istiyor olurlar.
    sm'in diğer ilişkilerden ayrıldığı en belirgin nokta şurası; taraflar etken ya da edilgen rollerde olmak durumunda değiller. yani her sadist aynı zamanda top, her mazoşist aynı zamanda bottom tarafta olmak zorunda değil. acı çekmekten çok hoşlanan baskın tarafta olabilirsiniz ya da tam tersi.
    burada sıklıkla tartışılan konulardan biri, acı verici uygulamaları yapmak mı haz noktası, yoksa karşı tarafın acı çektiğini görmek mi; bu soruya da cevap arayacağız.

    şiddet ve acı ayrımı dedik, bu ayrımı doğru yapmamızın ışığında bdsm'e karşı genel olarak oluşan önyargıları çoğundan sıyrılabiliriz. rızaya dayalı acı oyunları kişilerin beden özerkliklerini dahi izin vermedikleri sürece ihlal etmez desek doğru olur.

    sadist, karşısındaki kişinin acı çekmesinden hoşlanır. bazıları salt acıdan beslenirken, bazıları nefes oyunları ve yine esaret, suspension dediğimiz askıya alma gibi uygulamalardan haz alır. çoğunlukla acıya kendisinin vesile olmasını arzular ama bunun dışında durumlardan da haz alabilir. freud'un ve sade'in bu konudaki araştırmalarına ve fikirlerine göz atılabilir. çünkü bahsi geçen sadizm meselesinin nereye kadar normal, nereden sonrasının ruhsal bir sorundan kaynaklandığı her zaman tartışmaya açıktır.
    mazoşist ise genellikle kendi kendine acı uygulama seviyesiyle keşfeder benliğini. genellikle uygulanan fiziksel acının yarattığı hisle ve o acının kontrolünün kendi elinde olmasıyla hazza erişir. yine bu konuda şöyle bir söz vardır "mazoşist genelde karşısındakine uygulamak istediği acıyı kendi bedeninde arzular"

    bdsm yönelimlerinin genel sebepleri ve keşfi

    bdsm yönelimlerinin sebeplerini doğru anlayabilmemiz için dsm-4,5,6 cinsel yönelim bozukluklarına kısaca bir göz atmamız gerekir. genellikle bdsm temelli ilişkiler yaşamayı arzulayan kişilerin cinsel yönelimlerinde toplumun normal dışı tuttuğu bazı durumlar olduğu gözardı edilemez. bu yönelimler ağırlıklı olarak temelini çocukluktan alır ve ergenlik döneminde kendini belli etmeye başlar. aktif cinsel yaşamın başlaması bile gerekmez bu süreç için, bazı örnekler vermek gerekirse; -bu örneği dinlediğim birinin ağzından aktarayım-

    "küçük yaşlarımda mahallenin diğer çocuklarıyla oyunlar oynarken kendimi genelde kaçırılan, hırsız ya da tutuklu rollerine sokar ve beni bağlamalarını isterdim. hatta gevşek bağlarlarsa daha sıkı bağlamaları için ısrar ederdim. beni öyle bırakıp gitmelerini isterdim, bu bana değişik bir keyif verirdi. sonra sonra kadın çoraplarına da ilgim olduğunu fark ettim, hatta ailemden gizli külotlu çorap alır, kendimi odaya kapatıp giyerdim..."

    hikaye son derece uzun ama temel olarak bu arkadaşımız esaretten hoşlanan bir erkek. aynı zamanda çorap fetişisti ve crossdresser -karşı cins kıyafetleri gitmekten hoşlanan kişi-. bununla beraber kendisi heteroseksüel. görüldüğü üzere temeller çocukluktan geliyor. bunun sebebi hatırlanmayan travmalar da olabilir, yetiştirilme koşulları da, bunu ne yazık ki doğru tespit etmek çok mümkün değil.

    bdsm hakkında yanlış bilinenler

    bdsm'in konuya yabancı insanlar tarafından genellikle aşağılayıcı bir noktada olmasının sebeplerinden en önemlisi, hakkında sinema sektörüne yansıyan yanlış anlatım biçimi. hatta grinin elli tonu dediğimiz kitapta bile durumun içinde kendini bulan kadının, aslında bunu arzulamadığını, sadece tahammül ettiğini gördük. oysa olay tam olarak bu değil. bdsm çatısı altında bir şeyler yaşamak isteyen insanlar rolü ne olursa olsun, genellikle karşı tarafın da bunu arzulamasını, yapılan uygulamalardan haz almasını bekler.
    ayrıca bir başka hatalı algı da kırbaç ve deri kıyafetlerin fazlaca ikonikleşmiş olması. deri, latex veya kırbaçtan hiç hazzetmeyen bdsm meraklıları da var yani.
    olayın her zaman birbirini dövmek, üstüne işemek, bağlamak gibi faaliyetlerden oluştuğunu sanmak da ayrıca saçma oluyor. bdsm'in sadece psikolojik ve duygusal tarafı bile kocaman bir alan kaplıyor çünkü.
    bu başlığa bir alt başlık olarak humilation yani aşağılama meselesini eklemek isterim; basitçe ele alacak olursak, bir insanın ayaklarını yalamayı istemek de üzerine işemek de önünde diz çökmek de onun için köpek taklidi yapmak da aşağılama kısmının parçalarıdır. bunun psikolojisine çok hakim değilim ama kişilerin bunu bile isteye yaptığına eminim. aşağılamanın psikolojisi genelde kendi yüceliğini daha çok hissetmekle ilgili, aşağılanma ise karşı tarafı yine yüceltmek, tanrısallaştırmakla ilgili. burada kişiler açısından problemli bir durum yok (ara ara mikrop kapma riskinden başka swhdddjdd)

    bdsm ve sapıklık

    evet şimdiye kadar, aslında şimdiden sonra konuşacağımız şeylerin altını doldurmak için yazıp çizdik.
    türk dil kurumu'na göre "sapık" kelimesi, "tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan, anormal (kimse), gayritabii, anormal." anlamına gelir.
    bu tanıma göre bir açıdan bdsm içindeki insanlara sapık diyebiliriz ama aynı zamanda diyemeyiz. çünkü bahsi geçen anormallik durumunun derecesi çok önemli. özellikle dilimizde sapık dendiği zaman akla genel olarak pedofili, tecavüz, zoofili, nekrofili gibi şeyler geldiği için, bu tabir biraz sert oluyor. çünkü psikolojide bile "iyi huylu sapıklık, kötü huylu sapıklık" olarak ayrılan bu durumlardan dolayı, bdsm için ingilizce'de de yine sapık anlamına gelen kinky kelimesi kullanılır genelde.
    bu konunun üstünde durulması gerekir. din okullarında erkek çocuklarına tecavüz edilen, küçücük kızlara onlarca adamın tecavüz ettiği, hayvanların istismar edildiği, ölülerin, hatta ev eşyalarının bile rahat yüzü görmediği bu ülkede, bahsi geçen insanlarla birbirini kırbaçlayan kişilere aynı hitapta bulunmak biraz adaletsizlik olur. çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi, bdsm tamamen rıza ve arzu üzerine inşa edilir. ruh sağlığı yerinde olan kinky pozitif bireyler, kimseye zorla bir şey yapmak motivasyonu içinde değildir. mesela gazetelerde oldukça sık tecavüz haberi görülür ama bir insanın diğerinin üstüne işemesi haber olmaz. yani bazen olur ama o da gerçekçi olmaz ;)
    bdsm için ağır bir sapıklık, ruh hastalığı gibi yaftalar oluşturmak ancak bilgisizlikten gelir.
    hatta bu bağlamda bdsm'i pek çok açıdan fayda olarak nitelendirebiliriz. çünkü içindeki bu anormal dürtüleri özel alanında herkesin memnun olacağı şekilde karşılayan insanlar normal hayatında daha az narsist, daha az hırçın, daha rahat, daha cool durmaya başlayacaklardır.
    bir diğer fayda da cinsiyetçilik kavramına bakış açınızı tamamen değiştirmesi olacaktır. bdsm resmen ataerkil düzeni yere çalar, cinsiyetlere baş kaldırır, seks algısını baştan yaratır. çünkü seks sekstir, kimin kime ne soktuğunun çok da farkı yoktur. bu anlamda içinde olduğunuz yanılgıların aslında ne denli boş, cinselliğin esasında ne kadar geniş hazlara izin veren bir şey olduğunu keşfetmiş olursunuz.

    bdsm nasıl yaşanmalı

    şimdi diyelim ki bu yazıyı buraya kadar okudunuz ve bdsm yönelimleriniz olduğuna inanıyorsunuz. ilk iş olarak bunu hayatınızdaki insanla paylaşmalısınız. kesinlikle hayatınızda biri varken, onun sizi anlamayacağını düşünmemelisiniz ya da bunun sizi küçük düşüreceğine inanmamalısınız. aksi halde asla mutlu olamazsınız, sürekli ikiye bölünmüş saçma bir yaşama sürüklenirsiniz. önyargılarınızı bir kenara bırakmalısınız, uygulamaların hiçbiri atla deve şeyler değil, birkaç şey dışında hiçbiri özel eğitim gerektirmiyor. şu an hayatınızdaki partnerinizle konuyu paylaşıp bir rol dağılımı sağlayarak, "rızasını alarak" istişare yaparak ufak ufak keşif sürecine girebilirsiniz. hemen blood play yapmanız gerekmiyor yani -kan oyunu-...
    bunun yanında eğer bir partneriniz yoksa ve partnerleşmek istemiyorsanız, bdsm alanında hizmet eden ve belirli ücretler karşılığında uygulamalar yapabileceğiniz "prodomme" dediğimiz kadınlar var ancak onlardan alabileceğiniz hizmet genelde femdom -female domination- parantezinde kalacaktır.
    partnerleşmek istiyorsanız da bdsm ile ilgili sosyal mecralarda şansınızı deneyebilirsiniz. fetlife bunların önde gelenidir, bdsm ile ilgilenen türk vatandaşlarının en çok üye olduğu site orası en azından. ancak bu noktada birkaç tavsiye vereyim, eğer ilişkilenme niyetindeyseniz karşınızdaki insanları hafife almayın. "bunlar her yola gelir, her şeyi yapar, hepsi şöyle böyle" gibi bir tavırla orada varolmanız pek mümkün olmaz.
    arayışınız seks ise bdsm mecralar size bunu sağlamaz, genelde üyelerin çoğu temelde sekse ulaşmak için kendine oryantasyon uydurur ama kalıcı olamazlar, siz de olamazsınız. bu fikirden uzaklaşın. ayrıca bu ortamlarda aşk, sevgi gibi şeylerin de olmadığını düşünmeyin. çokça insanın bu çatı altında evlendiğini biliyoruz, hatta yüzük yerine törende kelepçe taktılar falan, eğlenceli yani.
    yeteri kadar hakim değilseniz kendi kendinizde uygulama denemeyin, basit bir mum damlama işi bile doğru malzeme kullanılmadığı vakit canınızı sıkar.
    hayatınızdaki vanillia kişileri bdsm çatısı altına çekmeye çalışmayın. eğer ilgilenmiyorsa kendi sahibenizi ya da kölenizi yaratmaya çalışmayın.

    sonuç.

    kısacası bdsm sanıldığı kadar basit bir şey de değildir, abartıldığı kadar matah bir şey de. isterseniz kendinize pembe balonlarla dolu beyaz bir oda, isterseniz karanlık temalı bir zindan yaratabilirsiniz. bu sizin kendi özel hayatınız, türkiye gibi bir ülkede her ne kadar bu kavramın ortamları da leş vaziyette olsa da pek çok açıdan aydın diyebileceğimiz insanlardan oluşur. bdsm her şekilde olabilir, şöyle bir cümle duymuştum; "iki insan eğer isterse duvara mickey mouse çizer ve onu kırbaçlayıp adına bdsm diyebilir" çok abartı da olsa bdsm tam olarak böyle bir şeydir. farklı olan her şey yapılabilir, insana zarar veren, beden özerkliğini ihlal eden, rıza dışı, istemsiz hiçbir şey yapılamaz.

    sürçülisan ettiysem, birilerinin kalbini kırdıysam, istemeden değer yargılarınıza dokunduysam umurumda bile değil. o kadar uğraşıp yazdım. okuyun işte allahtan belanızı istemeyin (swh).

    not; benim bu taraklarda elbette bezim yok. (kıps kıps)

    atladığım veya değinmeyi unuttuğum noktalar elbette vardır. bu meseleyi tek oturuşta anlatmak son derece zor ve meşakkatli. ayrıca tam olarak anlamak için her yönelimden birilerini dinlemek ve daha çok kaynağa göz atmak gerekir.

    başvurulan kaynaklardan birkaçı ve bazı öneriler;

    hegel - efendi köle diyalektiği
    sade - yatak odasında felsefe
    freud - cinsellik üzerine
    masoch - kürksüz venüs
    alfred adler - insan tabiatını tanımak
    dsm-4,5,6 cinsel yönelim bozuklukları ile ilgili akademik çalışmalar
    nietszche - güç istenci
    (isteyenlere başka kaynaklar da verilir)

    bir de netflix'de bonding adında mini bi dizi var. her ne kadar esprili bir dili olsa da ortam hakkında (özellikle de prodomme uygulamaları) epey ışık tutuyor.

    sevgiler.
  • akıl ermeye başladıktan sonra ilk alınan ölüm haberi.
  • oklu kirpinin bir kirpi türü olmaması. bir de bilinenin aksine ok fırlatmaması. ingilizce karşılığı porcupine olan oklu kirpinin adı fransızca "porc d'épine" (dikenli domuz) sözcüğünden gelir. ancak domuzla da bir akrabalığı yoktur. oklu kirpiler bilimsel olarak sincap ve tavşanlarla birlikte kemiriciler sınıfında yer alır. türkiye’de en çok hatay, kahramanmaraş, adana, adıyaman, mersin, antalya, muğla, aydın ve izmir’de görülür.
hesabın var mı? giriş yap