• lunaparklarda veya eğlence alanlarında bindiğimiz hız trenlerinin vücudumuzu nasıl etkilediğini biliyor musunuz? hadi gelin biraz hız trenleri hakkında yolculuğa çıkalım.

    1895 yazında, teknolojinin en yeni hızlı tren harikasını görmek için insanlar coney ısland'a akın etti: roller coaster'a. bu, amerika'nın ilk dönüşlü hız treniydi ama heyecan verici dönüşlü kısmı, bedelsiz değildi.

    onu eşsiz kılan döngüsü defalarca kez kafa ve omurga incinmesine, boyun yaralanmalarına ve hatta trenden fırlamalarına neden oldu. günümüzde hız trenleri,
    hastane ziyaretine gerek duymadan çok daha heyecan verici numaralarla baş edebiliyor. peki bu hız trenleri tam olarak vücudumuza ne yapıyor ve nasıl olur da hem daha heyecanlı ve korkutucu hem de güvenli hale gelebilmeyi başardı?

    tüm hız trenlerinin tasarımının merkezi yer çekimine dayanır. araba ve yolcu taşımak için yapılan trenlerin aksine, çoğu hızlı tren raylarında sağlanan enerji, neredeyse tamamen yer çekimi sayesindedir. hız treni ilk kaldırma tepesini aştıktan sonra, çıkışlar için potansiyel enerji oluşturma ve inişler için de kinetik enerji harcamaya dayalı uzmanca tasarlanmış bir döngü ile başlar.

    bu ritm tur boyunca devam eder, hız treni mühendisinin yer çekimi enerjisi için oluşturduğu kareografiyle dans eder. fakat bu döngüde genellikle dikkat edilmeyen anahtar bir değişken var: siz.

    roller coaster günlerinde tur tasarımcıları en çok hız treninin yolun bir yerinde sıkışmasından endişeleniyorlardı. bu mimarları, trenleri tepeden aşağı fırlatıp istasyona erişince frene basarak telafi etmeye yönlendirdi. ancak durum şu ki yer çekimleri arabalara etki ederken, insanlara da etki ediyor.

    hız treninin kuvvetli şartları altında, yer çekiminin etkisi artar. jet pilotları, astronotlar ve hız treni tasarımcıları tarafından yaygın olarak kullanılan "g kuvveti" adlı bir birim vardır. bir g kuvveti ayakta dururken hissettiğinize benzer bir yer çekimidir. bu dünyanın, bedenlerimiz üzerindeki yer çekimine eşittir aslında. biniciler hızlanıp yavaşlarken, daha fazla ya da daha az yer çekimi kuvveti hissederler.

    modern tur tasarlayıcıları vücudun 5g kadarını kaldırabileceğini biliyor ama roller coaster ve ona benzeyenleri rutin olarak 12g'ye kadar ulaştılar. bu seviyelerdeki yer çekimi basıncında kan, beyninizden ayağınıza uçarak giderek, beyniniz bilincini yitirmemeye çalışırken baş dönmesi ya da baygınlığa neden olabilir. retina hücrelerinizdeki yetersiz oksijen, ışığı işleme yeteneğinizi zayıflatıp göz kararmasına ya da geçici körlüğe neden olabilir.

    eğer biniciler baş aşağı ise, kan kafatasına nüfuz edebilir ve "göze perde inme" dediğimiz kıpkırmızı bir sebep olabilir. buna karşılık, negatif g'ler ise yer çekimsizliğine neden olmaktadır. kısa süreli yer çekimsizlik, vücut içinde neredeyse zararsızdır. binicinin yol tutmasına, dengeyi yöneten iç kulak sıvılarını durdurarak yardımcı olabilir. daha büyük olası tehlikeyse -ve heyecan- tur tasarımcılarının hava zamanı olarak adlandırdığı şeyden geliyor.

    bu genellikle binicilerin koltuktan ayrılması, hatta gerekli önlemler alınmazsa koltuktan fırlaması gibi durumlarında olur. modern hız trenleri çok sayıda kemer ve donanımla bu problemleri büyük ölçüde çözdü. fakat binicinin sürekli değişen pozisyonu neye kemer takılması gerektiğini belirlemeyi zorlaştırabilir. neyse ki modern tur tasarımcıları vücudunuzun neyi kaldırıp kaldıramayacağının oldukça farkında.

    hız treni mühendisleri, yoğun basınç anlarını neredeyse basınçsız anlarla rahatlatmak için bu rekabetçi kuvvetleri birbirine karşı kullanıyor. g-kuvvetinin pozitiften negatife hızlıca dönüşmesi boyun incinmesine, baş ağrısına, sırt ve boyun ağrılarına sebep olabileceğinden eski heyecan yolculuklarında çok yaygın olan hız ve yöndeki aşırı değişimlerden kaçınıyorlar.

    ayrıca dayanmaları gereken yer çekimi miktarına bakılırsa modern hız trenleri daha dayanıklı. 5g'de vücudunuzu 5 kat daha ağır hissedersiniz: eğer 45 kiloysanız, hız treninde 225 kilo uygulayacaksınız. mühendisler, hız treninin desteklerini tasarlarken her yolcunun katlanacak kilosunu hesaplamak zorunda.

    yine de bu turlar her yiğidin harcı değil. adrenalin akını, baş dönmesi ve mide bulantısı yakın zamanlarda çözülmeyecek. günümüzün fazlaca kısıtlamaları, 3d modellemeleri ve yazılım simülasyonları hız trenlerini hiç olmadığı kadar güvenli ve heyecan verici kıldı. insan vücudunun sınırlarına dair kesin bilgilerimiz, daha hızlı, daha uzun, daha kavisli ve tüm bunlarla birlikte raydan çıkmayan hız trenleri yapılmasına olanak sağladı.
  • yüz yıl savaşlarının son savaşı olan ve istanbul'un fethi ile aynı yılda yani 1453'te gerçekleşen castillon muharebesi hakkında;

    ingilitere kralı üçüncü edward'ın, fransa tahtında hak iddia etmesi sonucunda 1337'de bu iki devlet arasında başlayan ve tam 116 yıl süren yüz yıl savaşlarını fransa zaferi ile bitiren savaştır castillon muharebesi.
    böylece fransızlar, topraklarını ingiliz işgalinden tamamen kurtarırlar.

    bazı tarihçiler istanbul'un fethinde kullanılan topların bilgisinin fransızlara ulaşması sayesinde yüz yıl savaşları'nın son bulduğunu söyleseler de bu gülünç bir iddiadır. zirâ castillon muharebesi, istanbul'un fethinden sadece 50 gün sonra gerçekleşmiştir. bu kadar az bir zamanda bu teknolojinin fransızlara geçmesi ve savaşta kullanılması o dönemde mümkün değildir.
    zaten savaş esnasında bu topların kullanıldığına dair hiçbir bilgi yoktur. lâkin fransızlar bu savaşta turan taktiği, türk savaş taktiği olarak bilinen bir yöntemi kullanarak başarılı olmuşlardır.
    bordeaux civarında ingilizlerle karşılaşan fransız askerleri kasıtlı bir şekilde önce saldırıp sonra geri çekilmişler; onları kovalayan ingilizler ise kendilerini bir anda ok yağmuru ve etraftan dolanarak arkalarını saran fransız askerlerinin içerisinde bulmuşlardır.
    tarihteki en acımasız saldırılardan biri yaşanmıştır bu andan sonra. ingiliz askerlerden henüz ölmemiş olanların iki bacakları da fransızlar tarafından kesilmiş ve savaş meydanında öylece bırakılmışlardır.

    savaşın fransa'nın galibiyeti ile sonlanması daha sonra osmanlı ve fransa arasında dostluklar kurulmasına da vesile olmuştur.
    savaşı kaybeden ingiltere'de ise çift gül savaşı adı verilen 30 yıl sürecek olan bir iç savaş başlayacaktır.

    1453 senesi osmanlı için olduğu kadar avrupa için de çok büyük bir dönüm noktası olmuştur her açıdan.
    her ne kadar fransız ihtilali'ne yakın zamanlarda oluştuğu söylensede aslında avrupa'da ilk kez milliyetçilik adlı ideoloji castillon muharebesi sonucu ortaya çıkmıştır.
    ilk defa bir fransız kralı, halkını tüm avrupalılardan ayrı tutarak fransız ulusu olarak nitelendirmiştir bu savaş sonrasında.
    fransız milliyetçiliğinin en önemli sembol isimlerinden biri olan fransız katolik azizesi jeanne d'arc da bu dönemde bu akımın fransa'da yavaş yavaş başladığının kanıtlarından biridir.
    pro patria mori, yani " vatan için ölmek " sloganı da artık bu tarihten sonra tüm fransa'ya yayılmıştır.

    osmanlı imparatorluğu ise fransız ihtilali'nden sonra kendisinin de zarar görmesine neden olacak bu akımın o yüzyıllarda faydasını görmüş; fransa, ingiltere ile giriştiği amansız mücadele sonrası yaşadığı sıkıntılardan da kendi adına ders çıkarıp kiliseye neredeyse tamamen yüz çevirmiş ve " önce fransa " sloganını benimsemiştir.
    öyle ki daha sonra kanunî sultan süleyman döneminde tarihte ilk defa bir hristiyan devlet ile bir müslüman devlet siyasî olmayan dostluklar kuracak ve kilise bunu skandal olarak adlandırıcaktır.
  • ilk peynirin nasıl yapıldığı. peynirin ilk çıkışı ve icat edilmesi hususunda değişik varsayımlar bulunmaktadır.

    bazı tarihçiler ilk peyniri bir arap gezgininin koyun midesinden yapılmış olan bir tulumun içine koyduğu sütün, kendiliğinden peynire dönüşmesi yoluyla bulunduğunu düşünmektedir.

    eski yunan tarihine baktığımızda ise ilk peynirin iskitler tarafından sütün ekşitilerek kısrak sütünden yapıldığı iddia edilmektedir. bu bağlamda iskitlerin yaşamış olduğu mö 7. yy civarında üzeri buzlarla örtülü anıtlarda keçi ve koyun derilerinden hazırlanmış kaplarda peynir izine rastlanmıştır.

    bazı kaynaklarda ise orta asya’da ilk peynirin yapıldığını iddia etmektedir. tibetliler, tatarların ilk peyniri araplardan önce yaptığı fikrini düşünmektedir.

    değişik tarih kaynakları incelendiğinde ilk peyniri fin göçebelerinin, akdeniz ülkelerinde yapıldığı gibi varsayımlar bulunmaktadır. değişik kaynaklar değişik milletlerin ilk peyniri yaptığını yada keşfettiğini söylese de; yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında mö 4000 yıllarına ait peynir kalıntılarına ve peynir yapım alet ve kaplarına rastlanmıştır.

    peynir ilk yapıldığı zamanlarda genellikle tapınaklarda tüketilmeye başlanmış olup daha sonraki medeniyetlerin gelişme hızı nedeniyle kullanım alanı da genişleme göstermiştir.

    bu noktada roma imparatorluğunun çöküşü ile beraber avrupa’ya göçün artması ile peynir üretimi daha da artmıştır. burada manastırlarda yapılan peynirler günümüze avrupa ülkelerinin peynir çeşitliliğini oluşturmuştur.

    ayrıca 11.yy da yazılan yusuf hashacib’in yazmış olduğu kutadgu bilig eserinde de peynir çeşitlerinden bahsedilmiştir.

    birçok peynir çeşidi yerel koşullarında etkisiyle tesadüfen bulunmuş olup, peynir kalitesine etki eden rastlantılar üretim basamaklarında kullanılmış ve böylece her çeşit evrimsel bir gelişim göstermiştir.

    1680 yılında osmanlı padişahlarından 4. murat’ın nizamnamesinde ise yoğurt ve peynir fiyatlarının ayarlanması konusu geçmiştir. yine osmanlı imparatorluğunun 1851 yılında katılmış olduğu ingiltere londra sergisinde ise tulum, kaşar ve lor peynirleri sergilenmiştir.

    peynir kelimesi türkçedir. ilk kez memluk türkçesi’nde benir, penir, beynir olarak geçmiştir. yazılı olarak en eski öz türkçe karşılığı ise kaşgarlı mahmut tarafından yazılan dîvânü lugati’t-türk kitabında geçmektedir; udma ve udhıtma.

    udhıtmak uygur türkçesi’nde uyutmak anlamındadır, ve udhıtma udhıttı, sütü uyutmak, uyumuş süt, peynir anlamında kullanılmıştır. farklı türk lehçelerinde farklı kelimeler kullanılmıştır: ağrımışık, sogut (karluk), kurut, kesük, çökelek, bışlak.

    kaynak
  • ünlü müzik gruplarının isimlerinin bir hikayesi vardır mutlaka. ben bana ilginç gelen hikayeleri paylaşmak istedim.

    pink floyd
    ilk başta tea set olan grubun adı ingiltere’de kendileri ile aynı isimde başka bir grubun da adının tea set olması nedeniyle grup ismini değiştirmiş, yoluna pink floyd olarak devam etmiştir. syd barrett, grubun yeni adını amerikalı blues gitaristi pink anderson ve floyd council’in ön adlarını birleştirerek belirlemiş.

    the who
    gitarist pete townshend’in işitme engelli babaannesinin duymadığı her şeye ‘the who?’ diye sorması pete’in zihninde parlak bir fikir oluşturarak ilk isimleri the detours yerine the who kullanmaya başlamışlar.

    ac/dc
    angus ve malcolm young kardeşler bir gün ablalarının dikiş makinesinin arkasında ‘ac dc’ ibaresini görmüşler ve olaylar sertleşmiş.

    black sabbaht
    geezer butler ve ozzy bir gün sinemada mario bava’nın yönettiği cadı avı ile ilgili black sabbath’ı izlerler. gruplarının adı black sabbaht olmasına filmden sonra karar verirler.

    iron maiden
    grubun basçısı steve harris, the man in the ıron mask filminde ortaçağa ait bir işkence aleti olan iron maiden’ı görünce etkilenmiştir.

    lynyrd skynyrd
    grup üyelerinin önemli bir kısmının gittiği lisenin beden öğretmeni leonard skinner uzun saçlı öğrencilerden nefret eder. bu uzun saçlı öğrenciler ise intikamını onun adını tamamı uzun saçlılardan oluşan bir gruba vererek alırlar.

    daft punk
    grup, 90'ların başında amatör müzisyenler olarak ilk parçalarını piyasaya sürüyor. bir dergideki eleştiri yazısında bu eseri "a daft punk" olarak nitelendiriliyor. ikili bu tamlamayı çok beğeniyor ve grup ismi olarak alıyor.
  • internette cok yaygin hale gelmis ve burada da paylasilmis yanlis bilgileri ertem egilmez'in oglu ferdi egilmez bugun twitter'da paylasti;

    * ertem egilmez "olen oglunun adi ferit oldugu icin tarik akan'a filmlerinde bu ismi verdi".
    - ferit egilmez bugun hala hayatta. hatta kendisinin basliginda arabesk filminin yapimcisi oldugu yaziyor.

    * "hulusi kentmen filmlerde fabrikator rollerinde oynayip, evine belediye otobusuyle giderdi"
    - hulusi kentmen ast. subay emeklisiymis ve ustu acik bir amerikan arabasi varmis. bununla setlere gelmesini gectim, bir de produksiyon icin kullanilirmis hatta.

    *"akil tuna deveden dusup hayatini kaybediyor"
    - akil tuna kalp rahatsizligi gecirdigi icin dusuyor deveden.

    kaynak;
    https://twitter.com/…mez/status/1284039460011814915
    https://twitter.com/…mez/status/1284047795608002560
  • arjantin, guney afrika, avustralya, yeni zelanda gibi guney yarim kurede kalan sarap ureticisi ulkeler, dunyayi katladigimizda, amerika, portekiz, ispanya, fransa, italya gibi kuzey yarim kuredeki sarap ureticisi ulkelerle ayni cizgiye gelmektedir.

    bunun sebebi basit; ekvatora uzaklik ve dolayisiyla gunesin gelis acisinin benzerligi. tamam ufkum iki katina cikmadi ama yine de ogrendigime mutlu olmustum
  • propaganda halkı kandırmaz; sadece kendilerini kandırmalarına yardımcı olur.

    eric hoffer
  • ayasofya'nın hikmetullah manasına gelmesi. "aya", "kutsal", "sofya" ise "bilgi/bilgelik" demekmiş. bilgi (wisdom), hiristiyanlıkta dünyadan önce var olan ve tanrının dünyayı yaratırken kullandığı kimine göre hazreti isa ile kimine göre kutsal ruhla ve kimine göreyse hazreti meryem ile ilişkilendirilen bir varlık olarak tahayyül edilirmiş. orijini eski ahitten gelen "hokhma" fikri. burada da yine dünyanın öncesinde var olan, tanrıyı ortaya çıkaran ve dünyayı yaratmasına vesile olan dişil olarak betimlenmiş bir kavram. "hokma"nın arapçası ise "hikmah" ya da bir başka deyişle hikmet. yani aya sofya --> kutsal bilgelik --> allahın bilgeliği --> allahın hikmeti --> hikmetullah.
  • kruvasan'ın bilinenin aksine fransa'da değil, avusturya'da osmanlının başarısızlıkla sonuçlanan viyana kuşatması sonrası türklerden kurtuluş simgesi* olarak ortaya çıkması.

    (bkz: ilginç etimolojik bağlantılar/#110315835)
  • fırının ocaklardan en büyük olanın çakmağı önce teklemeye sonra da hiç çalışmamaya başladı. hep temizlik sonrasına denk geldiğinden muhtemel temizlik kimyasalı ile ilgili, neyse o başka konu.
    servis çağırmak istemedim, vidalar, fırın yeni olmasına rağmen hiç kıpırdamıyor, muhtemel çözücü bir operasyon lazım, o da olmadı mecbur fırın çakmağı kullanmaya başladık. bugün bir ıcak daha teklemeye başlayınca yine kurcalarken fark ettim ki çalışan tek bir ocak çakmağı dahi olsa çalıştırmak istediğiniz tarafın gazını açıp çalışan tarafın çakmağı ile yakabiliyorsunuz, tüm ocaklarda ayrı ayrı denedim oldu.
    böyle çakmak derdi olanlar bir ihtimal denesin derim.
    fırın markası bosch.
hesabın var mı? giriş yap