• isa'nın doğumundan bu yana geçen 2020 yıl boyunca istisnasız her gün, günde 180 bin dolar kazanmış olsaydınız bile, jeff bezos'un servetine ulaşamazdınız. onun servetine erişebilmek içinse, geçen bu 2020 yıldan sonra bir 76 yıl daha her gün 180 bin dolar kazanmanız ve tabi istisnasız her gün kazandığınız bu 180 bin doları 2096 yıl boyunca yemeyip içmeyip biriktirmeniz gerekirdi.
  • neden korku ya da aşırı heyecan durumunda (mesela önemli bir sınavdan ya da mülakattan önce) ellerin üşüdüğü ve buz gibi olduğu gerçeği.

    ve bir kavga ya da tartışma anında "bir anda dondum kaldım, hiçbir şey yapamadım" durumuna geçilmesinin sebebi. büyük aydınlanma yaşayabiliyor insan, iyi okumalar.
    -----------------------------------------------------------------------------------------------------

    evrimsel süreç işlerken beyin de durmuyor, sürekli adapte oluyor. milyonlarca yıldır her canlıda olduğu gibi beynin de tek amacı var: hayatta kalmak. tehlikeli bir durumda bunu sağlamak içinse 2 mekanizma mevcut: savaş ya da kaç.

    tabii beyin akıllı, delikanlı adam kaçmaz gibi aptal saptal şeylerle uğraşmıyor. eğer kaçabilecekse savaşmayı asla seçmiyor, her zaman önce kaçmayı seçiyor. çünkü hayatta kalmanın en kolay ve az enerji harcayan yolu tehlikeden uzaklaşmak.

    ki avcı toplayıcı atalarımız da gergedan ve bilimum sayko hayvanla çayırlarda yumruk yumruğa dövüşmüyordu, sadece kaçıyordu. bu kalıtımsal özellik de cabası. ama şimdi asıl nedene gelelim.

    ne dedik, eğer beyin kaçabiliyorsa kaçmayı seçiyor önce. peki bir ortamdan nasıl uzaklaşırsınız? tehlikeden nasıl kaçarsınız? tabii ki ayaklarınızı ve bacaklarınızı kullanarak, yani koşarak.

    örneğin, önemli bir sınav ya da mülakat öncesi aşırı strese girdiğinizde, beyniniz "tehlikede" olduğunu düşünmeye başlıyor, o ortamdan uzaklaşmak istiyor. kaçmaya çalışırken doğal olarak vücudun tüm enerjisini bacaklara ve ayaklara iletmeli, bunu da kan akışını hayati organlar hariç her yerden kısarak ayaklara ve bacaklara göndererek yapıyor.

    peki kaçarken(yani koşarken) en "gereksiz" organ hangisi? doğru tahmin ettiniz: eller.
    beyin ellere giden kan akışını olabildiğince kısıyor ve hepsini ayaklara yolluyor. çünkü tehlikeden uzaklaşmak için kullanılabilecek tüm enerji ayaklara ve bacaklara iletilmeli. vücut ısısını sağlayan şey ise kan, ellerdeki kan akışı azaldığı için ısısı düşüyor, ve elleriniz üşümeye başlıyor. o kadar üşüyor ki bazen avuçlarınızı ağzınıza götürüp "hooooohhh" yaptıracak kadar.

    şimdi gelelim kavga meselesine.

    eğer kavga ettiyseniz ya da şiddetli bir tartışma içine girdiyseniz, mutlaka "bir anda dondum kaldım, hiçbir şey yapamadım, kilitlendim" gibi şeyleri yaşamışsınızdır(istisnaları vardır tabii ama çoğu insan bunu yaşar). bunun da sebebi aslında tamamen beyninizin hayatta kalma içgüdüsü.

    videolarda görürsünüz, bir geyik/ceylan veya tavşan vs. hayvanlar otoyola çıkıp araba farı görünce kilitlenir ve öylece durur. hiç hareket edemez. ki geyik/ceylan gibi hayvanlar çok ürkektir, en ufak sese bile seke seke kaçarlar. ama araba farı görünce kilitlenir kalırlar. evet, çoğu zaman kavga ya da şiddetli bir tartışmada kilitlenip kalma sebebiniz bu geyiklerinkiyle aynı :).

    mutlaka izlemişsinizdir bazı keçi videoları var "korkunca bayılan keçiler" diye, şunun gibi ( özellikle 0.36 saniye ): https://www.youtube.com/watch?v=yi4hzzepeci

    tennessee keçilerinde özellikle görülen bu durum aslında evrimsel bir korunma mekanizması ve sizin kavga ya da tartışma sırasında "donup kalmanız"la aynı. bu keçiler, kaçamayacaklarını düşündükleri zaman vücutlarını geçici olarak felç ediyor,
    ve videoda gördüğünüz gibi yere düşüp "bayılıyor". aslında bayılmıyor, kendisine gelen tehlikeden "ölmüş" numarası yapıp kaçmaya çalışıyor.

    beynimiz(o kadar akıllı ki) sizin kavgaya ya da tartışmaya (yani bir şekilde fiziksel olarak zarar göreceğinizi düşündüğü zaman) girip kaçamayacağını düşündüğü zaman, aynı bu keçiler/geyikler/ceylanlar gibi "kilitleniyor". hareketsiz kalmaya çalışıyor, ölü numarası yapıp "hayatta kalmaya" çalışıyor. videodaki keçiler gibi vücudunuzu kilitliyor ve ölü numarası yapıp tehlikeden kaçmaya çalışıyor. tabii haftada 3 kez kavga eden bir apaçi değilseniz.

    işte bu yüzden şiddetli bir tartışma ya da kavgaya girecekken "ellerim ayaklarım boşaldı" ya da "kilitlendim kaldım" gibi şeyler yaşanıyor. her şey aslında siz farkında olmadan "hayatta kalmaya çalışan" beyninizin eseri.

    işte böyle, beyninize sahip çıkın, beyniniz aslında çok akıllı, use it. *
  • toxoplasma gondii isimli parazit ile ilgili bazı ilginç bilgiler. dünyanın neredeyse 1/3 ünün bir şekilde karşılaştığı bu parazitin düşünme ve davranış şekillerini etkileyebileceği, intihar etme ile ilgisi olabileceği düşünülüyor.

    normalde kedilerin bağırsaklarında yaşayan toxoplasma'nın yumurtaları kedinin dışkısından diğer canlılara bulaşıyor ve farklı yaşam formlarına (kist vb) geçerek beyin, karaciğer gibi çeşitli dokularda yaşamını sürdürüyor. parazitin yaşam döngüsünü tamamlaması için en sevdiği yere yani kedinin bağırsağına geri dönmesi gerekiyor ve bunu sağlayacak şekilde evrimleştiği öne sürülüyor. çünkü bu parazit bir şekilde fareye bulaştığında farenin beynindeki korku merkezini etkileyerek kediden korkmasını engelliyor ve hatta çalışmalara göre kediye karşı cinsel yakınlık hissetmesine* neden oluyor. bu şekilde ve bazı psikotik davranışlar ile farenin bir nevi intihar etmesine neden oluyor. kedinin, beyni hacklenmiş fareyi kolayca tüketmesi sayesinde parazit en kısa yoldan kedinin bağırsağına kavuşmuş oluyor.

    gelişmemiş ülkelerde daha sık olduğu tahmin edilmekle birlikte dünyanın yaklaşık 1/3'ünün bu parazitle enfekte olduğu düşünülüyor. genelde sağlıklı insanda herhangi bir bulgu vermezken bağışıklığın ciddi düştüğü durumlarda çeşitli kliniklerle ortaya çıkabiliyor. bağışıklığı yerinde insanda da dokulara dağılıyor ancak genelde bir bulgu vermiyor. insan beyni fareninkine göre çok daha komplike bir yapıda olduğu için farede olduğu gibi kolayca bir hackleme ve bariz bulgular ortaya çıkarma olayı olmuyor tabii ancak yine de beyni etkilediğini düşündüren çalışmalar var.

    kan tahlili ile daha önce parazitle karşılaştıysanız anlaşılabiliyor (antikor pozitifliği = seropozitiflik). parazitle karşılaşmanın sıklığına göre kültürel davranış farklılıkları ortaya çıktığını gösteren türkiye'nin de dahil olduğu bir çalışma var. yine bu paraziti yüksek oranda taşıyan kadınların doğurduğu çocuklarda şizofreni oranının daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar var. bu gebelik sırasında aktif enfeksiyonla ilgili bir çalışma, gebelikte antikoru pozitif çıkanlar bu bilgiyi okuyunca endişelenmesin.

    daha ilginç olanlar parazitin seropozitifliği ile intihar oranının arttığını gösteren çalışmalar. bunlardan biri halihazırda bir psikiyatrik hastalığı olanlara yapılmış. diğeri ise tüm kadınlardaki intihar oranının seropozitiflik ile arttığını göstermiş. son olarak danimarka'da 45.000 yenidoğan çocuk üzerinden annelere yönelik bir çalışma var ki sonuçlar biraz ürkütücü. toxoplasma ile daha önce karşılaşmış olan kadınlar %54 daha çok intihar girişiminde bulunuyor ve iki kat daha başarılı oluyorlar. daha da ilginç olan ise intihar girişimi oranı antikor seviyesi ile doğru orantılı artıyor. en yüksek antikor seviyesine sahip kadınlarda hiç enfekte olmamış kadınlara göre %91 daha çok intihar girişimi görülmüş.

    bu oranlar çok şaşırtıcı olsa da farede böyle bir intihar davranışına yol açan parazitin insanda da ufak tefek etkileri olacağı düşünülebilir. intihar ve psikotik davranış oranının artmasında parazitin kendisinin değil beyne yerleştikten sonra oluşan immün reaksiyon ve inflamasyonun etkisi olduğu düşünülüyor. olayın gizemi henüz aydınlatılabilmiş değil.

    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc1851063/
    https://journals.plos.org/…371/journal.pone.0023277
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/17015323/
    http://wwwnc.cdc.gov/…icle/9/11/03-0143_article.htm
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20010026/
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21716055/
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10359408/

    edit: kaynak soranlar olmuş. yazdığım bilgilerin sırasıyla kaynakları ekledim.
  • eski bir gazete haberidir sansürün olmadığı dönemlerden.

    her okuduğumda ufkumu 2 katına çıkardığı doğrudur. bir koç bu kadarını nasıl yapar hala akıl erdiremedim. guinness rekorlar kitabına girmesi gerekiyordu ama o artık gönüllerimizin şampiyonu koçum benim.

    görsel

    edit: 24 saatte 33 koyunu hamile bırakan koç
  • 17 agustos 1896'da, 44 yasindaki bridget driscoll genc kizi may ve arkadasi elizabeth murphy ile londra'daki crystal palace'tan dolphin terrace'a gecerken, ingiliz-fransiz yapimi bir motorlu arac tarafindan ezilerek hayatini kaybediyor. bu olay, buyuk britanya'da gerceklesen ilk motorlu tasit carpmasi sonucu hayatini kaybeden yaya olarak kayitlara geciyor.

    malum sahsin aile fotografi

    kaza aninda, carpan aracinin hizinin sadece 7,2 km/h (maksimum 13 km/h) oldugu tespit ediliyor. ilk kez baslarina boyle bir sey geldigi icin bu soku atlatmalari kolay olmuyor tabi ama bir yandan da akillarda soyle bir soru donup duruyor; bunu nasil onleyebiliriz?

    bu olaydan hemen sonra otomabil ureticileri ve muhendisler kazalari onlemenin yollarini aramaya basliyorlar. tabi o zamanlar hava yastiklari, emniyet kemerleri yada bombeli esnek tamponlar falan yok. burada yapilan calismalari daha ilkel oluyor. ilkel ama yaratici. tek gayesi beklenmedik bir anda caddeye kosan yayaya carpma halinde onu oldurmeden en az hasarla nasil kurtulabiliriz mentalitesinde yapilan arastirmalar sonucunda ortaya birkac urun cikiyor ve 1920 ile 1930'larda gundemi baya mesgul ediyor.

    ilk mahsulumuz 1921 yilindan. adi da "guvenli yaya yakalayici". aracin onune takilan, yanlari tamamen acik, sert malzemeden yapilmis bir aparat. kulaga hic "guvenli" gelmiyor degil mi? gercekten de oyle. o donemde insanlar da ayni seyi dusunmus olsa gerek, piyasada hic tutunamadan ortadan kalkiyor.

    guvenli yaya yakalayici

    1924'te paris'te, ford model t uzerinde denenen, farkli bir tasarim.

    --------------------

    ayni minvalde bir tasarim da kamyon, tir tarzi buyuk araclar icin dusunuluyor. mantik basit. yayaya carpma aninda koca tekerlerin altina alip, yuksek oranda olumle sonuclanacak bir kazaya neden olmaktansa; yayayi arac durana kadar yerde surukleyip, asgari hasarla noktalamak.

    o zamanlardan bir gazete parcasi

    (yil 1975, helsinki tramwayi'nda kullanilan gelistirilmis versiyonu. yaya kisisi sari okun oldugu detektore carptiginda, kirmizi ok aktif hale gelip, yayayi tekerlerin altina girmekten koruyor.)

    --------------------

    yil 1927. bu aparat biraz daha gelistiriliyor ve adi degisiyor. "yaya guvenlik cihazi" ilk olarak almanya'nin berlin kentinde halka tanitilan bu urun, kucuk bir devrim olarak nitelendiriliyor. adeta her kirmizi isikta geceni onune atip devam edebilecek bir hamak goruntusu kazandiriyor takildigi araca. her guzelligin bir kusuru oldugu gibi bunun da negatif yanlari zaman gectikce ortaya cikiyor. devasa yapisi yuzunden surucunun gorus alanini azaltmakla kalmayip; bir de aracin dar alanlarda manevra kabiliyetini sinirlandiriyor.

    video

    --------------------

    bu basarisiz denemeler sonrasinda, 1939 yilinda, buyuk britanya'da iki adam kendi yorumlarini sunmaya karar veriyor. surekli goz onunde durup gorusu kisitlayan, genis bir yakalayiciyi surekli aktif tutup manevralari zorlastirmaktan farkli olarak, yanlizca acil durumlarda devreye girebilecek sekilde bir tasarim yapiyorlar. tehlike anindan surucunun, direksiyonun yaninda bulunan bir kol yardimiyla, tek hamlede cihazin acilmasini saglayip ve yayanin burnu bile kanamadan kazayi atlatmasi saglaniyor. saglaniyor saglanmasina ama zamanla araclarin hiz kapasiteleri arttikca, kendisine duyulan guveni yitiren bu sistem de devre disi kaliyor.

    video

    kaynaklar: bloomberg, atlasobscura ve dyler
  • kapsamlı ve rahatça kullanılabilen bir kelime hazinesi insanın olayları çok farklı biçimde anlatması, onlara renk katması, okuduğu, dinlediği olayları daha iyi anlamlandırabilmesi için önemli.
    günlük hayatta kullanılan veya duyulan birtakım kelimeleri bilmek bakış açısını kesinlikle genişletiyor.

    nazır tekzip pespaye fent ifrit lümpen gürz muhtıra menkıbe muvazzaf aktivist varak fodul ahkam hergele kallavi bohem müptezel kripto konsensüs ayan beynelmilel aristokrasi yeis güfte nemrut tasavvur azletmek esef zillet meczup ifrat tefrit monşer fer sakil infial izan manifesto donör sekter vakur aymaz formen tezahür afaki ekstrem ulvi rekreasyon muhteviyat bağnaz nüans dizgin minval elzem kruvazör tasnif prototip koloni ihtimam imtina marjinal müspet hasis frapan doludizgin meşin muğlak mihmandar reçine alelade barok mutat tetkik hacet izahat nevi muayyen müphem müteessir timsal doktrin keşiş hafiye piskopos havari minnet kardinal isnat virtüöz paskalya vaftiz konsil sinagog angajman fenomen sırça şapel patrik bazilika fersah forsa serdengeçti hınzır som yaltakçı gedik resesyon endemik amiyane katedral manastır haham hegemonya keşmekeş hamaset fütursuz payet kerte mizan beis müktesebat marşandiz çeri baron pir itidal külhan bıçkın kadırga şüheda vesselam asap prozodi mitomani arzuhal kurna feraset höyük berceste girift ibra enaniyet oksimoron irşat hububat ziyade katre cendere metafor meftun kof cihannüma pervasız ören aşiyan özdeyiş içtimai perçem antropoloji vira zelzele raportör nüfuz tahkir tomruk mesnet fermantasyon vodvil müzmin amber tevazu nalın naif teveccüh isteri filoloji sofistike münzevi megolamani ebleh derdest hizip teskin muteber bezirgan perçin hülasa çığır münevver mütefekkir kavruk tıknaz rasta saik arazöz barista darül antrepo plasebo hüsnüzan fonetik optimist nükte prezantabl mistisizm retro vintage çalakalem mahmur mütalaa sombrero mamafih deklare komplike sıdkı sıyrılmak menfur müfteri züppe rafine mütedeyyin hakeza akamet bilhassa revan şiar izzetüikram oryantalizm menfi tandans determinizm
  • prenses diana nın kaza yapıp birlikte öldüğü sevgilisi(bazı kaynaklara göre kendi aralarında nişanlanmışlar hatta) (bkz: dodi el fayed) in kökeninde türklük olması. hatta (bkz: adnan kaşıkçı) ile kuzen olmaları. kaşıkçı ailesinin de kökeninin kayseri ye uzanması.
  • yemek pişirmenin 14 yöntemi olduğunu ve her yöntemin yiyecekleri farklı şekilde etkilediğini biliyor muydunuz?

    bu yukarıda bahsettiğim 14 yöntemi 2 ana kategoride inceleyebiliriz; ıslak pişirme ve kuru pişirme. ama tabi buraya yazıldığı gibi basit değil bu yöntemler. öncelikle ıslak pişirme ve kuru pişirme nedir bunun tanımını yapayım, daha sonra bu yöntemleri tek tek açıklamaya çalışacağım.

    ıslak pişirme, adından da anlaşılacağı gibi, su veya su bazlı bir sıvının kullanılarak pişirmenin yapılması demektir. bu sıvılara su, şarap, bira, et suyu, tavuk suyu, süt, sirke gibi su bazlı olan her şey dahildir. kaynatma, ağartma, haşlama, buharlama, yahnileme gibi yöntemlerden oluşurlar. tüm bu yöntemlerin içerdiği sıcaklıklar aslında oldukça düşüktür çünkü su 100 santigrad dereceden daha fazla ısınamaz. kuru pişirme teknikleri arasında fırınlama, kavurma, kızartma, soteleme ve derin kızartma yer alır. kızartma kuru pişirme teknikleri arasındadır çünkü yağ, sıvı olmasına rağmen su bazlı değildir. kuru pişirme, 132 santigrad üzeri sıcaklıklarda pişirmeyi içerir. yiyeceklerin kahverengi olmasını sağlayan, bu daha yüksek sıcaklıklardır ve ıslak pişirme ile bu rengi almazlar.

    ıslak pişirme yöntemleri

    haşlama: basitçe, yemeklerin su bazlı sıvıda tam kaynatılmış halde pişirilmesidir. makarna, patates, pirinç, fasülye gibi nişastalı ve sert yiyecekler için en iyisidir. ancak balık gibi daha yumuşak yiyeceklere zarar verebilir. kaynatma ayrıca sosları daha kıvamlı hale getirmek için ve bakterilerle temas etmiş olabilecek yiyecekleri arındırmak için de kullanılır.

    ağartma: yemeklerin bir anlığına kaynar suya daldırılması ve ardından pişirme sürecini durdurmak için buzlu suya daldırılmasıdır. genellikle sebze ve meyve kabuklarını çıkartmak için gevşetmek ve sebzelerin rengini açmak, acıyı gidermek için kullanılır. bu yöntemde yiyecekleri eklediğinizde suyun sıcaklığının düşmemesi için bol su kullanılması gerekiyor.

    yarı haşlama: genellikle daha sonraki bir pişirme tekniğini hızlandırmak için bir süreliğine yiyecekleri kaynar suda pişirme tekniğidir. örneğin, havuç gibi sert sebzeleri bu teknikle yumuşatabilirsiniz ve kızarttıktan sonra çok sert olmazlar. ya da ızgarayı hızlandırmak için eti kaynatmak isteyebilirsiniz. yarı haşlama tekniği, sebzeleri dondurmadan önce de kullanılır, yalnız bazıları yarı haşlama değil de ağartma gerektirebilir. bu biraz da kullanılan yiyeceğin sertliğine bağlı.

    buğulama: 71 - 82 santigrad derece arasında, kaynama sıcaklığının altındaki suda veya su bazlı sıvılarda pişirmektir. bu, yumurta, balık veya meyve gibi hassas yiyeceklerle iyi sonuç veren nazik bir yöntemdir.

    kısık ateşte pişirme, 82 - 96 santigrad derece arasındaki sıcaklıklarda yapılan, buğulama ve haşlama arasındaki adımdır. et ve çorba hazırlamanın yanısıra, paça, kelle gibi sert bölgeleri ve göğüs etini yumuşatmak için kullanılan bir yöntemdir. bu yöntemi uygulamak için, suyu tamamen kaynatın, ardından ocağı kısın. zaman zaman yüzeye çıkan küçük baloncuklar görünce pişireceğiniz şeyleri suya atın.

    buharlama, kaynayan sıvının buharıyla pişirilmesidir. sağlıklı bir pişirme tekniği olarak kabul edilir çünkü yiyeceklere yağ katmaz ve besinler daldırma tekniklerinde olduğu gibi suya sızmaz. buharın buharlı pişiricinin altındaki bir sıvıdan gelmesi gerekmez - gıdanın kendisinden gelebilir. iyi bir örnek, kağıtta pişirilmiş balıktır: balığı parşömen kağıdına sarın ve bir fırında ısıtın, balık kendi suyunda buharlaşıp pişecektir.

    yahnileme, ısırık büyüklüğünde parçalar halinde kesilmiş etleri ve sebzeleri yiyeceği tamamen kaplayan sıvı içinde kısık ateşte pişirmektir. sert etler için iyidir, ancak her türden balık da pişirilebilir. ayrıca braising denen bir yöntemi daha vardır. bu yöntemde yiyecekler önce yağda kavrulup renk verilir ardından basınçlı bir kapta yahnileme olarak pişirilir.

    kuru pişirme yöntemleri:

    fırınlama, 132 - 232 santigrad derece arasında değişen sıcaklıklarda açık veya kapalı bir fırında sıcak hava ile uzun süreli kuru pişirme işlemidir. ekmek, kekler, hamur işleri, turtalar, patatesler, fasulye ve lazanya, bu yöntemle pişilerecek birkaç yiyecek.

    rostolama, esasen fırında ısıtılmış hava ile pişirme olduğu için fırınlama ile aynıdır, ancak rosto terimi yemek et olduğunda kullanılır. (veya kestane. kimse nedenini bilmiyor gibi görünüyor.) rostolanmış et genellikle bir tavada bir tel ızgaraya konur, bu nedenle etin tabanı ıslak kalmaz ve tavada toplanan et suları fırın içinde buharlaşarak etin daha lezzetli pişmesine olanak tanır. ipucu: rostolanmış etler, pişirildikten sonra 10 dakika kadar dinlenmelidir. bu, dilimleme sırasında et sularının yerleşmesine ve akmamasını sağlar.

    karartma, balık pişirmek için kullanılan bir tekniktir. çok sıcak ve çok kuru bir dökme demir tavada yapılır. balık, eritilmiş tereyağına batırılır, baharatlarla kaplanır, tavaya atılır ve her iki tarafı da bir ila iki dakika pişirilir. ipucu: gerçekten iyi bir havalandırmanız yoksa bunu iç mekanlarda yapmayın. karartma çok fazla duman yaratır.

    ızgara, yiyecekleri yukarıdan bir alev veya aşağıdan yayılan ısı ile pişirmektir. yiyecek bir ızgaraya veya oluklu bir tepsiye oturur ve yağların yiyeceklerden uzaklaşmasına izin verir. sürekli ısı istediğiniz için termostatın ısıyı kapatmasını önlemek için bazen broyler kapısını biraz açık tutmanız önerilir. ızgara, yumuşak etler için en iyisidir - ete kendine has bir aroma katar. mangal yapmak, ısı kaynağının yiyeceğin üstünde değil de altında olması dışında ızgara ile aynı teknik sayılır.

    kavurma, bir yiyeceğin yüzeyini yüksek ısıda hızlı pişirmektir. tavada, fırında veya mangalda yapılabilir. esmerleşme, gıdalardaki doğal olarak oluşan şekerleri ve proteinleri etkiler ve renklerini, dokularını değiştirerek tatlarının daha lezzetli hale gelmesini sağlar.

    kızartma, yiyeceğin 176 - 190 santigrad derece arasında ısıtılmış yağa tamamen daldırılmasıdır. doğru yapıldığında, yağ yiyeceğin içindeki suyu buhara çevirir, bu sadece yağın yiyeceğe girmesini engellemekle kalmaz (kaçan buhar yağı dışarıda tutar) aynı zamanda yiyeceği içeriden pişirir. kızartma kötü bir şöhrete sahiptir, ancak doğru şekilde yapıldığında, aslında ekonomik, güvenli ve sağlıklı bir pişirme tekniği olabilir. yağ yeteri kadar sıcak değilse yiyeceğin içine çok miktarda yağ girer, yağ çok kızgınsa yiyeceği yakar ve yapısını bozar. (kanserojen hale getirir)

    soteleme, çok sıcak bir tavada ince bir yağ tabakası ile tavada kızartmaktır. gıdanın yağı emmesini önlemek için hızlı yapılması amaçlanmıştır. eşit şekilde pişmeleri için benzer büyüklükte parçalara kesilen yiyecekler sık sık döndürülerek, yiyeceğin her tarafında hafif bir kızarmaya neden olur. (sauté, fransızcada "atlama" anlamına gelir ve yemeğin tavada nasıl hareket ettiğini ifade eder.)

    ek bilgi: bu yöntemlerin dışında mikrodalga ile pişirme yöntemi de son zamanlarda literatüre girmiştir. ama mikrodalga ile pişirme tekniği, yiyeceğin içindeki su moloküllerini harekete geçirmek ve bunların sürtünmesi ile ısı oluşturmak olduğundan, suyun kaynama sıcaklığı olan 100 dereceye kadar pişirme yapabilir. bu yöntemle en yaygın olarak yapılan pişirme, mısır patlatmaktır. aynı zamanda pratikliği yüzünden çoğu kişi yemeklerini mikrodalgada ısıtır.

    kaynakça:
    1) 10 essential cooking methods everyone should know
    2) list of cooking techniques - wikipedia
    3) 25 cooking techniques everyone should know
  • 1930’larda çocuklarda kekemeliğin nedeni genetik sebeplere bağlanıyordu ve tedavi edilmesi imkansız olarak görülüyordu. bu teoriye inanmayan wendell johnson yetimhaneden 22 tane çocukla bi deney başlatır.

    22 yetimi iki gruba ayırır. normaller ve kekemeler diye. ama gruplar tabiki de bu şekilde değildi. öğrencilerin dağılımı rastgeleydi.

    normal diye adlandırılan grupta gerçekte kekeme olan öğrencilerde pozitif gelişmeler oldu ve diğer normal öğrencilerde herhangi bi negatif etki olmadı. asıl mesele kekeme diye adlandırılan gruptaydı.

    öğretmenler bu gruptaki öğrencilere sürekli olarak kelimeleri tekrarlamayın, kekemelikle mücadele edin, kısa cümleler kurun gibi hatırlatmalar yapıyorlardı.

    bu 11 kişilik grupta 6 öğrenci en başta kekeme değildi, bunlardan 5i ciddi bi şekilde kekelemeye başladılar. 1i ise kekeme olmasa bile konuşması zorlaşmaya başladı.

    diğer, yani 5 tane normalde kekeme olan öğrenciyse
    daha da kötüleşti.

    işin kötü tarafı bu deneylerin negatif etkilerini gören araştırmacılar deneyi hemen sonlandırdılar ama sonradan kekeme olan normalde düzgün konuşan bu 5 öğrencinin kekemeliği kalıcı oldu ve o zamanki hiç bir terapi buna bi çözüm olmadı.

    uzun lafın kısası pozitif geribesleme neredeyse hayatın her alanında daha kıymetli.

    bu araştırma yapıldığında alınan negatif sonuçlar ve yetimler üzerinden yapılması ciddi yankı uyandıracağı için bilimsel dergide bi tez olarak yayınlanmadı. o sırada 2. dünya savaşı ve alman ve japonların insanlar üzerinde yaptıkları insanlık dışı deneylerde ortaya çıkınca bu araştırma tarihin karanlık köşelerine gömülmüştü.

    2001 yılında bu araştırmaya kaynak harcayan university of iowa halen o araştırmanın sonucundan dolayı kekemelik ile cebelleşen insanlardan resmî olarak özür diledi.

    kaynak

    —————————————————————
hesabın var mı? giriş yap