• beyninizde sürekli tekrarlanan ya da ağzınıza dolanan bir müzik mi var?

    hangi müzik ise açın onu sadece baştan sona dinleyin ve kapatın. yarıda bırakmayın bir şarkıyı eğer ki ağzınıza dolanmasını istemiyorsanız.
  • “bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. kaba bir şekilde yemek yiyorlar. yetişkinlere karşı saygısızlar. anne-babalarına karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.” aristo. m.ö. 350

    bunu duyduğumdan beri z kuşağı hakkında tek bir olumsuz eleştiri yapmadım.
  • gözlerimizi kamaştıran etrafımızdaki her renk hayatımızın değerli parçası... fakat bu rengarenkliliğin de nedenleri var; gerek bitkiler gerekse hayvanlar alemi... doğa spektrumlarına meftun olmamak elde değil. ne kadar da nahif.

    şöyle açıklayayım:
    - çiçekler, kelebek ve böceklerin görme yetilerine göre evrimleşmiştir. çiçeklerin aslında çok renkli olmalarının temel sebebi buymuş. bu sayede canlıların dikkatini çeker, tozlaşıp döllenebilirler. bunu kanıtlamak adına, çeşitli ultraviyole işaretlerden bahsediliyor. hayvanların perspektifinden bakıyorsunuz. neticede insanların gözüyle gördüğü, hayvanların gördüğü ile aynı değil. ultraviyole kameraları bu alanda devreye giriyor. (david attenborough belgeselinde de şahane anlatılmıştır.)

    - birbirine rakip kelebekler, kanatlarının narinliği sebebiyle temas etmekten kaçınırlar. bunun yerine birbirlerini, gösteri yaparak alt etmeyi tercih ederler.

    - cennet kuşları, (erkeği) dişisine kur yapmak için çoğu hayvan gibi canlı renklerini kullanır fakat bir fark vardır; seçtiği ağaç dalı üzerinde bildiğiniz moonwalk-pole dance yaparlar! swh. ilginç değil mi? pole dance öncesi de kendi renklerinin önüne geçmesin diye etrafta renkli hiçbir şey bırakmazlar. etrafı tertemiz yapıp gösterilerine öyle başlarlar. bilhassa da yeşil renkli nesneleri öncelikli olarak yok ettikleri görünür. gösteri sırasında cennet kuşlarının genç erkekleri de yetişkini (kur yapacak erkeği) izleyerek bir şeyler öğrenmeye çalışırlar.
  • para kazanmak için para gereklidir.

    çünkü paranız olduğunda daha çok para kazanmak için paranızla yatırım yapabilirsiniz.

    yatırımlarınız para kazandıkça o paralarla yatırım yapar ve o paralarda para kazanmaya başlar.

    sonrasında yeni paralar yeni para kazanır onlar da yep yeni paralar kazanır.

    öyle bir noktaya gelirsiniz ki,
    yaptığınız bazı yatırımlar para kazanmasa hatta zarar etse bile para kazanma döngünüz kırılamaz.

    işte o nokta zenginliktir.

    peki paranız yoksa ne yapabilirsiniz?

    cevap veriyorum. hiçbir şey...
    emek gücü asla paranın gücü ile savaşamaz.

    neyse ki, zengin olmanın tek yolu para sahibi olmak değil

    fakir olmamanız kaydı ile zengin bir zihin sahibi olabilirsiniz. hem de sadece emek gücü ile

    malcolm x der ki,

    "gececi gardiyanlar, kontrol amaçlı her odanın önünden bir saatlik aralıklarla geçerlerdi. yaklaşan ayak seslerini her duyduğumda, yatağa atladım ve uyuyormuş numarası yaptım. gardiyanlar geçer geçmez yatağımdan çıkıp yerdeki ışık huzmesinin yansıdığı yere giderek geri gelmelerine kalan 58 dakikada kitap okumaya devam ederdim. bu her sabah saat üçe veya dörde kadar devam etti. bir gecede geri kalan üç- dört saatlik uyku benim için yeterliydi. "

    bilgi de para gibi kapitalisttir. bilgili olmak için bilgi sahibi olmalısınız. her bilgi bilmediğinizi daha çok gösterecek sizi yeni bilgilere götürecektir. yeni bilgilerde yep yeni bilgilere.
  • hanedan ailesinden gelen nermin sultan'ın ailesiyle birlikte sürgün edildiği fransa'da dönemin en iyi ressamlarından olan henri matisse'ye modellik yapması.

    (bkz: siyah koltuktaki odalık)

    esasen sadece baba değil anne tarafından da hanedan ailesinden olan, sultan abdülaziz'in büyük torunu nermin sultan, 1923'te istanbul'da doğmuştur.

    henüz 1 yaşındayken türkiye'den ailesiyle birlikte sürgün edilmiş ve çocukluğu ve gençliğini 2. abdülhamit'in kızı olan anneannesi naime sultan ile beraber güney fransa'nın bir kenti olan nice'de geçirmiştir.

    zamanının en iyi ressamlarından olan fransız (bkz: henri matisse) nice'e yerleşerek naime sultan'ın ailesine tesadüfen komşu olmuştur. söz konusu ressamın yerleştiği malikane bugün (bkz: matisse müzesi) olarak varlığını devam ettirmektedir.

    1941'de 18 yaşına giren nermin sultan güzelliğiyle ünlü ressamı derinden etkilemiş olacak ki, dünyanın en iyi ressamlarından olan matisse, kendisine günlerce yalvarmıştır. bu arada hanedan ailesi bireylerinin güzel olması gayet mantıklıdır çünkü yüzyıllar boyunca dünyanın en güzel kadınlarıyla evlenmişlerdir.

    nermin sultan'ın ısrarlara dayanamayarak poz vermesi ile işbu poz ile verilen işbu resim ortaya çıkmıştır.
  • uhu ve insanlığın baykuş'la imtihanı...

    uhu almanca baykuş demek daha doğrusu puhu.
    türk toplulukları baykuş, baykoş, baygız, bayğız olarak daha çok baykuş türünün küçük cinsine bu adı verir. muhtemelen bu kuşun adı da baykız efsanesine dayanır.
    asıl tüm insanlığın korkutucusu olan ise bu türün büyüğü olan puhu kuşu.
    ölüm habercisi olarak bilinen baykuş türü olan puhu kuşu bir yerlere tüneyip,
    "uku,huhu,uhu,puhu" gibi garip sesler çıkararak tüm coğrafyalarda insanları korkutmayı başarmış. ilginç bir şekilde çok geniş bir coğrafyada, çoğunlukla çıkardığı ses üzerinden adlandırılmış:

    kırgızca: ükü
    kazakça: üki
    tatarca : öke
    başkurtça: ökö
    türkçe: puhu
    macarca: uhu
    almanca: uhu
    felemenkçe: oehoe
    fince: huuhkaja
    romence: buha
    bulgarca: buhal
    ukraynaca:pugaç

    en doğrusunu sanki ukrayna/belarus bulmuş gibi. pugaç hem " puha gibi ses çıkaran" hem de "korkutucu" anlamına gelmekte.
  • muhtemelen bir suser zamanında muhakkak yazmıştır, bununla birlikte ben yine de hafızaları tazelemek adına durum güncellemesi yapmak isterim (her ne kadar bu bilgi ufkumuzu iki katına çıkartmasa da; genel kültür bilgisi seviyesinde okuyanlara katkı sağlayabilir diyebilirim)

    vücudun nikotin aldıktan sonra tekrar nikotine ihtiyaç duyma süresi yaklaşık 45 dakikadır. günde 1 paket sigara kullanan kişi yaklaşık 16 saat uyanık kaldığında ve 45 dk da bir sigara içtiğinde, toplam yaklaşık 21 adet sigaraya ihtiyaç duyacaktır. bu yüzden sigara paketleri, ambalajlanması daha kolay ve 21’ e en yakın olacak şekilde 20 adet sigara ile paketlenmektedir.
  • ios 14 ve sonrası işletim sistemli iphone 8 ve üzeri telefonunuz varsa, telefonunuzun arkasına tıklayarak ekran görüntüsü alabilirsiniz.

    setting/accessibility /touch / back tap/

    buradan kullanmak istediğiniz bir fonksiyonu atayabilirsiniz. benim gibi günde onlarca kez ekran görüntüsü alan biri için büyük kolaylık.

    (verildiyse daha önce pekişmiş oldu)
  • çam ağaçları çiçek açmamasına karşın, bal arıları nasıl çam balı üretebilir?

    bitkiler, her ne kadar rüzgârla tozlaşabiliyor olsalar da, tahmin edileceği üzere, tamamen bilinçsiz ve rastgele olan bu tozlaştırıcıya pek güven olmaz. fakat böceklere, özellikle de bal arılarına çok daha fazla güvenilebilir. çünkü bal arıları da yaşamak için çiçeğin salgıladığı polene muhtaçtır. işte bu mutualist yaşam biçimi sayesinde, çiçekler üremesini, bal arıları da besin kaynağını garantilemiş olur! nitekim, bal arılarının bu eşsiz özelliği, onları canlılar dünyasında çok önemli bir yere koyar.

    ancak işler, çam ve göknar ağaçları gibi iğne yapraklı ağaçlara, diğer bir deyişle çiçek açmayan bitkilere geldiğinde, biraz karışır. arılar, bu çiçek açmayan bitkilerden bile besin kaynağını bir şekilde çıkarabilmektedir. fakat bu arılar bitkilerin fotosentez ile ürettiği şekeri, bu kez doğrudan bitkinin üreme organlarından değil, dolaylı yollardan temin ederek yapar.

    bu dolaylı yöntemin cevabı aslında çok basittir. her şey, bilimsel ismi marchalina hellenica, türkçe ismi ise çam pamuklu biti olan ve açık sarı renge sahip bir böcek türünün çam ağaçlarında konaklaması ve besin ihtiyacını gidermesiyle başlar. özellikle kızılçam (pinus brutia) ormanlarında görülen bu böcek türü; ağacın fotosentez ile kendi yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmek için ürettiği besisuyunu, gövde kabuğundaki çatlaklara yerleşip, burada salgıladığı enzimlerle odunsu yapıyı parçalayıp, organik madde geçişinin yaşandığı kambriyal bölgeye ulaşarak ihtiyaç duyduğu besini tüketmeye başlar ve böylece parazitik bir yaşam biçimi ile hayatını sürdürür.

    ayrıca, beyaz ve pamuksu bir salgı bırakır ve bilim insanları tarafından, bu beyaz ve pamuksu örtünün kendisini potansiyel düşmanlarından sakladığı, kamufle ettiği düşünülür. en nihayetinde, uzaktan bakıldığından ağacın üzerinde bembeyaz lekeler kalır - ki bu da çam pamuklu bitinin varlığından bizi haberdar eder. besini tükettiğinde ise, kendisi için gerekli olan maddeleri almasının ardından, şekerce zengin kalan kısmı kırmızımsı damlacıklar şeklinde dışkılama yoluyla çam ağacının üzerine bırakır.

    bal arıları da tam olarak burada devreye girer. çam pamuklu bitinin ihtiyaç duymadığı bu şekerli atık madde, çam ağacının üzerinde birdenbire bal arıları için özel bir besin kaynağının hammaddesi haline gelir.

    anlayacağımız, bal arıları tümüyle çiçek polenine bağımlı olmadan, onun ikamesi olarak bu şekerli atık maddeyi toplayarak kendi besinini, yani çam balını üretebilmiş olur!

    buradan çıkaracağımız belki en önemli sonuç, yaşamdaki çeşitlilik ve onun meydana getirdiği doğal dengedir. karşılıklı faydacılık üzerine bir yaşam biçimi oluşturan çiçekli bitkiler ve bal arıları arasındaki bu uyum her ne kadar harika olsa da; çam ağacı üzerinde kendi halinde yaşayan bir böcek türünün, ihtiyaç duymadığı organik maddeyi dışkılaması, bir anda bal arıları için bambaşka bir seçeneğe dönüşebilir ve en nihayetinde doğadaki bu çeşitlilik sayesinde yepyeni yaşam biçimleri ve evrimsel avantajlar ortaya çıkabilir.

    ancak insanlar, daha fazla çam balı üretebilmek adına, çam ormanlarına kasıtlı olarak çam pamuklu bitleri salmış ve bundan dolayı çam ağaçları, olağandışı böcek istilaları ile baş etmek zorunda kalmıştır. bunun sonucunda ise, birçok çam ağacında ciddi hastalıklar ve ölümler meydana gelmiştir.

    umarız ekolojik denge ve biyoçeşitlilik daha fazla önemsenip, bu insan-merkezci uygulamalar bir an önce son bulur ve yerini canlı-merkezci uygulamalar alır.

    kaynak
  • belirli bir yas (50-55 yas) üstü insanlarin telaffuz ederken hata yaptigini dusundugumuz birkaç kelimenin aslinda fransizca kokenli oldugu ve o kelimelerin telaffuzlarindan kaynaklandigidir. ornegin psychologie kelimesi 'pisikoloji' olarak, plan kelimesi de 'pilan' olarak telaffuz edilir ve birçogumuz - yadirgamamiz gerektigi halde- bunu yadirgariz. hatta onlari duzetmeye de çalisiriz. ancak bu, ingilizcenin, okullarda yabanci dil olarak okutulmasindan önceki dönemde fransizca egitim aldiklarindan dolayidir.
hesabın var mı? giriş yap