• "haydan gelen huya gider" in anlamında kime güvenecez belli değil. kaynakla gelin ki bunca insanı yanlış yönlendirmeyin.
  • ordan burdan duyduğu bilgileri gerçekmiş gibi yazan sığırları da gördü bu gözler. ufuk yükseltelim derken düşürmeye çalışıyo ermeni sevici. neymiş, ermeni sözüymüş…

    (bkz: #127726699)

    yüzyılların hayy'dan gelen hu'ya gider sözünü ermeni rum barlarının lafı falanmış. neymiş, nişanyan sözlük öyle söylüyormuş :ddd

    tekrar bakınız; (bkz: hayy'dan gelen hu'ya gider)
  • büyük oranda ülkemize özgü bir şekilde, sadece genel kültür niteliği taşıyan, hatta çoğunlukla genel kültür niteliğinden çok yanlış bilgilerle donatılmış video sunumların izlenerek, yazılımcı olacaklarını sanıyorlar. bilim üreteceklerini, alanında uzman bir bilim insanı gibi konuşabileceklerini düşünüyorlar.

    özellikle yazılım konusunu açmak istiyorum.

    udemy, khanacademy, lynda vb, platformlarda var olan eğitim videolarının neredeyse tamamı, kişilerin kendi tecrübelerinden harmanlanmış, süzgeçlerinden geçmiş tecrübelerinin özeti olan, eğitici videolardır. bakınız, tecrübe özeti içeren eğitici videolar olduğunu söylüyorum.

    bir yazılımcı olmak istiyorsanız, ilk önce kitap okuma alışkanlığı edinmelisiniz. sonra ingilizce öğrenmek zorundasınız. ardından, calc1, calc2, mantık ve algoritma derslerini zorunlu bilmek zorundasınız.

    evet, bu dersleri öğrenmek için üniversiteye gitme zorunluluğunuz yok. evet, üniversiteye gitmeden de mükemmel bir yazılımcı olabilirsiniz. ancak, ister üniversiteye gidin, ister gitmeyin, ister yaşınız 10 ister 70 olsun, yapmanız gereken zorunluluklar yukarıdaki gibidir.

    okuma alışkanlığı
    ingilizce
    calc1
    calc2
    mantık
    algoritma

    bunlar kesinlikle bilmeniz, öğrenmeniz gereken, sahip olmanız gereken zorunluluklardandır.

    bugün bunları yapmadan, sahip olmadan, bilmeden, hiç kimse ama hiç kimse udemy, khanacademy, lynda ( linkedin ) gibi sitelerden yazılım falan öğrenemez. mümkün değil.

    basit bir önerme yapalım. dünyada bütün üniversitelerde, bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, bilgisayar bilimleri altındaki her bölümde, yazılımcı vs yetiştirmek için, onlarca farklı ders ve içeriği öğrenmeyi zorunlu tutuyor. neden ? şayet udemy, khanacademy gibi basit bir şekilde 40-50 saatlik eğitim videoları izlenip, yazılımcı olunabilseydi, bugün dünyada milyonlarca yazılımcı olurdu, şu anda birçok şirkette hunharca yazılımcı aramazdı.

    bakın, çok basit bir mantık. derslerin neden öğrenilmesi gerektiğine dair detaylara girmedim ki, buna ait bir başka entry'im vardı.

    bugün size kim, udemy, khanacademy gibi sitelerden 2-3 tane intermediate, beginner, advanced kursları ile beraber toplamda 100-150 saat video ders alıp yazılımcı olabileceğinizi söylüyor ve calc1, calc2, mantık, algoritma derslerine ihtiyacınız olmadığını söylüyorsa o kişi yalan söylüyordur. yazılım hakkında da zerre bilgisi yoktur ya da sizle dalga geçiyordur. bu sitelerin yararı nasıl olur ? yazılım ile ilgili bütün temel dersleri bilirsiniz. piyasaya hızlıca girmek ve birilerinin tecrübelerinden yararlanmak için, bu eğitim videolarını izlersiniz. eğitim videolarını izlemeyenlere göre, hem zaman hem de video eğitimin içeriğinin kalitesine göre tecrübe kazanmış olursunuz. hepsi bu.
  • hayatta hiçbir kadın düşünülmeyi haketmiyor
  • "bir kadın size sırtını döndüyse, o kadını unutun." charles bukowski
    herkes için geçerlidir.
  • yıldızlar da bizim gibi yeyip içen minnoş canlılarmış meğer. bunu soğan doğrayıp spotifyda 'ortamda satılacak bilgi' listesini dinlerken öğrendim ve ortamda satmaya geldim. teşekkürler merve.

    podcast 'hepimiz yıldız tozuyuz' sözünü açıklayarak başlıyor. insanlar ve yıldızlar arasındaki benzerlikleri anlatıyor. yıldızların topluluk olarak ve topluluk içinde çiftler halinde yaşaması, doğurup, doğup, büyüyüp, ölmesi vb. benim ufkumu iki katına çıkaran ise yıldızların da insanlar gibi beslenmeleri. göktaşlarını, kendi gezegenlerini ve hatta diğer yıldızları yiyorlarmış.

    aynı gaz bulutundan doğan yıldız çiftlerinin kimyasal yapılarının farklı olmasının sebebi de yuttukları gezegenlerin kimyasal yapılarını emmeleri olarak yorumlanmış. yemek yapmak insana neler öğretiyor.

    kaynaklar:
    hepimiz yıldız tozuyuz

    popular science
  • kanada'da muhendislik okuyan ogrencilerin, oryantasyon haftasi boyunca kendilerini mor renge boyamasi.

    ingiliz deniz muhendisleri, gecmiste ve hatta bugun de hala bazi uniformalarinda yaygin olan bir özellik olan, subay orgusunun alt ve us kisimlarinda, diger subay turlerinden ayırt edilebilmek icin mor renk kullanirlar. buna benzer uygulamalari cerrahlar kirmizi, gemi murettabati ise gri serit cizgileri ile yapar.

    gorsel

    su resim anlasilmasina yardimci olacaktir. cok net gozukmese de, o sari cizgelerin etraflari, mesleklere gore renklendirilmektedir.

    gelin azicik gecmise gidelim.

    white star line, amblemi benimseyen ticari donanma sirketlerinden biriydi. bu sirket ayni zamanda titanik'in de sahibiydi. titanik gibi bir gemi, birden fazla komurle calisan buhar kazanlarina, buhar motorlarina, elektrik uretmek icin buharla calisan dinamolara, tahrik dislilerine ve bircok cesitli sistemlere sahip bir gemi, haliyle buyuk bir muhendislik ekibine ihtiyac duyuyordu. motor departmaninda 24 makine muhendisi ve 6 elektrik muhendisi olmak uzere yaklasik 325 murettebat uyesi vardi. muhendislik ekibi icin, bir seylerin yanlis gittigine dair ilk ipucu, muhtemelen makine dairesine gelen "dur" ve hemen ardindan "tam hiz" mesajlariydi. tabii ki bunun ustune bir de buz dagina carpma sonucu olusan sarsinti bir sikinti oldugunu netlestirmisti. muhtemelen bu noktada tum izinli muhendisler, acil mekanik problemlerin oldugu durumlar icin kullanilan bir alarm sistemi tarafindan makine dairesine cagirilmisti.

    en ondeki kazan dairesindeki (no.6) muhendis ve murettebat, geminin muazzam bir oranda (7 ton/saniye) su aldigini hemen gordu. geminin batmaya dogru gittigini anlayan ilk insanlar da onlardi. su gorselden; kisimlar kirmizi dikey cizgilerle, muhendislik bolmeleri mavi etiketlerle ve capisma hasarini yesil cizgilerle gorebilirsiniz.

    titanik her ne kadar kasvetli gorunurse gorunsun, cilgin sular iceri dolmaya devam ediyordu. bu noktada muhendislerin olaya el atmasi gerekiyordu.

    - motorlar artik calismadigindan veya ihtiyac duyulmadigindan cok fazla buhar uretmek gereksiz ve tehlikeliydi. bu yuzden ilerde yer alan butun kazanlarin basinclari bosaltildi.

    - buharla calisan butun pompalar devreye sokuldu. pompalarin kapasitesinin cok daha ustunde su gelmesine ragmen, en azindan batmayi biraz yavaslatacagi dusunulmustu.

    - elektrik sistemlerinin devam etmesi muhimdi. geminin icindeki insanlarin koridorlardan cikis yollarini gorebilmeleri gerekiyordu.

    komur duzeltmede calisan insanlarin cogu ve bazi iftaiyeciler cankurtaran ekibi olarak yerlerini almak icin gonderildi ve bazilari batmaktan kurtuldu. muhendisler ve diger motor ekibi, ellerinden geleni yapmak icin bir sure asagida kaldi. muhendislerin asagida ne kadar kaldiklari ve ne yaptiklari, hicbiri hayatta kalmadigi icin asla bilinmeyecek. muhtemelen sonunda kazani ve makine dairelerini terk ettiler, ancak yine de onlari ve bircok yolcuyu alacak cankurtaran filikalari artik yoktu.

    dolayisiyla mor renk, muhendislere can ve mali korumak icin elinizden gelenin en iyisini yapmayi, elinizdeki kaynaklari en iyi sekilde kullanmayi, en acil sorunlari cozebilmeyi, en kotusunu ongorebilmeyi hatirlatir. ayni zamanda; titanik biraz da olsa gec batsin diye hayatini hice sayan muhendisleri onurlandirmak icin de ogrenciler kendilerini mor renge boyarlar.

    bu gelenek ilk olarak 1970'li yillarin sonlari ve 1980'li yillarin baslarinda queen's university tarafindan yapilmaya baslaniyor, sonrasinda da tum ulkeye yayiliyor. ilk baslarda vucudun sadece bir kisminin mor renge boyanmasiyla yapilan bu etkinlik, yillar gectikce tum vucudun boyanmasi seklini aliyor.

    violet de paris. fransiz kimyaci charles lauth tarafindan 1861'de kesfedilen sentetik bir kimyasal. hammaddesi ise centiyana meneksesi*. muhendisleri boyamak disinda bazi ev urunleri renklendirmede de kullanilmaktadir. bunun yani sira kendisi aslinda tibbi bir maddedir. anti bakteriyeldir ve vucudu mantara karsi da korur.

    gentian violet

    menekse sentezi, alkol ve suyun karisimdan olusuyor aslinda bu boya. alkol, boyanin hizli kurumasini saglamanin yani sira cozeltinin sterilligini de korumakla gorevliyken; boyadaki su miktari ise boyanin gucunu yani onu cikarmanin ne kadar kolay veya zor olmasini belirliyor. bu sayede az su ile ciltte daha uzun sure kalma saglanabiliyor. oryantasyon haftasinda kullanilan karisimda genelde 600 litre suya bir gram boya atiliyor. bu sekliyle rahat iki gun vucutta kalma saglanabiliyor. tirnak ve saclar ise mor rengin ayrilacagi son yerler oluyor.

    her ne kadar bitki ozlu gozukse de sentetik bir kimyasal olmasi, saglik kaygilari konusunu da gundeme getiriyor zira 12 haziran 2019'da kanada saglik bakanligi yayinladigi yazida bu etkinligin kanser riski tasidigini belirtiyor. etkinlikten vazgecmek istemeyen universiteler, basta toronto universitesi, bu centiyana meneksesine herhangi bir saglik tehtidi olmayan alternatifler arastiriyor.

    mevzubahis yazi

    konuyla ilgili gorseller;

    kazana dusenler

    lgbt yuruyusunden

    oryantasyon haftasindan

    kaynak

    bonus: bir diger kanada muhendislik gelenegi icin (bkz: #65128667)

    duzeltme: imla.
  • farsçada "ser" baş demektir.

    serdar: başbuğ, lider demektir.
    serseri: başıboş demektir.
  • #127703470

    hadi bakalım koftehorlar.
  • sevgili dostlar,

    her gün medya üzerinden beynimize çakılan türlü propaganda ve beyin donduran çiviler yüzünden kah depresyona giren, kah geleceğinden ümidini kesip frenk illerine kapağı atmak isteyen insancıklarımıza "sakin olun bunların hepsi illüzyon" diye bağırıp çağırmamın bir faidesi olmayacağını düşündüğümden bari bu işin ilmini anlatayım da oturup tüm gün sanki çok gerekliymiş gibi başından kalkmadığınız medya namlı yüz başlı canavarın işletim sistemi nasıl çalışmaktadır tanıyın.

    tanıdığınız bildiğiniz canavarın ısırığından kurtulmak daha kolaydır efendim.

    şimdi arkadaşlar bu medya denen şirin ahtapotun etkisi yıllar içinde araştırılmış incelenmiş ve neredeyse korona virüsün elli milyon misli bilimsel araştırmalara konu olmuştur.

    medya ahtapotu yakın tarihte sıfırdan sosyal hareketler oluşturmuş ya da kendiliğinden yeşeren sosyal hareketlerin köküne betonu dökmüştür.

    savaşlar çıkarmış ve bu savaşlarda yüz binlerce insanın öldürülmesini mazur göstermiştir.

    ekonomik kriz bombaları patlatmış veya olmayan ideolojiler dünyaya getirmiştir.

    kısacası medya ahtapotunun marifetleri saymakla tükenmezdir.

    bu tükenmeyen marifetleri ve birbirinden leziz manipülasyon yemeklerini pişirip önümüze koymak için ne tür ileri teknikler kullanmaktadırlar hadi hep beraber bazılarına bakalım.

    dikkat kaydırma stratejisi :

    toplumları kontrol etmenin ana fikri onların zihinlerini kendileri için önemli şeylerden kaydırıp kendilerine hiç bir faydası olmayan boş beleş işlere yoğunlaştırmaktır.

    böylece kafesin içindeki telden çember içinde koşup koşup hiç bir yere varamayan bir fare gibi insanlarda boş ve anlamsız konular üzerine kafalarını ve boğazlarını patlatarak beyinciklerini yorup dururlar.

    kendileriyle alakalı önemli meselelerde bilgi sahibi olamayan insanlar doğru kararlar da veremeyecekleri için sirklerde elli tane maymunu tek kamçı sesiyle yönlendiren sirk cambazının yaptığı gibi istenilen her yöne kolayca yönlendirilirler.

    burada kullanılan yöntem sansürün tam tersidir.

    eski krallıklar hoşlarına gitmeyen bilgilerin halkın kulaklarına ulaşmaması için sopa zoruyla sansür uygularlardı. ancak sopanın da bir limiti olurdu ve üç kişinin bildiği sır, sır değildi.

    ardından modern medya tarih sahnesine arzı endam etti.

    modern medya ahtapotuna maaşlı çalışan sosyal psikologlar "yahu neden sansürle falan uğraşıyoruz açalım bilgi musluklarını doğru ve yalan birbirine karışsın insancıklar o kadar yalanın arasında doğruyu falan anlamazlar" fetvasını verdiler.

    bu sebeple dikkat kaydırma sansürle değil bilgi ve haber bolluğuyla oluşur.

    sabahın köründen akşamın karanlığına kadar üzerinize milyarlarca bilgi atılır.

    sizin gerçekten ihtiyacınız olan bilgiler endonezya da sahibini boğulmaktan kurtaran köpek ve saçını pembeye boyatan yüz yaşındaki kadın haberleri arasında kaybolur gider.

    yani sevgili dostum sanma ki sabahtan akşama haberleri takip ediyorsun da çok bilgilisin. keşke bundan elli sene önce haftada bir kez gazete gelen dağ köyünde yaşasaydın çok daha mutlu ve rahat olurdun.

    problem üretip sonra da çözüm sunma stratejisi :

    bu güzel formülün ismi problem - reaksiyon - çözüm olarak özetlenebilir.

    tarih öncesi çağlardan beri mıymıntı adamlar ve dırdırcı kadınların sıklıkla kullandığı bir stratejidir.

    medya ahtapot ejderhası da bu stratejiyi ilim seviyesine çıkarmıştır.

    önce medya bir problem uydurur ve insanların önüne atar. örneğin "havadaki bulut sayısının yapılan araştırmalara göre en düşük seviyesine geldiği ve bunun bilim insanlarını endişelendirdiği" şeklinde bir saçmalık uydurulur ve bu "flaş haber" bağımlısı insanların önüne çiğnemeleri için atılır.

    iyice çiğnendikten sonra bulut sayısının artması için ınternet üstünden çalışmanın yaygınlaşması ve her gün pislik yayan araçlarıyla işe giden milyonların evlerine kapatılmasının çözüm olduğu ileri sürülür. böylece firmalar milyonlarca elemanı kendi evlerinden onlara hiç bir masraf üretmeden çalıştırmanın yolunu bulurlar. bulutlarsa unutulur gider.

    bazen normalde olan bir durumun etkisini arttırmak için de bu teknik kullanılır.

    varsayalım dominik cumhuriyetinde ekonomik kriz var.

    ekonomik krizin son derece ağır olduğu ve geleceğin karanlık gözüktüğü propagandasıyla hayatından bezen kalabalıklara ekonomik krizden kurtulmak için biraz sıkıntıya girmelerinin tek çözüm olduğu dayatılır ve zaman içinde gelecek korkusu içindeki insanlar maaşlarının eksilmesini ve bir çok sosyal haklarının buhar olmasını doğal ve tabii karşılamaya başlarlar. hatta sıkıntıya girdikçe dominikli olmanın gurunu yaşar ve eski zaferlerini yad ederler.

    kurbağayı yavaş yavaş haşlama stratejisi :

    kaynar suya atılsa "yandım allah" diye zıplayıp kaçacak kurbağanın önce soğuk suya atılıp sonra yavaş yavaş ısıtılarak haşlanmış kurbağaya dönüştürülmesi gibi burada da insan kalabalıkları normalde kesinlikle kabul etmeyecekleri şeylere yavaş yavaş alıştırılır. mesela normalde üstünde araba sürdükleri ve vergileriyle parasını peşin verdikleri bildiğiniz asfalt yolun özelleştirilip sonra da her geçişleri için para uçlanacaksın denilen insanlar kazan kaldıracakken , yıllar içinde asfalt yola para ödemenin ne kadar normal ve ülke için çok faydalı olduğu haberlerini yiye yiye bu yaptıkları onlara dünyanın en normal işiymiş gibi gelir.

    çocuk gibi davranma stratejisi :

    insan grupları kalabalıklaştıkça ve sayıları arttıkça zeka yaşları da düşer. bu sebeple insan kalabalıkları mantıklı ve tumturaklı laflara sağır ve kör kesilirler. ama tüm medya propagandasını 12 yaşında afacan bir çocuğa konuşuyor gibisinden yaparsanız çok başarılı sonuçlar alırsınız. örneğin " danimarka krallığına gelen göçmenler çeşitli toplumsal problemler üretebilir ve bununla alakalı ciddi stratejiler geliştirmemiz lazımdır" türünden bir medya mesajı hiç bir işe yaramaz ancak " kara sakallı teröristler ülkemize girdi ve kadınlarımıza saldırıp erkeklerimizi yatırıp kesecekler" türü haberler çok prim yapar ve yaşları 12 ve altına düşmüş milyonlarca çocuk hemen tepki verirler.

    duygusallık stratejisi :

    medya manipülasyonu binasının temeli ve iskeleti insanların akıl ve mantıklarını kullanmamasına dayanır. insanlar kendilerine verilen akıl ve mantığı kullanmaya başlarlarsa sağdan soldan gelen rüzgarlarla savrulan kağıt parçası gibi davranmaktan vazgeçip oturaklı ve ciddi kararlar vermeye başlarlar. böyle ciddi ve ne yaptığını bilen insanlar da kimsenin işine gelmez. bu yüzden medya üstünden duygusallık içeren mesajlar pompalanır. bu olguya dilimizde "ver mehteri" şeklinde de karşılık bulabiliriz.

    bu olguya göre korku, öfke, gurur ve sevinç gibi türlü duygulara sarıp sarmalanmış mesajlar iletişim evrenini doldurur. atılan her manşet ve gösterilen her görüntünün insanlara farklı duygular yaşatması hedeflenir. her gün sabah haberlerinde korkar, öğlene doğru öfkelenir ve akşamları göğsünüz gururla dolar. gün içinde duygu patlamaları yaşamaktan zavallı akıl ve mantığınızı kullanacak ne vaktiniz ne de gücünüz kalır. kısacası medyada akıl ve mantık arıyorsanız bir kaç milyon yıl daha arayabilirsiniz.

    suçluluk duygusu uyandırma stratejisi :

    insan evladının üstündeki en etkili duygulardan bir tanesi de suçluluk psikolojisidir. bir kere kendini suçlamaya başlayan ademoğulları ve ademkızları bu duygunun fena tadından kurtulabilmek için ellerinden geleni ardına koymazlar. medya ve sosyal medyada bu açık güzel güzel kullanılır.

    örneğin kamboçya ülkesinin hazinesi o ülkenin önde gelenleri tarafından soyulmuş ve ekonomisi titanic gibi batmışsa medya üzerinden insanların cehaleti ve tembelliği ayrıca vergi ödemiyor olmaları tüm sorunların sebebidir gibi mesajlar verilmeye başlanır. iş o hale gelir ki ekonomik krizin tüm suçu tembel ve iş beğenmeyen hayali insanlara kesilir. hatta kriz altında inim inim inleyen kamboçyalı vatandaşlar bile kendilerini suçlamaya başlarlar.

    evet efendim işte medya ahtapot ejderhasının kullandığı bazı stratejiler bunlardır. tabii ki bu yazdıklarım binlerce elmas arasından seçtiğim bir kaç tanesidir.

    kısacası medyaya gözünüzü ve kulağınızı vermeden önce ahtapotun kollarına dikkat etmeniz önemlidir. kullanılan psikolojik teknikler sayesinde en saçma şeyler bile beyninize deniz yüzeyindeki musilaj gibi yapışır ve temizlemesi de oldukça zordur.

    sayın hocam manipülasyon tekniklerini öğrenmek ufkumu açtı daha yok mu derseniz türlü algı yönetimi ve manipülasyon tekniklerini ince ince anlattığım you tube kanalıma abone olmanızda büyük faydalar olduğunu da yazımı bitirirken eklemek isterim.

    buyurunuz linki :

    kanal

    sevgilerimle
hesabın var mı? giriş yap