• yanlış bilgilerin paylaşıldığı ve debeye sokulduğu başlık.

    dün itibariyle debeye girmiş entry birçok anlamda yanlış bilgiler, yanlış sonuçlar, dolayısıyla yanlış tedavi yöntemine yönlendirmeler içererek, hayatları tehlikeye atmaktadır.

    (bkz: #134273759)

    kolit, diğer bir adıyla genel olarak ülkemizde rastlanan hastalık ülseratif kolittir. crohn'da benzer tutulum sergilediği farklı barsak yerlerinde, tutulum gösterdiği için birbirine benzer ilaçlarla, ancak salınım vb değişkenlere göre ilaç, diyet, ameliyat vs ile tedavi edilmeye çalışılır. ibs, konusunda ise psikolojik gibi ek nedenler öne sürülse de neden olduğu konusunda çeşitli varsayımlar halen vardır.

    lancet'te crohn ve ü. kolit için benzer olmaları sebebiyle,
    tanım olarak , genetik faktörler, çevresel etmenler, değiştirilmiş ( olağandışı ) barsak florası gibi etmenlerin yer aldığı ifade edilir. 20'den fazla referans, referanslarda da yüzden fazla atıf mevcuttur.

    nejm'de çok daha detaylı analizler mevcuttur.

    nejm'de yukarıdaki makalede yazan, araştırmalara göre ülseratif kolit ve crohn'un atg16l1 * geni ile ilişkisi bulunmuştur.

    ayrıca, makalede kolit ve crohn'un birbirine nasıl benzeştiği ve nasıl ayrıldığı konusunda oldukça aydınlatıcı bilgiler vardır.

    iki hastalığın kaynağı olarak aynı gen aktivasyonu ile ilişkisi bulunduğuna göre, tarım - zirai ilaçların, özellikle ülkemizde çeşitli sebeplerle, şahsen etik olmayacak bir şekilde gaita ( bok ) naklinin, fütursuzca, sorumsuzca ve muhtemelen çalışmalarına atıf almak isteyenler tarafından yapılan deneysel girişim olduğunu belirtmekte fayda var.

    parkinson, ms gibi hastalıkların kolit, crohn gibi hastalıklarla ilişkisi de atg16l1 geninden dolayı ilişkisi olmadığı rahatlıkla söylenebilecektir.

    bir başka husus ise, barsak florasının var olmaması, yok olması vb gibi nedenlerin ilgili entry'de birbirinden farklı hastalıklara sebep olma olasılığı belirtilen nedenlerle olacak olsaydı, bebeklerin barsak florasının ilk doğum anından itibaren ilk birkaç içinde ya da 6 ayda, maruz kaldıkları anne sütü ile bile çok ciddi hastalıklara yakalanmaları gerekirdi. diyelim ki anne sütü müthiş mucizevi ve bebeği bütün bakterilerden, zararlılardan koruyor, peki 6-7 ay sonra, bebeğin mama yemeye başlamasıyla maruz kalacağı çeşitli bakterilerin, barsaklarda ki yerleşimini ne engelleyecek ki ?

    en azından, başta bkz verdiğim entry'de candida mantarı yüzünden dememiş. okurken, kesin candida mantarı diyerek bitirir diye okudum. onun yerine dışkı nakli demiş.

    bok naklinin, dünya üzerinde kabul görmüş çalışma örnekleri, deneysel sonuçlarını sağlayan hakemli dergilerde yayımlanmış makalesini bulursanız beni yeşillendirin. bulamazsanız, bu saçmalığı yayan kişileri "yürü git işine" demeniz gerekiyor.
  • bugün öğrendim ki çoğu insan özellikle erkekler whatsappda kelime kelime yazılmasından rahatsız oluyorlarmış. geç tuşu ile cümle cümle paragraf oluşturulması ve meramın tek bir mesajla iletilmesi makbulmüş.
    ben de hep özellikle iki tarafta aynı anda çevrim içi iken uzun paragraflar yazıp karşı tarafı sıkacağım diye beyhude yere tedirgin oluyormuşum.
  • psikiyatrist ilker küçükparlak, biyopsikososyal seminerlerinin birinde anlatıyordu.

    zürafada enseden başlayıp kalbe inip gırtlağa geri çıkan tek bir sinir varmış, yani akıllı bir tasarımı yokmuş. zürafa, akasya ağacıyla beslenen bir antilop türü. akasyanın tek doğal avcısı zürafa, zürafanın tek besin kaynağı ise akasya ağacının yaprakları. akasya ağacından beslendiği için zürafa, antilop boyutlarındayken akasya ağacının aşağıda kalan dallarını yiyormuş. akasya ağacı içinse bu pek de iyi bir şey değil, çünkü zürafanın yediği dalları üretmek için enerji harcıyor. zaman içerisinde dallarını biraz yukardan veren akasya ağaçları, aşağıdaki dallara göre daha uzun yaşamaya başlamış. bu sefer de zürafalardan boyu biraz daha büyük olanlar dallardan yiyip hayatta kalabilmiş. hal böyleyken akasyaların boyu gittikçe uzamış, zürafalar da dolayısıyla hayatta kalmak için uzamış. en son akasyaların bazılarında diken çıkmış, buna karşılık zürafalar da durur mu yapıştırmış cevabı, dilleri uzamış.

    zürafalar, ilk başta antilopa çok benzediği için boynu biraz uzun ve bu özellikleri sayesinde hayatta kalabilmişler. zıplayabilir bir hayvan olsaydı, biraz daha zıplayabilenler sağ kalacakmış ve o tarafa doğru evrileceklermiş. burdan da şunu anlıyoruz ki olmayan bir özelliği türetmek mümkün değil; ama olan bir özelliğin biraz daha artması evrimsel olarak çok daha mümkün.
  • peugeut marka sembolünün ilhamını stadel aslanı heykelinden alması
  • anatomideki aşil tendonunun adını,akhilleus'un annesinin onu ölümsüzlük nehrine batırırken suya sokmayı unutmuş olduğu bölgeden alması.ki paris okuyla akhilleus'u tam topuğundan vurarak öldürür
  • youtube'da çoğu kişinin bilmediği 2 özellik var.

    ilki, müzik dinleyenler için, loop - döngü özelliği.
    -- herhangi bir youtube videosunu açıyorsunuz. video üzerine sağ tıklıyorsunuz. tekrar - döngü ya da loop yazan seçeneği seçtiğinizde, artık o video siz duraklatana kadar sürekli tekrar ediyor.

    ikincisi, herhangi bir videoda, videodan izlediğiniz bir sürenin tam saniyesi ve dakikasına link verebiliyorsunuz. bunun için, istenilen dakika ve saniyeye süre vermek için, bu noktanın başlangıcında videoyu durdurup, sağ tıklamak. ardından, video url'sini bu zaman aralığında kopyala seçeneğini seçerek, ( copy video url at current time ) forum, website vb yerlerde paylaşmak.
  • sosyal medyada ve sözlükte rusya ukrayna savaşı münasebetiyle beyaz kadınlar ülkemize gelecek diye salyalarını akıtan sapıkları görünce ekim devrimi sonrası osmanlı döneminde istanbul'a gemilerle akın akın iltica eden ruslar (muhtemelen bugünkü ukrayna coğrafyasından çoğu) hakkında birkaç bir şey yazmak istedim.

    takvimler miladi 1917'yi gösterirken bolşevikler şubatta çarı devirip kasımda da lenin önderliğinde yönetimi ele alırlar.beyaz rus tanımı da bu dönemde peydah olur. onlara beyaz denmesinin sebebi ten renkleri değil devrik çarın beyaz ordusuna mensup olmalarıydı. velhasıl kelam, bu beyaz ruslar devrim sonrası rusya'dan kaçmak durumunda kalır ve önemli bir kısmı gemilerle istanbula sığınırlar. gelen bu insanlar şehrin dört bir yanına dağılır. sokaklarda yatar, kimi garsonluk,krupiyelik, şoförlük, hizmetçilik, hayat kadınlığı, şarkıcılık, dansçılık aklınıza ne gelirse her işte çalışırlar. çiçek pasajı'nın adını burda çiçek satan rus kızlardan aldığı söylenir. içlerinden zengin olanların girişimleri ile istanbul'un gece hayatı bayağı renklenir. barlar, gece klüpleri, pastaneler… mekan açanlar sosyal hayatı, dansçı, şarkıcı, sanatçı olanları şehirde kültürel hayatı renklendirir.

    kazın ayağı hep aynı değildir tabii. konsomatrislik, randevu evlerinde seks işçiliği yapanlara karşı başta osmanlı kadınları ciddi tepkiler gösterir, hatta sınır dışı edilmeleri için resmi başvurularda bulunurlar.

    o dönemler sayıları 200 bini bulan bu ruslar zamanlar çeşitli ülkelere dağılır ve 1930'dan sonra sayıları yok denecek kadar aza düşer.

    ilgili döneme ait olduğu rivayet olunan birkaç resmi de ekliyorum. görsel
    ğgörsel

    edit: birtakım imla düzeltmeleri
  • dünyanın ilk atlası kabul edilen batlamyus'un geographia'sı nın, koyun derisi sayfalara roma yazısı ile yazılmış mevcut en eski kopyası türkiye'de bulunuyor.
  • cumhurbaşkanı'nın hala diplomasının orijinalinin ortaya çıkmadığı gerçeği.
  • merkür’deki bir kraterde de mimar sinan'ın izinin olması.

    osmanlı’nın altın çağında imparatorluğun başmimarı olan, dört padişaha mimarlık yapmış olan mimar sinan’dan geriye adını ölümsüzleştirecek birçok şey kaldı: budapeşte’den basra’ya, kırım’dan mekke’ye uzanan bir coğrafyada sayısız cami, medrese, türbe… bir tanesi bile mimarını ünlü kılmaya yetecek nitelikte olan, selimiye cami, vişegrad köprüsü, süleymaniye külliyesi gibi başyapıtlar.

    evet, merkür’de sinan’ın adını taşıyan bir krater yer alıyor. gezegenin solgun yüzeyinde çaykovski’yle rodin arasında bir yerlerde sinan. warhol ve brunelleschi de çok uzaklarda değil.

    147 kilometre çapındaki kraterin adı, merkür’ün kraterlerine isim verilmeye başlanan 1976 yılında uluslararası astronomi birliği tarafından onaylanmış. o yıl 142 kratere isim verilmiş; günümüzde ise bu sayı 389’a ulaşmış.

    merkür’deki kraterler dünyanın çeşitli kültürlerinden tarihte iz bırakan ve en az 50 yıldır ünlü olan sanatçıların, ressamların, müzisyenlerin ve yazarların adını taşıyor. hayatta olan insanların adı kraterlere verilmiyor. mimar sinan’a merkür’de sabri berkel ve mevlânâ celaleddin rumi de eşlik ediyor.

    aynı şekilde venüs’te de ismini halide edip’ten alan adıvar krateri bulunuyor. ismini mihri hatun’dan alan hatun krateri de venüs’te yer alıyor.
    venüs’te çapı 20 kilometreden büyük olan kraterler adlarını alanlarında olağanüstü çalışmalar yapmış ya da eserler vermiş kadınlardan alıyor.
    mars’taki kraterlerse (çapları 60 kilometreden az olması koşuluyla) isimlerini dünya kentlerinden alıyor. bu kentler genelde 100 bin veya daha az nüfuslu oluyor ve isimler bir kenti anmak için özellikle seçilmiyor. mars’ta sinop ve tarsus gibi kraterler bulunuyor.
hesabın var mı? giriş yap