• amerika birleşik devletleri'nde sundown town (gün batımı kasabası) olarak isimlendirilen, siyahilerin güneş battıktan sonra şehirden ayrılmalarının zorunlu olduğu yerlerin 1968'e kadar olması.

    amerika'nın ırkçılık geçmişi malum. aynı çeşmeden beyazla siyahinin su bile içememesi, otobüslerde kendilerine ayrılmış yerlerin olması gibi gündelik ve bireysel ayrımcı çözümler, mahalle, bölge ve şehir bazında da kendini gösteriyor elbette.

    mahalleler beyaz ve siyahi olarak ayrıştırılmış durumda ve 1968'e gelinceye değin bu konuda yasal bir düzenleme yok: okullar diğer ırktan çocukları kabul etmiyor, ev sahipleri evlerini kiralamıyor, diyelim bir bölgede beyazlar ve siyahiler ve hatta diğer etnik kökenler yaşıyorsa linç ya da diğer olaylarla azınlıkların bölgeden sürülmesi gibi olaylar yaşanıyor.

    şu listeye bakarsanız bölgelerin diğer azınlıklardan nasıl temizlendiğini görebilirsiniz.
    mesela 1920'de ocoee, florida'da siyahi nüfusun yaşadığı bölge yıkılıyor, en az 56 siyahi kişi beyazlar tarafından öldürülüyor ve 500 siyahi nüfusun tamamı bölgeden ayrılmaya zorlanıyor.
    benzer şekilde san francisco'nun pek çok bölgesinden dışlanan çinliler, chinatown'ı kurmak zorunda kalıyorlar.
    ("turistik" bölgenin ardındaki drama bakar mısınız?)

    gün batımı kasabalarında durum şu şekilde işliyor: gün içerisinde şehre/bölgeye siyahiler giriş yapsa bile akşam saatlerinde ayrılmaları gerekiyor. akşam olunca bölgede olmaya devam ederlerse zarar görme tehlikeleri var.
    otelde bile kalamıyorsunuz.
    yani bu tehdidin polis ya da diğer kolluk kuvvetinden gelmesini geçiyorum, bölge sakini ya da sakinleriden gelebilme tehlikesi var.
    abd'de trespassing (mülke izinsiz girme) günümüzde hala önemli bir tartışma konusu ama koskoca bir bölgeyi bu şekilde algılamak? kafamda deli sorular.

    bu sebeple seyahat eden siyahi motorcular için filmi de çekilen green book kitabı yazılıyor. bu kitapta, seyahat eden siyahilere nerelere uğramamaları gerektiği, nerelerde hoş karşılanabilecekleri gibi bilgiler paylaşılıyor.
    zira 1960'larda abd'de gün batımı kasabalarının sayısının en az 10.000 olduğu belirtilmiş.

    amerika'da ırkçılığa karşı gelişen hareket sonrasında günümüzde bu sayı azalıyor sanıyorsunuz değil mi? kağıt üstünde evet, ama chicago'daki millenium park'a akşam saat 6'dan sonra gençlerin girmesi mayıs 2022'de yasaklanmış.
    2017 yılında naacp, missouri'ye seyahat edecek olan siyahilere dikkatli olmaları yönünde uyarı yayımlanmış ve kefalet ücretlerini yanlarında bulundurmaları önerisinde bulunmuş.

    peki bu evler, bu bölgeler nasıl ayrıştırılabildi?
    mevzuya los angeles ve devasa otobanları üzerinden bakma ve ileri okuma için: (bkz: #109558143)

    güney afrika'da hala sadece beyazların yaşadığı orania kenti hakkında ileri okuma içinse: (bkz: orania/@ug tek)
  • pasaportunda israil'e giriş veya çıkış damgası olanlar iran, sudan, suudi arabistan ve suriye gibi ülkelere kabul edilmiyorlarmış. turistik amaçlı olsa bile.

    görsel

    `kaynak: `https://www.israilkonsoloslugu.org/
  • (bkz: #150476098)

    pasaportunda israil'e giris veya cikis damgasi olanlarin giremedigi ulkelere ait giris veya cikis damgasi olanlar da israil'e kabul edilmemektedirler. ayni sekilde pasaportunuzla kuzey kibris turk cumhuriyeti'ne girmeniz de baska bazi ulkelerde cift tarafli sorun yaratabilmektedir. ozet olarak uluslararasi platformda taninmayan ulkelere ait vizeler ya da aralarinda politik kriz olan ulkelere ait vizelere basvururken dikkat etmek, disisleri bakanligi'nin yonergelerini seyahat oncesi okumak gerek.

    bunun onune gecebilmek icin, zamaninda benim de sahip oldugum cift pasaport basvurusu yapabilirsiniz. cift pasaport basvurusunun gecerli sebeplerinden biri de budur.

    ayni zamanda israil vizesi ile lubnan'a da giris yapamazsiniz, tam tersi de gecerlidir. ben cift pasaportum olmasina ve arap ulkeleri ile israil vizelerimi ayri pasaportlarda tutmama ragmen, bir donemki is yogunlugu ve aciliyetlerden oturu israil vizesi olan pasaportumla lubnan'a ve oradan da israil'e girmek zorunda kalmis, iki ulkede de ciddi sorgudan gecmis, ne is yaptigimi, hangi kuruluslarla calistigimi belgelemek, ilgili kisilerin aranip verdigim bilgilerin dogrulugunu teyit ettirmek zorunda kalmistim.

    o donem calisitigim kurumlarin avrupa birligi komiteleri, birlesmis milletler kuruluslari ve bazi merkeziyetsiz yardim kuruluslari oldugunu belirtmeliyim. buna ragmen donuma kadar soyuldum, cantamdaki her sey incigine cincigine kadar en ufak parcasina kadar sokuldu, bakildi, geri takildi. ayrica it gibi muamele gordum. bayagi ciddi bir sorundur. dolayisi ile gercekten mecbur degilseniz yapmamanizi tavsiye ederim boyle bir hatayi...
  • tarih bilgisi gercektir sorunsalı

    bugüne kadar tarihsel olaylarin en kabul görmüş iletim aracı olarak "yazıyi" platon tamamen yanıltıcı ve spekulasyona açık bir ifade türü olarak tanımlar.
    cünkü ona göre insanın yazım süreciyle giriştiği eylemde düşünce ya da anıların beynin çeşitli alanlarından geri çağrılması/ortaya çıkarılması işlemi doğal bir güdü değil yapay bir yonetme sürecinin ürünüdür. ideanin ideasinin beyne bu dışarıdan müdahalesi zaten bir kopya konumundaki zihnin tamamen gercekle ilişik ve kolerasyon halinde bir bilgi uretmesi olasi degildir birtakım işlemlerle birleşmiş ve dolayısıyla işlenmiş bir biçim elde etmiştir.

    bu önermeyle birlikte insanın tamamen gerçekleri yazma motivasyonuna sahip olduğu varsayimindan yola çıksak bile platon için bu hiçbir zaman mümkün olmayacak, her turlu yazi yalnızca çarpık bir mimesis olarak kalacaktır.

    tarih ve yazi arasındaki bu komplike durumun yani sıra tarih nosyonunun çoğunluk/ekseriyet skalasinda bir üretim gerçekleştirmesi bir toplum bir dönem ve bir kültür çerçevesinde yaratığı bilginin yalnızca bir sterotip olarak kalacagini gösterir. çoğunluğun katıldığı aktiviteler; çoğunluğun benimsediği düşünceler arasında bir seçim yapar ve bu seçim aslında geriye dönük gerçekleşen olayların multietnik/multikulturel gibi yapılarını görmezden gelir.

    ve tabi tarih yalnızca önemlileri yazar, savaşta önderlik edenleri, büyük icatlar yapanları, bir fikri empozede holiganlik edenleri. sıradan insanlar tarihin konusu içine girmez. sıradan insanın gundelik yaşamı hiçbir tarihçinin ilgi konusu değildir

    bu durumda ornegin 70lerde yaşayan insanların yeme içme biçimleri toplumsal.hayata entegre oluş biçimleri ya da cinsel yaşam konusundaki zenginlikleri bir toplumu yansıtacak tarihsel olgu niteliğini taşımaz.

    son olarak tarih yanlı bir motivasyon guder; bir kültürün tarihi birini isgalci diye tanımlarken zıt kultur aynı isgalciyi önder/lider diye tanımlar. tarih yalnızca kimin kaleminde ise ona göre biçim kazanır.

    nihayetinde tarih gercektir; tarihsel bilgi gercektir gibi bir önerme pek çok açıdan yetersiz kalmaktadır.
  • yalnızlığın ve zayıf sosyal bağların insanı öldürüyor oluşu.

    yalnız insanların günde 15 adet sigara içen insan kadar kanser ve kalp rahatsızlıkları riskine maruz kaldığı bilim insanlarınca ispatlanmış. kronik olarak yalnız olan insanların gen aktivitelerinde değişikliğe rastlanmış, bu insanlarda kortizol hormonu işlevini yerine getirmediği anlaşılmış ve bu durumun kanser ve kalp krizine neden olabileceğinin altı çizilmiş.

    "loneliness and weak social connections are associated with a reduction in lifespan similar to that caused by smoking 15 cigarettes a day and even greater than that associated with obesity."

    kaynak 1

    kaynak 2
  • kuran, kuranı anlatmaktan gelir elde etmeyi ayetle yasaklamış! (müdessir suresi 6. ayet) imamlık, vaaz amatörce yapılacak; aynen peygamberin yaptığı gibi.

    dini liderliğin, dini yol göstericiliğin yani din adamlığının geçim kaynağı, meslek olarak yapılmasına, ruhban sınıfına da kuran yasak koymuş! (hadid suresi 27. ayet, tövbe suresi 34. ayet). yani islam dini hangi konuda ne der, incelemek, fikir beyan etmek, fetva vermek gibi işler bedava yapılacak. bunlardan gelir elde etmek, hayatını kazanmak, hele hele bunları birilerinden para alarak ısmarlama yerine getirmek islamda açıkça günah!

    ne yani? şeyhülislam, kazasker, müftü, camilerimizdeki maaşlı imam, vaiz, müezzin, hafız, molla, kuran kursu hocaları, irandaki devletin üst kademesini oluşturan mollalar, en az bin yıldır halifelerin ve sultanların devlet işlerini dinen caiz midir diye danıştıkları fetva veren ulema-memurları, tüm bunların varlığı, aslında bu kuran ayetine ters mi? youtube üzerinden din anlatıp gelir elde eden hocalar, radyoda televizyonda dini konuşma yapanlar, dini kitaplar yazanlar da günah mı işliyor? türkiye cumhuriyetinin diyanet işleri başkanlığının devasa bütçesi de mi tümünden haram?

    bize islam diye nasıl yalanlar ulaştırılmış?

    linkini verdiğim videodaki bu ayeti anlatan şahıs din adamı değil, emekli nöroloji profesörü, yani geliri dinden değil. o bakımdan tutarlı. anadili arapça ve 50 yıldır kuranı incelemiş, türkçeye çevirmiş. kuranda sözü geçen her kavramın fihristini bile yazmış, kitaplarının gelirlerini de başkalarının seçtiği talebelere burs olarak bağışlıyor. o konuda da tutarlı. yani bu ayetten bahsederken anlattığı günahlardan kendisi muaf. bu ayetin varlığını duymak için böyle biri mi gerekiyordu? daha önce hiç mi bilgili ve namuslu bir din adamı olmamış. neden bunu daha önce duymadık? şimdi din adamlarının din konusunda anlattıklarına nasıl inanalım?
  • çakmak kibritten önce bulunmuştur

    ilk çakmaklar, tüfekleri ateşlemek için kullanılırdı, çakmaklı tüfeklerde taşa çarpıp kıvılcım çıkartmak süretiyle barut ateşlenirdi.

    ilk çakmaklardan biri, alman kimyacı johann wolfgang döbereiner tarafından 1823 yılında icat edildi ve döbereiner'ın lambası olarak bilindi.

    kibrit ise çakmaktan yaklaşık 3 asır sonra bulundu.

    aslında baktığımızda çakmağın önce bulunması olağan. çünkü; çakmak taşının insanlar tarafından bilinmesi çok eski dönemlere dayanıyor. ancak, kibritin yapımında kullanılan kimyasallar çok daha sonraya dayanıyor.
  • tekerlekli bavul yapılmadan ay,a çıkılmış.
  • (bkz: radyokarbon tarihlendirme)

    "arkeologlar yiyecek üretiminin tarihini, o kazı yerinde bulunan karbonlu maddeleri radyo karbon testinden geçirerek saptarlar. bu yöntem, hayatın her yerinde bulunan bir yapıtaşı olan karbonun çok küçük bir parçasını oluşturan radyoaktif karbon 14'ün, çok yavaş bir şekilde bozunarak radyoaktif olmayan izotopu azot 14'e dönüşmesi esasına dayanır. (...) bitkiler atmosferdeki karbonu alır, bu karbonun içinde bilinen ve neredeyse hiç değişmeyen oranda karbon 14 bulunur; hâkim izotop olan karbon 12'ye oranı aşağı yukarı bir milyonda birdir. (...) bitki ya da hayvan öldüğü zamansa yapısında bulunan karbon 14'ün yarısı her 5700 yılda bir bozunarak karbon 12'ye dönüşür,... (...) yani bir kazı yerindeki maddenin yaşı o maddede bulunan karbon 14'ün karbon 12'ye oranıyla hesaplanır."

    (bkz: tüfek mikrop ve çelik)
  • ufku iki kata cikarmayan ama ilginc bir bilgi paylasayim. hindistanin kendi dillerindeki yazilisi "bharat", yani bizdeki baharat sozcugunu tam olarak ulkenin kendi adindan almisiz.
hesabın var mı? giriş yap