• allah allah dedirtir bazen bana.

    1803 yılının şubatında japonya'nın sahillerine bir gemi/kayık benzeri bir cisim gelir.
    "allah allah? sahil ve gemi? bunun neresi garip lan dingil?" demeyin.

    gemiyi ve tek yolcusunu gösteren çizimler şöyle;

    aha (1844 tarihli)
    aha
    aha (1825 tarihli)

    anlatılanlara göre sahile vuran bu yaklaşık 3 metre yüksekliğinde ve 5 metre çapında, kırmızı sandal ağacından yapılmış gövdesinin üstünde cam ve metalle kaplanmış üstü olan bu gemiyi gören köylüler hemen merakla yanına giderler. cismin içinden çıkan yolcusu soluk yüzlü, kırmızı saçlı, kırmızı kaşlı genç bir hanımdır. geminin üzerinde daha önce görmedikleri bir alfabede yazılar vardır ve genç kız çok değişik bir lisanda konuşmaktadır. daha önce hiç rastlamadıkları türde fonetiğe sahip bu dili konuşan kız kucağında yaklaşık 60 cm boyunda ahşap bir kutu tutmaktadır ve o kutuya kimsenin dokunmasına izin vermemektedir. görenler, kutunun görünüşünden çok özel bir kutu olduğu izlenimi edinirler.

    gemi modern dünyamızda ufo diye tabir ettiğimiz cisimlere ne kadar da benziyor değil mi?

    gemiye utsuro bune yani mealen "hasstiri bu ne lan?" derler.
    şaka şaka , "içi oyuk gemi" demekmiş japoncada.

    allah allah dedik mi hafiften?

    olayın geçtiği tarihten yaklaşık 30 yıl sonra bu konunun geçtiği kitaplar var folkloristlerin yazdığı. bu çizimler de o kitaplarda yer alan çizimler. çizimlere biraz daha dikkat edelim. çizimlerde sağ üstte üçgenli filan bir şekil var, geminin üzerinde görüldüğü iddia edilen şekiller. işte şu şekiller

    işin ilginç tarafı 1980 yılında gerçekleşen rendlesham forest olayında görülen şekillere çok benziyor.

    işte şöyle

    gerçekten uzaylı mıydı o kızcağız?

    yoksa?

    bir başka iddiaya göre ise o zamanda yaşamış yaşlı bir japon balıkçı, kız ile konuşabildiğini ve derdini anladığını rivayet etmiştir. amca der ki, bu kızcağız çin imparatorunun kızıdır ve birisiyle evlendirilmesi gerekmektedir. ancak kız bir başka erkeği sevmektedir. evlenmeye razı olmaz ve cezası böyle bir kayığa konup okyanusa açılması veya evlenmesidir. kız cezayı seçer ve sevdiği adamın kellesini de kesip o kutunun içine koyarlar. bu nedenle kızcağız o kutuya kimsenin dokunmasını istememektedir. al buyur buradan yak.

    balıkçı amca çok türk dizisi izlemiş de olabilir tabi.

    ufolara inanmamayı seçen birisi olarak bu olaydan ve bu kızdan kıllandım ben. amca zaten başlı başına ayrı bir olay ona hiç girmiyorum.

    1

    2

    edit: enola gay reisin uyarısıyla eklemek lazım. ufo değilmiş zati, usoymuş.
    (unidentified swimming object)
  • hayvanlarla ilgili birçok özellik.

    ağustos böcekleri sayı sayabilir,
    koalalar hiç su içmez,
    filler koşamaz,
    sülüklerin 34 tane beyni vardır,
    ıstakozlar 100 yıl yaşayabilir,
    fareler cinsel ilişki sırasında şarkı söyler,
    kazlar ölülerinin ardından yas tutar,
    termitler hayatları boyunca tek bir eşle birlikte olur,
    solucanlar nikotine bağımlı hale gelebilir ve bu yüzden ölebilir,
    ahtapotlar kavonozları açabilir,
    albatroslar hiç durmadan 10 yıl boyunca uçabilir,
    bazı ağaçkakanlar ağaçlara saniyede on altı kez vurabilir ve her vuruş yer çekiminin uyguladığı gücün bin katı kadardır,
    akrep denizden karaya çıkan ilk yırtıcıdır,
    erkek armadillo en büyük penise sahip memelidir ve eğer insan olsaydı penisi 120 cm uzunluğunda olurdu,
    aslanlar hayatta kalan her bir yavru için yaklaşık 3000 kez ilişkiye girer,
    kutup ayısı karaciğerinde bir insanı öldürebilecek kadar çok a vitamini bulunur,
    balinaların aort damarı beş yaşında bir çocuğun yüzebileceği büyüklüktedir,
    bitler sıçrayamaz, dolayısıyla bitle temas etmeniz gerekir,
    bizonların 50 yıl içinde 70.000'u katledildi ve 1890'da geriye sadece 635 bizon kaldı,
    dünyada bir milyardan fazla domuz var ve bunların yarısından çoğu çin'de yaşıyor,
    kangurular inek familyası üyesidir,
    kartalların hızı saatte 300 kilometreye çıkabilir,
    köpekbalıklarının yüzü aşkın türü vardır ve bunlardan sadece biri insanlara saldırır,
    köstebekler ortalama 227 milisaniyede bir böcek larvasının yerini tespit eder,
    papağanların sadece 400 tane tat alna papilaları vardır (insanda 10.000, inekte 25.000)
    sıçanlar dünyada her yıl üretilen ürünün beşte birini tüketir ve 70'ten fazla aşırı derecede bulaşıcı hastalık taşırlar,
    nisan ayında çiftleşmiş iki sinek ağustos'a kadar 191.010.000.000.000.000.000 birey üretebilir,
    solucanların dna'larının yüzde 75'i insanlarla aynıdır,
    turnalar kuşlar arasında en yaşlı, en uzun, en gürültücü ve en yüksekte rekorlarına sahiptir,
    çıngıraklı yılanla engerek yılanı sağır ve kör hatta dilleri kesilmiş olsa bile net bir şekilde avın yerini tespit edebilir.
  • diyelim ki bir kimya laboratuvarındasınız ve tabiri caizse zayıf ama yüksek konsantrasyonlu bir asitle çalışıyorsunuz. burada zayıf asitten kastımız, solüsyon halindeyken suda %100 olarak iyonlaşamayan asit. mesela hidroflorik asit.
    birden bire dikkatiniz dağılmış olsun ve elinize asit dökülsün. cayır cayır yanmaya başladı di mi? ne yaparsınız? hemen koştur koştur suya mı tutarsınız? hatta garanti olsun diye saf suya tutalım di mi? eğer böyle yaparsanız, elinize elveda diyebilirsiniz.

    çünkü;
    zayıf asitler yukarıda da belirttiğim gibi suda %100 iyonlaşamazlar. bir asidin iyonlaşma yüzdesi ne kadar yüksekse o kadar güçlü bir asit olduğu söylenir. hatta asidite ölçü birimi olarak bilinen ph değeri bu yüzdeye göre hesaplanır.

    hidroflorik asit*, su*yla tepkimesinde

    hf + h2o ? h3o(+) + f(-)

    şeklinde bir denge reaksiyonu verir. iyonlaşma yüzdesi arttıkça ortamdaki h3o(+) iyonları artmış, asidite de haliyle artmış olacaktır. peki ortamdaki bu iyonu nasıl arttırabiliriz? le chatelier prensibini hatırlayan var mı aranızda? bu prensibe göre denge tepkimelerinde reaksiyona girenlerin herhangi birinden sisteme biraz daha eklerseniz, tepkime kendisini dengelemek için bu fazlalığı daha fazla ürün oluşturmakta kullanır.

    gelelim somut hayata. siz asit banyosu yapmış elinize su dökerseniz ne olur? evet doğru, reaksiyonda girenler kısmını arttırmış olursunuz. daha fazla su, daha fazla h3o(+) iyonu demek, bu da daha yüksek asidite demek. çok basit ama ilginç bir mantık değil mi?

    peki ne yapmalı?

    bazik özellik gösteren ürünler yoluyla nötralize etme yoluna gidilmesi en mantıklısı. bunun içinse acil durumlar için yanımızda keklerde kullandığımız bildiğimiz kabartma tozunu taşıyoruz. evet evet dr. oetker de olur. hiç vakit kaybetmeden de sulu çözeltisini elimizin üstüne boca ediyoruz.
    kabartma tozunun ana bileşeni sodyum bikarbonattır*. burada bikarbonat iyonu bazik özellik gösterdiğinden dolayı elimizdeki asit nötrleşecek, biz de rahat rahat artık laboratuvarda her ne halt ediyorsak ona geri dönebileceğiz. kabartma tozunuz yoksa da üzülmeyin, genelde laboratuvarlarımızda bikarbonat solüsyon spreylerini hazır bulunduruyoruz zaten.

    hazır elim değmişken bir de kabartma tozlarının çalışma prensiplerinden (!) bahsedeyim bari. dediğim gibi sodyum bikarbonat kabartma tozlarının ana bileşeni.
    neyi kabartırız mesela? keki.
    kekin içine ne koyarız? e sütü kesin koyarız. sonra bazen portakal suyu koyarız, limon kabuğu koyarız. peki bunlar ne? hepsi asit: laktik asit, sitrik asit, vb.
    bikarbonat ne? baz. yukarıda da dedim. baz o baz.
    birleştir ikisini. ne oldu? nötrleşme oldu. karbondioksit gazı çıktı.

    e karbondioksit gazı ne yaptı?
    keki kabarttı.
  • (bkz: dr. beckmann)
  • ülker çikolatalı gofretin türkiye'de günde iki milyon adet satılması.
    çikolata ve çikolata kaplamalı gıda pazarının %14'ünü oluşturup pazar lideri konumunda bulunması.
  • game of thrones'daki süper nine olenna tyrell'i canlandıran başarılı aktris diana rigg'in, otoriteler tarafından gelmiş geçmiş en güzel bond kızlarından biri olarak kabul edilmesi. (muhtemelen de gerçekten en güzeli olması)

    gençliği, bond kızı hali
    euzübillah bismillah

    (bkz: on her majesty's secret service) imdb
    (bkz: now i have officially seen everything)
  • amerika'da modern havacalık cihazları (radar, long range telsiz vs..) ortalığa çıkmadığı dönemlerde ülkenin batısı ile doğusunu havayolu ile birbirine bağlayabilmek için bu rota üzerindeki belirli noktalara pilotları yönlendirici beton bloklar ve ışık kuleleri yapılmış. pilotlar bu işaretleri takip ederek ülkeyi bir uçtan bir uca geçebiliyorlarmış.

    buyrun görselleri
  • hemen hemen tüm vw'nin modellerinin isimlerini rüzgarlardan veya akıntılardan aldığını bir çok kişi bilmiyordur. mesela golf modeli golf sporuna gönderme olarak değil (bkz: golfstrim) olarak bildiğimiz gulf stream'in almancası, passat bizim (bkz: ticaret rüzgarları) (alize) olarak bildiğimiz trade winds'in almancası, jetta'nın (bkz: rip akıntıları) (jet akıntıları) olarak bildiğimiz jet stream'in almancası ve scirocco'nun sahra çölünde görünen fırtına rüzgarlarının adı olması gibi.

    bu kaliba uymayan bir touareg ve beetle modeli var. beetle'ın orjinal adının volkswagen olduğu zaten aşikar ve ülkede beetle gibi farklı farklı lakapları var. touareg ise sahra çölünde yaşayan yerli göçebe kabilelere verilen bir isim, bir suv'nin her yere gidebilme yetisini karşıladığı için bu isimin uygun olduğunu düşünmüşler.

    kaynak

    not: @ground guzel detay yakalamis, jetta bir donem turkiye'de bora marka adi altinda satilmisti. bora da bir hava olayi sonucta.
  • türkiye'de 1976'dan beri dönem dönem mersin akkuyu'ya nükleer enerji santrali kurulmaya çalışılması ve bugüne kadar hep başarısız olunması.
    kaynak: http://tr.wikipedia.org/…/türkiye'de_nükleer_enerji
    not: o değilde 1980'lerin başında bir nükleer enerji santralimiz olsa, şuan bambaşka bir yerde olurduk.
  • stayin' alive'ın erkek vokallar tarafından seslendirilmesi.
hesabın var mı? giriş yap