• annem icin, 9 yasina kadar agacta yetistigini sandigi kiymanin/etin, bir kurban bayraminda aslinda hayvanlarin kesilerek elde edildigini ogrenmesi. ufku 8 e katlanmis...
  • şöyle alacalı bulacalı bir derleme yapalım:
    -1960 ile 1977 yılları arasında, abd başkanlarını nükleer füzeleri fırlatmaya yetkili kılan şifre 00000000'mış. (şimdiki hackerlar o zamanlarda olsa, yar..ğı köküyle yediğimizin ilanıymış.)
    -bir kömür santrali havaya, aynı miktarda enerji üreten nükleer santralin 100 katı kadar radyasyon yayıyormuş.
    -vatikan devleti, dünyadaki en yüksek suç oranına sahip devletmiş. sakinlerinin nüfusu 800 küsurken, her yıl 600'den fazla suç işleniyormuş (bana 'onlar trafik suçudur'la falan gelmeyin. suç suçtur amk!)
    -afganistan'ın helmend eyaletindeki suçların %90'ı afgan polisi tarafından işleniyormuş. (biraz gayretle bizim türk polisi de -şiddet suçları bağlamında- bu yüzdeyi yakalayabilir.)
    -george w. bush, eric carle'ın the very hungry caterpillar kitabının, çocukken en çok sevdiği kitap olduğunu söylemiş. sorun şu ki, kitap bush 23 yaşındayken basılmış.
    -new york times'ın herhangi bir sayısında, 17.yy ingilteresindeki ortalama bir kişinin ömür boyu karşılaşacağından daha fazla bilgi varmış.
    -1 ton kişisel bilgisayar hurdasından, 17 ton altın cevherinden elde edilebileceğinden daha fazla altın elde edilebilirmiş.
    -1900 yılında, dünyanın bütün matematiksel bilgisi yaklaşık 80 kitapta toplanabilirken, günümüzde 100.000 kitaptan fazlasını doldurabilirmiş.
    -dişi dağgelinciği, bir yıl cinsel ilişkide bulunmazsa ölürmüş. (türk kadınlarına örnek olması dileğiyle...)
    -bir astronotu aya göndermek ve usame bin ladin'i bulmak, abd hükumetine aşağı yukarı aynı miktarda para ve zamana malolmuş. 10 yıl ve 100 milyar dolar.
    -1850 yılında, amerikada'ki kölelerin günümüz 40 bin dolarına eşdeğer bir maliyeti varmış. bugün ise köle rayici 90 dolar civarındaymış. ('bugün kölelik mi var?' demeyin. günümüzde dünya üzerinde asgari 27 milyon dolayında köle varmış ve bu sayı, 400 yıllık kölelik dönemindeki köle sayısından fazlaymış.)
    -venüs gezegeni, kendi ekseni etrafından öyle ağır dönüyormuş ki, 1 günü 1 yılından uzunmuş.
    -kaya midyesinin penisi, bedeninin uzunluğunun 20 katına kadar çıkabilirmiş. (buna penis demek ayıp olur. basbayağı yar..k olmuş.)
    -'son kullanma tarihi' ibaresinin mucidi gangster al capone'muş. ilk olarak süt şişelerinde kullanılmış. (bence al capone bunu öldürttüğü adamlarda kullanmak için icat etmiştir ama deneme maksadıyla süt şişelerinde kullanmıştır.)
    -sudan'da mısır'dakinden daha fazla piramit varmış.
    kaynak: ntv yayınlarından çıkan 'hepsi gerçek' kitabı.
    .......
    bu arada, meksika milli takım kalecisi guillermo ochoa'nın 10 parmağı var. 11 parmak hikayesi, internet geyiğinden başka bir şey değil.
  • isa hazretlerinin marangoz olmayıp, kral davud'un soyundan geldiğini; kilisenin isa'nın hayatını silbaştan yazdığını öğrendim. bunun yanında 250 kadar incilin olduğunu, kilisenin bunların içinden 4 tanesini seçip diğerlerini yoketiğini 1945'te thomas incilinin mısır'da bir çiftiçi tarafından bulunduğunu ve çiftçinin bir bölümünü yaktığını. başka bir şey; 1 constantis'in annesi ile sevişirken karısına yakalnıp, oğulunun da bunun ahlaksızlık olduğunu söylemsi üzerine oğlu ile karısını öldürdüğünü sonrasında roma'dan ayrıldığını öğrenmiş bulunmaktayım.

    not: bunlar tuncer tuğcu'nun batı felsefi tarihi adlı kitabında geçmekte.

    edit 1: (bkz: iznik konsili) uyarı için guru'ya teşekür.

    edit 2: yanılmıyorsam bu kitap suan piyasada bulunmamaktadır. son baskısı 2005 yılında olması gerekiyor.
  • bir yanlış bilgiye de ben rastladım burada. şu entry'de (#43608134) meksikalı kaleci guillermo ochoa'nın elinde 11 parmağı var denmiş, yazarı da uyardım fakat tınlamadı, başka entryler girmeyi sürdürmüş, ben düzelteyim bari... ochoa'nın 10 parmağı var, 11 parmak bir twitter geyiği ve photoshop çalışması. hatta kendisi geçen gün maçtan sonra eldivenini çıkarıp el salladı -sanırım- bu yüzden...
  • sahte gülümsemeyle gerçeğini birbirinden ayırmanın aslında mümkün olduğu gerçeği. yalnızca neye bakacağımızı bilmeliyiz.

    sahte gülümsemeyle içten olan gerçek gülümseme, beynin farklı bölümleri tarafından kontrol edilir. sahte gülüş, beynin bir bölümünden başka bir bölümüne gönderilen sinyalle oluşur. beynin, gülmemizi planlayan bölümü fiziksel hareketimizi kontrol eden bölüme doğrudan bir sinyal gönderir. bu ağzımızın kenarındaki kasları hareket ettirir ve bizi gülümsetir. fakat ne kadar uğraşırsak da, yüzümüzde bu sinyallerin ulaşamayacağı bölümler mevcut.

    gerçek gülümsemedeyse, sinyal çok daha karmaşık bir yol izleyerek gönderilir. gerçekten hoşumuza giden bir durum olduğunda, sinyal, beynimizin duygu yaratan bölümünden geçer. burada duygu yoğunluğumuz artar, yüz kaslarımızı kontrol eden bölüme geldiğinde sadece ağzımız değil, onunla beraber gözlerimizin etrafındaki kaslar da hareket eder. gözler kısılır ve kaşlar hafifçe öne eğilir.

    yüz ifadesi uzmanları da gerçek gülüşle sahtesini bu şekilde birbirinden ayırır.
  • uzayın, evrenin büyüklüğü ile ilgili şu bilgi.

    uzayın sonu dediğimiz sınırın aslında bizim görüş sınırımız olması. uzayda görebildiğimiz en uzak cismin daha ötesindeki ışıkların bize ulaşması için yeterli süre geçmemiş olduğundan baska deyişle daha bize ulaşmamış olduğundan orda bir şeyler var mı yok mu bilemiyoruz gözlemleyemiyoruz.

    düşünün o kadar uzaktalarki bunlar dünya var olalı kaç milyar yil geçti daha o gezegenlerden çıkan ışık bize ulaşamadı. insan gerçekten hayret ediyor
  • her avrupa ülkesinin bozuk paralarda kendi tasarimina sahip oldugunun ögrenilmesi.

    mesala bunlar farkli ülkerin 2 euro'lari.
  • yerçekimsiz ortamda bulunan insanlarda herhangi bir kuvvete karşı direnç olmadığı için kalp başta olmak üzere kaslarda zayıflama meydana gelmesi ve bir süre sonra yeniden yerçekimli ortama dönüldüğünde yürüyecek kuvvetin dahi kalmaması. astronotların bu durumla karşı karşıya kalmamak için günde 2,5 saat antrenman yapmaları.
    özellikle benim gibi biyoloji konusunda yetersiz biri için oldukça ufuk genişletici olmuştur.
  • sağ ve sol kavramların günlük hayata etkisinin sanıldığının aksine sadece siyasi ya da dini bağlamda olmaması.

    öncelikle "sol kötüdür" gibi bir önyargının hakim olduğunu hatırlatalım. bunun kaynağı malumunuz din. islam dinine mensupsanız her şeye önce sağ elle, sağ ayakla başlamalısınız. hatta sol elle yemek günahtır gibi bir uç fikir bile mevcut. inanışa göre otobüse bile ilk adımı sağ ayakla atmalı. peki dinde sol elle ne yapılır? pis işler. mesela taharet. eğer iyi bir müminsen götünü sol elle yıkamak durumundasın.

    peki dinden bağımsız olan bazı kelime köklerine ve deyimlere bakalım.

    - sol kelimesi latincede sinister olarak bilinir. peki sol anlamına gelen sinister'ın sözlükteki diğer anlamları nedir? "kötü, şanssız".

    -sol kelimesi ibranice'de ise smowl olarak geçer. peki bu kelime ibranice'de başka hangi anlama gelir? "karanlık".

    -sol kelimesi fransızca'da gauche olarak bilinir. yani diğer anlamı "sakar, beceriksiz" olan gauche.

    -sol kelimesi ingilizce'deki karşılığı "left"'tir. yani pek olumsuz bir durum yok gibi duruyor. peki o halde, "yetenek, beceri" anlamlarına gelen dexterity kelimesine ne diyeceğiz? zira kökeni "sağda duran"'dır.

    sol'a bunca farklı dilde negatif anlamlar yüklenmesine tesadüf mü dersiniz? o halde biraz da tükçemize göz atalım. ister sağcı, ister solcu, isterse dinci olalım, aşağıdaki kelime ve deyimleri belli bir politik eğilim göstermeden kullanırız:

    sağduyu : "sağduyulu davranmaya davet etti" gibi klişeleşmiş bir söylem mevcut. iyi de neden sağ-duyu? çok masumane biçimde üretilmiş bir kelime gibi mi duruyor? peki buradan "sol" kötüdür yorumu çıkarılabilir mi? pek tabii evet.

    sol taraftan kalkmak : işlerin aksi gittiyse, ya da gün boyunca yüzün asıksa, yatağın solundan mı kalktın diye sorarız.

    solda sıfır : açıklamaya dahi lüzum yok.

    sol ile ilgili bu tip olumsuz örnekler arttırabilir. oysa sağa atfedilen onca pozitif alt mesajlara girersek, buradan çıkamayız. en basitinden sağ kelimesinin türkçedeki diğer anlamı "hayatta olmak". yani düz mantıkla, solda ya da solcu isen ölüsün. elin milleti sadece "kötü, yeteneksiz" gibi sıfatları uygun görmüş. biz ise direkt gömüyoruz. çok gerçekçi lan!

    edit: tabi ben genelde sol kelimesinin negatif anlamlarına odaklandığımdan, sağ kelimesinin pozitif mesajlar yüklü anlamlarına sıra gelmedi. sağolsun nick degil rumuz ilave etti. ekliyorum:

    "hem ingilizcedeki (right) hem de fransızcadaki (droit) "sağ" anlamına gelen kelimeler "iyi", "ahlaklı", "ahlaken iyi", "doğru" ve "hak-hukuk"

    edit 2 : sağ ve sol kelimeleri üzerine muhteşem bir makale aman allahim nickli yazar arkadaşımız tarafından şahsıma gönderilmiştir. kendisinin izniyle burada paylaşıyorum. bu entrynin, bilimsel ve çok daha detaylı şekli diyebiliriz:

    http://turkoloji.cu.edu.tr/yeni turk dili/1.php
  • ay'ın bir zamanlar dünyamızın bir parçası olduğunu öğrendiğim vakit epey şaşırmıştım. allah kimseyi sevdiğinden bu kadar uzağa atmasın. nasıl lan nasıl bir zamanlar bizim parçamız olan şeye uzaktan uzağa bakıp duruyoruz. dur bakayım ben bununla ilgili bir hikaye yazmayı düşünüyorum.
hesabın var mı? giriş yap