• evet birsinin bunu söylemesi gerekiyordu: (bkz: horon yasaklansın kampanyası)
  • bütün felsefe tarihinde üretilen felsefenin %70’i alman filozoflardan çıkmadır. ama ufku iki katına çıkaracak olan şey böyle bir istatistiği biliyor olmak değil, o felsefeleri okumaktır. not: almanlar türkleri tarihin hiçbir döneminde kıskanmamışlardır.
  • bugüne dek atatürk'e izafe edilen o meşhur konuşmada çanakkale'de çarpıştığımız anzak askerleri için "conilerle mehmetçik arasında hiçbir fark yoktur." sözlerinin tamamen uydurma olması. (gelibolu'daki taşa kazınan "evlatlarımız olmuşlardır" metninde geçer)

    yine atatürk'ün ağzından uydurulan "komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir" lafı gibi bir palavradan ibaretmiş bu sözler. yıllarca avustralya/türkiye dostluğu kapsamında köpürtülen söylem de bu cihetle epey bir boşa düşüyor.

    gerçi o meşhur "yurtta sulh cihanda sulh" sözünü bile nato konseptine tahvil edip atatürk'ün hiç kastetmediği bir temele oturtup "biz haddimizi biliriz, kafamızı kaldırmayız ağam" diye yorumlayan "kafa yapısı" elbette böyle sözleri de uydurmaktan gocunmayacaktır.

    the guardian'da yazılan ilgili makale
    odatv haberi
    "dost" avustralya'daki çanakkale anıtı
  • eskiçağ'da bir cezalandırma yöntemi olarak nehir ordeali / ırmak sınavının kullanılması (bkz: ordeal) (bkz: river ordeal). enteresan

    bir kişinin suçlu ya da masum olduğuna karar vermek için uygulanan ve tanrısal yargılama sistemi olan suya atılma cezasında kişi, nehir tanrısının adaletine bırakılmaktadır. bu uygulamanın en eski izlerine yaklaşık 5000 yıl öncesinin dicle ve fırat havzasında rastlanmış, mezopotamya'da oluşturulan çivi yazılı kanun metinlerinde yer almıştır.
    anadolu'da ise kızılırmak'ta uygulandığı bilinmektedir.

    nehir yargılaması, eskiçağ'da başlamış, ortaçağ engizisyon mahkemelerinde de başvurulan bir yol olmuştur. eskiçağ'da kişinin elleri bağlanmazken ortaçağ'da bağlanmıştır.

    kanun metinlerinde ise nehir ordealinin özellikle büyücülük ve zina konularında uygulandığı dikkat çekmektedir. örnek verilecek olursa;

    hammurabi kanunları 2. madde: "eğer bir adam, bir adam hakkında onun büyü yaptığını iddia ederse ve onu ispat etmezse, üzerine büyücülük iftirası atılan adam, nehre dalacaktır. eğer nehir onu çekerse iftira eden onun evini sahiplenecektir. eğer o adamı nehir temize çıkarırsa ona iftira eden adam öldürülecektir.."

    kaynak:

    b.lafont, 2005. “mezopotamya’da nehir tanrı’nın yargılaması”, eski yakındoğu-sümer’den kutsal kitap’a, ed.: j. bottero, çev.:a. kahiloğulları

    h.h.d.florioti, ve g. dermirci,, 2013. “çivi yazılı kanun metinlerinde ilginç bir suç tespiti ve cezalandırma yöntemi: suya atılma”

    arkeoloji dünyası.
  • (bkz: #72808365)

    en azından bu değildir. nota isimleri gayet yaygın bir şekilde bilindiği üzere, aziz yahya ilahisinden gelir.

    ut queant laxis
    resonare fibris
    mira gestorum
    famuli tuorum,
    solve polluti
    labii reatum,
    sancte iohannes.

    her mısradaki ilk hecenin karşılık geldiği notaya o hecenin adı verilmiş notaları öğreten hocalar tarafından. ut daha sonra do olmuş, son mısrada ise aziz yahya yani sancte iohannes sözcüklerinin ilk harfleri birleştirilmiş, si olmuş.

    bu gayet yaygın bir gelenek. örneğin iskandinav rünlerinde her rün, onunla başlayan kelimenin adıyla anılırmış. daha sonra ilk heceler ve nihayet ilk harfe dönüşmüş bu.

    tabii insan kendince bu notaları başka kelimelerle özdeşleştirebilir. fakat "böyle de anlamlı oluyor" yerine "buradan geliyor" demek sıkıntı yaratıyor, benzerini iskender pala bol keseden mimar sinan güzellemesi yaparken de uygulardı. (bkz: anjelika akbar) kim bilmiyorum ama onu kınıyorum ve ona laflar hazırladım.

    ek: bu ilahi aynı zamanda çok sağlam bir çeviri örneğinin de konusudur.

    do let our voices
    resonate most purely,
    miracles telling,
    far greater than many;
    so let our tongues be
    lavish in your praises,
    saint john the baptist

    ingilizce'ye çevrilirken anlamın yanında ilk hecelerin yine nota isimlerine tekabül etmesi sağlanmış. wikipedia'ya göre bu çevirinin sahibi cecile gertken imiş, saygıyla yad edelim kendisini.

    ilahiyi dinlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=sugts3tqsoo
  • -"devlet kurunca ben" dedirten. bavandid hanedanlığı.

    bavandidler, 651 yılında hazar denizi'nin güney kıyısıyla elburz dağları arasında kalan şu daracık yere adeta "durun az sıkışayım" dercesine yerleşmiş ve 1349'a kadar, yani 700 yıl hüküm sürmüşler (fikir vermesi açısından osmanlı imparatorluğu'nun ömrü 600 yıldır).

    peki bu 700 yıl içinde bölgede neler olmuş?

    sasani imparatorluğu yıkılmış.
    müslüman araplar iran'ı ele geçirmiş.
    emeviler afganistan'a kadar yayılmış.
    abbasiler emevilerin yerini almış.
    karahanlı devleti kurulmuş ve yıkılmış.
    gazneliler kurulmuş ve yıkılmış.
    buyid hanedanı hüküm sürmüş.
    büyük selçuk imparatorluğu kurulmuş ve de yıkılmış.
    harzemşahlar bölgeye hakim olmuş.
    anadolu selçuklu devleti harzemşahları yıkmış.
    cengiz han batıya büyük akınlar düzenlemiş.
    altın orda devleti kurulmuş.
    ilhanlı devletikurulmuş.
    osmanlılar söğüt'ten şöyle bir başını çıkarıp etrafa bakınmış.

    bu süreç içinde bavandidler ne yapmış?

    hanedanlıkları boyunca ne hemen güneylerindeki dağların ötesine veya hazar denizi üzerinden başka kıyılara gidip fetihler yapma gibi bir ihtiyaç duymuşlar ne de etraflarındaki sayısız güçlü devlet "dur şunları bir ezeyim" demiş. kısaca kendi hallerinde yaşayıp gitmişler.

    günümüzde bavandidlerden kalan tek eser iran'ın sari şehrindeki resket kulesi, yani 18 metre uzunluğundaki, tipi alaçatı'nın yel değirmenlerini andıran şu kule.

    insan düşünmeden edemiyor. bizans'ı, sasani'si, abbasi'si, selçuklu'su orayı fethedeceğim, buradaki toprakları elimde tutacağım diye bütün ömrünü savaş içinde geçirmek yerine acaba bu arkadaşlar gibi rahat takılsalar daha mutlu olurlar mıydı?
  • (bkz: 72 kuralı)

    bankaların verdiği bileşik fazilerde anapara ne zaman iki katına çıkar sorusunun cevabını logaritma ile hesaplamaya gerek kalmadan yaklaşık olarak tahmin etmenin kısa bir yolun olduğunu ve bu tahminin gerçek zamana çok yakın olması.

    şimdi örneğin ; 100 tl paranız var ve bileşik faiz oranı %10. anapara ne zaman iki katına çıkar sorusu için yapılması gerken şey logaritma kullanılarak bulunur. şöyle ki anapara.(( yüzdelik fazi oranı +% 100)*x zaman )= anapara + faiz geliri. paramız ne zaman iki katına çıkar sorusuna geri dönersek bu işlem şöyle olacak, bizim 100 tlmiz vardı ve faiz oranı %10 du, 100.(1.1)*x zaman = 200 ve burda (1.1)*x zaman = 2. her iki tarafında logaritmasını alrısak x'i yaklaşık 7.3 olarak buluruz.

    ancak logaritmik hesaplamanın zor olması örneğin log7 nin değerini bilmediğimizden dolayı bu işlemi yapmak çoğu zaman hesapmakinesi olmadan nerdeyse imkansızdır.

    bu hesaplamaları yapmadan kısa yoldan, yaklaşık olarak anaparanın ne zaman iki katı olacağını bulmanın yolu ise şu şekilde oluyor; 72 sayısını faiz oranın bölüyoruz. bu kadar * . yani yıllık %10 faizle bir miktar para , 72/10 dan 7.2 yıl sonra iki katına çıkar. bu sorunun gerçek cevabı ise 7.3 yıldır.

    yıllık % 12 faizle anapara kaç yıl sonra iki katına çıkar?
    logaritma ile yapılan işlemlerden sonra çıkan gerçek sonuç = 6.12 yıl.
    72 kuralı na göre kısa yoldan yapılan tahmin ise 72/12=6 yıl.

    edit: düzeltme
  • hayatındaki sorunların kendinden kaynaklandığını anlamak ve kabul etmek, akabinde davranışlarına çeki düzen vermek.

    ufku iki katına çıkarmakla kalmaz bireysel ilerleme yolunda büyük bir aydınlanma yaşatır.
  • elektronun cekirdegin etrafinda donme bicimiyle, dunyanin ayin etrafinda donme biciminin ayni olmasi. eliptik duzlem ve hizlanip yavaslayarak. yani hep denildigi gibi maddeyi buyuturseniz kainat, kainati kuculturseniz maddeyi inceleyebilirsiniz. piri reis'in ilk haritasini yaparken bu yoldan faydalandigi one surulur.
  • aramaya inandım lakin bulamadım. soğanı doğrarken sakız çiğnerseniz gözünüz yaşarmazı okudukça 'aman bir de sakız mı arayayım' deyip çekeceğime razı oluyordum. sonra buzlukta bir süre dondurup doğrayınca göz yakmadığını öğrendim. onu da bir süre denedim ama pek işlevsel değil, vakit kaybı.

    şu ana kadar keşfettiğim en güzel yöntem soğanı aspiratörün altında doğramak. sakızla, suyla, ekmekle uğraşmıyorsunuz. soğanı aspiratörün altında doğramak göz yakmıyor.
hesabın var mı? giriş yap