• filmlerde gördüğümüz mayına basınca ayağı çektiğin zaman mayının patlaması olayının da mayına bastıktan 3 saniye sonra patlamasının da yalandan ibaret olması.

    mayına bastığınız anda ölürsünüz. muhtemelen öldüğünüzü bile anlayamazsınız. bouncing mine (yerden 70 cm civarına sıçrayarak patlayan tipteki mayın) ise son duyacağınız şey mayının harekete geçip yerden sıçrama sesidir.
  • 23 nisan hangi güne denk gelirse 29 ekimin'de o güne denk geldiği gerçeği
  • #75285851 işbu entry'de bahsedildiğinin aksine zıvanadan çıkmak deyiminin polis ile ilgisi yoktur. hatta polislerin girdiği o şeye zıvana dediklerine dair bir bilgi de yoktur. internette polis ve zıvana kelimelerini aratırsanız sadece bir tane resim vardır o da ilgili entry'de referans verilendir.

    zıvana kelimesi
    1-sigaralara takılan ağızlık;
    2-değirmen taşlarını bir arada tutan merkezdeki mil;
    3-ahşap işçiliğinde, 90 derece çerçeve köşelerinde bir parçayı diğerine birleştirmek için kullanılan birleştirme türü anlamlarına gelir. #75294253 entry'de bahsedilen şey de doğru bir kullanımdır ama yöreseldir. doğrusu o kanalın adı kiniştir.

    sevan nişanyan, ahmed vefik paşa'nın, lehce-i osmani, (1876) adlı eserinde değirmen ve tütünle ilgili kullanımların verildiğinden bahsetmiştir. hatta ilgili maddenin altına şöyle bir not düşmüştür;

    "zıvanadan çıkmak deyimi “değirmen taşının milinden çıkması” veya "tütün çubuğu ağızlığının yerinden çıkması" anlamına gelebilir."

    bkz: [http://www.nisanyansozluk.com/?k=zivana&lnk=1 http://www.nisanyansozluk.com/?k=zivana&lnk=1]

    ha, şimdi aklınız bir soru var: oğlum sen manyak mısın? işin mi yok da bunlarla uğraşıyorsun? evet, yok! insanların bu kadar meraksız olması beni öldürüyor. bu kadar mesnetsiz bilgiyi bu kadar rahat nasıl verebiliyorsunuz? azıcık bir araştırsanız, yanlış olduğunu görürsünüz.

    bir başkası gelmiş helin avşar, hülya avşar'ın kızıdır demiş. internet çöplüğünde bir boş ve doğruluğu hakkında ispat bulunmayan bilgi daha.

    he bu arada eğer facebook'ta herhangi bir post'a yorum olarak bff yazınca rengi yeşil oluyorsa şifrenizi değiştirmeniz gerekiyor demiş mark zuckenberg. yoksa hesap şifreniz başkalarının eline geçebilirmiş.
  • matematikte havuz ve dengi soruları çözebilmek. öğrenmeye başlayınca isveçli bilim adamları odanıza giriyor ve size ödülünüzü takdim ediyorlar.
  • 1815 viyana kongresi ile tarihe ismini yazdıran metternich'in o sırada aşk acısı çekiyor olması.
  • osmanlıda dirhem, okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3,148 gramlık eski bir ağırlık ölçüsü.o zamanlar istanbul için bir dirhem 3, 207 gram olarak tespit edilmiş. çekirdek ise, kuyumculukta kullanılan ve beş santigrama eşit olan ağırlık ölçüsüymüş. bir altın sikke ise, iki dirhem bir çekirdek ağırlığında gelmekteymiş. yani, bir altın lira, iki dirhem bir çekirdek olarak basılıyormuş. güzel giyinmiş kişilere de beğeni olarak denilmeye başlanmış. çok şık giyinmiş kişilere karşı o yüzden -iki dirhem bir çekirdek olmuşsun- deniliyor imiş.
  • kulaklığınız takılı müzik dinliyorsunuz.. ve gelen bir arama.. açtınız konuşmaya başlayacaksınız

    1-) kulaklığı ağzınıza sokmaya gerek yok
    2-) bağırmanıza hiç gerek yok

    lütfen...
  • tavukların nasıl çiftleştiğini ilk öğrendiğimde aydınlanmış hissetmiştim onu da bugün öğrendi
  • "oralet"in orange (portakal) ile bir alakası olması; dolayısıyla oralet denildiğinde anlaşılması gereken şeyin portakallı içecek tozu olduğu.
    kivili/karadutlu/muzlu/limonlu vs türevlerinin "oralet" olmadığı.
  • "sen" yerine kullandığımız "siz" sözcüğüne dair ufak bir karalama.

    biz, bizi biz eden fenotip, genotip ve zihinsel yapılarımızda önceki nesillerimize ait izler taşırız. yersiz korkularımız, nedensiz kabuslarımız, anlam veremediğimiz alışkanlıklarımız, yürüyüş biçimimiz, konuşma tarzımız, garip heyecanlarımız, düşlerimiz, düşüncelerimiz, nesneleri tutuş şeklimiz, onlara davranışımız, gülüşümüz, öpüşümüz, kısacası sahibi olduğumuz karakteristik özelliklerin çoğu, aslında tamamen bize ait sayılmaz. çünkü biz, geçmiş nesillerimiz ile biz oluruz.

    -eee?
    +e'si şu;

    yeni tanıştığımız birisiyle yaşadığımız yabancılık, bizi o insana karşı ihtiyatlı davranmaya zorlarken ona karşı “sen” demekten imtina ettirip “siz” sözcüğünü kullanmaya iter ve biz “siz” sözcüğünü o kişiyle samimiyet kurmanın henüz erken olduğu durumlarda arz-ı hürmet adına kullanırız fakat “siz” zamiri aslında o kişinin kendisine duyulan saygıdan ziyade, onun geçmiş nesillerine atıfta bulunmak üzere kullanılır. yani büyük büyük büyük anne ve babalarımızdan emanet aldığımız özellikler bir kenara, sadece kendimize ait olanlar başka bir kenaradır; her şeyden önce "ben"in içinde "biz", "sen"in içinde "siz" vardır.

    bu sebeple her tekil şahıs, -iyice tanınıp öğrenilene kadar yahut o onay verene kadar- bir çoğul şahıs demektir. ona gösterilen saygıyı, en az onun kadar, ona sebep olan; genlerinde taşımakta olduğu geçmiş nesilleri de hak eder.

    bir insana siz diyorsak
    o insanın özüne,
    geçmişinden taşıyıp yaşattığı varlıklara sesleniriz aslında.
    çünkü
    onlar hala bizimle birliktedir.
    onları bizden kimse alamaz.
    bu yüzden kimse asla yalnız değildir,
    yalnız kalamaz.

    edit:imla.
hesabın var mı? giriş yap