• (bkz: avrupa'nın en obez ülkesi olmamız)

    son açıklanan verilere göre avrupa'da obezite oranı en yüksek olan ülke olmamız durumudur.

    verilere göre türkiye'de yetişkin halkın %32'si obezmiş. ikinci sırada dört puan gerimizden %28 ile ingiltere geliyor. onun altında da %26 ile macaristan var. avrupa'daki diğer akdeniz ülkelerine baktığımızda yunanistan'ın obezite oranı %23, italya'nın %20 ve ispanya'nın oranı %23. haritaya aşağıdaki linkten bakılabilir.

    http://assets3.bigthink.com/…_europe.jpg?1520525491

    işin ilginç tarafı abd'ye eyalet eyalet baktığımızda abd'nin bir çok eyaletini obezite konusunda geride bıraktığımızı görüyoruz. obezite deyince dünyada akla ilk gelen ülke olan abd'deki 50 eyaletin sadece 25 tanesinde obezite oranı %30'un üzerinde. eğer türkiye abd'de bir eyalet olsaydı en obez 13. eyalet olacaktı. bu durumda obezite oranlarında sadece avrupadaki tüm ülkeleri değil aynı zamanda abd'deki eyaletlerin dörtte üçünü de geride bırakmış oluyoruz. halbuki daha doksanlı yıllarda "amerikalılar obez" diye dalga geçiyorduk ama birkaç sene içinde onları bile geçmiş olacağız. şu anda bildiğin obez amerikalıların en obez eyaletlerinden biri olan teksas'la aynı seviyedeyiz.

    http://assets4.bigthink.com/…untries.png?1520525149

    obeziteyle beraber görülen şeker hastalığı, kalp hastalıkları, damar hastalıkları gibi konularda da avrupa'nın epeyce ilerisindeyiz ve amerika'nın en sağlıksız eyaletleriyle yarışıyoruz. örneğin yetişkin nüfusumuzun %12'si şeker hastalığına sahıpken abd'nin %11'i, avrupa'da bizden sonra gelen ikinci ülke olan bosna'nın da %10'lük şeker hastalığı oranı göze çarpıyor. batı avrupa ülkelerinde şeker hastalıkları oranı %7-8 civarında dolaşıyor.

    https://www.indexmundi.com/…sh.sta.diab.zs/rankings

    bizim ülkemizde et pahalı olduğu için onu fazla tüketmiyoruz. bunlar hep fazla karbonhidrat tüketmekten ve son yıllarca iyice artan tembellikten geliyor. artık herkesin altında araba var ve kimse hiçbir yere yürümüyor. bir de son yıllarda giderek artan fast food, pizza türü katkı maddesi bol olan yağlı yiyeceklerin tüketimi giderek arttti. yıllar önce "küçük amerika" diyorduk ve en azından tembellik ve obezite konusunda gerçekten de küçük amerika olduk.
  • samsung telefon kullananlar için, kullandığınız ya da alacağınız telefonun tam olarak özelliklerini test etmeniz için *#0*# yapmanız yeterli. çıkan menüden telefonun dokunmatiğini, renk katmanlarından ekranda çatlak kırık var mı, ses netliğini, titreşimini,kamerasını test edebilirsiniz.
    edit: yazan bir arkadaş daha varmış, burada kalsın ileride güncelleyelim madem.
  • amerika'da bir huzurevinde yaşayan oscar adında bir kedi kimin öleceğini önceden tahmin edebiliyormuş. oscar ne zaman huzurevinde yaşlının birinin yanına gelip yatıyorsa birkaç saat veya en geç bir gün içinde o kişi ölüyormuş. oscar'ın ölmek üzere olanların öleceğini hissedip yanlarına giderek duygusal destek verdiği düşünülüyor ama ölecek kişileri önceden nasıl hissettiğinin sırrı hala çözülemedi.

    toplam 25 farklı vakada bu gözlemlendikten sonra artık ne zaman kedi huzurevinin misafirlerinin birinin yanında bitse hemşireler ve doktorlar hazırlanmaya başlıyormuş ve misafirin yakınları aranıp her şeye hazırlıklı olmaları haber veriliyormuş. ölmek üzere olan kişinin son dini vazifesini yerine getirmek için de hemen bir papaz çağırılıyormuş.

    bugüne kadar kedinin kimin öleceğini tahmin etme konusunda yanıldığı görülmemiş. kedinin birinin kucağına atlamasıyla o kişinin ölmesi arasında geçen maksimum süre 24 saatmış yani kedinin yanına yattığı hastalardan 24 saatten fazla yaşayabilen olmamış. bilim dünyası bu kedinin sırrını yıllardır merak ediyor.

    bu olay en başta sokak efsanesi veya kolpa gibi geldi ama internette huzurevindeki doktorlarla ve hemşirelerle yapılmış röportajlar filan var. bence kedi katil.

    https://www.youtube.com/watch?v=9pxi3efvvei

    https://www.youtube.com/watch?v=9cqiylglavg

    https://www.youtube.com/watch?v=41yanepsunm

    edit: olası bir açıklama geldi: "house m.d dizisinde bu kedinin işlendiği bir bölüm var. ölüme yaklaşan kişiler üşüdüğü için odaların ısıtmasını açıyorlar. kedi de ısınmak için onların odalarına gidiyor." @zafersproblemset

    ek bilgi ve referanslar:

    https://www.telegraph.co.uk/…n-ri-nursing-home.html

    http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/nejmp078108

    https://www.cbsnews.com/…th-sense-predicting-death/

    https://www.theregister.co.uk/…26/nursing_home_cat/
  • ekşi sözlük’te bir yazarın “favori yazarları kısmı” nda son favorilediği yazarlar sıralanmaktadır. yani aslında favori yazarımız da olmuyolar aslında, yani bence.
  • jimi hendrix 12 string blues

    jimi hendrix 1968’de 12 telli akustik gitarda delta blues çalıyor ve blues idolleri buddy guy ve b.b king ile sahneye çıkıyor.
    "gitar çalmaya 6 ya da 7, belki 8 yıl öne başladım. o zamanlar her şeyden aynı anda etkilendim, bu yüzden de şimdi bunların hiçbirini bir araya getiremiyorum."

    jimi hendrix’i dinlediğinizde, düşündüğünüz en son şeylerden biri, bir gitarist olarak bir şeyleri “bir araya getiremeyeceğidir”. hendrix, bu mütevazı açıklamayı 1968 yılında, rolling stone’un jann wenner ve baron wolman’ıyla müziğe olan etkileriyle ilgili konuştukları özgür bir tartışmada yaptı. “buddy holly’i severdim,” dedi “ve eddie cochran ve muddy waters ve elvin james… bb king ve daha fazlası.” ama hendrix’in en büyük aşkı “tamamen ve sadece tek bir türde çalan, sadece funk blues çalan” albert king idi.

    buddy guy & jimi hendrix - jam session

    hendrix’in ölümünden ve psikedelik* rock gitarın tartışmasız ustası olarak pop kültürde kutsallaştırılmasından beri, bir dizi ölüm sonrası şarkı yayınları, onu sadece hippi sahnesine değil, daha çok hayran olduğu blues geleneğinin de sahnesine koyan bir revizyon gerçekleştirdi ve bir anlamda hendrix, 60’ların başında bir sürü blues ve r & b sanatçısı için gitarist olarak çaldığı sırada müzik anlamında reşitliğe ulaştı.

    1994’te, allmusic’ten richie unterberger’e göre “hendrix’in kayıtlarının üçte birinden fazlasının blues odaklı olduğu” gerçeğini kutlayan bir derleme albümü olan “blues” yayınlandı. içerisinde “red house” ve “hear my train” gibi orijinallerin yanı sıra hendrix’in kahramanları olan albert king ve muddy waters’ın şarkılarının coverları da yer alıyordu. martin scorsese, belgesel dizisi the blues’da hendrix’e bir bölüm ayırdı. 2003’te yayınlanan bir albüm daha hendrix’in blues orijinallerini bulunduruyordu (blues plaklarını toplama alışkanlıkları hakkında “oldukça havalı” notlar ile). üretken yönetmen alex gibney de blues ve hendrix hakkında bir belgesel yapmaktadır.

    hendrix’in blues mirasının güvenli ellerde olduğunu söylemek doğrudur ve onun blues veya klasik müzik ile anılmayı psikedelik müzik ile anılmaya tercih edeceğini söyleyebiliriz. hendrix’in “sıfırdan başlamak” adlı otobiyografisinin guardian incelemesinden alıntı yapacak olursak, hendrix “kimsenin boynuma psikedelik etiketini yapıştırmasını istemiyorum. bach veya beethoven olmasını tercih ederim.” demiştir. hayran olduğu albert king, buddy guy ve b.b. king gibi blues efsanelerinin etiketlerini de tercih edeceğini hayal ediyorum.

    yazının başında, hendrix’in 12 telli akustik gitarda delta blues kaslarını esnetmesini görebilirsiniz. hemen aşağısındaki videoda ise 1968’de hendrix’ın, budd guy’ın seyircileri büyülediğine şahit olduktan sonra onla birlikte çalma şansını yakaladığı anı izleyebilirsiniz. (hendrix, sahneye 6: 24’te katılır.) altta ise, buddy guy ve b. b. king’in birkaç yıl önce hendrix’le birlikte çaldıkları günleri anmalarını görebilirsiniz.

    b.b. king and buddy guy on meeting jimi hendrix

    konuşmaları sırasında, hendrix’in sahne hareketlerinden biri olan gitarı başının arkasında tutarak çalmayı nereden bildiğini öğrenecek ve guy’ın rock yıldızı hendrix hakkında ne kadar az şey bildiğini çünkü onu harika bir blues gitaristi olarak tanıdığını göreceksiniz.
  • spor kulüplerinin adlarında sık rastlanan kalıplar ve öyküleri

    adını bir kentten alan barcelona ya da liverpool, bir kentteki belli bir semtten alan fenerbahçe ya da everton, doğrudan bir anlamı olan panathinaikos (tümden atinalılar) ve aris (savaş tanrısı) gibi kulüpler bir yana dursun, bazı ülkelerde belli kulüplerin adlarında bazı sözcüklere ve kısaltmalara rastlarız. hatta bazen bu kalıplar birden fazla ülkenin takımında görülebilir. peki nedir bunların hikâyeleri?

    esas konuya girmeden çok yakınımızdan benzer bir konudan başlayalım. yunan takımları paok ve aek'nin açılımları sırasıyla panthessaloníkios athlitikós ómilos konstantinoupolitón (tümden selânikli konstantinopollular atletik kulübü - evet biraz tezat var) ve athlitikí énosis konstantinoupoleos (konstantinopol atletik birliği). paok istanbul rumlarının selânik'te kurduğu bir kulüp. aek ise istanbul'da kurulup atina'ya taşınmış. ki aslında paok'un kökleri de 1877'de beyoğlu'nda yani o zamanki adıyla pera'da faaliyete başlayan hermes kulübü'ne dayanıyor. aek'nin renginin sarı-siyah olmasıysa rastlantı değil. istanbul lisesi ve istanbulspor'un sarı siyah geleneğiyle aynı kökten geliyor. bu arada bir de izmir'den giden rumların kurduğu panionios (tümden iyonlar) var. zaten merkez üsleri de atina'nın nea smyrni (yeni izmir) semti ve kulübün tam adı panionios gymnastikos syllogos smyrnis yani izmir tümden iyon jimnastik kulübü.

    girişi kısaltmalardan yaptığımıza göre bir başka kısaltmadan devam edelim. cska moskova, cska sofya... tse-es-ka diye okunan bu kısaltmanın açılımı da sentralniy sportivniy klub armii, yani "merkezi ordu spor kulübü". adında böyle bir kısaltma geçmemesine karşın ordunun spor kulübü olarak doğan bir başka ünlü kulüp de romanya'dan steaua bükreş, yani "bükreş yıldızı".

    doğu bloku ülkelerinde sık görülen lokomotiv ön eki de kulübü demir yolu işçilerinin kurduğu anlamına geliyor. o ne biçim şey diye tepki veresiniz geldiyse hemen aklınıza adana demirspor gelsin.

    yine doğu bloku ülkelerindeyiz, dynamo ön adlı kulüp çok var. buradaki dynamo bildiğimiz yunanca hareketli güç anlamına gelen dinamo sözcüğü. sovyetler birliği'nde bu adda beden eğitimi akademileri kuruluyor ve doğu bloku topraklarında moskova'dan bükreş'e, kiev'den dresden'e birçok kulübe adını veriyor.

    spartak ön ekiyse moskova'daki bir işçi sendikasının spor kulübü olarak ortaya çıkan spartak moskova'dan yayılıyor. kulübünün adının spartak konmasındaki esin kaynağıysa romalı köle spartaküs.

    aynı bölgeden devam ediyoruz, şahtar donetsk. şahtar madenci demek, zaten kulübün armasına bakarsanız kulübü madencilerin kurduğunu tahmin etmek çok güç değil.

    belli bir işte çalışan işçilerin kurduğu başka önemli kulüpler de var. seksenli yıllarda tozu dumana katan psv eindhoven kulübünün açılımı philips sport vereniging, "yani philips spor birliği". philips fabrikasında çalışan işçiler kurmuş psv'yi. dingiliz kulübü arsenal da silah ve askeri teçhizat üreten ve depolayan dingiliz kraliyet cephaneliğinin işçilerince kurulmuş. adı da bu yüzden cephanelik anlamına gelen arsenal.

    ruslardan çok söz ettik. onlar sıcak denizlere inemedi ama biz inelim. israil'deyiz. israil kulübü diyince aklınıza gelen kulüp büyük olasılıkla maccabi tel-aviv olacaktır. biraz hafızanızı zorlarsanız göreceksiniz ki israil'de maccabi adında çok kulüp var. bunların adının arkasında yahudi oldukları için hiçbir spor kulübüne kabul edilmeyen gençlerin kurduğu makkabi organizasyonu ve bu organizasyona da adını veren makkabi savaşçıları var. yani seleukos imparatorluğu döneminde judea'nın kontrolünü ele geçiren isyancılar. israil takımlarında sık görülen bir diğer ön ek de hapoel. bu da 1926 yılında işçilerin kurduğu sol tandanslı bir spor derneği'nin adı. bu sosyalist derneğin takımlarından olan hapoel jerusalem'in en büyük rakibi de kudüslü siyonistlerin kurduğu beitar jerusalem. beitar da adını bir siyonist gençlik oluşumu olan betar'dan, o da romalılara karşı ayakta kalan son yahudi kalesi olan betar kalesi'nden alıyor.

    ispanyol takımlarında dikkat çeken ön ek de real. real madrid, real sociedad gibi takımlar var. real ön eki kraliyetten geliyor. (dingilizce'deki royal sözcüğünün karşılığı) yani adında real geçen kulüpler krala bağlılığı olan kulüpler diyebiliriz. kraliyete bağlı bir başka takım da belçika'nın anderlecht takımı. tam adı yazılırken dikkat ederseniz rsc anderlecht diye geçer. bunun açılımı "royal sporting club".

    basketbol sevenler bilirler, basketbolla yatıp kalkan kaunas kentinin takımı zalgiris (jalgiris diye okunuyor) kaunas var. litvanya'da zalgiris ön eki kulüp adlarında sık görülüyor. örneğin zalgiris vilnius da var. zalgiris adıysa tam olarak yeşil orman demek (zalias + giria = zalgiris). polonya'ya bağlı oldukları dönemdeki zaferleri kendilerine mal eden litvanyalılar, polonya'nın kazandığı grunwald savaşı'ndan esinlenerek bir kahramanlık duygusuyla kulüplerine koymuşlar bu adı. grunwald almanca yeşil orman anlamına geliyor, bunun litvancasıysa zalgiris.

    en ilginciyle de bitiriyoruz. litvanya'dan da metallica'ya gidelim. yanlış okumadınız, metallica'ya. wherever i may roam şarkısında "rover, wanderer, nomad, vagabond" diye bir dize geçiyor. bu sözcüklerin hepsinin anlamı birbirine yakın, göçebe, serseri, evsiz gibi şeyler... dikkat ederseniz çok sayıda takımın adında rovers ve wanderers geçiyor. blackburn rovers, shamrock rovers, sliema wanderers, bolton wanderers... bu da rastlantı değil. bu kulüpler tam olarak da "evsiz" olarak başlamış yaşamlarına. ya belirli bir kente bağlı değillermiş, ya kendi stadları yokmuş, ya da binaları... bu yüzden de kulüplerine böyle adlar koymuşlar.
  • pastanelerde satılan keklerin yapımında yer alan klasik malzemelerin dışında, görüntüsü arap sabunundan farksız ve biraz daha şeffaf olan ovaleksadlı kimyasal bir katkı maddesinin kullanılıyor olması. ürkütücü.

    neden ürkütücü? içindekilerden dolayı:

    polisorbat (bazı ülkelerde kullanımı yasaktır) kimyasal gübre ve arap sabunu yapımında kullanılır. sentetiktir.

    polipilen glikol: uluslararası kanser araştırma ajansı bu maddeyi kansorejen sınıfında değerlendirmektedir. sentetiktir.

    poligliserol: en ucuz şekilde hayvan artıklarından elde edilir. sentetiktir.

    sorbitol: alerjik reaksiyonlara, bağırsak hastalıklarına neden olur. sentetiktir.

    ovalex'i pastaneler kilolarla alıyorlar, ucuz bir madde, fiyatı da arap sabununa endeksli çünkü ovaleks, arap sabunu ve kimyasal gübre yapımında kullanılıyor! çürük yumurtayla yapılsa bile kötü tadı bastıran; pastanın, kekin tüm hatalarını gizleyen bir madde. çin tuzu gibi! üstelik ovalex satan firmalar bile tanıtımlarında açıkça yazıyorlar. “yumurta miktarını yüzde elli azaltır, ucuz pasta yapımında kullanılır” diye*.
  • kesinlikle (bkz: boolean algebra) ogrendikten sonra hayata bakis acim degisti.
    (bkz: everything is knowledge)
    (bkz: universe is a computer)
    (bkz: nasıl delirdim)
  • kuran'nın değiştirildiği ve tahrif edilip kendi siyasi fikirlerine göre kelime eklenip, ve eğilip büküldüğü.

    bunun hesabını nasıl vereceksiniz...
  • hiçbiri bir sikim ufuk açmayan bilgiler.
    ufkunuz açılmasını istiyorsanız iyi kitaplar okuyup iyi filmler izlersiniz felsefe öğrenirsiniz
    kısaca dünyaya başkalarının gözünden bakmaya çalışırsınız.
hesabın var mı? giriş yap