• inception filmini çoğumuz biliriz herhalde. hani şu leonardo di caprionun oynadığı, rüya içinde rüya görülen film.

    filmin soundtrackinde yer alan ve ana tema şarkısı olan hans zimmer- time adlı şarkı ile filmin ilişkisi şahsen ufkumu katladı.

    öyle bir müzik yapmış ki üstad, aynı filmin içinde olduğu gibi tek bir melodi ile başlıyor ve diğer melodileri iç içe geçirip dinleyiciye yediriyor. toplam 7 katmanlı melodiyi tek bir potada eritmiş. müziği bir de bu şekilde dinlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

    1. melodiyi 4 kere tekrar ediyor ardından 2. melodi, 4 tekrar, ardından 3. sü. böyle böyle 7. melodi de bütün hepsi üst üste biniyor.
    tam bir sanat eseri.
  • daha önce yazılmışı var mı diye baktım. detaylıca yazılmışı var ama ben kısaca söyleyip gidiciğim.
    bilinçaltının gerçekle hayali ayırt edememesi.
    hemen bi örnek.
    biriyle tartıştınız. kavga ettiniz. sakinleştiniz eve gittiniz. yattınız. mevzu hemen zihnizide belirdi. keşke bunu da deseydim, bak o öyle deyince ben de böyle deseydim ne biçim göt olurdu, bunu da söyleseydim, niye o an aklıma gelmedi hay kafama zıçayım dediniz. kendinize hayıflanarak ve kızarak uykuya daldınız. sabah da mal gibi uyandınız.
    işte konu burda devreye giriyo. mal gibi uyanmanıza gerek yoktu aslında.
    eve gittiniz, yatağa yattınız, mevzu aklınıza geldi. keşke bunu da söyleseydim demiyosunuz. o kişiyi zihnizde karşınıza alıyosunuz. kavga ettiğiniz ana gidiyosunuz ve o tartışma anında aklınıza gelmeyen ne varsa bir bir sıralıyorsunuz, küfürler, hazırcevaplı cümlelerden tut efendime söyleyeyim yumruk bile attınıız ona, kafasını duvardan duvara çarptınız allaaah ortam tarantino filmine döndü. kan, toz, duman, aşk, seks, uyuşturucu., kılıç, satır, silah...
    içinizde ne var ne yok sözle döktünüz, yetmedi bi de sille tokat dövdünüz. dayak kısmı şart değil ben biraz vahşiyim. o kısım sizin hayal gücünüze kalmış.
    :p
    rahatlayıp uyuyun.
    bilinçaltı bunu gerçekten yaptınığınza inandı. ertesi gün o kişiye karşı içinizde dirhem kadar öfke olmadan uyanmanız olası. beyni bi bilgisayar gibi ele alırsak, o kişiyle ilgili kayıtlı olan negatif içerikli anının çıktısını alıp, dosyayı silmiş oluyorsunuz.
    bu spesifik bi örnekti ve basit.
    bilinçaltına, hayal gücününün kuvveti dahilinde hükmetmeyi öğrenebilirsek, daha dengeli bi ruh haline sahip olabilmek mümkün.
    bugünkü sıkkınlıklarımız, hayatımızdaki insanlar, onlara olan davranışlarımız, olaylara verdiğimiz tepkiler, gördüğümüz rüyalar...vs. bilinçaltımızın yansımaları.
    çocukken şahit olduğumuz bi mevzu, bugünkü davranışlarımızı etkiliyor çünkü bilinçaltı unutmuyor. muazzam bi data.
    belki bi gün daha detaylı yazarım ama şimdi o muazzam datanın içinde kaybolucam. gitmem gereken bi kumsal, gömmem gereken bi kaç ceset ve affetmem gereken bi kaç tane ben var.
  • gelevera deresi iki dağın arasında yer almaktadır.
  • çoğu canlılarda
    -kulağın dış yapısı kafanın dışındaysa;yavrular.(örn;insan,aslan,zürafa)
    -kulağın dış yapısı kafanın içindeyse;yumurtlar. (örn;yılan,tavuk,kaplumbağa)
    düşünmeye devam...
  • dünyanın en derin çukuru olan marianna okyanustaymış.
  • daha önce bilgisi veya linki verildi mi bilemiyorum ancak bbc news türkçe youtube kanalında, ''1980'lerde türk ekonomisi belgeseli'' 2 bölüm halinde yayınlanmış vaziyette. dönemin şartlarını izlediğimde yalnızca '' şeherleşmiş '' olduğumuzu zannediyorum.

    1. bölüm : (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=nfg1g_9qkls)

    2. bölüm : (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=c89tm63jsqs)

    şimdi bizim medyacılar yeni bir belgesel yapsalar ve ne kadar ilerleme kaydedilmiş analiz edilse güzel olur. örneğin;

    ülkenin yeni politikacıları ak partili lider kadrosu, müthiş ingilizceleriyle ülkenin gidişatını objektif bir biçimde anlatacaklardır. ekonomi çok iyi…
    yeni büyük iş adamlarımızla röportaj yapılacaktır, ali ağaoğlu inşaat sektöründen yaptığı kazanımların ülkemize olan katkılarından bir bir bahsedecektir. bindiği arabalar, lüks yaşamının bir göstergesi ve halkın refah seviyesinin adeta yansımasıdır ne de olsa…
    tarım ve hayvancılık ? 1990’larda kalmış gereksiz uğraşılar, enayi mi koskoca millet ? daha ucuza nasılsa ithal ediyor memleket. dünyanın kendi kendine yetebilen o fakir ülkelerinden değil artık türkiye, çok büyüdü çok.
    büyüdü derken, nüfus büyüdü ve bbc’nin tahminine yaklaştı.. 2018 yılı itibariyle nüfus 80 milyonu geçti. suriye vatandaşlarının da hızlı ( ! ) katılımı sayesinde ekonomimiz daha da büyüdü. yanlış anlaşılmasın, yabancı büyük şirketler gelip yatırım yapmadılar veya suriyeliler fabrikalar açmadılar ama olsun. yemek içmek ve barınmak gibi temel ihtiyaçlarını gidermek amacıyla ekonomik bir takım hamlelerde bulunmak durumunda kaldılar. zaten devletimiz gerekli maddi desteği kendi milletine yapmadığı kadar suriyeli mültecilere yaparak ne kadar misafirperver olduğumuzu gösterdi. misafirperverliği de vatandaşlık vererek pekiştirdi.
    eğitimdeki en büyük atılım, öss oys lgs hgs ogs sbs kpss gibi değişik kısaltma isimli sınavlarla genç beyinlerin zihnini iyice açmak ve analitik düşünme yetilerini tamamen ortadan kaldırmak oldu denebilir. cemaatçi askerlerin yetiştirildiği dershanelerin kaldırılmasının neticesi olarak boşalan binaların üzerlerine üniversite tabelaları yerleştirildi ve 22 yaşını dolduran çoğu gence kurdeleli diplomalar takdim edildi. gençler işsiz ama üniversiteli.
    yeni neslin en iyi üretim alanı, dini tesisler oldu. bol bol camiler, ibadethaneler yapılarak ekonomiye ciddi katkı sağlandı. ibadethanelerin inşaatından elde edilen gelirler, hayırsever işadamlarına aktarıldı. o ibadethanelerin her birine atanmak üzere bilim yuvalarında yetiştirilmiş diyanet tarafından görevlendirilen yüzbinlerce imam, ülke ekonomisini adeta dualarla ayakta tutuyorlar.
    99 depreminin üzerinden geçen yaklaşık 20 yılda gecekonduların yerini daha modern mahalle arası lüks binalar aldı. özellikle istanbul’da gecekondular yerine aralıksız rezidanslar yapıldı. her an değiştirilebilen imar ve şehircilik planlamaları sayesinde şehrin silüeti betondan ibaret oldu. rant elde edebilmek için kaynaklar teknolojiye değil betona harcandı, 3. havalimanı ve 3. köprü projeleri hayata geçirilerek istanbul’un kuzey bölümü de paylaşım ve kolonileşmeye açılmış oldu.
    hapishaneler hırsızlık, gasp, dolandırıcılık çeteleri, tecavüzcüler, katillerle dolup taştı. bu yetmezmiş gibi, ülkenin büyük kısmı terörist ve vatan haini oluverdi. bu kadar suçlu yükünü üstlenemeyen devletin bazı suçluları salıvermesi yani af yasası çıkarması gündemde. affedilen suçlular, suçlarını halka karşı işlemiş ve cezalandırılmış olanlar, yani devlete karşı suç işlemiş veya düşünce suçundan mahkum olmuş olanlar affedilmiyor. daha önce de çıkartılan af yasasında olduğu gibi, birkaç yıl içinde bu yeni af yasasından faydalanan mahkum sayısı kadar suçlu cezaevlerini dolduracaktır.

    2019 yılına girilen dünyada türkiye, avrupa topluluğuna yakınlaşmak bir kenara dursun, ortadoğu bataklığından pay kapmaya çalışırken, ekonomik gücünü askeri yatırımlarla yıpratmak durumunda kalıyor. demokratik temellere dayalı bir sistemden otokratik ve tek başlı bir rejime geçilmiş vaziyette ve halkın büyük bir kısmı bu durumdan oldukça memnun.
  • arkadaşlar ufkunuzu iki katına çıkarır mı bilemiyorum ama bana garip gelen bir şey hakkında bilgilendirmek istiyorum.

    "apayrı'nın" bitişik yazılıp "yan yana" sözcüğünün ayrı yazılması.
  • az önce ekşi şeyler'de dolaşırken megalodon hakkında yazılanları okuma fırsatım oldu. bilgiler güzel ama eksik tamamlamaya geldim. öncelikle diğer arkadaşların yazdığı gibi megalodon gelmiş geçmiş en büyük köpekbalığı türü olabilir ama onunla aynı dönemlerde yaşamış ve megalodon avlayan hayvanlar mevcut. ya antik bi siktir git megalodon nasıl avlanacak dediğinizi duyar gibiyim anlatacağım az sakin olun. ayrıca günümüzde hala köpekbalıkları besin halkasında en tepede diye düşünülse bile gerçekte böyle değil. yani evet şu dönem bile köpekbalıkları başka hayvanların yemeği olabiliyor onları da anlatacağım. ama önceliğimiz megalodon denen arkadaşın dönemi.

    megalodon dönemin yaşamış pek kimsenin bilmediği aynı boyutlarda olan bir balina türü mevcuttu bu arkadaşın adı,

    livyatan melvillei

    bu arkadaşın megalodon ile ne alakası olduğu konusunda biraz bilgi vereyim. kendisinin büyüklüğü 20 metre uzunluğunda, yaklaşık 50 ton ağırlığındaydı. ağzındaki dişlerin boyutları farklılık gösterirdi ama en büyüğünün boyu 4 metre olabiliyordu. livyatan'ın avlanma yöntemi megalodon ile neredeyse aynıydı. bu arkadaşımız da derin sulara inebiliyor, avına aşağıdan yaklaşıp tam göbekten vurarak sersemletebiliyordu. megalodon ve livyatan aynı besinlerin peşinde koşmuşlardı ikisi de balen balinalarıyla beslenirlerdi. livyatan en uzun dişe megolodon ise en güçlü ısırığa sahip hayvanlardı. ikisinin de boyut ve ağırlıkları birbirine eşitti aynı şekilde beslenmek zorunda oldukları içinde sürekli kavga halinde olmaları çok normaldi. aynı dönemde yaşayıp aynı yemekleri yemek zorunda oldukları için megolodon ve livyatan birbirlerinin ömürlerini kısaltmış ve nesillerinin tükenmesine sebep olmuşlardır. iki türün günlük yemesi gereken miktar 1 ton civarıydı. beslenme rekabeti arttıkça av sayısı azaldı ve iki hayvanda birbirlerinin neslinin tükenmesine sebep oldu.

    megalodon ve livyatan karşılaşması şurada amatörce yapışmış izleyebilirsiniz. şurada yine yazılı bir versus bulunuyor. şurada ikisinin artıları eksileri yazılmış ve dövüştürülmüş.

    not: bu konu hakkında size türkçe içerikler sunmak isterdim ama yok. ülkemiz bilimle uğraşamayacak kadar yoğun olduğu için türkçe hiç bir içerik bulamıyorum. sonra bana kalkıp ne lan bunlar türkçesi yok mu artist diye mesaj atmayın olsa koyardım.

    yazının başında söylediğim köpekbalıklarının besin halkasında yemek olarak var cümlemi de özet olarak anlatayım. aslında bu konu başlı başına bir entry istiyor belki ileride daha geniş bir entry yazarım. özet geç piç diyenler için bir kaç görseli aşağıya bırakacağım.

    boğa köpekbalıklarını bilenler bilir. bu arkadaşlarımız asabi, sinirli hatta neredeyse en çok insan saldırısı raporlanan arkadaşlardır. boyları yaklaşık 4 metre olan bu kardeşlerimizin en büyük özelliği sinirli olmaları değil tatlı suda yaşayabilmeleri. yani okyanusa bağlanan göllerde ya da nehirlerde bu arkadaşlar yaşabilir avlanabilir. hatta özellikle bulanık nehirlere girip avlanmayı çok severler ama bazen av olurlar. aşağıda görselini vereceğim timsah kardeşimizin adı brütüs. kendisi yaklaşık 6 metre boyunda tuzlu su timsahı. yani evet bazı timsahlarda tuzlu suda yüzebilir. (bu da başka bir entry konusu) brütüs zamanında bir köpekbalığının saldırısına uğramış ve ön sağ kolunu kaybetmiş. sanırım o günden sonra kendisini köpekbalığı avlamaya adamış görselde bir boğa köpekbalığını yerken görebilirsiniz.

    1. foto

    2. foto

    3. foto

    he siz şimdi diyeceksiniz ki ulan koca timsah zaten her şeye saldırıyor 4 metrelik köpekbalığına neden saldırmasın. peki o zaman fotoğraflara devam edelim.

    peki ya köpekbalıklarının en sevdiği besin olan deniz aslanlarının köpekbalığı avlayıp yemesine ne diyeceksiniz ? bu arkadaşın da bir hikayesi var o gün 4 farklı köpekbalığı avlayıp yemiş. bir güzel de fotoğraflamışlar. hikayesini anlatmadan direk görsellere geçeceğim.

    1. foto

    2. foto

    3. foto

    balinalar hakkında söylenecek pek bir şey yok. katil balinalar deniz üzerinde takım halinde en iyi avlanan yaratıklar. bu arkadaşlar avlanırken birbirleriyle iletişim kuruyor ve strateji geliştiriyorlar. mesela aşağıda büyük beyaz köpekbalığını nasıl avladıklarını görebilirsiniz.

    foto

    günü bir ahtapota yem olan köpekbalığıyla bitirmeye ne dersiniz ?

    foto

    not: köpekbalıkları diğer köpekbalıklarını yiyebiliyor. yani yamyam olarak düşünebilirsiniz bu arkadaşları. gerçi deniz dünyasında herkes birbirini yiyor amına koim kimin eli kimin cebinde belli değil.

    not 2 görsellerdeki köpekbalıkları küçük gelebilir ama değiller mesela deniz aslanının yediği balık 2.5 metre, timsahın yediği balık 4 metre. ahtapotun yediği balığı bilmiyorum ama ahtapotun kendisi tam 6 metre. ulan entry içinde entry oldu idare edin.
  • amerika'nın philadelphia şehri adını, antik zamanda kurulan ve anlamı "kardeşlerini sevenlerin şehri" olarak kurulan alaşehir'den almıştır.

    alaşehir

    *düzeltme için bideutanmadan'a teşekkürler.
  • istanbulda toplamda 4 tane kadın taksici olması. bunlardan sadece biri gececiymiş, diğerleri gündüzcü.
    10 senedir istanbulda sürekli taksiye biniyorum ilk defa bu bilgiyi öğrenmiş oldum.

    kaynak: gececi olan ablanın aracındayım şu anda. *
hesabın var mı? giriş yap