• efsaneye dönüşen idam infaz hikayesi

    yazının gücüne kanıt olan, iskoçya edinburg'da yer alan grassmarket meydanı bu tarihi alanın en popüler hikayesi, margaret dickson’a ait olanıdır.

    eylül 1724 yılında edinburg iskoçyada yaşayan margaret dickson hayatını balıkçılık yaparak geçirmektedir. soğuk kış günlerinde bir başına yaşamak zor olduğundan zengin evlerden birinde bir hizmetçi olarak çalışmış ve o dönemde hamile kalmıştır.
    işini kaybetme korkusu ile kimseye bir şey söylemeden çocuğunu gizlice tek başına doğum yapmış ve bebek ölü doğmuştur.
    ölü doğan bebeğini nehir kıyısına atmış.
    küçük bebeğin cesedi aynı gün bulunur ve çok kısa sürede margaret gayrimeşru bebeğini doğurduktan sonra öldürdüğü gerekçesi ile yakalanır.

    margaret dickson sorgusunda olan biteni olduğu gibi anlatır ama kimseyi inandırmaz.
    iskoç polisi ve mahkeme heyetinin ellerinde kuvvetli deliller olmamasına rağmen suçlu bulunarak idam cezasına çarptırılarak ölüme mahkûm edilir.
    o dönemde büyük kalabalıklar önünde idam edilir.
    margaret dicksonın yasalar gereği, tarihi infaz alanında asılan dickson tam 30 dakika kalabalığın şahitliğinde idam sehpasında asılı kalır.

    margaret dickson defnedilmesi için memleketi musselburgh’ta götürülmek üzere tabut içinde arabaya konulur.
    yola çıktıktan bir süre sonra, dickson’un tahta tabutundan sesler gelir... tabutun kapağı aralandığında, dickson’un uyandığı görülür.
    bunun üzerine, yasa uygulayıcılar ne yapacaklarını bilemezler. zira yasaya uygun olarak asılma işlemi gerçekleşmiş, yani dickson cezasını çekmiştir.
    ölmemesi durumu ile ilgili olarak yasada herhangi bir ibare bulunmamaktadır.

    üstelik olay, “dirilme efsanesi”ne dönüşmüş, halk arasında bunun tanrısal bir işaret olduğu konuşulmaya başlanmıştır. bunun üzerine, margaret dickson’ın serbest bırakılmasına karar verilir.
    ancak yaşanan bu garip olay, yasaya yeni bir açıklama eklenmesine sebep olur.
    idam cezasının yeni tarifine, “ölene dek” ibaresi eklenerek, böylesi durumlarda ölümün kesin olarak gerçekleşmesi güvence altına alınır.
    hikayenin kahramanı margaret dickson tanrının mucizesinden sonra 25 yıl daha yaşayacaktır.
    bu olaydan sonra margaret “yarım asılan maggie” adı ile anılmaya başlanır ve şu anda şehir meydanında bu isimde bir birahane bulunmaktadır. aynı zamanda hayatı kitap haline getirilmiştir.
  • ekler tatlısının aslında fransızca (bkz: eclair) olması.
  • dünya tarihinde küçük bir birliğin, kendinden kat ve kat büyük orduları durdurabildiğine dair epik hikayeler vardır. 300 spartalı’nın hikayesi mesela bunlardan en bilindik örneklerinden biridir. lakin bilinen dünya tarihinde ilk ve büyük ihtimal de tek olan bir hikaye vardır ki o da; tek bir adamın 15.000 kişilik orduyu elinde sadece bir balta ile 2 saat boyunca durdurarak ağır kayıplar vermesine sebep olduğu epik destandır.

    1066 yılının yaz sonları. norveç kralı hardrada 300 gemi ile ingiltere’nin kuzey kıyılarına inerek büyük bir istila başlatmıştır. beraberinde yaklaşık 9.000 kişilik bir viking ordusunu da bu yağma için ingiltere topraklarına getirmişir. kuzey vilayetlerinde büyük bir zafer kazanmış ve gözünü ingiltere kralı harold’ın ikamet ettiği londra’ya dikmiştir. tabi ki her zafer kutlanmayı hak eder. norveç kralı hardrada londra’ya doğru yürümeden önce 4 gün sürecek kutlamaların başlaması için talimatı verir. bu süreçte de kral harold o döneme göre dahiyane bir plan yapar.

    kral harold vikingleri topraklarından şu anda atamazsa bir daha bu şansı yakalayamayacağını biliyordur. o yüzden ordusunu da alarak ani bir baskın yapmak üzere yola çıkar. sadece viking ordusu ile arasında 298 km’lik bir mesafe olması dışında planı kusursuzdur. ingiliz ordusu londra’da bulunurken, viking ordugahı york vilayetindedir. insan üstü bir çabayla ingiliz ordusu gece gündüz hiç dinlenmeden ilerleyerek sadece 4 günde vikinglerin bulunduğu york yakınlarına gelmeyi başarır. lakin ordu bitik haldedir. harold dinlenmeleri için sadece 1 gün izin verir ve yarın savaş için ordunun hazır olmasını ister.

    hardrada konum olarak çok stratejik bir yere ordugahını kurmuştur. herhangi bir kişinin kendilerine ulaşması için ya nehri ya da nehrin üzerine kurulu 2 kişinin yanyana zar zor yürüyeceği tahta bir köprüyü geçmesi gerekmektedir. buraya da küçük bir birlik yerleştirerek olası bir baskına karşı kendilerine 2-3 saatlik bir avantaj sağlayacak önlemi de almıştır.

    harold’ın ordusu ertesi sabah marşa geçer ama köprüye geldiklerinde bu küçük birlikle karşılaşırlar. o sırada köprüdeki viking habercisi çoktan yola çıkmıştır. bu küçük birlik uzun süre 15.000 kişilik ingiliz ordusunun geçmesine izin vermez ve sert çatışmalar yaşanır. lakin eninde sonunda köprüdeki birlik tamamen yok edilir. işte tam bu anda o isimsiz kahraman meydana çıkar. elinde 2 metrelik dev baltasıyla, o dönemin en seçkin viking savaşçılarından bir berserk köprünün başında ona doğru gelen 15.000 kişilik orduya gülerek baltasını savurmaktadır. normalde iskandinav kayıtlarında yazsa bir efsane olarak düşünebileceğimiz bu olayın anlatımı tam aksine ingiliz tarih kayıtları sayesinde günümüze kadar gelmiştir. o kayıtlarda yazana göre de bu berserk koca ingiliz ordusunu tam 2 saat boyunca köprüde tutmuş ve 40’tan fazla ingiliz’i o köprüde telef etmiştir. moralleri tamamen dağılan ingiliz ordusu yorgunluğun da verdiği etkiyle ne kadar saldırsa da bu savaşçıyı geçememiştir. kaç kişi gönderirse göndersinler bu savaşçı tek bir balta darbesiyle hepsini nehre savurmaktadır. en sonunda kralın emriyle bir asker boş bir tahta varile binerek nehri kullanarak köprünün altına doğru ilerlemiş ve tahta köprünün aralıklaklarından bir mızrakla yiğit berserk’i yaralamayı başarmıştır. tabi kaybedilen bu 2 saatin telafisi olmayacaktır. viking ordusu çoktan savaş pozisyonunu almıştır.

    stamford köprüsü savaşı* olarak anılan bu olay, ingilizler açısından bir okçunun kral hardrada’yı savaş alanında vurması sayesinde kazanılmış ama ordunun neredeyse yarısı bu meydan muharebesinde kaybedilmiştir. savaş alanında berserk’lerin hiçbir koruyucu zırh olmadan çılgınca düşmanın üzerine saldırmaları ve özellikle kenara sıkıştıkça kat ve kat artan vahşilikleri de tarih kayıtlarına geçmiştir.
  • şizofreninin evrimsel hipotezleri.

    link
  • acı dozunu arttırdıkça hayat,
    beklenti denen şey kalmıyormuş yürekte.
    mutlu olmak için çiçek beklemek yerine,
    kendi çiçeğini büyütüyormuş insan.
  • sinema hakkındaki bazı hikayelerdir.

    1984'teki terminator filminde oynaması planlanan ilk isim o.j. simpson'mış. fakat simpson'ın herkes tarafından sevilen bir kişi olmasından dolayı bu plandan vazgeçilmiş.

    bugünlerde süper kahraman üçlemesini glass filmi ile tamamlayan m. night shyamalan bunun planlarını çok uzun zaman önceden yapmış. teee the sixth sense'in çekimlerinde bu konuyu bruce willis'le görüşmüş.

    1997 yapımı olan, nicholas cage ve john travolta'nın oynadığı face/off filmi için başta ana karakterler sylvester stallone ve arnold schwarzengger olarak düşünülmüş, hatta senaryo da en başta ikisi için yazılmış.

    star wars'ın prequel üçlemesinde anakin skywalker rolü için düşünülenlerden biri de leonardo dicaprio'ymuş ama george lucas, hayden christensen ve natalie portman'ın uyumunu beğendiği için rolü christensen'a vermiş. (buradan kendisine allah belanı versin diyorum.)

    bu epey meşhurdur ama the shining'in çekimlerinde danny torrance'ı oynayan 7 yaşındaki danny lloyd uzunca bir süre aile draması çektiklerini sanmış. yönetmen stanley kubrick çocuğu korumak için elinden geleni yapmış.

    two and a half men'den tanıdığımız jon cryer'a friends'teki chandler bing rolü teklif edilmiş. o sırada ingiltere'de yaşayan cryer kendini filme alıp kasedi yollamış ama kaset yapımcıların eline ulaşmadan önce rolü matthew perry almış.

    tyler perry gone girl filmi çekilene kadar david fincher'ın kim olduğundan habersizmiş. (madea çeken adamdan da bu beklenirdi.)

    steven speilberg'ün çektiği a.i. filmini esasında stanley kubrick çekecekmiş. ama kubrick 1999'da hayatını kaybedince film, kubrick'in de istediği gibi, spielberg'e gitmiş.
  • mavi orkideler aşılıdır. yaprakları döküldüğü zaman bir sonraki yaprakları beyaz olarak açar.
  • sana dokunan bir şey olmalı
  • çakmağın kibritten önce yapılması
hesabın var mı? giriş yap