• 2001 yılında, 25 temmuz'dan, 23 eylül'e kadar hindistan'ın kerala bölgesine kırmızı yağmur yağmasıdır.
    bazı görgü tanıkları yağmurun kırmızının yanı sıra yeşil, siyah ve hatta sarı olarak yağdığını iletmiştir.
    yağan yağmurun ph seviyesinin nötr olduğu ve içerisinde yüksek miktarda nikel, manganez, titanyum, krom ve bakır olduğunu tespit edildi. ayrıca kırmızı partiküllerin kendi içlerinde karbon ve oksijen içerdiği ve az miktarda demir ve silikon barındırdığı gözlendi.

    ilk başta, dünya bilim araştırmaları merkezi (cess), kırmızı yağmurun muhtemel nedeninin yaklaşık 1.000 kg (bir ton) malzeme dağıtan patlayan bir meteor olduğunu belirtti. ancak daha sonra yapılan incelemelerde yağmur damlalarına bir bitkinin sporlarının sebep olduğu öne sürüldü. tropikal botanik bahçesi ve araştırma enstitüsü parçacıkların yerel bitkilerden geldiğini ve trentepohlia cinsine ait liken oluşturan alg’ın sporları olduğunu söylediler. ancak likenlerin renkli yağmura sebep olabilecek kadar atmosferde bulunmadığı tespit edildi.

    bazı araştırmacılar ise, sporların dünya dışı bir kökene sahip olabileceğini iddia etti. analizler, parçacıkların organik maddeden oluştuğunu gösterdi. bu yüzden bunların dünya dışı kaynaklı mikroplar olabileceğini öne sürdüler. kasım 2012'de, rajkumar gangappa ve glamorgan üniversitesi'nden stuart hogg, (ingiltere) kerala'dan gelen kırmızı yağmur hücrelerinin dna içerdiğini doğruladı. ancak dünya dışından gelmiş olması iddiası çok destek almadı.

    uzun bir süre sonra gerçek sebep bulundu. 2015'te bilim adamları kırmızı renkli yağmura, hindistan’da olmayan, avusturya'ya özgü bir ağacın üstünde yaşayan trentepohlia annulata adlı bir alg’ın sebep olduğunu keşfettiler. bu algler bulutlarla birlikte rüzgar sayesinde hindistan'a kadar taşınmıştı.

    kaynak
  • bizim başımıza ne gelebilir?
    akşam bir gezmedesiniz ve saatin farkına varamadınız. evinize dönmeniz gereken otobüsler veya metro kapandı. taksi paranız yok.
    veya, 15 temmuz 2016 benzeri saldırı yaşandı. veya biraz daha büyük boyutlarda. biz ne yapardık?
    bu tür durumlarda yapılacak en önemli şey; topluluğu ve panik ortamını takip etmemektir. panik ortamından izole olmaktır. bu ayrımı sağlayabildiğiniz an yapmanız gereken ilk şey, sizi koruyabilecek bir duvar arkasına geçmek ve saldırıların hedef almakta olduğu yerleri fiziksel gözlem yöntemiyle izlemektir. eğer hala saldırı unsurlarına yakınsanız ve ya size yaklaştıklarını görüyorsanız, saldırı unsurlarının ters yönüne kaçış gerçekleştirmeniz gerekir. bu kaçış esnasında hatırlamak zorunda olduğunuz ilk şey; emniyet ve kolluk kuvvetleriyle devlete ait stratejik bina ve tesislerden uzak durmaktır. malum, saldırı gelecek ilk yerler bu tür binalardır. hiçbir neden ve kimse için durmadan koşulması ve araç sürülmesi gerekir. unutmayın ki, savaştan daha tehlikeli bir ortam var ise o da, savaşın başlamasına neden olan o ilk kaos ortamının cereyan ettiği anlardır.
    bu tür kaos ortamlarında ülkeler, kontrolü sağlayabilmek amacıyla tüm güç ve bilgi toplama unsurlarını sahaya yönlendirir. bundan dolayı yapacağın şüpheli kareketler ve ya şüpheli giyimin anında bir güvenlik personelinin dikkatini çekecektir. çünkü tüm güvenlik unsurları, bu tür durumlarda her türlü olaya karşı alarm psikolojisinde olacaklardır.
    burada en önemli nokta: kalabalıktan uzak dur, tenhada yavaş hareket et.
  • basit öneri:
    - multi tool, balta ve bıçağı nasıl kullanacağını öğren. - şehre ve ülkeye ait harita elinde olsun. yoksa, google earth. - çitlerin ve tellerin üzerinden, montunu çıkartıp sererek atlayabilirsin. - köpeklerden uzak durman gerekiyor. köpekler ses yapar, saldırır. grup halinde gezen sokak köpekleri genel olarak saldırı potansiyeli taşır. köpeklerden uzak durmanın en etkili yolu yangın söndürme tüpünü püskürtmektir. - evinize giriş yapılabilecek muhtemel noktaları tespit edin. bu noktaları güçlendirin. alarmlayın. karmaşa ve toplumsal olayları en çok kötü niyetli şahıslar kullanır. - bir hırsızlıkta veya suç teşkil eden durumda şunlar önemlidir; planlama, hedef seçme, hedefi kısa takip ve gözlem, eylem, kaçışa zaman kazandıran önlemler, kaçış, kayboluş. - eğer hırsızla karşı karşıya kalırsanız, iki şey düşünecektir: kaçmak, saldırmak. saldırmak eyleminde de olsa, kaçmak eyleminde de olsa ilk olarak saldırganın ellerine bakın. ellerinde suç aleti, kesici delici veya ateşli silah taşıyor mu? daha sonra ya kaçın, ya da karşı saldırı yapın. kaçıyorsanız, hırsızın ulaşamayacağı yerlere kaçın. kendinizi de kitleyebilirsiniz. - evinizde mutlaka güvenli odanız olsun. bu güvenli oda, genellikle banyodur. küvet, sizi patlamalara ve olası silahlı saldırıya karşı korur. - mümkün olduğu kadar insanların görebileceği site ve apartman bahçelerinden, kameraların olduğu bölgelerden seyahat et. apartmanlar, siteler korumalı alanlar oldukları için, kötü niyetli şahısların konaklaması buralarda olmaz. - hırsızlık ve takip için: evin çevresinde veya sizin güzergahınızda takip eden, gözetleme yapan veya yabancı tuhaf giyimli kişiler var ise, dikkatli olun. karşı gözetleme yapın. detaylara dikkat edin. ''dikkatle paranoya arasında çok ince bir çizgi vardır.'' - kablosuz hareket detektörleri, kolayca satın alınabilecek uyarı sistemleridir. bunlara para harcamak istemiyorsanız basit bubi tuzakları yapabilir, gelmekte olan tehlikenin farkına önceden varabilirsiniz. - toplumsal karmaşıklıklarda ve geri dönülmez durumlarda evinizde kalmanız gerekmektedir. askerin ve polisin kontrolü kaybettiği durumlarda eviniz çevresinde kendi güvenlik önleminizi almalısınız.
  • ev savunması fikirleri: -şuan yazarak düşünüyorum; öncelikle, bir evin içinde yaşayacağınız durumları ikiye ayıralım: 1)bilinciniz açıkken olanlar, 2)bilinciniz kapalıyken olanlar (uykuda, duşta, bir şekilde duyup,görememeniz) -bir insanın 2. durumda bir olayı farkedip, ayılıp reaksiyon göstermesi çok düşük bir ihtimal. çok da tehlikeli. gece kâbus gördüğü için yanınıza gelen çocuğunuzu hırsız zannedip silah çekebilirsiniz! ondan ötürü, yorumlarım hep 1. duruma göre olacaktır. -bir mahreme saldırıyı keşfedip reaksiyon vermeniz için maksimum 5 saniyeye ihtiyacınız olacaktır. malum, evlerimizdeki max. uzunluk 8-10 metre arası. -olay sırasında çok yoğun bir adrenalin salgısı altında gözünüz kararmak üzere olacak, bu da belki de yanlış karar vermenizi sağlayacak..sağlıklı düşünemeyeceksiniz. işte bu durumlarda; 1)silahınızın tetiği olabildiği kadar ağır olmalı, yanlışlıkla patlatmanızı engeller. 2)9mm fişek çapının adrenalinle dolu bir saldırganı hemen durdurmayacağını biliyoruz. seçiminiz; 40s&w veya 45acp olmalı. 3)av tüfeği çok serttir, ama küçük mahallerde kullanım zorluğu doğurur. 4)0-10 metre reaksiyon atışları, oda temizleme egzersizleri, limitli penetrasyon tatbikatları yapmanızı öneririm. 5)tetik disiplininiz hatasız olmalı, karar verme süreniz kısa ama doğru olmalıdır. 6)boncuk tabancalarıyla ailenizle oyun oynayarak egzersiz yapabilirsiniz..şimdilik aklıma gelenler...
  • paranın;tura gelme olasılığı, yazı gelme olasılığından daha yüksek olması. ağırlık merkezinin buna sebep oluyor olması. atamın yüzü daha az yere geliyor. para bile bunu istiyor.
  • modern pop müzikte yapılan hileler.

    eskiden insanlar parasını verip albüm alıyordu ve her albümde 8-10 tane şarkı oluyordu. bu yüzden verdiğimiz parayı çıkartabilmek için o albümü evire çevire belki 50 defa dinliyorduk. günümüzde bir tıkla milyonlarca şarkıya ulaşılabildiği için insanların tahammül sınırları çok daha düştü. bir şarkıyı ilk 15-20 saniyede beğenirsek beğeniyoruz, beğenmezsek bir sonraki şarkıya geçiyoruz. bu yüzden müzik yapımcıları şarkılarının tutması için çeşitli hilelere başvurmaya başladılar.

    -ilk olarak artık şarkılarda girişler (intro) daha kısa tutuluyor. 1960-1990 arasında yapılan şarkılara baktığımızda bazı şarkılarda 1 dakika uzunluğunda intro kısmı görüyoruz ve şarkılar önce düşük tempoda başlayıp 1 dakikadan sonra hızlanıyor. günümüzde şarkıların intro kısımları ya hiç yok, ya da varsa bile 10-15 saniyeyle sınırlı.

    -şarkılarda nakarat kısımları öne alındı. eskiden 5 dakikalık bir şarkıda nakarata 3. dakikada giriliyorken şimdi 5 dakikalık bir şarkıda henüz 30. saniyede nakarata giriliyor çünkü şarkıların en vurucu ve en can alıcı kısmı nakarattır ve insanlara bunu erkenden gösterirseniz şarkıyı değiştirme ihtimalleri daha düşük. yine de bu nakaratın gücünü ve vuruculuğunu azaltıyor çünkü 3 dakika boyunca nakarata doğru yavaş ama emin adımlarla ilerleyip nakaratı veren şarkıyla direkt nakaratı veren şarkı aynı etkiyi yapmıyor.

    -aynı zamanda günümüz şarkılarında nakaratların kullanım sıklığı da artmış durumda. eskiden bir şarkıda nakarat kısmı 2-3 kere söylenirken günümüzde şarkılarda nakarat kısmı yer yer 5-6 defa söylenmektedir. eskiden şarkıların %20-25'i nakarattan oluşurken günümüzde neredeyse %50-60'ı nakarattan oluşmaktadır.

    -eskiden her müzisyen kendi şarkısını kendi yazmaktaydı. özellikle gruplarda şarkı sözlerini vokal yazarken arka müzikleri de grubun diğer üyeleri düzenliyordu. günümüzde şarkı sözü yazan şirketler paket halinde şarkılar yazıp bunları şarkıcılara satıyorlar. örneğin ünlü isveçli söz yazarı max martin'in yazdığı ve çeşitli şarkıcılara sattığı şarkıların 22 tanesi "hit şarkı" haline gelmiş. max martin'in müşterileri arasında britney spears, katy perry, taylor swift ve avril lavigne bulunuyor. bugün dünyaca ünlü meşhur olan bir çok şarkıcı kendi müziğini üretmiyor ve belli başlı kişilerden şarkı satın alıp albüm yapıyor.

    -şarkıların birbirine benzemesi biraz da kasıtlı olarak yapılan bir şey. yapılan araştırmalara göre insan beyni daha önce duyduğu ve sevdiği müziğe benzeyen diğer müzikleri sevmeye daha yatkınmış. bu yüzden bir şarkıcının albümündeki tüm şarkılar belli bir formüle dayalıysa bu şarkılardan birini beğenenlerin diğerlerini de beğenme ihtimali oldukça yüksektir.

    -modern pop müzikte kullanılan enstrümanların çoğunluğu aslında bilgisayar efektinden ibaret. melodilerin neredeyse tamamı bilgisayar üzerinden ve enstrüman kullanmadan yapılıyor. eskiden müzik yapabilmek için milyon dolarlık stüdyolara kapanıp en yüksek teknoloji ürünü aletlerle ve gerçek enstrümanlarla kampa girmek gerekirken günümüzde mevcut teknoloji sayesinde bir insan evinin bir odasında bile albüm yapabilir. bu da albümün müzikal kalitesine darbe vuruyor.

    -şarkıcıların çoğunun sesleri bilgisayar üzerinden düzeltiliyor ve olduğundan daha iyi çıkması sağlanıyor. bu yüzden günümüzde hiçbir pop şarkıcısının konser performansı stüdyo performansının yanından geçemiyor. gerçi son zamanlarda konserlerde de sesler düzeltilmeye başlandı.

    -şarkıların temposu çok daha hızlı ve şarkıların uzunluğu çok daha kısa. aynı zamanda şarkıların ortalama sesi (volume) daha yüksek.

    -şarkıların sadece müzik ve melodisi değil aynı zamanda sözleri de değişim gösterdi. eskiden şarkı sözlerinde kullanılan kelime dağarcığı lise son (grade 12) seviyesindeyken son 5-6 yılda bu seviye orta 2 (grade 7) seviyesine geldi. şarkı sözleri ve bu sözlerde kullanılan kelimeler daha kolay hazmedilip tüketilmesi için giderek daha da basitleşiyor. artık sofistike kelimeler pek kullanılmıyor.

    -ispanya'da yapılan ve sonuçları nature'da yayınlanan bir araştırmada 1955-2010 arasında yapılmış ve yayınlanmış olan 500 bin şarkı bir bilgisayara analiz ettirildi. şarkıların harmonik kalitesinin yıldan yıla düştüğü, şarkıların giderek birbirine benzediği ve her yıl müziğin sesinin ve temposunun arttığı ortaya çıktı.

    şu abimiz olayın bilimsel ve teknik yönünü çok iyi bir şekilde açıklıyor ama ingilizce: https://www.youtube.com/watch?v=ovme_l4iwii

    edit: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-49889338
  • bugün öğrendim:

    sesteş kelime barındırmayan tek dilin fransızca olması, bundan mütevellit anlam kargaşasının önüne geçmek adına 20. yüzyılda yapılan uluslararası anlaşmaların veya sözleşmelerin mümkün mertebe fransızca yapılmaya çalışılması.

    tabi alakasız ülkeler değil, tarafların birinin fransa veya anadilinin fransızca olduğu anlaşmalardan bahsediyorum.

    edit: tüm uluslararası anlaşmalarmış...
    bu son zamanlarda çok olmaya başladı özğr diliyorum, aramaya daha çok inanıcam bundan sonra:
    (bkz: #59847051)

    kirkop‘a teşekkürler.
    siz de kendi aranızda bana aramayan ayı diyebilirsiniz bu süre zarfında. bu da benim ayıbım olsun.
  • antik mısır ‘a dair az bilinenler:

    - antik mısır üç döneme ayrılır. sırasıyla “eski krallık, orta krallık ve yeni krallık”
    - mısırlılar piramitlerden önce saygın kişileri mastaba lara ya da mezar evlere gömüyordu.
    - mısırlılar çoğunlukla geçimini çiftcilik yaparak sağlıyordu.
    - firavun kelimesi toplumu yöneten kişinin sarayı anlamındaymış. zamanla bu kelime kendini hükümdar anlamına bırakmış.
    - mısırlıların papirüs leri yaygın kullanmasının sebebi nil nehri ‘nin yanında yetişiyor olması.
    - hiyeroglif harf değildir. piktogram dır.
    - sfenks başı insana benzese de vücudu aslana benzemektedir. ayrıca tek bir kayanın yontulmasıyla yapılmıştır.
    - mısır da bulunan ebu simbel tapınağı, asvan barajı’nın yapımından dolayı sular altında kalmasın diye 1964’te taşınmıştır.
    - nil’in akdenize döküldüğü delta bölgesine aşağı mısır, deltanın güneyinde kalan bölgeye de yukarı mısır denirdi.
    - m.ö. 332’de bu büyük medeniyete son veren kişi makedonya kralı büyük iskender ‘dir. gittiği şehirlere ismini veren büyük iskender, mısır’da ki iskenderiye şehri de ismini verdiği şehirlerden birtanesidir. hatta hatay’da bulunan iskenderun ilçesini de büyük iskender kurmuştur.
  • vücudun %99.99999.. u boşluktan oluşuyor. tam bir hologramız....
  • götün mü kaşındı lafını herkes hemen hemen duymuştur."örneğin, bir yere gidersin, başına kötü bir şey gelir ve bunu anlattığın bir arkadaşın, dostun sana götün mü kaşındı da gittin oraya bunlar geldi başına" gibi bir cümle kurar.

    evet bu göt kaşınma deyimi şurdan gelir.anal yolla birliktelik yaşayan kadın, partneri anüsüne boşaldığında belli bir süre sonra orada ki spermler kurur.kuruduğu için anüs içinde kaşınma yapar tatlı tatlı.kadın tekrar arka yoldan beraber olmak ister, canının çektiğini zanneder halbu ki bu sadece götünün içi kaşındığı içindir.işte bu sebeple ters ilişkiyle tanışan kadınlar, partner işi biliyorsa her daim arkadan daha çok isterler.

    troll sananlar olabilir ama değil, bu gerçektir.aha dayıya sor.
hesabın var mı? giriş yap