• oksijen elementinin oluşabilmesi için, en az 8 güneş büyüklüğündeki bir yıldızın 1.2x10^9 (1.2 trilyon) kelvin'de nükleer füzyona girmiş olması gerekmektedir. bunun için yoğunluğun 4x10^9 (4 trilyon) kg/m^3 civarında olması da ayrı bir gerekliliktir.

    bu sayıları daha iyi anlamak için;

    güneş'in yüzey sıcaklığı yaklaşık olarak 6000 kelvin ve bir metreküp demir ise yaklaşık olarak 8000 kilogramdır.
  • dalga fotografciligi. tek kelime ile goruntuler mukemmel. goruntulerin nasil cekildigini de ayrintili bir sekilde en sonda bir video ile anlatmislar
    http://fb-694.lifebuzz.com/sea-mountains/
  • hepimizin yaşadığı; ama unuttuğu bir bilgi "dünyanın neresinde olursa olsun bir bebek yürümeyi öğrenene dek ortalama 200 kez düşer."

    başarı üzerine pek çok kitap okudum, film izledim, iş yerinin düzenlediği eğitimlere gittim. hiçbiri bünyemde bu cümlenin yarattığı etkiyi yaratmadı.

    hayatımı düşünüyorum, sanırım yürümeyi öğrenmek dışında; yapmaya karar verdiğim hiçbir eylemi 200 kere başarısız olmaya sabredecek kadar denemedim.

    peki bir bebek yürümeyi öğrenirken çevresindeki insanlar ne yapar? bebeğe var güçleriyle destek olur, o yere her düştüğünde coşkuyla kaldırır, hoppidi hoppidi tekrar denemesi için teşvik eder.

    fiziksel bir engeli yoksa hiçbir bebek yürümeye çalışmaktan vazgeçmez ve istisnasız hepsi de başarır. doğduğunda oturmayı bile beceremeyen bir canlının iki ayağının üzerinde dengeli şekilde yürümeye başlaması üniversite sınavını kazanmaktan, iş yerinde terfi almaktan daha zor bir eylemdir.

    düşmek başarısızlık hissinin yanı sıra fiziksel olarak da can acıtan bir şey. şu an 20 kere poponun üstüne düş kalk desem 4.'de düşmeyi bırakırsın. bizler bir kez aşk acısı yaşayınca bile tekrar sevmeye tövbe edebilen insanlarız. ya bebekler de bıraksa ve bir şekilde yürüyemeyeceklerine inansa? çoğu şeyde buna inandırmıyor muyuz kendimizi?

    bizim çevremiz çocukluk aşamasına geçtikten sonra yapmaya karar verdiğimiz eylemlerde bizleri ne kadar destekler? bebekken yürümeye teşvik ettikleri kadar destekleselerdi o eylemlerin sonucu ne olurdu?

    bazen sırf vazgeçmen için daha henüz karar aşamasında bile insanlar olumsuz konuşmaz mı? en basiti "her gün spor yapacağım" dersin, "işten geç geliyorsun, soğuk havada üşenirsin ıdı bıdı" bir ton olumsuz cümle sarf eden çıkabilir. bazen sadece bakışları bile yeter... aile de hiçbir başarısızlık eyleminiz için yürüme evresinde size gösterdiği sabrı göstermez.

    bizler büyüdükçe daha en başından çok iyi bildiğimiz "başarının sırlarını" unutmuş oluruz. tekrar öğrenebilmek için debelenir dururuz. dünyadaki milyonlarca insan da asla tekrar öğrenemeden ölür gider. ve kapasitesinin çok çok altında işler, hobiler yapmış olur...

    belki ailenin, çevrenin yürüme teşviğindeki en büyük sebebi; kendilerinin de o yoldan geçip başarmış olması ve denerse bebeğin de başarabileceğini bilmeleri. bu yüzden canla başla elinden tutarak yürütmeye çalışırlar. hayattaki diğer kararlarda ise bu tür tecrübeleri olmadığı için iki başarısızlıkta "galiba olmayacak bırak istersen" şüphesiyle yaklaşırlar. karar verdikten sonra çevreye kulak asmadan 200 kez yılmadan ve aynı azimle denersek sonuca kendimiz bile şaşırıp büyük bir keşif yaşamış oluruz.

    belki de bir şeyden vazgeçmeden önce sormak gerek "200 kez denedim mi?"

    yıllar sonra gelen edit: doğru zamanda doğru şeylerden vazgeçmek iyi ve gereklidir. the dip
  • http://www.dailymotion.com/…j_eksi-sozluk-nedir_fun videosunu izledikten sonra (bkz: ekşi sözlük fuck buddy aranıyor ilanları) başlığına gittim ve gordum ki gerçekmiş bu başlık.
  • insanların sadece fiziksel sebeplerden dolayı ölmediği. ruhsal sebeplerin de ölüme neden olduğu.
    şöyle ki bir alman imparatoru, insanların doğuştan getirdiği dili merak etmiştir ve bunu öğrenmek için iletişimin hiç olmadığı, yetişkin insanların girmediği bir yere 50 tane bebek koydu. bebeklerin bakıcıları sadece mama verip alt değiştirdi. bir süre geçtikten sonra bebeklerin hepsi öldü.
    yapılan araştırmalar bebeklerin sağlıklı bir gelişimi için onların sürekli etkileşim ortamında bulunmaları gerektiği sonucunu ortaya çıkardı. yani bebeği sevmek, onunla konuşmak gerek. 1900'lü yıllarda bu şekilde yetimhanelerdeki çocuk ölümlerinde gözle görülür bir azalma yaşandı.
    edit: kaynak doğan cüceloğlu - yeniden insan insana kitabı.
  • brezilya bizden vize istemiyor ama bizden vize isteyen avrupa ülkeleri vb bir çok ülke brezilya'ya giderken vize almak zorunda.
  • aradım ama bulamadım "yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek" deyimindeki yüzmek fiili deriyi yüzmek anlamındaymış.

    (bkz: #25062669)
    (bkz: #27715443)
    (bkz: #31315030)
    (bkz: #40488869)
    (bkz: #50130542)

    evet. gerçekten dilimizde tüy bitti. o bitmek de aslında baş verip büyümek demekmiş. ufkum evrenden daha hızlı genişliyor.
  • insanda kafadan çıkıp tüm boynu geçip aortun altından dolanıp tekrar yukarı, taa ses tellerine gelen rekürren laringeal sinirin, zürafalarda da aynı yolu izliyor olmasıdır.

    (bkz: evrim)
  • doğada "atık" diye bir şey yoktur. her ölü, dışkı vb. başka bir yaşam formu için besindir.

    dünya üzerinde başka yaşam formlarına zarar veren "atık" üreten tek tür, insandır.

    https://www.youtube.com/watch?v=1i7on22ja48
  • aranızda, çıplak vücutlarına boya sürüp tuval üzerinde sevişenler ve ortaya çıkan desenleri, sanat eseri olarak satanlar varmış.lan!
hesabın var mı? giriş yap