• psikolojik bir terim. küçük yaşlarda kafaya kakılan bazı bilgilerin ya da davranış biçimlerinin, ileri zamanlarda akıl yoluyla "yanlış" olduğu anlaşılsa bile otomatik olarak yapmaya devam edilmesi durumunu açıklar. beyin yıkamaktan farklı olarak burada kişi, yaptığı hareketin yanlışlığının farkındadır.
  • her an yeniden, yeniden ve yeniden kendini göstermeye meğilli köpeksidavranışım..
    köpeksi diyebiliyorum ama öğrenilmiş çaresizlikteki hangi köpeğe benzediğimi söyleyemiyorum..grubumu bulmam yıllar sürebilir..kimbilir..

    savaşın her çeşidinde, her biçiminde yaşadığım bu..
    fahrenheit 9 11 la depreşti bu sefer..
    ağlamak tek yapabildiğim oldu..her zamanki gibi..
    oradaki herkes için ağladım..

    ağzındaki sakızıyla bir bütün olan britney spears'ın kurduğu bush'a güveniyorumcümlesini duyduğu için michael moore' un kulakları için ağladım..
    sinema salonlarını rekor düzeyde doldurup bu filmi izledikleri halde seçimlerde yine aynı adama oy verdikleri için amerikan halkına ağladım..
    ailesi öldürülen, evleri yıkılan ıraklı kadının "onların da evleri yıkılsın, onların da başına aynı şey gelsin" diye beddua etmesine ağladım..
    dünya üzerindeki tüm insanların geleceği için ağladım..

    en çok da kendim ve sevdiğim için ağladım..
    ya ırak'ta doğmuş olsaydık, ya da amerika'da..

    ya vietnam'da ya da ruanda'da..

    ya afganistan'da ya da türkiye'de..ne dedim ben..?

    doğru duydum..

    dün orasıydı, yarın iran, sonra suriye, sonra türkiye, sonra..

    hangi köpeğe benzediğimi hala söyleyemiyorum..grubumu bulmam yıllar sürebilir..kimbilir..
    kimbilir belki de tepeme bir bomba inmesi yetebilir..
    kimbilir belki de oğlumu bir savaşta kuban vermem yetebilir..

    kendimi bu kadar çaresiz hissetmekten utanıyorum..
    şimdilik, ağlayıp sevdiğime daha sıkı sarılıyorum.
  • kendi kendine öğrenmediğin başkalarınca sana öğretilen çaresizlik hissiyatı. öğrenilmiş çaresizlik malum; bir kaç kere girişilen ve başarısız olunan denemelerden sonra kişinin bir kez daha denemeyi dahi göze alamaması, "nasılsa yine hüsrana uğrarım, yine bana hasret yine bana esmer günler düştü eyvah!" deyu düşünmesi.

    güzel bir laf vardır, bazı kırtasiyecilerde, kitapçılarda, devlet dairelerinde asılı duran; "çaresizseniz çare sizsiniz" diye. devletin vatandaşına çareyi kendinde aratması bir yana, çareyi insanın kendinde araması gerçekten önemli. önce çözüme, derdinin devasını bulacağına inanmalı ki insan aradığı o şeyi bulmak için çaba sarf edecek kuvveti damarlarında akan alyuvar ve akyuvarlı kanda bulabilsin.

    öğretilen çaresizlik işte tam bu noktada devreye giriyor. hedef belli: kişilerin inançları, kendilerine ve topluma karşı duydukları güven, başarma istek ve azimleri. sorunu olmayan toplum, problemi bulunmayan aile, sıkıntı çekmeyen insan var mı bu dünyada? bence yok. sorun sorunlu olmakta değil, sorunlara çözüm üretecek güce sahip olamamakta, azim ve kararlılık gösterememekte. sen azmetsen de işte yukarda bahsettiğim birileri çıkıp o azmi kırmak için elinden geleni yapıyor. sen çaba için bir adım atıyorsun, onlar senin önüne demirden dağlar dikiyor. sen o demirden dağı içindeki inanç ateşiyle eritmeye çalışırken onlar pis nefeslerini birleştirip oluşturdukları rüzgarla senin yüreğindeki ateşi söndürüveriyorlar. yoksa bu ülkenin, ülke insanının problemleri çözülmeyecek problemler değil. ancak birileri bize "amaann, böyle gelmiş, böyle gider, bu ülkede hiçbir şey adam edilemez, sen mi çözeceksin lan koca ülkenin sorunlarını?" demeyi öğretmiş bir kere. ve sürekli öğretilerini tekrar ediyor, tazeliyorlar. muhakkak; her şey insanın elinde değildir. gayret edince, çalışınca her şey düzelecek diye de bir kaide yok. ancak en azından ilerde pişmanlık duymamak için umudunu yitirmeden çalışmak gerekiyor. sen umut et, çalış, olmazsa da olmasın!
  • hayatlarımıza giydirilmiş peşin hükümdür. bazen demokrasidir, yalanlarla süslenmiş çirkin yüzleri saklayan; bazen de terk edilmişliktir, atalardan beri kahrolmayı tek sonuç gibi öğreten... en nihayetinde bir yanılsamadır. özgürlüğümüzü ve düşüncelerimizi geleceğimizden soyutlayan bir boyun eğmedir. dişi dudaklara dişiyle yazılmış yüreklerin sancısıdır öğretilmiş çaresizlikler... acısı da tatlısı da önceden belirlenmiş, önceden yazılmış; kimilerinin kader diye alnımıza yazdığı, kimilerinin hüküm diye boynumuza astığı ve umutların teker teker yok edildiği şiddettir öğretilmiş çaresizlikler...

    sinsidir, acımasızdır ve görünen yüzü hep güler. güzel yalanlar fısıldar insanın kulağına. güzel sözlerle kandırır en umulmadık zamanlarda. mutluluğu vaat eder, acıya yollar eker, hükmü boynumuza asarak, yazıyı alnımıza kazıyarak usulca seyreder. ne acıma hissi vardır, ne de sevgiden yana bahçeleri... ayakkabısı her daim çiçeklerin can suyu ile ıslanmıştır. mutluluk yeşerttiğimiz manzaramızda yalanlarıyla uyutur bizi. aldanışlarımızda başlar dehşeti. önce bahçemiz solar, sonra da canımız yanar. iki yana düşerken ellerimiz, keyiften dört köşe olur...

    her zaman gönüllüsü vardır öğretilmiş çaresizliklerin... kimisinin acısı cehaletten, kimisinin iyi niyetten, kimisinin de insanlara inancından başlar. başladığı yerde de biter. aldığından fazla eksiğe boğarak öldürür insanı da, aşkı da, inancı da. bu sözlerim sonum olacaksa olsun, canım gidecekse gitsin, başım kopacaksa kopsun! ama ne bükülsün boynum, ne de sökülsün kalbim! sonsuza kadar, gidecek "ben"im!
    a
  • insanların elimizi kolumuzu bağlayarak, oluşturdukları çemberin içinde hiç bir şeyi sorgulamadan, yargılamadan kabullenip yaşamak, değiştirilebilecek koşullara hiç bir şekilde baş kaldırmadan itaat etmek. pavlov'un meşhur deneyinde olduğu gibi..
  • bir hayat bilgisi dersi.

    en ezbere bildiğimiz, en taze tutmaya çalıştığımız bilgiler bütünü.

    hayatımızdaki; 2+2=4’ler gibi, dağların denize dik uzanması gibi, karasal iklimin özellikleri gibi, malazgirt savaşının sonuçları gibi, suyun kaldırma kuvveti gibi, periyodik cetvel elementleri gibi.

    ne de olsa öğretilen her şey’in gerekli olduğuna inandırdılar bizi en başından değil mi? “bunları unutmayın bak, yarın sözlü yapabilirim” dedi öğretmenlerimiz, “bu öğrendikleriniz bir ömür boyu işinize yarayacak” dedi ailelerimiz, “bunlar kulağınıza küpe olsun, sakın aklınızdan çıkarmayın” dedi büyüklerimiz.

    öğrendik biz de öğretilenleri, bir kelimesini bile es geçmeden ezberledik çaresizliklerimizi. unutmaya kalktığımız herhangi bir çaresizlik için cetvelle ellerimize vururlar da çok acı çekeriz diye korktuk.

    tekrarlar yaptık sürekli hayatta, ispat edilmiş çaresizliklerin çaresizliklerini test edip durduk. laboratuvar derslerine gitmeden önce deneylerin hepsini okuyarak hazırlıklı giden örnek öğrenciler gibi olduk.

    birbirimize en çok çaresizliklerimizi anlattık, her karşılaşmamızda yeni öğrendiklerimizi, ezbere yeni aldıklarımızı aktardık. bütün okulun önünde, bütün arkadaşlarımızın önünde, şiir okur gibi heyecanlandık.

    sonunda iyi öğrettiler, iyi öğrendik, pekiyileri sıraladık, ve;

    tamamen vazgeçtik kendi çaresizliklerimizi bulmayı, öğrenmeyi, denemeyi göze almaktan da öğretilmiş çaresizlikleri benimsedik. bu çaresizliklerin bize gelişi umutsuzdu zaten dedik ve böyle umutsuz devam etmeyi kabullendik. şimdi de bekliyoruz en çok çalıştığımız bu hayat bilgisi dersinde öğretilenler işe yarasın diye, bir gözümüz aldığımız takdir belgelerinde...
  • - türkiye hiç bir zaman tam anlamıyla demokratik olamayacak.
    - türkiye ekonomik, siyasi v.b. konularda hiç bir zaman rahatlayamayacak. v.b. cümleler çeşitlendirilebilecek çaresizlik çeşidi.

    bunları kendiniz deneyimlemiyorsunuz, size bu belaltı öğretiliyor...biz de kabulleniyoruz.
  • (bkz: akbil basmak)
  • (bkz: kader)
hesabın var mı? giriş yap