• içlere dert olan maaş. aynı lafları sıralıyoruz; ama anlatamıyoruz demek ki. yine deneyelim. neye göre çokmuş bu maaş?

    ya öğretmenleri basit buluyorlar ya da yaptıkları işi.

    ilkinden başlayalım: öğretmenim tabi; o yüzden anlamayanların, anlamak istemeyenlerin seviyesine inip ona göre açıklayacağım. eğitim fakültesi mezunuyum mesela, aldığım öss puanıyla hukuk fakültelerine, iktisat-işletme vb. bölümlere de girebiliyordum. kimse ağzını açıp yorulmasın, köşe bucak üniversitelerden -onları hor da görmüyorum, maksat açıklama- bahsetmiyorum. açıp biraz kılavuzları incelerseniz matematik öğretmenliğı bölümlerinin tıplarla başa baş, türkçe-edebiyat grubu öğretmenliklerininse hukuk, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler vb. bölümlerin puanlarına denk olduğunu görebilirsiniz. sözgelimi ham puanımla ben yüzde birlik dilimdeydim.

    sonra mezun oldum, kpss'ye girdim. kendi bölümümde ilk 50 kişi içine girdim, ilk tercihime yerleştim. temmuz'da mezun olup, eylül'de işe başladım. güzel arkadaşlarım, hepinizin bölümüne göre kpss yapılıyor, siz de girin, siz de kazanın. kapı açık... kastı mı yoksa?

    çalışıyorum, haftada 38 saat derse girdiğim de oldu. ilk yıl eve kendimi atınca televizyon, radyo ne varsa kapatır, uzanırdım saatlerce. kırk çocukla sekiz ders saati geçirin de ben sizi bir göreyim. bir tek dersle de bitmez, tenefüsü var, nöbeti var, bayramı var, seyranı var, yazılı hazırlaması var, bir dolu seminere, kursa katılması var, planı programı var, yazılıları okuması var, müfettişi var, zorunlu hizmeti var, küçük köyler, ücra yerler var, var da var! yorulma sıkılma oku, çünkü çokça sabra ihtiyacın var. maaşımıza göz diktin ya, sabrımızdan nasiplen. veletler yapsın, etsin, veli sövsün söylensin, mahkemesi var, dilinin ucuna gelenleri yutması var, "hatalıysam ara 147 hattı" var, dünya kadar iftirayla uğraşması var. doğru düzgün okuyup yazamayan, ağır öğrenme düzeyindeki çocuğa çokgenleri, fiilimsileri, ingilizceyi, meridyen hesaplamayı anlatmaya çalışması var.

    elindeki sertifikalarla, bitirdiğin bölümle, çalışkanlığın, sabrın, kültürünle, çocuklara olan sevginle, kullandığın yöntemlerle, alanındaki uzmanlığınla, 70 üstü kpds puanınla -dilci falan olmadığın halde-, akademik kariyerinle -yüksek lisans vs.- , en önemlisi vicdanın ve insanlığınla kim sana kalitesiz diyebilir? şuralara nefretini, kıskançlığını kusan kimler seni değerlendirebilir? üstelik beğense de beğenmese de bildiklerinin çoğunu senden (öğretmenlerden) öğrenen hangi nankörler seni sınayabilir? (bu kadar donanıma da gerek yok, sadece işini ve öğrencilerini sevmesi ve elinden gelenin en iyisini yapması da yeterli aslında bir öğretmenin)

    öğretmenlik, yedi gün/ yirmi dört saat yapılmaz arkadaşım, öğrenci de kaldıramaz zaten bunu. sen masanda oturup sohbet edebilirsin, nette takılabilirsin iş ortamında. ben gözümün içine bakan ya da gözümü ayırınca tozu dumana katan kırk çocukla -ki bu sayı bazı okullarda 50 olur 60 olur- asla bunları yapamam. regl olurum, moralsiz olurum, kocamla kavgalı olurum, uykusuz olurum, sesim kısılır, yine de duramam. annesi bıkar çocuğundan ben bıkamam.

    benim değerimi ancak ben bilirim arkadaşım; ama senin adına da konuşamam. senin yaptığın gibi yapıp sana kafama göre değer biçemem, sınır koyamam. çünkü işim insandır. insanı geliştirmeye çalışmaktır, insana inanmaktır, insanı sevmektir. eminim sen de değerlisin, en az benim kadar donanımlısın, iyi niyetlisin, dene kendine şans ver, yapabilirsin. ben de daha çok kazanayım, sen de. emeğimizin karşılığını alalım. benden kesip sana vermez hiçbir hükümet, bu rüyadan uyan. hepimiz emekçiyiz, kimi tarlada çalışır, kimi fabrikada, kimi yollarda, kimi sınıfta, kimi hastanede, kimi adliyede, kimi kafasında çalışır, kimi elleriyle yaratır arkadaşım. ışık bizimle yanar, buğday bizimle yeşerir, maden bizimle çıkar arkadaşım.

    birleşip hep beraber hakkımızı arayacağımıza, güzel günlere ulaşmak yolunda azimle çalışacağımıza, niye hırslarımıza hasetlerimize yenik düşüyoruz arkadaşım! büyük resme baksana. benzine, telefona, internete, elektriğe, vergilere niye en çok parayı biz ödüyoruz diye sorsana! niye sosyal devlet olamadığımızı sorsana! niye kardeş olamadığımızı! niye hep kul tabiatlı olduğumuzu! düzen sen saf kal istiyor arkadaşım, seni küçük sanıp küçük hesaplara itiyor anlasana! büyüsene canım kardeşim, bir parça büyüsene!

    kıssadan hisse geliyor, ders özeti babında, nazım'dan...
    (bkz: dünyanın en tuhaf mahluku)
  • 2,5 yıllık mühendis iken 25 yıllık öğretmen babamın maaşından daha fazla maaş aldığımı düşünecek olursak hayır... çok falan değil.

    lan öğretmenlik kolay mı sanıyorsunuz siz? tatili bolmuş bilmem neymiş. o kadar velet+velileriyle uğraşın bakalım 1 ayda çıldırıyor musunuz çıldırmıyor musunuz. hele bir de küçük çocuklarla. yeri geliyor altını bile temizliyorsun oğlum onların. yemek yemeyi, terbiyeyi, saygıyı, okuma-yazmayı ve diğer her şeyi ilkokul öğretmeninden öğreniyor çocuklar. aile 1 çocuğa zor bakarken bir anda minimum 30 çocuğun oluveriyor. gürültüyü falan saymıyorum. etkinlikleri saymıyorum... zihinsel engelli çocukların öğretmenlerini hiç yazmayayım hatta.

    2 ay tatil yapıyorlar, camış gibi yatıyorlar değil mi? hayır efendim, yılın o 2 ayında camış gibi yatılmıyor. yıl içindeki borçları kapatabilmek, kendi çocuklarına da bir şeyler verebilmek için gidip başka işlerle uğraşıyorlar. ek gelir hesabına işportacılık yapıyorlar bazen, bazen incik boncuk satıyorlar, bazen kitap...

    çok kolay değil mi öğretmen olmak?

    yıllarca geziyorsun şehir şehir, aileni alıp yozgat'ın ilçelerinde, bingöl'ün ilçelerinde orada burada çalışıp gençliğini başkalarının çocuklarına dağıttıktan sonra belki gidip büyük bir şehre sabitlenebiliyorsun. ama o zaman da 4+4+4 geliyor, 5. sınıfları mezun ettiğin için kadro dışı kalıveriyorsun ortada. nasıl branş değiştirip bir lisede branş derslerine girerim diye göt yırtıyorsun.

    bırakın babamın boğazından geçecek iki lokması da olsun artık bu saatten sonra abi. 2 ay tatilinde de dinlensin artık garibim.

    bugün bunu tartışacağınıza gidin de milletvekillerinin, yetmediyse çocuklarının kazandığı paraları tartışın.

    ergenekon davasının sonuçlarını tartışın.

    öğretmenlerin iki kuruş maaşını bırakın bi...

    çok rahat değil mi öğretmen olmak?

    hayallerde yaşıyor bazı ibneler
  • kendi tek çocuğumun bile bazen kendini gırtlaklatacak kadar beni zıvanadan çıkardığını düşünürsek, bu insanların 30 tane çocukla bütün gün cebelleşerek almayı sonuna kadar hakettiklerini düşündüğüm maaş.
  • yeniden hesaplanmalıdır.

    sadece bebek bakıcılığı yapan ve yılda 9-10 ay çalışan öğretmenlerin maaşı beni de sinir ediyor. öyleyse şöyle yapalım. sadece çalıştıkları saatler için maaş ödeyelim. mesela saatliği 6 tl olsun. sabah 8, öğleden sonra 14 arası tam 6 saat çalışıyorlar. hatta teneffüsleri ve öğle arasını da düşelim. 5 saat çalışıyor olsunlar. her aile, tek çocuğu için öğretmene günlük 6 x 5 = 30 lira ödesin.

    bir öğretmenin yaklaşık 30 öğrencisi var ve her öğrenciden alması gerekeni hesaplarsak 30 x 30= 900tl almalı. bu arada bu öğretmenler haftasonu da çalışmıyor, haftada sadece 5 gün çalışıyorlar. 900 x 5 = 4500 tl 1 haftalık ücret. ayda 18000 eder.

    zaten bu öğretmenler yılda 180 gün çalışıyorlar. o da 6 ay eder, tatillerde ücret de ödemeyeceğiz zaten. yıllık hesabımız ... 900 x 180 için 162.000 tl oluyor. pahalıymış. neyse.

    bu arada bir öğretmen yıllık yaklaşık olarak 2300 x 12 = 27600 tl alıyor. (her ay 2300 tl ellerine geçmiyor. yazın ek ders ücreti yok. ücretsiz 1750 alıyorlar en fazla) 180 güne bölersek günlük 154 tl. 30 öğrenciye bölersek öğrenci başına yaklaşık 5 tl. günde 5 saate bölersek bir öğretmenin 1 saatlik ücreti 1 tl ediyor. üstelik bu bebek bakıcıları üstüne çocuğunuza eğitim de veriyor, muhteşem!

    orijinali
  • aylarca çokluğundan, yapılan işin niteliksizliğpinden bahsedildi durdu.

    ben 11 yıllık öğretmenim. aldığım maaş 1900 lira. ek dersle birlikte 2350 filan oluyor.

    gelelim sıradan bir günde yaptığım işe. bunlarda kesinlikle abartı yoktur.

    okul sene başında açıldığında 30'ar kişilik 6 sınıfın türkçe dersini alıyorum. 180 öğrenci yapar.

    1- bu öğrencilerin her birini tanımak zorundayım, kimin neyi ne kadar bildiğinin raporunu yazıyorum. hepsi bilgisayarımda kayıtlı. isteyenlere öğrenci isimlerini silip gönderebilirim.

    2- ayda 1 kez bu öğrencilerin tamamına sınav yapıyorum ve hepsini tek tek okuyup eksik öğrenmeleri belirliyorum. gerekirse üstünden geçiyorum.

    3- kendi sınıf rehberliğimdeki öğrencilerin kardeş saysıından ailesindeki problemlere kadar araştırıyorum ciddi sıkıntı oluşturabilecek öğrencileri rehberlik servisine, rehberlik araştırma merkezine bildiriyorum. (annesi çok hasta olan bir öğreencim şu anda takip altında. çocuktan bunu öğrenirken yaşadığım süreç kitap olur.)

    4- 2 haftada bir kez rutin performans ödevi verip tüm bunların puanlamasını yapıyorum ve sisteme işliyorum. 180 öğrencinin tamamının değerlendirmesi en iyimser ihtimalle aralıksız 4 günümü alıyor.

    5- 2 ayda 1 kez veli toplantısı yapıp tüm velilere öğrencilerin ruhsal, akademik ve sosyal gelişimleri hakkında bilgi veriyorum. sadece bu toplantıya hazırlanmam 2 akşamımı alıyor.

    6- yılda 2 kez sınıfımda derse giren tüm öğretmenleri toplayıp onlardan sınıfın genel durumu hakkında bilgi alıyorum.

    7- e-okul öğrenci bilgi sistemine her yıl onlarca teknik bilgi yüklüyorum.

    8- 180 tane farklı bireye o konuyu anlatabilmek için bazen sınıfta neredeyse şekilden şekile giriyorum, yine de anlamazlarsa saat 15:00 ile 17:00 arasında sizin o yarım gün çalışıyor dediğiniz bir öğretmen olarak ek ders yapıyorum ve para falan da almıyorum.

    9- bir sürü bürokrasiyle uğraşıyorum. 2 kez soruşturma geçirdim. bir tanesi de çok komik. öğrencilere pazarlıkla tanesi 2 tl'ye gelen türk ve dünya klasikleri aldırdım. okusunlar diye. türkiye'de eğitim parasızmış,bilmiyordum . bir veli şikayet etti ve idare tarafından yazılı ceza yedim. ama şevkim kırılmadı.

    şimdi ofiste çalışıp öğretmene ayar veren arkadaşımla şantiyede kahvesini yudumlayan mühendis arkadaşım televizyonda dizisini izlerken ben gidip 2 poşet dolusu ödevin değerlendirmesini yapıp hepsini tek tek e-okul modülüne işleyeceğim. tüm öğrencilere neden o notu aldığı konusunda kısa notlar yazıp yarın tek tek açıklayacağım.

    hala daha bu maaşa çok diyen varsa o arkadaşı vicdanıyla baş başa bırakıyorum.
  • doktora yapıp hala cahil kalabilmeyi başarmış insanların varlığını ispatlayan maaştır.

    ben daha çok okudum, daha çok derse giriyorum diyerek hükümet yalakası bir izlenim sergileyip tüm suçu maaşlarını az bulduğunu belirten öğretmenlere atmak yerine, kendi hakkını yine yalakası olduğu hükümetten istemesi daha doğru olacaktır. çıplak öğretmen maaşı (bkz: çıplak öğretmen) 2500 tl olsun senin maaşın da 3500 olsun, bunun savaşını versene?
  • vaktinde bir lisede ücretli öğretmen olarak görev almış bir akademisyen olarak tutamadım kendimi. meslektaşlarımın affına sığınarak yazıyorum.

    sayın hocam doktora yapıyorsun. 22 saat derse girdiğinden bahsediyorsun. dersin bitince odana cekiliyorsun. nöbet yok, odana paldır küldür geleni azarlıyorsun. odan sessiz. kafa dinliyorsun. derste izinsiz konuşanı sınıftan atıyorsun. senin tek sorumluluğun o dersi verimli bir şekilde anlatmak. canın sıkılınca ara veriyorsun, istersen birleştiriyorsun. zil çalınca başında müdür beklemiyor. yıllık plandan haberin bile yok. zümre toplantılarını da geçelim. bir öğrenci koridorda koşarak duvara neden kafa atar bilmezsin, hiç yaşamamışsındır. ya da diğerinin kafasına allah yarattı demeden neden taşla vurur anlam veremezsin. o psikolojiye giremezsin. o acıdan hiç bakmamışsındır. her sabah kışta kıyamette okul bahcesinde cocukların peşinde dolanmazsın... neyse uzatmaya gerek olmadığı gibi bu liste uzar gider. ilköğretimden bahsetmiyorum bile. allah yardımcıları olsun.

    doktoranın ne menem bir süreç oldugunu bilirim. yükseklisans da keza öyle ama sırf bir fakülte bitirdi ve maaşının azlığından yakınıyor diye bir meslektaşının yaptıgı işi küçümsemek doktora yapan bir bireye yakışmıyor.

    ben şahsım adına bu arkadaşlara saygı duyuyor ve yaptıkları işin akademisyenliğe göre cok daha zor oldugunu ve daha fazlasını hakettiklerini düşünüyorum. yanlış anlaşılma olmasın eğer kimilerine göre bu maaş çok ise biz akademisyenlerin maaşı aşağıya cekilsin efendim. barı bu şekilde hak yerini bulsun diyorum.
  • bir öğretmen olarak harika bir hayat sürmemi sağlayan aşırı fazla maaştır. uşağım antonio, şoförüm esteban ve bahçıvanım fernando'ya verdiklerim de helal olsun. şöminemin başında viskimi yudumladığım ve orjinal monet tabloma baktığım şu sırada, az maaşlılar için birkaç damla gözyaşı apansızca süzüldü gözlerimden. avokado soslu pekin ördeğimi getir antonio.
  • tescilli hırsızların salıverildiği böyle bir günde hakkında, "bisim vergilerimisle yatarak alıyorlar yeeaaa" muhabbeti yapan orospu çocuklarından tiksinmeme sebep olan maaş. ulan adam 87 milyar dolar yolsuzluk yapmış, amk evladı buraya gelmiş "2000 tl alıyor günde 6 saat çalışarak" diyor. lan senin o hükümetin okul öncesi öğretmeni atayıp maaş vermemek için çişini tutamayan çocuğu 4+4+4 zırvasıyla 60 kişilik sınıflara doldurdu. 5 yaşındaki bir çocukla yarım saat ilgilenin sonra o emekçi insanlara laf atın.

    yemin ediyorum sinir oldum, size müstahak amk adamları. benim çalıştığım kurumda bize dilekçeleri getiren bir adam var. resmi yazıların arkasına, yazının havale edildiği personelin adı yazar. örneğin o gün 40 tane yazı geldiyse, içlerinden size geleni ayırıp vermesi gerekir. adamın tek işi bu ve bir de yazdığınız cevap yazısını postaya vermek. bizde bu görevi yapan adam "işçi" statüsünde çalışan birisi. her gün 9'da gelir 4 gibi çıkar. yaklaşık 50 bardak çay içer günlük mesaisi ortalama 20 dakikadır. fakat değineceğim nokta burası değil. bu adam okuma yazma bilmez. yazıların hepsini masamıza koyar biz oradan ismimizi seçer yazıyı alırız.

    şimdi bu adam 3 ayda bir falan ikramiye alır, denge tazminatı alır, emekli ikramiyesi aşağı yukarı 80 bin tl falan olacak. şimdi sıkı durun açıklıyorum bu adamın maaşı ortalama 2600 tl civarında. bir öğretmen bildiğim kadarıyla ek ders ücreti almıyorsa maaşı 1900 tl falan civarında. siz de buna takılın. cidden geri zekalısınız. süzme aptalsınız. cahilsiniz. devlet kurumlarındaki maaş/performans oranına dil uzatamayacağınız tek meslek öğretmenlik.

    bir arkadaşım vardı rahmetli oldu geçen yıl trafik kazasında. öğretmendi muhafazakar bir anadolu şehrinde. kızcağızın psikolojisi bozulmuştu. rehber öğretmendi. bir kız varmış ortaokul öğrencisi. 30 yaşlarında evli çocuklu bir adamla zorlama bir ilişkisi olan. çocuk bir şekilde anlatmış bunu öğretmenine. benim arkadaşım olan o sizin maaşına dil uzattığınız koca yürekli kız da elinden geleni yapmış, yardımcı olmaya çalışmış, kızı kurtarmaya çalışmıştı. ama o amk içanadolu garabetinde bu kızı tehdit ettiler. ortaokul öğrencisiyle dost hayatı yaşayan 30 yaşındaki orospu çocuğu 24 yaşındaki yeni atanmış öğretmeni tehdit etti, "kes sesini" dedi. bu kız geceleri korkarak uyuyordu. kimsesi yoktu lan. 1900 tl maaş için memleketini terk edip allah'ın bile unuttuğu bir ortaçağ şehrinde öğretmenlik yapmaya çalışıyordu. ve düğününe 3 ay kala 1 nisan 2013 günü bir akşamüstü ancak öğretmen maaşıyla alanabilecek 10-12 bin tl'lik bir arabanın içinde öldü.

    kız arkadaşım istanbul'da öğretmen. o da rehber öğretmeni. bana gel dükkan açalım, tostçu olalım, midyeci açalım izmir'in bi sahilinde diyor. neden? 9'da gidip 3'te çıktığı için mi? yoksa 7 yaşındaki okul çocuğunun çantasına esrar eroin doldurup kuryelik yapmaya zorlayan orospu evladı ebeveynlerle uğraşmaktan bıktığı için mi? sizin taşak geçtiğiniz istanbul varoşlarında mesai sonrası tek başına çocuklarını okula göndermeyen ailelerin evine gidip ikna etmeye zorlandığı için mi? yoksa daha süt dişlerini dökmemiş çocuklarını taciz eden ensest ailelerin psikolojisini bozduğu için mi? lan bi söyleyin lan hadi. ben size aylık 2000 tl vereyim de gaziosmanpaşa'da çocuğunun kolunda sigara söndüren bir ruh hastasının evine akşam 6'da gitip, "lütfen böyle yapmayın" deyin. konuşsanıza lan. ama yok. doğru, türkiye'deki bütün öğretmenler sizin ilkokul öğretmenlerinizden ibaret başka bir şey yok.

    bakın ben o sizin taşak geçmekten usanmadığınız yozgat'ta yaşıyorum 1 yılı aşkın süredir. bir öğretmen arkadaşım vardı şimdi tayin oldu gitti. bakkaldan bira alırken bir velisi görmüş bir haftasonu. pazartesi günü okula bir gitmiş ki bir yobaz kolonisi müdürün odasında kendisini bekliyor. içki içen öğretmene kız çocuklarını emanet edemezlermiş. bir anlığına kendinizi bu verdiğim örneklerdeki karakterlerden birisi yerine koyun, ondan sonra yine konuşun.

    şu ülkede aldığı maaşı hak etmeyen birçok kamu personeli vardır. belki bir tanesi de benimdir. beni eleştirin, ötekini eleştirin, berikini eleştirin ama "eğitim" denilen ekmekten sudan daha ehemmi bir sektörde emek veren insanlara dil uzatmayın. çok ciddi söylüyorum haksızlık ediyorsunuz. yazıktır, günahtır; davulun sesi sizin sandığınız kadar hoş gelmiyor yakından. anadolu'da parmağına sahte nişan yüzüğü takmak zorunda kalan öğretmenleri bir tanısanız böyle demezsiniz. adam sınıfa bekar öğretmen beğenmeye geliyor ve bu, hiç absürt bir şey olarak algılanmıyor buralarda. köydeki muhtar, şehre yeni öğretmen gelmiş deyip oğluna kız beğenmeye geliyor. yahu bunlar şaka değil, gerçek. hayat istanbul'un kadıköy'ünden, izmir'in mavişehir'inden, ankara'nın çankaya'sından, antalya'nın konyaaltı'ndan ibaret değil. sizin görmediğiniz bir 17. yüzyıl var amk memleketinin arka bahçesinde.
hesabın var mı? giriş yap