• öncelikle "sözlük de baya öğretmen yazarlar varmış" gibi bir cümle kuran birinden bir şey öğreneceklerini düşünmediğim kişilere verilmeye çalışılan tavsiyelerdir.
    öğrencilere "sorusu olan var mı" diye sorulmalıymış. vay anasını, inanılmaz bir yaklaşım, eğitimde yepyeni bir boyut. bunu hiçbir öğretmen daha önce denememiştir eminim...
  • 3 ay tatil yapıyorsunuz diyenlere gülüp geçin. çünkü mesleğimiz zor.

    haftada 28 saat derse giriyorum. günde ortalama 4 saat. ama bunun ders hazırlığı var. mesela gece 12'de içim rahat etmiyor bilgisayarımı açıp öğrencilere ek kaynak çıkartıyorum.

    okulumdaki öğrencilerin çoğu köyden geliyor. ilçedekiler de dahil olmak üzere çoğu temel görgü kurallarından habersizler. okulda öyle bir uğultu ve ses var ki öğretmen olmayan birini okula getir 1 saat duramaz.

    öğretmenlere laf sokarken yeni nesilin standart donanım olarak arsız ve görgüsüz yetiştiğini unutmayın.

    mesela artık okullarda öğrenciler ders zilinin farkında değil, ayakta ve kapı açık tuvaletlerini yapıyorlar, ağızlarında sürekli küfür ve hakaret var, yerlere rahatlıkla ve kasten çöp atıyorlar, dazlak saç stiliyle ve kot pantolonla rahatlıkla okula gelebiliyorlar, parmak kaldırırken bile bağırarak parmak kaldırıyorlar, öğrenmeye kapalı ve meraksızlar. kıçınızı yırtıp dersi daha çekici hale getirseniz de, teknolojiyi sonuna kadar kullansanız da merak duyguları yok. dünyaya isteksiz gelmiş bir nesil var artık.

    peki çözüm ne?

    eğitim ailede başlıyor. aile çocuğuna zaman ayırmazsa, ilgi göstermezse çocukta davranış bozukluğu oluşuyor ve öğretmenlere hayatı zindan ediyorlar. ama unutmayın, öğretmen 3-4 sene harcar siz hayat boyu yapmadığınız şeylerin bedelini hem kendiniz ödersiniz hem de çocuğunuza ödetirsiniz. çocuğunuzu akademik olarak da ahlaki olarak da lütfen destekleyin ve örnek olun.

    yoksa okulda mucize olmuyor...
  • her konumda ve bölgede hayata geçirilemeyecek tavsiyelerdir. gerçi biz bu aralar proje tabanlı öğrenme gruplarında mağara duvarlarına resim çiziyoruz, sömestrden sonra da tekerleği icat edeceğiz o ayrı.
  • atanın. evet.
  • almanya’da bir lise müdürü, her eğitim - öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş;

    ''bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
    gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.
    iyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar.
    eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.''

    değerli öğretmenlere naçizane tavsiyem şudur;

    öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.
    çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
    okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.

    unutmamak lazım ki;
    insan olmak, birey olmak, her şeyden önce hem kendisine hem de etrafına saygılı ve sorumlu olmaktır.
    insan her şeyden önce ruhuna özen göstermelidir.
  • ''yok öyle 3 kuruşa 5 köfte'' hayat felsefeniz olsun bu maaşa ne yapsanız fazla zaten..bakın keyfinize.
  • daha diksiyonunu düzeltememiş, doğru dürüst ana dilini bilmeyen, tek derdi ek ders ve halı saha maçı ya da yaptığı yemekler olan seviyesiz meslektaşlarınızı boykot edin.

    bugün dolmuşta böyle bir tanesine rast geldim, imam hatip'te öğretmenmiş. oturduğu yerde poşetteki ekmeğinden tırtıklarken 'tabi canım, hepsi çalıyor, yurtdışına eğitime gidiyorum diyerek soyuyor devleti' tarzı bir şeyler söylerken gevrek gevrek gülüyordu. imkan olsa kendi gidecekmiş de bilmem neler.
    o tip, o giyim kuşam, o diksiyon, o tavırlar... bunlar da öğretmen güya.
    bir önünde oturan matematik öğretmeni ise yanındaki meslektaşıyla türk üniversitelerinin dünyadaki yerinin iyileştirilmesiyle ilgili konuşuyordu.

    şimdi bu ikisinin aynı maaşı alması nasıl hak olur?
  • • türkçeyi herhangi bir yörenin ağzıyla konuşmayın. isterseniz köyde çalışın, isterseniz şehirde. gerçekten spesifik bir ağzın konuşulduğu bir yer olabilir, burada çocuklara türkiye'nin bütün bölgelerinde anlaşılabilecek bir türkçe öğretmiş olursunuz. şehirde de, çocukların sizi anlamamasını engellemiş olursunuz.

    • bazen farkında olmadan, bazen de farkında olarak telaffuz hatası yapıyorsunuz. mesela lisede bir öğretmenimin "okşizen" deyişi halen hafızamda fuzuli bir yer kaplıyor. öğrencilerin hatalarını düzeltmelerini söylerken kendi hatanızı da bir zahmet düzeltiverin.

    • ders anlatımınında monoton bir ses tonu kullanmayın. sadece tek bir ses tonunda anlatmanın yanında, sürekli tekrar eden bir ses tonuyla anlatmak da buna dahildir. bütün soruları, bütün örnekleri aynı ses tonuyla anlatırsanız bir yerden sonra öğrenci artık içeriğe değil sizin anlatımınıza odaklanıyor.

    • konuşurken sürekli aynı kalıpları kullanmayın. "ne yapıyoruz? soruları cevaplıyoruz", "ne diyoruz? a diyoruz", "neymiş? ankara'ymış." diye sürekli kullandığınız kalıpları bırakın. "yapaaa biliyoruz", "kullanaaa biliyoruz" diye sadece ders anlatımlarında kullanılmak için icat edilmiş kalıpları kullanmayın.

    • konuşurken çoğunuz günlük hayatta bir şey anlatırken kullanılmayan, ancak sadece derslerde kullanılan enteresan bir ses tonuna geçiyorsunuz. ister 6 yaşında çocuk olsun, ister yetişkin; "şimdi napıyoruz arkadaşlaaaar? yirminci sayfayı açıyoruuuuz" diye zeka seviyesi düşürücü bir tonda konuşmayın. karşıdaki de insan yahu, normal anlatın işte.

    babanıza cep telefonundan mesaj atmayı öğretirken "eveeeet baba. şimdi napıyoruuuz? burayı açıyoruuuuz. buraya mesajımızı giriyoruuuuz. sonraaaa, bu düğmeye basıyoruuuuz." diye mi anlatıyorsunuz? düzgün bir türkçeyle, herkese nasıl anlatıyorsanız derste de öyle anlatın.
  • öğretmenler, öğrenciler için olumsuz şeyleri sıralamış!

    öğretmenlere hatırlatma olsun;
    "öğretmenler!
    yeni nesli, cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. "
  • lütfen öğretmenliğin önemli bir sosyal statü olduğunun farkında olun.

    lütfen bir değerler sisteminin parçası ve temsilcisi olduğunuzun farkında olun.

    lütfen mesleğinize bir değer katın ve toplumsal sorumluluğunuzun farkında olun...

    bugün 10 kasım. başka bir kamu kurumunda görev yapan, öğretmenlik okumuş bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak o kadar kötü iki manzarayla karşılaştım ki içim kan ağladı gerçekten..

    eşimin görev yaptığı okuldaki başka bir öğretmen tofaş marka bir arabadan indi ve şoförü tinerci görünümlü bir tipti. eşime kim bu dedim erkek arkadaşı dedi. lütfen yanlış anlamayın amacım kimseyi aşağılamak hakir görmek değil ama bence bu hiç uygun bir tablo değil. o tipleri çok iyi tanirim. kahvede ya da tofaşı çektiği bir dağ eteğinde muhtemelen siyah poşetten birasını içerken arkadaşlarına bi öğretmen denk getirdim şöyle yaptım böyle yapıyorum diye hava atıyordur. çok kolaymış lan öğretmenler dediğini duyar gibiyim. ne kadar onur kırıcı bir durum öğretmenlik adına. burada blok blok yazmaya gerek yok biraz hayal gücünüzü kullanarak durumun vehametini daha derinlemesine görebilirsiniz. ve o öğretmen ağzında sakız kimseyi umursamaz bir tavırla tören alanina ilerledi.

    eşimi bıraktım ve şok içindeydim. çarşıda biraz işlerim vardı onları hallettim ve eve döndüm. arabayi park ederken aynı mahallede oturduğum ve öğretmen olduğunu bildiğim en fazla 30 yaşında birisi daha takım elbisesini çıkarmadan izbe bir kahvenin bir köşesinde mahalleden üç beş bitirimle aynı masada kağıt oynuyordu. bunu herkes yapabilir bunda bir beis yok. lakin insanlar size farklı bir gözle bakıyor öğretmensiniz siz, örnek olmaniz gerekmez mi?? o masada çoçuğu okula giden bir veli de olabilir. eve gidince eşi çoçuğun okul iyi değil dediğinde "zaten öğretmenler dandik, allahın işe yaramazları anca kahvede oyun oynamayı bilirler" dese sen bundan utanmaz mısın??

    insanımız çok cahil. demek ki adamın yaşam tarzı böyle bana ne diyemezler. koyarlar hemen size yaftayı bunun farkında olun ve bunu umursayın lütfen. daha geçen hafta gittiğim bir berber ben arkada sıramı beklerken tıraş ettiği müşterisine aynen şöyle soyledi:"a*ına kodumun öğretmenleri çok ballılar yaa bir sürü kızın arasında yüzüyorlar kim bilir kaçını s*kmişlerdir haa.. zaten kızlar da eskisi gibi değil ki hepsi yaniyor a*ına koyayım". utandım ama hiç tanımadığım bir yerdeydim ve sesimi çıkaramadım. zaten çıkarsam da yaptığım anca don kişotluk olurdu.

    daha çok yazasım var ama yanlış anlaşılmak istemem. tekrar söylüyorum amacım kimseyi aşağılamak degil herkes istediği gibi yaşayıp istediği insanla sevişebilir bu beni ilgilendirmez ama ne bileyim bana ters geldi işte yaşadıklarım..

    lütfen biraz daha düşünceli olmaya çalışalım sayın öğretmenlerim özellikle de genç olanlarınız...
hesabın var mı? giriş yap