• örnek verdiği facebook gönderisinde başkası tarafından yapılan “etkinlik” bir öğretmen tarafından bir öğretmen grubuna yollanıyor. ilk entry sahibi bu gönderiyi “bir öğretmen gönderisine örnek” olarak gösteriyor. üzerine genelliyor.
    “okuduğunu anlayamayan insanlar” gelip burada bir iki tane hariç olmak üzere bir zümreye aptal diyor.
    115 öğretmenli okulda senin gibi birine her anlamda fark atacak 100 kişi tanıyorum.

    öneri: link yayınladıktan sonra kontrol et. sadece fotoğraflar gözüküyor. herkes o siteye girip üye sayısına bakmak ve de o girdiyi bulup yorumları okumak zorunda değil. madem eleştireceksin doğru düzgün link ver.
    ya da istersen yazını anlaşılır hale getirip düzeltip mesaj olarak yollarım. nasıl olsa işimiz bu..

    anekdot: cevap yazdığıma pişman oldum. ombudsman yerine koyup cevap verdiğim, saçma bir başlıkta
    cebindeki parayı, bankadaki mevduatını yazmış. pöf. 1 saatimi yediğim kişiye bak..
    geçiyorum, çıkıyorum. kapıyı da kapatıyorum.
  • barajı geçeni öğretmen yapıyorlarmış bunu da öğrendik. başlığı açanın algısı sadece 'öss' tabii. 3 alandan kpss'ye giriyorsun orada baraj yok haberin olsun. +85 puan alıp da atanamayan insanlar var.
    tamam sen eğitim fakültesi kazansan utancından dışarı çıkmazdın, tamam sen en iyi devlet okullarından birinde okudun, tamam sensin sevgili yazar. en niteliksiz biziz. bizi hep genelleyin tamam mı? sizin genellemeleriniz olmadan biz bir hiçiz zira. şakayız biz şaka.

    gerçekten öğretmen olmak isteyip de olamayan var mı, eğer bunu çok merak ediyorsan biraz araştırma yap. kaç bin aday öğretmen olmaya çalışıp da olamıyor görürsün belki. haa yazılanları üstüme asla alınmadım, kendimi biliyorum çok şükür. bu tip başlıklara da her defasında aynı şeyi yazıyorum; her meslek grubunda niteliksiz insan var, olacak da. benim kızdığım nokta, bütün öğretmenlerin süzgeçten geçirilmiş gibi yaftalanması. yoksa rezalet öğretmenler var bunu zaten herkes biliyor, ayrıca başlık açmanın lüzumu yok. her şeyi geçtim, bir fikir beyan ediyorsunuz, yetmiyor eğitim fakültesi okuyanları küçümsüyorsunuz. pardon da sen kimsin, kimi küçümsüyorsun?
  • eşini, dostunu, köpeğini akademisyen olarak atayan bir anlayışın hakim olduğu üniversitelerden iyi öğretmenler çıkmasını beklemek de neyin kafasıysa...

    iki binli yılların başında pedagojik formasyon eğitimi almamış atom mühendisleri, mimarlık, kimya ve fizik bölümü mezunu gibi nicelerinin sınıf öğretmeni olarak atandığı bir sistemde iyi öğretmen aramak hiç ama hiç gerçekçi değil.
    yani
    sezar'ı öldürdüler, hakkını da şifreli sınavlar ve mülakatlarda yediler canım!
    şimdi küçücük çocuklardan bile tahrik olan bir sapıklığın eline kaldınız, geçmiş olsun!
    öğretmenlik mesleğinin geçmişten bugüne hafife alınmasının bir sonucu olarak eğitim sistemi bu hale geldi. ve buna göz yuman her vatandaşa da müstahak.
  • en niteliksiz okul bitirmiş meslekler sayılacaksa bir numara elbette astsubay ve uzman çavuş meslek yüksek okulları mezunlarıdır. daha sonrasında polis koleji mezunları gelir ki bunlar da berbat derecede nitelik yoksunu ve sadece kin, nefret, gözyaşından nemalanan insan sürüsü niteliksizliğindedir. lisans olarak açık öğretim mezunları varken, onlarca okul bitirip daha okuma alışkanlığının zerresine sahip olamayan, kendi cümlelerini kuramayanlar etrafımızda fink atarken, öğretmenlerin en niteliksiz topluluk olması gibi garip bir genelleme yakışıksızdır.

    bu başlığı açan şahsiyet, unutma ki seni de bir öğretmen yetiştirdi, maalesef.

    dipnot: genellemeler genellikle hatalıdır.
  • tanıdığı bir iki kişiyi bütün öğretmenlere genelleyen bir gerizekalı beyanı. çok da ciddiye almayın efendim.

    bu arada kadınsı demek nedir lan.
    öğretmenlik sadece erkek mesleği mi amk.
  • nitelikli insanlar, diğer insanlara saygılıdır. onları asla küçük görmezler. kibirden uzaktırlar. eğitimlerini, dünya görüşlerini, başarılarını, insanlığa katkılarını kendini övme malzemesi yapmazlar. bir aziz sancar'dan, bir albert einstein'den, bir barış manço'dan diğer insanları küçümseyen ifadeler duymazsınız.

    niteliksiz insanlar ise sürekli diğer insanları yaftalarlar. eğitimleri, paraları, arkadaşları, görünüşü, malı mülkü ile kendilerini dev aynasında görme eğilimindedirler. okuduğu okulu bile her yerde yazarak kendilerini tatmin ederler. o okulu, "iyi" yapan öğretmenleri hor görürler. pek az kimse, onların seviyesine çıkabilir. onlar, seçilmiştirler ve onların tespitlerine katılmaktan başka çare yoktur. yav hee he, bu insanlara karşı oluşturulmuş güzel bir tepki cümlesidir.
  • katıldığım tespittir. öğretmen kaliteli olsaydı ülkenin hali bu olur muydu?

    öğretmen tembel, kendin geliştirmeyen, yerinde sayan, uyuşuk, problemi sürekli velide ve öğrencide bulan kişidir.

    sömestir tatilinden bir hafta sonra gelen kar tatiline sevinen kişidir.

    öğretmen sınav kağıdını bile internetten indiren kişidir.

    öğretmen sanata, bilime, edebiyata, kültüre uzak; instagrama twitter’a ve avm’lere yakın olan kişidir.

    öğretmen sadece çalışkan çocuğu seven kişidir.

    öğretmen eleştiriyi de kabul etmeyen kişidir.

    öğretmen, hep klişe konuşan kişidir.
    branş öğretmeni ise kitap okumayan edebiyatçı, enstrüman çalamayan müzikçi, ingilizce konuşamayan dilci, topu çocuklara verip kahve keyfi yapan bedencidir.

    iş bu tespit teste açık bir savdır.

    not: içeriden bildiriyorum.
  • bu entry aralarda kaybolup gidecek ama ben yine de yazayım.

    öncelikle içinizi rahatlatayım. benim de dahil olduğum öğretmen camiasında, benim de dahil olduğum bir çok öğretmen, niteliksiz değil ama yetersiz. niteliksiz çok ağır bir yakıştırma. gerizekalı demekle arasında hiçbir fark yok. yetersiz daha doğru bir tanımlama. (ek: müzik öğretmeniyim) şimdi kendimden örnekle gidiyorum, ki bütün kültür dersi öğretmenlerinin durumu budur. hem velilerin, hem milli eğitimin gözünde gereksizsinizdir. tören ve kutlamalar dışında olmasanız da olur. dersiniz öğrencilerin diğer derslerde aldıkları düşük notları yükseltmek için tampon vazifesi görmekten öteye geçmez. devlet okullarında çalışan kültür dersi öğretmenleri bir nebze de olsa derslerini önemser (her öğretmen önemser tabii ki ama okul idareleri baskı üstüne baskı yapar), özel okullarda kültür dersi öğretmenlerinin söz hakkı bile yoktur. 99 verse veli gelir okul idaresine bağırır, idareci öğretmene bağırır, ikinci seferde bağırmaz çıkışını verir. özel okulların not şişirme hadisesi sadece kültür dersleriyle sınırlı değil bittabi. sınav notlarına dokunamasalar da ders ve etkinliklere katılım notu neredeyse tüm öğrencilerde 100'dür. 90 altı ise mümkün değildir.

    bu ortamda devlet okulundaki kültür dersi öğretmenleri hem idare tarafından hem de vicdani olarak baskı altında kalır. benim düşük not verdiğim öğrenci bile özel okuldaki 100'lük çocuktan daha iyi müzik dersinde. suçu ne? not satın alacak parasının olmaması mı? peki bu ortamda ben nasıl ölçme değerlendirme yapacağım? tabii ki öğrenci lehine en az kayıpla yapacağım. bu da doğal olarak çocukların derse ilgisini azaltıyor, ilgi azalınca dersin kalitesi düşüyor, istenilen seviyenin altında iş yapıyoruz, dışardan bakınca da öğretmen yetersiz görünüyor. bu kısır döngü içinde mesleki olarak tatmin olduğum tek faaliyet ders dışı egzersiz çalışmaları. aynı sürede özel ders versem çok daha az uğraşarak 3-4 katı para kazanabilecekken sırf kendi öğrencilerimle birşeyler yapabilmek, yetenekli olanların yeteneklerini parlatabilmek için egzersiz yapıyorum. bu sayede kendi kendime "işte sen busun, bu cevher sende var olm, fırsatın olsa var ya uçurursun bu çocukları" diyebiliyorum. yoksa insanın psikolojisi cidden fena sallanıyor. değersiz hissetmek bir insanın başına gelebilecek en kötü şey.

    temel derlerin öğretmenlerinin durumu ise içler acısı. niteliksiz dediğin adamların ders içerikleri neredeyse her sene değişiyor biliyor musun? mesela bu sene 7. sınıfta anlattığı konu ertesi sene hop 6. sınıfa geçiyor. öğrenci 6. sınıfta o konuyu görmedi, 7. sınıf müfredatından da kalktı, onun yerine başka konu geldi... 8. sınıfın sonunda yapılacak lise yerleştirme sınavında bu işlenmeyen konu sorulacak??? niteliksiz addettiğin adam okul çıkışında fahri ders yapıyor o çocuklara. kaynak kitap kullandırmak yasak, eliyle ders notu yazıp fotokopi makinesinde çoğaltıp dağıtıyor -bazen cebinden gidiyor-. sen okulun içini bilmeden dışardan bakınca öğretmeni yetersiz görüyorsun. değil. sistem yetersiz, sistem niteliksiz. el oğlu bir dersin içeriğinden bir konuyu değiştirmek için 2-3 yıl tartışıyor, 2-3 yıl pilot bölgede deniyor, sonra 2-3 yıl değerlendirme yapıyor, 10 yıl sonra "kusursuz" ise değişiklik yapıyor. dikkat! tek dersin içinde tek konu için!!! bizde bu içerikler sorgusuz sualsiz değişiyor haberin var mı genç? öğretmen önce sürekli değişen sistemi öğrenecek, devletin ne yapmaya çalıştığını anlayacak, sonra öğrenciye aktaracak.

    bu arada okulu diploma matbaası sanan, çocuklarını insan üstü varlıklar sanan velileri de unutmamak gerek. bir öğrenci başarısızsa bunun en önde gelen sebebi ebeveyndir. kısa bir olay zinciri örnek vereyim. ben müzik dersinden bir öğrenciye ortalama bir not verinde veli okula geliyor ve idareden başlayarak bana kadar söylene söylene geliyor. idare dik duracağına eğilip büzülüyor ve o çocuğun notu düzeliyor (bazı bazı benim bile haberim olmadan), sonra çocuk velisinden aldığı bu olumsuz özgüvenle diğer öğretmenlerden de aynısını umuyor ve gevşemeye başlıyor, notlar da aşağı yönelince veli yine çocuğunda kusur bulmuyor ve öğretmeni suçluyor. en başından kendi çocuğunu düzeltmesi gereken, öğretmenle kavga değil diyalog kurması gereken veli bir sorunun düğümüne bağlıyor kendini. hatta hiç bilgisi olmadığı halde "harflari öğretmeye neden a'dan başlamıyorsunuz" diye öğretmen bıçaklamaya kadar vardırıyor işi. (bak çaktırmadan seni nasıl da psikopat sorumsuz veli ile aynı kefeye koydum senin bana yaptığın gibi)

    bu niteliksiz öğretmen sorunu değil arkadaşım, niteliksiz sistem sorunu. öğretmenler bu garabetin mecburi figüranları. biri gelir irticayı engelleyeceğim diye sil baştan yapar, biri gelir dindar nesil yetiştireceğim diye sil baştan yapar... olan çocuklara olur. öğretmen dediğin devletin memuru, o ne emrederse onu yapar. dışına çıkarsa bir de soruşturma yer. dört dörtlük değilim bunu biliyorum ama niteliksiz de değilim, bunu da biliyorum. eleştirilebilirim ama işimi dış etkenler yüzünden doğru dürüst yapamadığım için hakarete maruz kalırsam... susmam söyleyeyim.
  • edebiyat ogretmeni yusuf atilgan'i bilmiyormuş, o halde butun ogretmenler niteliksiz, acaba sen onun bildigi her yazarı biliyor musun? ama senin gibi ot, bavul, yarak kurek dergileri takip etmiyorsa yeterince ogrenememistir.

    nitelikli olan zaten ogretmen olmuyormus o yuzden size muhtacmisiz, ulan sen de bi sktr git lutfen, hangi nitelik? kim niteligine göre meslek seçebiliyor ülkede, uc tane fazla geometri fizik sorusu cozen tip kazanabiliyor diye mi bu nitelik, anne baba daha zengin diye mi? nedir? biyoloji meraklısi, gazetecilik meraklisi cocuklari oralarda para kazanilmaz diye zorla aile baskisiyla garanti bolumlere göndermiyor muyuz?
    egitim ailede baslar, ogretmen yol gosterir. bu baslikta bile bu cok net, ogretmeni salyalar sacarak elestirenle gayet akli basinda savunanlar ayni ailede yetismis olabilir mi hic?

    elbette olabilir, yine onyargili olma, ayni ailede iki farkli cocuk bile ailede cok farkli egitime maruz kalabilir. kisacasi herseye ve hayatimiza giren herkese gereğinden fazla anlam yukleme hastaligindan vazgecmeliyiz. kimse hakkari'nin köyünde bando kuran ogretmeni konusmaz, her öğrencisine enstruman öğreteni, okulu boyayani, teroristlerce evine donerken oldurulenleri, depremde yitirilenleri, ergenlik sanrilarinizi ogretmenler uzerinden yansitmaniz cok normal cunku zamanin cogunda onlarla beraberdiniz ancak unutmayin o zaman da aslinda ailenizdiniz simdi de oylesiniz.
hesabın var mı? giriş yap