• giyim mağazaları tarafından bile kendi içinde kategorize edilen meslek.

    bugün bir mağazaya gittim. 21-24 kasım arası tüm ürünlerde öğretmenlere %20 indirim olduğunu öğrendim orada. bir hırka beğendim ve öğretmen olduğumu söyledim. öğretmen kartımın olup olmadığını sordular. ''hayır, ama diplomam var'' dedim. ''çalışmıyorsanız olmaz'' dediler. ''siz de mi kadrolu olmayanı öğretmenden saymıyorsunuz?'' dedim.

    güldüler.
  • şöyle şeyler duyabileceğiniz bir meslek olması hasebiyle hayranıyım. ayrıca ne yalan söyleyeyim hasebiyle kelimesini cümle içinde kullanmanın da haklı gururunu yaşıyorum. ben şu köşeye gidip biraz sevineyim.

    kayra(9); öğretmenim, ayakkabılarım nasıl? çakma nayk. bayramda harçlıklarımla bi de allahın emriyle, peygamberimizin de yardımıyla aldım.

    çocuk hiçbi şeyi es geçmedi kısacık cümlesinde. ahahah.
  • evli değilseniz, haftasonları yatmayı unutun bu meslekte efenim. çünkü stajyer öğretmenken çektiğiniz çile, bekar kaldığınız sürece devam edecektir. her abidik gubidik haftasonu görevleri size verilir, evliler muaftır. sebep? çünkü bekarsınız, çünkü başka yapacak işiniz gücünüz yoktur nasılsa sizin, özel hayatınızın özel uğraşlarınızın olması mümkün değildir, ilgilenecek çoluk çocuğunuz da yok, e cumartesi gecesi de çılgınlar gibi sevişecek değilsiniz ya bekar bekar, kalkın pazar sabah 9 da bilmem ne yürüyüşünde okulunuzu temsil edin öğrencilerinizle, işiniz ne...en iyi çoban, bekar çobandır.
  • ''biz aldıklarımızla yaşamımızı idame ettiririz ,
    fakat verdiklerimizle bir yaşam yaratırız.''

    n.macewan
  • çok uzaklara yolculuk, öyle ki yüzlerce kilometre ışıksız yollar var böyle. yeni bir düzen kurma telaşıyla kafayı meşgul eden ''naptım lan ben'' düşüncesi.

    öfkeli ergenler, kaynaştırma öğrencileri, kendini asan öğrenciler, 8. sınıftan sonra okutulmayıp başlık parasına satılan kız öğrenciler, aşiretler, mollalar, şıhlar,cehaletin en kara halleri, kürtçe bilmeyen muallimlere aleni küfreden orospu yavruları, kaçakçılar, terörist öğretmenler, dağa çıkan öğrenciler, kaçırılan komşu okul öğretmenleri hakkındaki muabbbetler...

    bayan öğretmeni dövmek için okula dayanan 20 kişilik maymun sürüsü, bayan öğretmenlere aleni yazan şube müdürleri, ölü sikici yerli esnafla diyaloglar...

    daha deli seviyelere çıkmak için; 6 hafta dünyaya kapanan bir köyde yaşamak, kaldığınız konteynırın tuvaletinin olmaması nedeniyle karlara sıçmak, öğretmeni almaya kalkan teröristleri vazgeçirmek için köylünün araya girmesi, biksi, skorsky sesleri altında dersler, yakacak olarak tezek depolamak,vekil müdürlük, saçı sakalı koyvermek, okulu 9-10'da açıp kafana göre takılmak, polisin askerin girmeye çekindiği, muhattap olmak istemediği bölgelerde,lojmanlarda tedirgin şekilde yaşayan öğretmenler...

    tüm bu fiziki zorlukların yanında iç dünyanızın çöle dönmesi, kendi büyüdüğün ortamdan uzak geçen yılların sonucu memleketine yabancılaşmak, insanlardan yılmak, ayrımcılık ve yabancı nefretinden dolayı kendi kabuğuna çekilmek.

    bunların yanı sıra; koridorda her fırsatta yanakları mıncırılan tatlı veletler, okul bittiğinde dönüş yolunda kolunuzun altına girebilmek için sıra belirleyen, birbirleriyle yarışan öğrencileriniz, karşıdan sizi görür görmez önünü ilikleyen, çantanıza sarılıp taşıyayım hocam diyen delikanlılar, küçük hanımefendiler.

    bir yandan bok yemenin milli eğitimcesi, diğer yandan ufaktan bir rock yıldızının gördüğü ilgiye mazhar olmaktır.
  • merhametin öfkeyi yenmesidir.
  • annesi ve babası ayrı olup babaannesi ile yaşayan 12 yaşındaki, okulun en yaramaz öğrencisinin "öğretmeniiim" diye sarılmaya çalıştığı anlarda anlaşılıyor aslında.

    test parası biriktirmek için yevmiyeyle çalışmaya giden öğrenciye bakınca anlaşılıyor.

    sabah kahvaltı yapmadan geldiği için midesi bulanıp duran öğrenciyle simit paylaşınca anlaşılıyor.

    köyü uzak olduğu için 13 yaşında yatılı okulda kalan öğrenci kendisine hastayken sarılınca "yine hasta olursam yine sarılır mısınız" deyince anlaşılıyor kimi zaman.

    annesi tarafından terkedilen kız çocuğu anketteki "okula nasıl geliyorsun"(yürüyerek mi servis ile mi) sorusuna "bazen üzülerek bazen sevinerek" diye cevap verdiğinde anlaşılıyor belki de.

    sigara içmemesi konusunda uyarılan 13 yaşındaki öğrenci "babam vermese içmem belki" dediğinde anlaşılıyor bazen.

    derste uyuyan oğlan çocuğuna neden uyuduğunu sorulduğunda alınan "annemle babam her gece kavga etmese evde uyurum" dediğinde anlaşılıyor bazen.

    en çok da cevabı bilinen soruları soramadığın zamanlar da anlaşılıyor.sabah gözü mor gelen öğrenciye "neden" diye soramadığında mesela...
  • öğretmen olmak en zor mesleklerden birisidir bu ülkede. eğitim fakültelerine girebilmek için çalışırsın çok iyi puanlar alırsın ve üniversiteye girersin okul biter ama hala rahat değilsindir çünkü karşında kpss denilen illet yer almaktadır. çok çalışırsın kpss ye hayatının en verimli yılları akıp giderken herkesin bir iş sahibi olduğunu izlerken sen hala öğrencisindir. yıllarca atanmayı beklersin ve en sonunda olmayacağına delalet edilince ücretli öğretmenlik denilen lanet sistemin bir parçası oluverirsin saati yedi liradan amalelik yapmayı kabul etmektir ücretli öğretmenlik. en çok da sana herkesin ay yazık derken acyan gözlerle bakmasıdır. okula gidersin aldığın üç kuruş ücretle dalga geçercesine konuşan ukala bazı öğretmenlerle bir arada oturmak zorunda kalırsın hele kendini bilmez bazıları vardır ki senin aldığın bir aylık ücretle dalga geçerler ben onunla sadece bir çzme alıyorum diye. sorarsın kendisine 50 puanla atanmıştır sizse onun hayal bile edemeyeceği puanlarla ücretli öğretmenlik yaparsınız. aslında lafım az puanla atananlara değil onların da hakkı onlar da üniversiteye belirli bir yeterlilikle girmiş ve bitirmiş insanlardır fakat insanı aşağılayan bu sözler insanın kanına dokunuyor.

    seveceksin bu mesleği hem de çok yoksa çekilmez üç kuruş alırken bile severek gidiyorum okula ilk öğretmenler günümü kutlayacağım bu sene ve şimdiden 24 kasımın heyecanı sardı beni öğrencilerimin o gün bana sarılacağını düşünerek heyecanlanıyorum. en çok da her sabah okula giderken şen çocuklar gibi hazılanmayı seviyorum.
  • bu meslek yuzunden 2 haftadir gurbet ellerde anam bellendi, sozluk. bir kere boku pusuru hic bitmeyen bir meslek. bu meslek dalina amerika'daki bir devlet okulunda ıngilizce ogretmeni olarak calismaya baslayarak dahil oldum. iki haftadir sabah 8:15 - 18:30'a kadar okuldayim. eve gelip aksam yemegi yiyip yine okul isleriyle ugrasiyorum. bok dedim, pusur dedim. buyrun soyle aciklayayim:

    - her ogretmenin kendine ait bir sinifi var. sene basinda siniftaki esyalarin konumunu kendin ayarliyorsun. okulun idaresi bir ogretmen olarak senden duvarlarini isledigin dersle alakali poster ve afislerle susleyip sinifini ogrenim gormeye tesvik eden sicak bir ortama donusturmeni talep ediyor. usenmedim, oturup tek tek hesapladim. sinif ve dersle ilgili malzemelere $185'a yakin para harcamisim ve bu paranin geri odemesini 7. sinif ogretmeni oldugum icin okuldan geri alamiyorum. halbuki 6. sinif ogretmenlerine ogretmen basina $500'lik bir butce ayrilmis. 6. sinif ogretmeninin 7. sinif ogretmeninden ne farki varsa artik...
    - haftada 6 kere toplantiya giriyoruz. 3 tanesi butun 7. sinif ogretmenleriyle, diger 3 tanesi ise 7. sinif ıngilizce ogretmenleriyle...
    - tenefus de dahil olmak uzere ogrenciler ogretmenler tarafindan surekli gozetim altinda tutulmak zorunda. nefes alabilecegim ve tuvalete gidebilecegim o 5 dakikalik arada da sinifimin kapisinda olup koridorda "ogrenciler ne bok yiyor, yoksa birbirini mi oyuyorlar lan?" diye takip ve gerektiginde mudahale etmek zorundayim.
    - okul idaresi ogretmenlerden haftada en az 3 kez telefon, e-mail ya da yuzyuze gorusme vb. seklinde olumlu, ogrenciyi oven ve basarisini tesvik eden veli gorusmesi yapmamizi ve dokumanlarini tutmamizi istiyor.
    - haftada en az 2 kez ogrenciye bir calisma uzerinden not vermek zorundayim.
    - bransim olmamasina ragmen sinifimda engelli ogrenciler var ve onlara gerekli modifikasyonlari uygulamakla yukumluyum.
    - yine 2 ayri sinifimda hic ıngilizce bilmeyen 3 tane meksikali ogrenci var ve "bu ogrencilere ıngilizceyi en bastan nasil ogretecegim lan ben?" diye kara kara dusunmekle mesgulum.
    - ogrencilerin %70'i laftan sozden anlamayan disiplin problemi olan tiplemeler. aralarinda cete uyeleri olan ogrenciler var. cuma gunu bir ogrenciye davranis bozuklugu dokumani yazdim. "daha hapisten yeni ciktim, bu dokuman benim basimi tekrar belaya sokar. su an gozetim altindayim." dedi. okul, okuldan cok timarhane+hapishane karisimi bir ortam.

    "3 ay tatil yaparak yattiklari yerden para kazaniyorlar yeaaa!" diyenleri israrla gelip boyle bir ortamda calismaya davet ediyorum.
  • her pazar gunu "istifa mi etsem, ne bok yesem? dayanamiyorum artik!" diye isyandan isyana surukleyen, "allah belami verseydi de ogretmen olmasaydim" dedigim meslegim.

    ıstanbul'un iyi universitelerinden birinden mezunum. ustune de su an amerika'da ogretmenlik masteri yapiyorum. oyle lanet bir meslek ki hayattan sogudum. sikerler masterini da, ogretmenligini de deyip elimin tersiyle herseyi itesim var. diger yandan ailem yaptigim isten dolayi benimle gurur duyuyor. onlari da hayal kirikligina ugratmak derdi, tasasi iyice sarsiyor bunyeyi. sevdigim birseylerle ugrassam halbuki... mesela, bulasikci olsam? bulasik yikamayi hem seviyorum, hem de zihnen beni rahatlatiyor. yarini dusunmekten yoruldum artik be sozluk.

    sagliktan sonra en onemli seyin mutluluk oldugunu ogretmediler mi bize yillarca?
hesabın var mı? giriş yap