• yalnızca 6 aylığına ingiltere ikinci ligine kiraladığım oyuncumun türkiye'ye döner dönmez ''ben buraya alışamadım, ayrılmak istiyorum'' diye mutsuz olması. olm sen recaizade mahmut ekrem karakteri misin? niye yanlış batılılaşıyosun? satıyorum lan seni siktir git.
  • milyon dolarlar verip aldığınız world class kalecinizin sabit bir bölgede oynamaktan dolayı mutsuz olması.
  • 32 yaşına gelen arshavin'in arsenal'den daha büyük bir kulübe gitmek istemesi. "gidene dur demeyiz" diyerekten kabul etmem, ve herifin samsunspor ile anlaşması.
  • fm 2011'de denizlispor ile bank asya'da lider giderken bir anda youla'nın sakatlanmasıyla tepetaklak 9. sıraya kadar gerilemiştik ve böyle bir takım nasıl olur da iyi yönetilemez diye kendime kızıp takımın geleceği adına sezonun ikinci yarısının başlarında istifa ettim ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.

    bu sırada gerçek dünyada denizlispor ligde liderdi ve doludizgin gidiyordu. oha dedirten kısmına bakarsak doludizgin giden takımda oyundaki gibi youla sakatlandı takım bir anda düşüşe geçti ve teknik direktör hamza hamzaoğlu istifa etti ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.
  • fm 04 veya 05 olması lazım. wigan ile başladığım kariyerim newcastle ardından arsenal ile devam etmiş. daha sonra 100 milyon doların üstündeki transfer bütçesi teklifiyle real madrid gelmiş, bütün barca aşkıma rağmen figo luk yapılıp kabul edilmiştir. bu arada kayıtlara geçsin oyun türkçe yaması yapılmış haliyle oynanmaktadır. neyse efendim bu büyük bütçenin hakkı verilmiş takım +100 averajla şampiyon olmuştur (hiç unutmuyorum nasıl bir zevke geldiysem). ertesi sezon için yine çılgın transfer planları yaparken yeni sezon için bütçe 10 milyon dolar olarak açıklanmış. bu benim kişisel dumurum olmuş ve ultimatomu gözüm kapalı basmışımdır. o kadar emindim ki paraları yine önüme dökeceklerinden, ama öyle güzel kovdular ki dumur olmaya bile fırsat bulamamıştım.

    edit: ayrıca şimdi hatırladım ki; barca ya sezon içinde barnebeu da 10 evet tam 10 gol atılmış 10-0 lık galibiyet tarihe altın harflerle yazılmıştır. heykelimi dikeceklerine kovdu herifler... çok ayıp..

    asıl hikaye ise burdan lazio ya geçmemle başladı. kariyerimin verdiği göt kalkma etkisiyle takımda kimsenin gözünün yaşına bakmayan bir yönetim tarzı gösteren ben şimdi adını hatırlamadığım bir futbolcumla (yazının bundan sonraki kısmında kendisinden arif diye bahsedilecektir) medya üzerinden atıştık durduk. ardından kendisini m.united a sezon sonu olmak üzere kaktım. zaten kadro dışı bırakıp bir kaç haftalık maaşını kestikten sonra rahat bıraktım. ama sakatlar cezalılar derken mecbur kalıp arif i ilk 11 e koymak zorunda kaldım. kendisi de sağolsun beni mahçup etmeyip rezalet maçlar çıkardı. zaten kıl olduğum için kendisene yapabildğim çirkefliği yaptım. ardından o da medyaya "hocam zaten beni yolladığı için ağzıma sıçıyor" tarzı bir şeyler zırvaladı. ben durur muyum medyadan cevabı verdim ve ardından kendi fm tarihimde ki en dumur mesaj ekranıma geldi. (oyunu türkçeye çevirenlere burdan selam ediyorum)

    "lazio taraftarları arif i dövdü"

    evet aynen böyle geldi mesaj. gülmemi bitirip arkadaşıma gösterdim onun yorumu da "ee faşist takım seçersen böyle olur" olmuştu. burdan teknik direktörüne sahip çıkan lazio taraftarına da ayrıca selamlarımı iletiyorum..
  • uyarı: bu hikayedeki bütün kişiler hayal ürünüdür, biri hariç...

    fm 2005 yılları hayatımda ilk ve son kez bir oyunda 20 seneyi devirmişim. şuan tanıdığımız hiçbir oyuncu yok yani piyasada. galatasarayla tam hatırlamamakla beraber 20 senede 10 şampiyonluk, 5,6 lig kupası kazanmışım. yıllarca kontratı bitmeye yaklaşan oyunculara salça olup dişimden tırnağımdan arttırdığım paralarla 100 milyon poundluk bir transfer bütçesi yaratmışım. öyle bir ortamdayım yani. neyse arkadaşlarımdan dinliyorum ben beşiktaş'ı 10 sene üstüste şampiyonlar ligi şampiyonu yaptım, ben fenerle 10 kez uefa kupası aldım tarzı o zamanlar kolpa olduğunu anlamadığım hikayeleri. sikerim diyorum gaza gelip bende gsyi 2. kez uefa kupası şampiyonluğuna taşıyacam robinholar, berbatovlar, bojinovlarla kazanamadığım avrupa başarısını 100 milyon poundumla kazanacam.

    hemen odamın kapısını kitleyip içeri girmeye çalışan goblinlere "rahatsız etme gardeşşş" mesajını net bir şekilde veriyorum. harcayacak 100 milyon poundum var ne de olsa. açıyorum brezilya takımlarını saatlerce yetenek araştırması yapıyorum. iki forvet bir ofansif orta saha hedefim. önce forvetleri ayarlıyorum regenler 20 yaşındaki sao paololu wagner'i 20 milyon pounda, santoslu 24 yaşındaki diego souza'yı 18 milyon pounda galatasaraylı yapıyorum. 10 numara mevkisi için özellikleriyle adeta abi beni seç diye bağıran 26 yaşındaki(takımını unuttum) paulo'yu renklerime katıyorum 14 milyon da ona ödeyerek. bi aldığım şu üçlüye bakıyorum bir de takımın geri kalanına bu adamların yanında patates kalan takımın geri kalanına cibiliyetinizi sikeyim diyerek kalan tüm paramı da yerli transferine harcıyorum.

    lig başlıyor. her takıma 5-6 atacağıma olan inancım tanrı inancımla yarışır durumda o anlarda. ama ben ne bileyim adamlar tam bir ibne çıkacak. ilk maçtan itibaren yarrak gibi takımlardan yarrak gibi goller yiyorum. gol makinesi diye aldığım adamlar çamaşır makinesini geçtim hesap makinesi bile olamıyor. bir tek diego souza adam çıkıyor fikrimin ince gülü yazdıkça yazıyor, takımı adeta tek başına sırtlıyor. 10 numara diye aldığım ibne attığı korneri taça yollayan tam bir keto çıkıyor. kasım ayı dolaylarında takım biraz toparlanıp 5.liğe kadar yükselse de o şok edici mesajları kasım ayında görüyorum.

    liseliler bilmez eski fmlerdeki en sikko sorun oyuncunun uyum sağlama sorunudur. uruguaydan getirdiğiniz taş gibi wonderkid 10 maçta 10 gol atmasına rağmen uyum sağlayamadım beni satış listesine koy der siktir çekerdi size eskiden. neyse brezilya menşeilli oyuncular türkiye'de hiç böyle bir ibnelik yapmadığından bende bu nedenle hep onları tercih ederdim. ama amın oğlu wagner sanki gol şov yapmış gibi "takımın başarısız olduğunu düşünüyor" kisvesi altında unhappy olmuştu bi kere. bugün ben guizaya, bienvenüye, youlaya kızamıyorsam bu am feryadı wagner yüzündendir. ben bu wagner'i ve bomboş kaleye kaçırdıklarını izlemiş adamım kimseye o gol kaçar mı lan demem diyemem bu bebeden sonra. çelik gibi olduydu sinirlerim bu piç sayesinde. şimdi ki gibi player interaction yapıp neyin var yiğen sıkıntın ne? falan da diyemiyosun o zamanlar. adam unhappy oldu mu yarrağı yiyodun sittinsene düzelmiyodu o moral. işin acı yanı başka alternatif falan da yok bu brezilyalıları getirdim diye mecburen küçülmeye gidip kadroyu 20 kişiye indirmişim yedek forvetlerden biri sakat diğeri fitil yemiş makat. neyse siktiret diyip devam ediyorum oyuna o da ne 100 brezilyalıyla çalışmama rağmen başıma gelmeyen olay diego souza'da başıma geliyor adam ben türkiye'ye alışamadım gidecem de gidecem diyip unhappy oluyor. yemişim moralinizi diyip ikisini de sürüyorum sahaya diego'da, wagner'e katılıp takımı sabote etmeye başlıyor. sen de adam değilmişsin be am feryadı diyerek ikisini de paf takıma yolluyorum. bu sırada paulo ibnesi hiç bir sıkıntı yaratmıyor amın oğlunun kankaları pafda dünya sikinde değil devam ediyor iki kişinin arasına dalıp top kaptırmalara.

    neyse bu ikiliyi pafa yollarken aygün sarı diye genç bir forvet çekiyor dikkatimi. çocuk fena değil ama fena olsa ne yazar zike zike oynatacağım forvet yok. aygün reis adam gibi adam olduğunu dosta düşmana kanıtlayıp sezon sonunda hatrı sayılır bir yer elde ediyor gol krallığında. iki brezilyalımı aldığımın çeyreği fiyatına ülkelerine yolluyorum sezon ortasında. paulo piçini de yollamaya çalışıyorum ama ona aldığım paranın çeyreğini bile veren yok. neyse sezonu 3. bitirip uefa kupasında çeyrek finale dahi ulaşamıyorum.

    yeni sezonda öz evlatlarıma yönelip yıllarca sırt çevirdiğim alt yapımla, annemizin liginden topladığım adamları kadroya ekliyorum, bir kaç ucuz(para yok) ve sağlam yabancı transferi de yapıp bitiriyorum transferi. ve o sezon inanılmazı başarıp aygün reis önderliğindeki kadro ile ligi kazanıp, uefa kupası şampiyonu oluyorum. paolo bile bir başka oynuyor kazmalıktan reisliğe terfi ediyor o sene düşünün. o zamanlar fm scout falan olmadığı için aygün reis gibi yetenekler harcanabiliyordu ama ben şanslı çıkmıştım adam gerçek bir reis olmuştu. 35 milyon pounda kendisini lazio'ya yollarken kulübün transfer rekoru da tarihe gömülmüştü.

    aygün'den gelen parayla eski portovari sistemime dönüp bi kaç genç forvet kattım kadroya. sezon başında her sezon beşiktaş ve fenerin yaptığı transferlere de bakardım. ilk kez yerimden zıpladım fenerin transferlerine bakarken "wagner 11 milyon pound" ifadesini görünce. bana saç baş yolduran wagner fenerli olmuştu. şampiyonluk için rakibim değildi yani artık fener wagner benim yerime sabote ederdi onları. ama işler hiç de öyle olmadı. am feryadı wagner kontratı bitip de milan'a gittiği güne kadarki süreçte gol rekorları kırarak 5 sene üstüste gol kralı olup, feneri 5 kez şampiyon yapıyor beni de klavye başında çaresiz bırakıyor. işin acı yanı abartıyorsam en adi ibneyim oynadığı her derbide en az 1 golünü de yazıyor bana. fransalardan, arjantinlerden, iskoçyalardan ne gol kralları getiriyorum ama bir tanesi bile bu wagner piçinden çalamıyor o tacı. evet üzerinden 7 sene geçen ve halen hatırladığım bu hikayedeki tüm isimler fake, çünkü hasta mıyım unutuverdim hepsinin gerçek adını hikayede gerçek olan da tahmin edeceğiniz üzere wagner. bir tek onu unutamadım ne zaman avrupa'ya transfer olan brezilyalı bir genç yıldız başını öne eğip ülkesine doğru yol alsa sigaramdan çektiğim derin nefes eşliğinde uzaklara bakar bana giden günler hediye eden wagner denen am feryadını hatırlarım.
  • celta vigo teknik direktörlüğünden istifa etmemden sonra aradan 5 sezon geçmesine rağmen takımın hala kendine bir teknik direktör bulamaması, bunun neticesi hiçbir oyuncu satın alamaması ve sözleşmesi sona eren oyuncuların da üçer beşer başka takımlara gitmesi... en son baktım takımda iki oyuncu kalmış onlar da birbirlerinden nefret ediyorlar. biri diyor ki falanca kendini fazla beğeniyor, öteki de filancanın tutumu takımın* ahengine zarar verebilir diye düşünüyor... manyak olmuşlar...
  • liverpool ile şampiyonluk kovalıyoruz. önümüzde chelsea var. takımım efsane ama klasik fm işte. delirtiyor adamı. 30 şut çekiyorum maçta. kaleci 9,7 ile oynuyor. maç 0-0 bitiyor falan. son haftaya girdik. chelsea ile aramızda 1 puan var. ondan evvel ki hafta chelsea'yi tabiri caizse sikmişim tabii. ben, sunderland ile oynuyorum maçı. chelsea ise aston villa ile oynuyor.
    latest scores'a aldım tabii ekranı bende. bizim maç daha ilk yarı koptu zaten. 3 tane attık, arkadaşla seviniyoruz. olası puan kaybında evi yıkacağız çünkü. ekrana kitlendik kaldık. bizim maça bakmıyoruz, chelsea maçı daha önemli bizim için. dakika 78'e kadar her şey mükemmel gidiyordu. ta ki, james milner, topu kendi kalesine atana kadar. özetlerine baktığımda, hayatımda gördüğüm en sikko kendi kalesine attığı gol ile james milner, chelsea'yi şampiyon yaptı. üzüldük tabii, küfür ettik. ama yıllardır fm oynuyorum, böyle ibnelik görmedim ben. bu james milner ibnesi, temmuz ayında, transfer sezonu başlar başlamaz chelsea'ya transfer oldu. ekrana böyle kitlendim amına koyuyim. özete girdim, bir daha baktım. şike mağduru oldum. sikerim böyle kariyeri dedim. kapattım.
  • yer: fm 2009
    takım: capitol

    kulüp borç batağında, ilk sezon sadece kadro dizilimi için uğraşıyorum, maçlara hiç kasılmıyorum. hedefim 2 sezon boyunca kulübü ekonomik krizden çıkarıp yukarılara taşımak. elimdeki 3 kuruşluk oyuncularla 10 20 bin euroya sebep pazarlığa girişiyorum. afrikadan futbolcular izleyip takaslamaya falan çalışıyorum. bir yandan yeni stad yapılıyor bir yandan altyapıya falan yatırım yapıyorum. gece gündüz uykularım kaçtı. yemek yerken falan para hesabı yapıyorum. 2. sezonun sonlarına doğru işler çığrından çıktı manyaklaştım. elimde defter kalemle oyuncu maaşları, işte şu hafta şu topçuya şu kadar verilecek falan, bildiğin kulübün ekonomisti gibi davranıyorum. bu sırada bi galibiyet bi mağlubiyet falan yuvarlanıp gidiyoruz. bir tane topçum var, takımda oynayan tek topçu. onu satarsam takım dağılıcak. 5-6 milyon arası teklif geliyor sürekli. satmak istemedim. en sonunda daha teklif gelmesin diye satış ücretini çekebileceğim en yüksek ücrete çektim. tam 265 milyon euro!

    ekonomik analizler yapmaya devam ederken tak bi haber geldi; sunderland oyuncunuzu almak istiyor o paraya. dedim "ne oluyor amk?"

    sonra mutluluktan havalara uçtum, 2 yıllık uğraşmamın meyvesini sonunda yiyecektim. resmen tırnaklarımla ilmek ilmek kazıyarak kulübü borç bataklığından çıkaracaktım. yeni yapılan stada ismimi vereceklerdi. güzel günler görecektik güneşli günler. ta ki futbolcumdan şu mesajı alana kadar;

    -bu kadar yüksek meblağa transfer olmak, kariyerimi kötü etkileyeceği için, transfer teklifini reddediyorum.

    delirdim amk. evde oturmuş bilgisayarı yumrukluyorum. sinirden hemen kadro dışı bıraktım. amacım huzurunu bozup teklifi kabul etmesini sağlamaktı. ancak kendisi basına "teknik hocamız, gönülden bağlandığım bu renklerden beni koparmak için elinden geleni yapıyor" gibisinden bir demeç verdi. ardından yönetim "kulübün simgesi haline gelen bu futbolcumuza haksız muamele gösterdiğim" gerekçesi ile beni kovdu.

    artık sinirden elim ayağım titriyordu, o futbolcuyu karşıma getirseler bir kaşık suda boğacaktım. daha da sinir bozucu olan ise ben gittikten hemen sonra kulüp oyuncuyu 5 milyon euroya sattı. ardından çok ucuz bir futbolcuyu 20 milyon euroya transfer edip iflasını açıkladı. fenerbahçeliyim, şikenin çok türlüsünü gördüm de, böylesini görmedim amına koyim. o gün bilgisayarımdan fm'i sildiğim tarihtir. bir daha da oynamam. yanımda fm dendiği zaman da tüylerim diken diken olur.
  • fm 15 mi 16 mı artık hepsi birbirine girdi...
    hatayspor'la çetin bir mücadele sonucu 4-5 sezonda süperlig'e yükseldik. birkaç sene içerisinde neredeyse tüm kadroyu sıfırladım. nerede ucuz, genç, geleceği parlak, wonderkid var çöküyorum. brezilya'nın arjantin'in arka mahallerine kadar bakıyorum. tüm kadro tamam olmasına tamam da kalecim 6,5-7/10 bir eleman kesinlikle 7,5/10'luk bir kaleci bulmalıyım.

    günler günleri kovalıyor, bulduğum genç kaleciler pahalı oluyor ucuz kaleciler de 34 yaş üstü oluyor. bana transferin son haftasına girerken 20'lik bir kaleci önerisi geliyor bir menajerden. brezilyalı genç yetenek takımında mutsuzmuş çünkü forma şansı bulamıyormuş fiyatına bakıyorum çok komik bir rakam hadi diyorum gözlemcim gitsin bi hızlıca bakıp gelsin. gözlemci transferin son günü raporunu sunuyor özellikler 9,5/10. refleks sıçrama degaj ve birkaç özellik daha 20/20 . ulan diyorum şansa bak. bi sözleşme hazırlıyorum hemen. kaleci 100bin euro istiyor 5 yıllık imzalasın diye 150k veriyorum falan o da güle oynaya geliyor takıma.

    transfer haftası bitiyor. takımla kaynaşma aşamaları falan derken hadi diyorum ayağının tozuyla ilk maça bu kızanla çıkayım. ilk maç alt ligden yeni yükselmiş olan bandırmaspor 4-2-3-1 dizilişinde kendi sahamda kontrollü bir oyun tercih etmiş olmama rağmen ilk yarı sonunda durum 3-3 ikinci yarıya, defanslardan birine kızıp başka bir defans oyuncusunu oyuna sokarak başlıyorum suçu onda görüyorum ancak 5-3 yeniliyoruz. kalecinin maç puanı 4,9/10 kaleye çekilen şut sayısı 6 kaleyi bulan şut sayısı 5 ve 5 gol yemişiz... hadi diyorum adapte olamadı takıma bir sonraki maça da wonderkid kalecimle çıkıyorum bu sefer deplasmanda 6 yiyoruz. kaleci puanı 5,3/10 falan... inat ediyorum kendi evimdeki maça yine aynı kaleciyle çıkıyorum biraz toparlıyor kendini 4 yiyoruz wtf

    artık baya bir sinirleniyorum sorunu anlamak için adamın profiline giriyorum hangi özelliğinde kusur var acaba diye bakıyorum bakıyorum bakıyorum ve en sonunda sorunun ne olduğu buluyorum. adamın tüm özellikleri efsane olmasına karşın boyu 1.55. ulan kale 7.32 zıplaması 20/20 olsa ne yazar. üstüne daha 4. haftadan yedek kaleci de sakatlanınca sezonun ilk yarısını şu şekil izledim.
hesabın var mı? giriş yap