• istanbul bilgi üniversitesi sosyoloji asistanlarından biri.odasının kapısında ismini gördüğümde "ohannes bu ne biçim isim!!" tepkisini verdiğim şahıs.
  • yakışıklı ve çok çabuk sinirlenen bir asistandir. universitede de ogrencilere bole bagirilmaz ki tarzi dusuncelerin tek kaynagidir.
  • 1 dönem boyunca kızdığına veya bağırdığına hiç rastlamadığım(belki bölümümüz başka olduğu için), kendine has bi tarzı olan diğer asistanlara oranla gayet başarılı konusuna hakim bir adamdır.
  • internette dolaşırken varlığından haberdar olduğum,isminden dolayı hayli dikkat çeken kişi.
    http://www.facebook.com/…20316707041&type=1&theater
  • agos gazetesinde yayınlanan 'yetmez ama evet takıntısı' başlıklı yazısında, 12 eylül referandumu sonrasında yaşanan her olumsuz gelişmeyi 'yetmez ama evet' diyen insanlara bağlamaya çalışan bir grup olduğunu ifade etmiş, ilgili olayların referandumla ne alakası var diye sormuş.

    örnek verdiği iki olayın, cinayetten hüküm giymiş bir mahkumun salıverilmesi ve bir festivalde alkollü içki satışının yasaklanması meselelerinin doğrudan 12 eylül referandumuyla organik bir bağı olduğunu sanmıyorum. mevzuata hakim olanlar belki ilgili mahkumun serbest kalmasını sağlayan yargı paketini referandumla ilişkilendirebilir, bilmiyorum. ikinci örnekse konuyla yasal zeminde gerçekten alakasız gibi duruyor.

    ancak benim dikkatimi çeken asıl nokta, üstteki entrylerden öğrendiğimiz kadarıyla sosyal bilimler alanında faaliyet gösteren bir ismin siyasal alanın dinamiklerini sanki birer fizik denklemine bakıyormuş gibi ele alması oldu. yazara göre referandum ile örnek olaylar arasında neden sonuç ilişkisi yokmuş. buna dayanak olarak da referandum olmasaydı bunlar yine de yapılamaz mıydı gibi bir ifade kullanılmış.

    keşke siyasal alan gerçekten de olaylar arasında bürokratik düzeyde neden-sonuç ilişkisi var mı yok mu bakılarak okunabilseydi, şüphesiz hepimizin işi çok daha kolay olurdu. ne var ki elimizde siyasal psikolojiden kitle psikolojisine kadar uzanan devasa bir alan var ve onu görmezden gelerek yapılan salt bürokratik neden-sonuç analizleri anlamlı şeyler söylemeye genellikle yetmiyor. değerlendirme sathımız bu yasal mevzuat değişikliklerinin maddi sonuçlarıyla sınırlı kalsaydı, örneğin uluslararası siyaseti de devletlerin resmi kanallarla kurduğu iletişim üzerinden değerlendirmekle yetinirdik. ne mutlu ki yetinmiyor ve ülkelerin iç politik dengelerinden medya ayağına, ekonomik verilerden tarihsel travmalara kadar her veri alanını el altında tutmaya çalışıyoruz. kısacası günün sonunda iki gelişme arasında ilişki olup olmadığının tespiti bürokratik bağıntılara indirgenemeyecek kadar kompleks ve çok boyutludur. sosyal bilimler alanında emek sarfeden biri sanmıyorum ki buna itiraz edip de kendi dsiplinini işlevsizlikle itham etsin!

    bürokratik bağıntı yoksa yetmez ama evet politikasıyla referandum sonrası iktidar eylemleri arasında da bağıntı yoktur diyecekseniz, çok daha sağlam argümanlar ileri sürmeniz gerekir. örneğin biri çıkıp, referandum ile değişiklikler kabul edilmeseydi, iktidar toplumsal tabanın sayısal çoğunluğuna hakim olmadığını görüp referandum sonrasında içine girdiği uzlaşmaz tavra bürünmeyebilirdi, diyebilir. bir başkası, çoğunluk desteğinin yarattığı psikolojik üstünlüğün muhafazkar kodlarla birleştiğinde kaçınılmaz olarak farklılıklarla iletişimi bir tür pay dağıtma, zekat verme frekansına yaklaştırdığını iddia edebilir. bir diğeri, yola çıkarken kürt sorunu diyen adamın kürt sorunu yoktur noktasına gelmesini de köprüyü geçme eyleminin sonucuna bağlayabilir.

    eğer gerçekten birileri daha köprü geçilmeden bunları sormuşsa ve dile getirilen endişeler gerçekleşme emareleri gösteriyorsa, biz en doğrusunu yaptık, daha önce var olan demokratik gelişmeler nedeniyle onların siyasal kimliğinden bağımsız olarak destek verdik, köprüyü geçenin kim olduğu önemli değil, mesele köprünün geçilmesiydi, demeye devam ettiğinizde birilerinin sizin de payınız var ithamına maruz kalmanız normaldir.

    peki tüm bunlar denirken siz dönüp olaylar arasında neden sonuç ilişkisi yok derseniz hangi soruya cevap vermiş olursunuz? buradan bakınca hepsi cevapsız kalıyormuş gibi görünüyor. zaten kimse de referandumda değişiklikler kabul edildi diye festivalde alkol satışı yasaklandı demiyor. sürecin bu noktaya gelmesinin önünü açanın referandumda yakalanan çoğunluk özgüveni ve muhafazkar kimlik kodlarının bir bileşkesi olduğu, bunun da uygulamaya bu ve benzeri örneklerle yansıdığı iddia ediliyor. elbette siz buna karşı çıkabilir ve aksini ileri sürebilirsiniz. ancak bunu yapmak yerine iki olay arasında bürokratik bağlantı yok, kabul edilen değişikliklerin bu olayla ilgisi yok derseniz, hem itiraz eden insanların anlatmak istediklerini çarpıtır hem de hiçbir soruya cevap olmayan temelsiz genellemelerle yanıt vermeye çalışırsınız.

    ilgili yazı, demokrasinin bir cilvesi olarak sunulan muhafazakar baskınlığa karşı kemalizmi bırakıp etkili bir muhalefet geliştirin çağrısı yapılarak bitirilmiş. politik boyutunu es geçerek yine yönteme bakınca benim gördüğüm kaba bir bizden olmayanlar sınıflandırmasıdır. yanıt beklenen soruların çarpıtılması bir yana soruyu soran herkesi bir başlık altına toplayıp tekilleştirme çabası nasıl bir iletişim yöntemidir bilmiyorum ama sağlıklı sonuç vermeyeceği kesin gibi görünüyor.

    en azından sosyal bilimlere aşina isimlerin, ben/biz dışında kalan herkesi ortak bir çatı altına toplayıp istifleyebilirim algısını aşmalarını bekliyoruz. ne siyaset bir fizik denklemi ne de aynı soruyu soranlar fabrikasyon üretim; x ile y arasında bağlantı yok deyince ya da farklı insanları aynı bondrol numarasıyla okumaya çalışınca olmuyor.

    ilgili yazı http://www.agos.com.tr/…tmez-ama-evet-takintisi-266
  • bugünkü yazısıyla bir kez daha (pozitif anlamda) ilgimi çeken agos yazarı.
  • bu ismi nerden tanıyorum diye düşünürken kendisinden ders aldığımı hatırladım. çok alakasız bir bölümdeydim, açıkçası ne dersi aldığımı hatırlamıyorum. uzun zaman geçti üzerinden. ama net hatırladığım tek şey aramızda ''adam harbiden ne iyi ders anlatıyor'' diyorduk. kendine has bir tarzı vardı.
  • (bkz: #29476388)
  • iki yıl önceki referandumda sandığa gidip "hayır/1982 anayasası böyle kalsın" oyu vermiş, referandum günü yaşadığı 24 saatlik şok ve suskunluğun ardından "yetmez ama evet" nefretini patolojik boyuta taşımış ve iki yıldır neşe'nin kepek sorunu hariç her sorun ve konuyu getirip yetmez ama evet'e ve/ya yetmez ama evet'çilere bağlayan ve kendisine solcu, sosyalist filan diyen son derece spesifik bir grubu eleştiren güzel bir yazı yazmış akademik kişi.

    hayır sen o gruptan değilsen niye üzerine alınıyorsun?
  • marksizm 2014'te "forum: 100 yıllık inkarın sonu: ermeni soykırımı ile yüzleşme" konulu toplantının konuşmacısı.

    http://www.marksizm.biz/program/
hesabın var mı? giriş yap