• kendi alanıyla ilgili çalışmaları inceleme ve irdeleme fırsatım olmadı, eminim başarılı işler ortaya koymuştur ve fakat alanı olmadığı dil, kültür ve tarih konularına son derece üstünkörü şekilde romantik yaklaştığını düşünmekteyim. meşhur kitabı "bye bye türkçe"yi alıp okumak istediğimde 100-150 sf kadar zor okuyup elimden atmıştım, zira kitap zırvalık denecek düzeyde komik şeyler barındırıyordu. oktay sinanoğlu'nun yetersiz bir şekilde bu konuları ele almaya çalışması maalesef ortaya komik şeyler çıkmasına sebep olmuş.

    ayrıca kendisi öztürkçe denen ucubeliği de savunuyordu ki atatürk bile bunu 1932-34 yılları arasında denemiş, fakat nihayetinde beyhude bir çaba olduğunu anladığından "dili bir çıkmaza sokmuşuzdur çocuk. dili bu çıkmazdan da yine biz kurtaracağız" demiştir. oktay sinanoğlu da "evrenkent" gibi, ne bileyim "oturgaçlı götürgeç" gibi bomboş şeyleri savunmuş ve bunları dilimize yedirmeye çalışmıştır.

    arapça kökenli kelime yoktur, türkçeleşmiş/türkçeye mal olmuş kelime vardır. bunu idrak etmek neden bu kadar zor? "kitap" kelimesini atıp neden uydurma "betik" kelimesini kullanayım mesela?

    dile en çok bu saçma tutum ve davranışlar zarar veriyor. üstelik bunu kendisine "milliyetçiyim" diyenler gerçekleştiriyor.

    öte yandan yabancı dil düşmanlığı güdecek lükse sahip değiliz. ingilizce bugün çok önemli bir yer kaplıyor ve halen öğrenemiyorsak kabahati kendimizde aramalıyız. bugünkü türkçe öyle bir noktaya geldi ki, dünya üzerindeki saygınlığı 19. yüzyıldaki halinden bile daha geri kalmış vaziyette. bu da türkçenin kusuru değil, bizim kabahatimizdendir.

    hülasa oktay sinanoğlu elbette iyi niyetle bir şeyler ortaya koyup, bir şeyleri savunuyor olabilir fakat akademik kalite açısından dil ve tarih konusunda kendisini ciddiye alabilmek mümkün değil. keşke sadece kendi alanında çalışmalar yapıp isminden çok daha iyi söz ettirseydi. son derece amatör bir şekilde ele almaya çalıştığı önemli konularda çok yanlış çıkarımlar yaptı.
  • entellektüel birikimi derinliği elbette tartışılmaz ancak bazı konularda fazla abartmamak gerektiğini düşünüyorum.erken yaşta amerika ya gitmiş, eğitim almış bundan çok etkilenmiş olacak ki türkçe konusunda ileri derecede enteresan fikirler ve katı kurallar edinmiş. dil son derece demokrat bi şey. bırakın insanlar dillerini gelecek jenerasyona istedikleri gibi bıraksınlar, yeni gelenler de zaten kelimeleri kendi istedikleri gibi kabul edip değiştirecektir.
  • milliyetçi/ulusalcı diye eleştirilen profesör. hatta en genç profesör. eleştirenler de burdaki ekşiciler. keşke sizler de böyle profesör olup eleştirseniz, zırva deseniz.

    hayat ne garip dimi?
  • kültür nedir?

    atatürk, kültürü
    " bir toplumun idari, entelektüel ve iktisadi hayatta başarmış olduğu her şeyin sonucu " olarak tanımlamıştır.

    bunu tezer özlü'nün şu satırları çok iyi pekiştirir:
    " kültür bir şeye cesaret edebilme sorunudur. okumaya cesaret edebilme, bir görüşe inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir. "

    işte tam bu noktada oktay sinanoğlu'nun sözleri açıklık daha iyi açıklık kazanmış olur:

    "kültür;
    hakkari'de bale gösterisi yapmak demek değildir.
    kültür;
    arada bir konsere gidip hava atmak değildir.
    çağdaşlık;
    moda'nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir."

    işte bu üç sözün ne demek istediğini anlarsak kültürü çözeriz.

    -demokrasi kültürü, diye bir tabir vardır hani, hah işte
    tam olarak budur kültür.
    -sağlam, işlevsel bir ekonomik sistem kurmaktır ( bizi kıskanan avrupa ülkeleri gibi ) kültür.
    -devlet adamlarının halkla aynı kafede oturabilmesidir.
    -futbol kültürü, derler mesela. mesela bayern münih. budur kültür.
    -kadınların özgürce sokaklarda dolaşmasının normal karşılanmasıdır kültür.
    -ülkede liyakat düzeninin hüküm sürmesidir kültür.
    -protesto kültürünü çokça duyarız mesela. insanların dindaşlık, partizanlık, hemşehrilik, reaya seviyelerinden çıkıp kendinin yurttaş olduğu bilincinde olmasıdır kültür.
    - "berlin'de hakimler var" diyebileceğin yargı bağımsızlığındır kültür.
    - yurttaşların kendini özgür, güvende, hissedip yalnızlık duygusu çekmediği ülkenin yaratılmasıdır kültür.
    -
    -
    -

    yoksa ünlü kafelerde oturup hava atmak,
    türkçe konuşurken yarım yamalak yabancı kelimler katmak,
    yurttaş payesi adı altında kul olmak,
    mak, mek, mok, mak değildir...
  • "bilimin dili ingilizce değildir. bilimin dili matematiktir" diyen dahi türk bilim insanı.
  • "çağdaşlık, moda’nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir.”
    türkçe konuşurken aralara yabancı dil kelimeler koyarak konuşmaya da haklı bir serzenişte bulunmuştur.
  • kendisi de bir kimya yüksek mühendisi ve kimya profesörü olan dedemin yakın arkadaşı, hala kendisinden çok çok büyük bir hayranlıkla bahseder. kendisinden anladığım kadarıyla kimya konusundaki yetkinliği ve zekası gerçekten ama gerçekten eşsizmiş fakat konuşmalarını dinleyince ingilizce ve genel olarak batı dünyası hakkındaki görüşlerinin ne kadar büyük bir aşağılık kompleksinin sonucu olduğunu görebiliyorum. adam gerçekten en azından ingilizce konuşulan yerlere ve özellikle amerikaya büyük nefret duyuyor, yanlış anlaşılmak istemem amerikan kültürünü veya devletini öyle sevdiğimden değil fakat kendisinin özellikle ingilizce için dedikleri zırvadır, saçma sapan şeyleri ingilizcenin kötü bir dil olmasına veya dedeme dediği şekliyle "tarzanca" olmasına bağlar. kurduğu çok sayıdaki komplo teorisiyse düpedüz saçmalıktır. çok zeki, dedeme göre çok komik, alanında çok yetkin fakat belli konularda da komik fikirlere sahip, hafif çatlak (dedem deli olduğunu söyler hep) bir adam.
  • eğitim sistemini ingilizcenin kötü bir dil olmasına veya tarzanca olmasına bağlamaz. kaç defa yazdık bu başlıkta.

    oktay sinanoğlu’nun nefreti ingilizceye değil, mühendislik okuyan ülkemizdeki tüm insanları ingilizce eğitime zorlayan ve sömürgesi haline getirmeye çalışan amerika’yadır.

    fransa, rusya gibi ülkelerin, sömürgelerine eğitim başta olmak üzere, işyeri tabelaları dahil her yerde fransızcayı rusçayı dayatmasını örnek verir. (bakınız: bizim mağaza, işyeri tabelaları.)

    hiçbir zaman ingilizce’ye karşı değil, ingilizce eğitime karşı çıkmıştır.

    her milletin kendi dilinde eğitim görmesi gerektiğini savunurken avrupa’daki ülkeleri örnek göstermiş, bizim gibi kendi dilinde eğitim göremeyenlere de, sömürge devletlerini örnek göstermiştir ki; sonuna kadar haklıdır.

    bu konu hakkında yazacak o kadar çok şey var ki girdiyi uzatmama adına kesiyorum.

    sinanoğlu’nu anlamak için lütfen bir kitabını alıp üstün körü değil, anlayarak okuyun.
  • youtube'a eklenen yeni özellik sayesinde video külliyatını baştan sona x1.5 hızda izliyorum.

    çok büyük adammış. böyle bir beyinin böyle bir sonla karşılaşması iddialarını tümüyle ispatlar nitelikte olsa da, öte dünyanın varlığına dair inancımı kuvvetlendirdi.

    deizm ateizm agnostizm budizm bilemem. rahmetli tasavvuf derdi bir de burhanilik derdi. lakin hem şu hayatın hem ötesinde ne varsa "hak etmek" üzerine olduğuna eminim arkadaş. o kadar eminim ki . . artık iman mı dersiniz bilemem.

    işte bana bunu o aşıladı. hepimizin yapması gerekeni yaptığı için, zekasından ve aklından çok cesaretinden ötürü. hacı ananem rahmetli dedem nereye gider bilemem, ama benim öte dünyada bir yerim varsa bir zahmet oktay hocaya yakın olsun.
  • dünyanın en genç profesörü değildir.
    nobele hiç aday gösterilmemiştir.
    rahmetli oğlu türkçe bilmemekte idi.
    abd batı medeniyeti çöktü diye bağırmış ama hastalanınca tedavi için abd'ye gitmiş orada vefat etmiştir.

    arz ederim.

    edit: ytü'den hocamdır.
hesabın var mı? giriş yap