• kış ortasında sıcacık tutan bilgi montunu çıkarmak ve bunun sebebini "sıkı giyin hava soğuk" diye sürekli uyararak iyiliğini isteyen birisine mantıklı bir şekilde açıklamaya çalışmaktır. anlatmaya başlamak, anlatmak ve sonrası ne kadar kolay olabilir ki?

    tam olarak nasıl bir tepki geleceğini gözünüzde kestiremezsiniz. çünkü karşınızdaki adam hayatı boyunca sizin için çalışmış, sağlığı iyi durumda olmasa da "oğlum okulunu bitirse de ben de şu işimi bıraksam artık" diyerek sizi beklemektedir. siz ise çeşitli sorunlardan dolayı ders çalışmak istemeyen, zeki ama tembel modundasınızdır. dersler nasıl gidiyor sorusuna öeehh diyerek biraz da olsa durumu çıtlatmaya çalışılır. durumun zor olmasına rağmen annenin bazı sabahlar telefonla arayıp "o sınıfı geçeceksin" tehditleri ve "baban senin için çalışıyor" hatırlatmaları sonucunda daha da üzülmenize rağmen çalışamazsınız işte. olmuyor...

    ama bunu babaya söylemek gerekir. dersler iyi hoş derken bir gün eve gidip "ben okulu bıraktım" demenin ciddi bir şok yaratmasını önlemek için daha öncesinden durumu bildirmek gerekir. e tabii bu da "tuzu uzatır mısın?" demek kadar kolay değil. iyi-neşeli bir anı yakalanmaya çalışır. ki ailenizden ayrı yaşıyorsanız bunun için yanlarına gidip neşelendirip maymunluk yapmanız gerekir. içki sofrası işe yarayabilir ama okulu bırakacağınızı anlatmaya başlayana kadar stresten çok içmemeye bakın ki sarhoşken o kadar da mantıklı cümleler kuramıyorsunuz. kendinizi hazır hissettiğinizde tamam tamam konuşmaya başlıyorum dediğinizde masadaki muhabbeti derin bir sesizliğe gömersiniz. çıt çıkmaz, herkes meraklı-korkulu ifadelerle yüzünüze bakar. dünya durmuş, müziğin sesi kesilmiş, sanki şelale durmuş da akmaya devam etmek için sizin konuşmanızı bekliyordur. ve başlarsınız...

    babanın ve annenin ağlamaklı gözlerine baka baka önceden taslağını çıkardığınız konuşmayı anlatmaya devam edersiniz. sebepler, çözüm(!) ve sonuçlar. bunların hepsinin iyimser ve mantıklı olması gerekmektedir. yoksa o ağlamaklı gözler kendini daha fazla tutamaz.

    sonunda konuşmanız biter. sıra sorularda, çalışsan yaparsın cümlelerinde ve ilgili anılardadır. ki bu anılar en can alıcı noktadır. sizin durumunuza çok benzeyen engeller daha önceden aile fertlerinin karşısına çıkmış ve başarıyla aşılmıştır. ama siz yapamayacağınıza ikna etmeye çalışmaya devam etmektesiniz. çünkü tamam haklısınız yapabilirim dedikten sonra eve gidip ders çalışmayacağınızı biliyorsunuz.

    bu duruma hiç düşmemek en iyisi olsa da, düştüğünüzde hayatınızı borçlu olduğunuz insanlara bunu yapacağınızı anlatmak zordur. evet kelimenin tam anlamıyla zordur. hatta "ben senin okuman için bu kadar çalıştım, sağlığımı tehlikeye attım. bunun karşılığını böyle mi ödeyeceksin?" sorusunun cevabını vermek kadar zordur.
  • anne kisisinin cocuklari bi turlu okul bitirmeye doymayinca, annenin mutluluktan ucarak karsilayacagi haber. akabinde bagrina basarak "sonunda bitti be oh" diye haykirabilir. kendisinin ilk okuldan beri "ya benim uykum var" lafina "e gitme o zaman bugün okula, cok mu onemli" diye cevap verdigi ve son yillarda "ne master'i ne doktorasi, bitmicek mi bu okullar aa" diye viziklandigi dusunulurse bagrina basmakla kalmayip, havaya da atip tutabilir yavrucaklarini sevinc icinde...
  • zordur hemde çok zor... yeniden sınava giricem anne ya görmüyormusunuz kan tutuyor işte, tıp benim neyime yapamıyorum deliriyorum ölüyorumda deseniz anlamazlar... siz bırakıp başka bir okula gitseniz, mezun olsanız, kariyer de yapsanız, onlar hala keşke bırakmasaydınlarda kalırlar..
  • ölüm fermanı imzalamak gibi birşeydir.okulu bırakmak istemenin türlü sebepleri olabilir ama onlara sebepleri anlatmak,anlatmaya çalışmak,onların anlamasını beklemek yersiz ve zordur.tepki beklenir fakat tepkisizlik sonradan ortaya çıkacak patlamanın habercisidir.hele son sınıfa gelip de alttan bir sürü ders oldugunu bilmediklerinden yıl sonunda diploma beklerken böyle bir isteği onlara söylemek göt ister.en iyisi okulu uzatıp ya yüksek lisans yapıyorum diye yutturmalı ya da üniversite okunan ilde iş buldum yalanı söylenmeli.
  • okuldayken hep yaptığım, misal şimdi de işteyim ve her gün söylüyorum. netice? kıçlarına takmıyorlar beni doğal olarak. okulu bırakmak mesele değil, mesele bundan 20 yıl sonra ne isteyeceğini şöyle bir düşünmek. elbette 20 sene sonra çoktan ölmüş olunabilinir ya da okul her zaman sağlam bir gelecek demek değildir ya da daha sonra tekrar başlayark telafi de edebiliriz bu durumu ve hatta herkes okul bitirmek zorunda değil. ama bizleri köşeye sıkıştıran bir şey var o da kimseye muhtaç kalmadan hayata bir yerlerinden tutunabilmek. hayatın neresini tutacağının kararı da genelde eğitimden geçer. eğitimsizlik genellikle hayatın sikini tutmakla sonuçlanır. istisnalar da istisnadır ve istisna kontenjanı da malumdur.
  • hayatinin geri kalan kisminda ne yapacagini secme karari 17 yasinda yapildigi icin, pek cok turk gencinin aklindan en az 2 kere gecmesi kacinilmaz eylem.isin zor tarafi aileye bu kararin mantikli ve dogru bir karar oldugunu anlatabilmektir. (bkz: imkansiz)
  • sizden büyük kardeşinizde** birden fazla yapılmışı varsa, sizin onların yönlendirmeleri ve tecrübe aktarımları sayesinde büyük ihtimalle karşılaşmayacağınız durum.*
  • (bkz: got ister)
  • (bkz: askeri lise)
  • süreç aşağı yukarı şöyle geçen bir süreçtir:

    aylardan şubattır. sabahın köründe gelen telefona uyanırsın. saat 07.03. kim arar bu saatte dersin. hani laf vardır ya klasik kim öldü lan dersin. telefonu açmadan tersliğin farkına varırsın. hakkaten de biri ölmüştür. daha farkına varamadan uçağa binip sevmediğin o şehire doğru gidersin. kafanda bir ton düşünce, sesler, haykırışlar. yapman gerekeni yapıp geri dönersin okula.

    okul değişmiştir. insanlar biliyordur başına ne geldiğini. zaten hayatın boyunca derdini tasanı anlatmakta zorluk çeken biri olarak onlar hep nedense ilk adımı senden bekler. hiç olmamış gibi yaşamaya çalışırlar, seni avutma yöntemleri budur. toparlayamazsın kendini. hiç bir şey aynı değildir. her şey olabildiğine kötüdür senin için. kabus gibi geçer bir kaç ay, sene.. ama dersin kendi kendine. "ulan bu adam benim idolümdü. onun yarısı kadar olabilirsem bişeyleri başarabilirim. bu bana motivasyon olmalı!". kararı almak kolaydır haliyle. evdeki hesap ne çarşıya ne de okula uyar.

    başlarda boşlarsın bu fikir kafanda ilk defa ortaya çıkar. inanmak istemezsin. bir ton çaba, uğraş hatta dramatik olmak gerekirse alın teriyle gelmişsindir şu an olduğun yere. ama bu kararı vermen gerekir. vazgeçersin. zordur bu karar. nasıl yani okulu nasıl bırakabilirsin ki?

    zaman geçer, toparlamak istersin. ama artık başka birinin** derdisindir. ve bunu her fırsatta sana hissettirir. senin ona eşekler gibi bağımlı olduğunu sana öyle güzel hissettirir ki, içinde olan o kadar motivasyon, o kadar başarma hırsını yavaş yavaş sömürür. kalan ailense seni buna yapmaya iter. seni resmen önlerine atar onun. bırakmayı artık ciddi ciddi düşünürsün. resmen bir ihtimal çıksa da artık şu çilem tasam bitse dersin.

    beklediğin o fırsat gelir. artık o muhtaç olduğun kişi kendi vicdanını bir şekilde oyuna getirmiş kendi kafasında artık borçlu olmadığına inandırmıştır. zaten vicdanına yenik düşüp bu derece hayat enerjini alan kişinin, bir de kendisiyle barışık haldeyken nasıl iğrenç bir insan olacağına şaşırırsın. hani kan bağın falan da vardır. dış kapının mandalı da değildir. plan program yaparsın. hatta onu da geçip kararlarını uygulamaya koyarsın. bırakırsın okulu. başka bir yere hazırlanmak için uğraşırsın. zamanı gelince söylemek istersin. üzmek istemezsin zaten yarım kalmış aileni. zaten kararların pamuk ipliğine bağlıdır. sana olan ufacık güvenleri böylelikle sarsılır. bitiyor sandıkları okulun yarım yamalak kalacaktır. sen onlar için bir hayal kırıklığı olacaksındır.

    zamanı gelmişse bile bunu söylemek istemezsin. kendi kararın, kendi hayatın olsa da, çok zordu söylemesi.
hesabın var mı? giriş yap