• bilimin ve bilginin değersiz olduğu yerde gerçekleşen hadisedir.
  • kısmen doğru, kısmen yanlış. bu biraz da algıda seçicilik olayı. yani siz okumayan milyonlarca kişi arasından cımbızla birini seçip "bak bu okumadı ama okuyanların patronu oldu. okumaya gerek yok." türü bir denklem kurarsanız, okumayıp asgari ücretle modern kölelik yapan milyonları bunun neresine koyacaksınız? ayrıca ülkemizde ortalama zekaya sahip insanların sürekli yaptığı neden-sonuç hatası yapılıyor; okumayıp patron olan kişilerin patron olmalarının nedeni okumamaları değil; patron olma nedenleri ticari zekaları, aileden kalan miras veya sadece doğru zamanda doğru hamleyi yapma şansları olabilir. yani o tür insanlar okumuş olsalar da yine patron olabilirler.
  • okumak para getiren bi iş değil ki zaten. hayatını idame ettirecek bi iş sahibi olursun o kadar.

    ortaokulda lisede ne kadar başarısız ipsiz sapsız adam varsa şimdi ya ufak tefek bi iş yeri var yine benden çok kazanıyor(5 bine yakın maaş almama rağmen), ya da müteahhitlik yapıyor paranın alnına koyuyor...
  • önerme doğru olabilir ama örnek yanlış örnek. bu risk alma girişimcilik ile alakalıdır. girişimci olmak ya da risk almak için okuyup okumamaktan ziyade cesaret ve vizyon ile gereklidir ve bunlar okulda öğretilmez.
  • eşimin çocukluk arkadaşı liseden sonra okumadı. gitti sağda solda kuaför çıraklığı falan yaptı. millete ağda yaptı, tırnak kesti. tırışkadan güzellik uzmanı diye kendine ünvan belirledi. geçen hafta 400bin tl'ye bir ev aldı 150bin tl'lik de arabası var.

    eşim liseden sonra üniversiteye gitti. derece ile üniversiteyi tamamladı. dünyanın en saygın ingiliz üniversitelerinden bir tanesine master için gitti tabi başarılı olduğu için devlet bursu ile. ardından başka saygın bir ingiltere üniversitesine doktora eğitimi için gitti. yaşıtları emeklilik için prim ve gün hesabı yapıyor ama kendisi devletin kırk nazla yatıracağı bursu bekliyor. yetkililer bazen üniversite harcını yatırmayı unutuyor ingiltere mahkemelerinden ihtar falan geliyor eve :)

    her neyse eşim mezun olup işe girecek. türkiye'de kariyer olarak sayılı insanlardan biri olacak. 20 yıl sonra kuaför çırağının aldığı evi ve arabayı alabilecek.

    ben mi? ben memurum lan ne evi ne arabası amk!
  • yıl 2003 falandı sanırım. dokuz eylül üniversitesi akademik yıl açılış töreninde o zamanki rektör prof. dr. emin alıcı konuşuyor ve durumu özetliyordu. "insanların yüzde beşi ne koşulda olursa olsun gelişir. üniversiteler geri kalan yüzde doksanbeş için kurulmuştur."

    edit: tabi bu sözler gates, zuckerberg, rahmetli sabancı veya buna benzer, eğitim almasa bile gelişecek ticari-teknik zekaya ve vizyona sahip kişiler için geçerli. yoksa günümüz çakal ve zırtlanlarını, yolsuzluk ve kolpadan beslenenleri kastetmiyor.
  • telefon kılıfı satarak zengin olan ilkokul terk tanıdığım var. para ticarette.
  • diplomasız da cumhurbaşkanı olunabilen ülkede doğru bir istatistiktir...

    zira sadece cumhurbaşkanının servetine bakarak bile bu söylenebilir, bir yüzükle yola çıkıp milyarlarca dolar servet sahibi olmak kolay değil tabi, çoooook derin müslüman olmak lazım.
  • tıpta da var bu. dahiliye uzmanı iken aldığın paranın 3'te 1'ini yandal yaparken veriyorlar. şaka gibi...
  • üniversite eğitimi türkiye'de iş hayatının ön şartı olarak görülüyor. meraklı/yetenekli olduğu konuda akademik eğitim alan insan sayısı çok az. bu çok garip bir şeyi ortaya çıkarıyor, bir meslek grubundan binlerce kişi varken, başka meslek grubunda eleman açığı var ve rekabet azlığından, işini profesyonel yapmayan insanlar tercih edilmek zorunda kalınıyor.

    koltuk ustası, boyacı, makine tamircisi, terzi, aşçı gibi meslekler mesela. bunlarda ya çocukluğundan beri pişmiş insanlar var ya da sonradan işi yapabileceğine kanaat getirip girişenler var. o yüzden koltuk kumaşını normal fiyata (normali de pahalı) kaplayan ustanın bin tane iş hatası var, gömlek dikecek terzi bulmak için baya araştırma yapmanız ve dünya para ödemeniz gerekiyor, boya ustası boya döke saça iş yapıp, yerlere sigara izmariti atıp gidiyor, o evi teslim alıp dünya para ödediğinizle kalıyorsunuz.

    meslek liselerinin ve gençlerin zanaat işlerine yönlendirilmesinin önemi çok büyük. reklam ajansı ciddiyetinde, profesyonelliğinde boya ekibi bulamıyorsanız ciddi sorun vardır bu ülkede. kimse çocuğunu boyacı yapmak istemiyor, herkes mühendis/avukat bir evlat hayali kuruyor ancak işin sonunda, sadece üniversiteye kapak atmakla kalmış ve 4-5 senesini bomboş geçiren, okul bitince iş görüşmelerinde sürünen çok sayıda insan ortaya çıkıyor.

    ben çözüm odaklı insanım. önüme toplumsal ne sorun koysanız devlet ve anne babalar derim. devlet kendine düşeni yapar yapmaz ayrı konu ama biz yeni nesil anne babalar, çocuklarımızı farklı yetiştirebiliriz. bir insan lise mezunu olup, oto yıkama dükkanı açıp ama işini son derece iyi yapıp, akademik anlamda da dilediği alanı tercih edebilir, vizyonunu geniş tutabilir. hayata bakış önemli olan. oto yıkamacısı adamın dünyadan haberi olmaz ama 4 sene üniversitede okuyorum deyip arkadaşlarıyla eğlenmiş ve plaza kapılarında çürüyen insanın vizyonu geniş olur öyle mi?

    bazen şaşırıyoruz "yüksek lisans yapmış ama x hareketi yapıyor, bu nasıl oluyor?" diye soruyoruz ya, dünyanın en saçma sorularından biri budur bu ülke için. ilgi alanı yok, emek verdiği bir şey yok, 1 ayda 3 ülke gezeceği parayı arkadaşının düğününde giyeceği elbiseye- ayakkabıya, makyöze, çantaya veriyor kadın. 1 gece için, güzel gözükmek için. tuttuğu futbol takımı için ana bacı sövüyor adam, kendini mahkemede buluyor, yargılanıyor, "kaşar kadın şöyle olur, ev kadını şöyle olur" kafasında konuşuyor. bunlar devlet ve anne baba eseri insanlar. anne baba sadece "oku adam ol kendini kurtar" demiş, devlet sadece "aha sana kitap, oku sonra gel sınav yapacağım" demiş ve eline 15-20 sene verilen çocukları insanlaştıramamış.

    20 yaşına gelmiş kocaman adam olmuş, kendisine mikrofon uzatılıyor "feminizm nedir" diye soruluyor, metropolde yaşayan, artist giyinen, senelerce okul okumuş bu adamın ağzından gülerek şu cümleler dökülüyor "erkek düşmanı olmuş, kendisine bir erkek tarafından yol verilmiş işte feminist olmuş". baya uğraşmak lazım devlet millet el ele bu tipi ortaya çıkarmak için.

    tekrar ediyorum biz yeni nesil anne babalar bu üniversite algısını değiştirip, okula ve kapitalizme köleler yetiştirmek yerine elinde sanatı olan, ekmeğini taştan çıkaran ama zevkine okuyan, dünyaya ilgili çocuklar yetiştirebiliriz. 4 sene üniversitede anaokulu öğretmenliği okumuş, tecrübeli biri kurumundan 2.500 lira alırken, yurtdışından ithal ve tek çocuğa evde öğretmenlik yapan insan 10bin lira alıyor ve gerçekten fakülte mezununu bilgi, deneyim, sakinlik anlamında solda sıfır bırakıyorsa, biz bu yanlışı durdurabiliriz.
hesabın var mı? giriş yap