• white lotus gibi başlayıp cennet mahallesi karakol sahneleri gibi devam eden, 5 başlı köpekbalığı gibi biten muazzam bir fail. shyamalan, hayatımda en çok şans verdiğim erkek. ha oldu bak bu sefer olacak derken arada ürettiği the visit hariç tam bir hayal kırıklığı. şu güzelim konuyu akasya durağı'nın yönetmeni bile bu kadar mundar edemezdi ya. yorumlardan ötürü izlememiştim, netflix'e gelmiş diye benim ettiğimi siz etmeyin.

    --- spoiler ---

    o ne skim gibi oyunculuklar, ne kadar berbat bir kurgu, nasıl utanç verici diyaloglar ve kör göze parmak mesajlar. çocukların annesi olan başrol kadın o kadar kötü oynuyor, gael garcia bernal doğuş'a o kadar benziyor ki, gerildim.
    1- örnek çekirdek aile mesajını keşke altta açıklamalarla destekleselerdi, "parası için sugar daddyle, sıfır beden diye sugar babyle evlenmeyin!!!" gibi, gözümüze daha iyi girerdi. ortada aldatma olsa da sevgiyle kurulmuş çekirdek aile assla parçalanmıyor. kadın, kocası öldükten tam 3,5 saniye sonra hınk diye gidiyor öyle 1 aşk. işte bu çiftin uşakları kurtulurken, sugar baby ve sugar daddyden oluşan diğer ailenin kızı "dur evladım tırmanma daha lohusasın" diyecek bir aile büyüğü olmadığından düşeyazarak ölüyor. mesajı aldık kardeşim, bunama başlangıcı yaşarken paramıza güvenip sahil güvenlik dizisi figüranına benzeyen kadınlarla evlenmiyoruz. aynı şekilde, sırf zengin diye "annem de bizimle oturacak" diyen sıkıcı doktorla evlenip, herif elden kaçmasın diye süslenirken çocuğumuzu ihmal etmiyoruz. bu tatlı çiftin ölüm şekilleri de nasıl desem, epikti...
    2- kan pıhtılaşması hastalığına denek olarak ünlü bir rapçiyi çağırmak, loool. bipolar bozukluk için britney spears'ı, anoreksiya için bella hadid'i, kumar bağımlılığı için de serdar ortaç'ı çağırın bari, ne de olsa bu kişiler hastalığın tek taşıyıcıları ve arayan soran hayranları yok. sinirim bozuldu asdfghdj.
    3- ergen bedenleri içinde aney aneyy diye ağlayan çocukların birden sun tzu bilgeliğine ve dalai lama olgunluğuna erişmesi. neden? bakın şimdi çok ince mesajlar da var, mesela şizofreni eğilimli doktorun, küçük kızını hamile görünce o şokla hastalığının tetiklenmesi ve sıyırması, erkek çocuğun ebeveyn olacağını öğrenince biraz daha olgunlaşması, anne ve babanın ölüme 5 kala tüm kötü anıları unutması, babanın ölmeden evvel "neden buradan ayrılmak istiyoruz, burası çok güzel" diyerek hayatı bir an önce tüketme hevesimize yaptığı gönderme gerçekten güzeldi lakin çocukların duygusal gelişiminin sağlam bir temeli yok. erkek çocuğun şekilli kirli sakalı kadar absürd.
    --- spoiler ---

    shyamalan eğer biri sana "çok güzel bi konu var, kimse keşfetmeden al bok et" diye rüşvet veriyorsa bi dahaki cameonda 3 kez göz kırp, adamın asabını bozma.
  • m. night shyamalan'ın kutsal aile ve zaman üzerine odaklandığı filmi. özel olarak da zamanın acımasızlığı üzerine.

    yönetmeni ve bunun sonucu olarak filmi beğenen kişi oldukça az. ben beğendim. mantık hataları falan tamam, o konuda filmi savunacağımız pek bir dal yok.

    niye bilmiyorum, biz pek beğenmiyoruz ama amerikan kutsal aile kavramı diye bir şey var galiba. işte bu film bunu anlatıyor, filmin tüm alt metni bunun üzerine kurulu.

    gelelim okumasına;

    --- spoiler ---

    dağılmak üzere olan çekirdek aile (iki çocuklu) son kez bir tatile çıkarlar. anne rolündeki ana karakter başka birine aşıktır ve evliliği bitirme niyetindedir.

    içten içe hem evliliğini hem kendini kemiren bu durumu içinde büyüyen bir tümör olarak betimlemiş yönetmen. bunu filmin ortalarında yapılan ameliyatla daha bir pekiştirmiş elbette. o ameliyattan sonra "düşüncelerinin değişmesi" bu yüzden.

    ilk sahnelerde okuduğu ve ucundan birazcık gösterdiği bir kitap var.
    "hangi kitabı okuyorum?" diye soruyor kocasına.
    üşenmedim sahneyi büyüttüm buldum. carole seymour jones'un (adını ilk kez duyuyorum) bir kitabı. simone de beauvoir ve jean-paul sartre üzerine yeni bir biyografi kitabıymış. ikilinin ilişki tarzı malum; sanırım kadın karakterin istediği evlilik ya da ilişki bu şekilde.

    çekirdek aile birliği dışında bütün diğer gündelik kavramların yok olmaya mahkum ve zamana tutunamayacak, anlamsızlaşacak boş kavramlar olarak anlatılıyor.

    deniz ve kumsal burada zamanı ve hayatı temsil eden metaforlar. dalgaların sahildeki izleri silmesi, deniz kumunun her şeyin üzerini örtmesi gibi. bir sahilin insana verdiği his de bundan fazlası değil zaten.

    ünlü rapçi
    başarılı zengin doktor
    seksi kadın
    ergen birlikteliği gibi konuları biraz sarsmaya çalışmış.

    sahilden kurtulmaya çalışırken kayalıklardan düşüp ölen kız ilgi gösterilmeyen ve yolunu kendi bulmaya çalışan ama bu şekilde kaybedilen çocuklar için güzel bir tasvir.

    yaşlanırken bir arada olmak ailenin birbirini kucaklaması sahip çıkması bence çok güzel anlatılmış. artık iyice yaşlanmış duymayan anne görmeyen baba (birbirine göz kulak olmak) ve onların yanında çocuklar. yapılan hataları unutmak (bakın affetmek değil unutmak), birlikte yaşlanmak.

    çocuklar büyür ve siz yaşlanırsınız. ne zaman büyüdüler deriz. sanki bir anda büyümüşler gibi. filmde buna şaşırmak çok anlamsız. bir anda büyürler. zaman böyle işler.

    babam hâlâ der bunu. ben de diyeceğim biliyorum! çünkü zaman böyle işler.

    ekleme:
    filmde dikkat çekici bir diğer nokta da renkler. yönetmen diğer filmlerinde de renkleri kullanmayı seviyor biliyorsunuz.
    (bkz: the village)
    (bkz: after earth)
    (bkz: glass)'da bu çok belirgin.
    mor renk yönetmene göre sanırım kötülüğü temsil ediyor.

    --- spoiler ---
  • gerilim-bilim kurgu tarzında bir film yapıyorsan, filminde asgari miktarda mantık hatası olmasına dikkat edeceksin. (bence)
    tabiki bir film belgesel izleniyormuş gibi izlenmez, ancak kendi mantığından çok kopuk olursa izleyicinin gözüne batar, kimse kusura bakmasın. bazılarını sıralayayım.
    --- spoiler ---

    -kendileri de dedi, ya bu seyirci aptal değil saçları niye uzamıyor amk diye sorarlar. biz diyelim ki ölü hücreleri etkilemiyor. heh tamam oldu. saçları, sakalları ve tırnakları uzatan canlı hücrelerin aktiviteleri ama... ayrıca gidip canlı olmayan hücreler etkilenmez dediniz ceseti 3 dkda çürüttünüz. olmuyor böyle.
    -o ameliyat sahnesine hiç girmiyorum bile, paslı çiviyi saplayınca o cerrah 2 snde geberiyor ama kumsalda kumlu ellerle ultra steril ameliyat sonucu sepsisten ölmemesi de seyirciye hassiktir çektiriyor. apandisit ameliyatının bile 1 saat sürdüğü günümüzde, batın içi kitle eksizyonunun kumsal şartlarında 15 saniye sürdüğünü izlettirdiler bize.
    -1 saat 2 yıl diyorlar, ilkokul matematiği olan oran orantı kuralını kullanınca 1 saniyenin 5 saate denk geldiğini görebiliyoruz. yani bıçak yarası 5-10 saat arasında iyileşiyor. hem de primer iyileşiyor :) kemik kırıkları da 5 saatte iyileşmez .
    -kadınların sürekli adet oluyor olması lazım mesela, böbreklerin sürekli mesaneyi dolduruyor olması lazım. o hücreler büyüyüyor, metabolik atıklar oluşuyor en başta karbondioksit gibi bunların atılması lazım ... beyin hücreleri de aynı hızda ölüyorsa 3 4 saniye önce yaşananları unutmam lazım. günlük hayatta da öyle yaşanmıyor mu arkadaşlar ilhami abi sen söyle, ben başka ilde miyim ?
    -en ufak bir sıvı kaybında taşikardi yaşayan bünye, 5 saatlik metabolik ihtiyacı 1 saniyede hangi rezervden karşılıyor? hepsinin kaşektik hale gelmesi gerekirdi. yemek yediklerini hiç görmedim.
    -1 saniye gözlerini açık tutmak neden günlük hayatta 5 saat açık tutmak gibi olmuyor o da canlı ?
    -normal insan fizyolojisine göre bir insan yıllarca uyumadan duramaz ...
    -normal yollardan çıkmaya çalışınca baş dönmesi yaşanması ve mercandan kaçanlara bir şey olmamasına azcik daha çalışıp mantıklı açıklamalar getirseydiniz keşke. ben bir tane sallayım hemen mesela, oradaki kolpaladığınız minerallerin su altında etkisi yok çünkü dalga boyu frekans zart zurt.
    -ya peki warrant warrant firmasının üst düzey vizyonsuzluğu? böyle bir mekan bulmuşsun mercanda bir şey olmadığını da kesfetmissin. ama yooook ben çocuklu aileleri kandırıp dramatik bir şekilde ölmelerini seyredeceğim arada bir de yeni ilaç keşfeder iyi bir şey yaptığımı zannederim.
    --- spoiler ---
    t:2021 yılına yakışmayan yapım.
  • ingilizce'de kafiye açısından en verimli kelime gruplarından birinde yer alıyor. old'u baz alarak -bizim deyimimizle- zengin kafiye yapılabilecek dört harfli ingilizce kelimeleri alfabetik olarak sıralayacak olursak:

    bold *
    cold *
    fold *
    gold *
    hold *
    mold *
    sold *
    told *
    wold *

    gibi zengin bir listeye ulaşıyoruz. işte bu yüzden biz burcu ile taburcuyu uyak haline getirmeye çalışırken adamlar gün başı bir hit salıyor ortama.

    (bkz: gereksiz entry'yi anlamsız tespitle bitirmek)
  • klasik bir shyamalan filmi...

    konu her zamanki gibi çok güzel, merak uyandırıcı. hangi filminin konusu kötüydü ki? yaratıcı fikirler bulma konusunda çoğu hikaye yazarı/senarist eline su dökemez.

    bir kaç tane akıllara yer etmiş filmin yönetmenliğini de yaptığı için, her konuda aşırı başarılı olduğunu zannediyor kendisi...

    arkadaşım şunu anla artık; sen çok ama çok kötü bir diyalog yazarısın... ve buna ek olarak, çekeceğin kareler biraz daha farklı olsun ve orijinal görünsün diye, oyuncularından teatral oyunculuk istiyorsun ama rol performanslarını düşürüyorsun. bunu isteyeceksen buna alışık tiyatro oyuncuları ile film çek, kamera önü oyuncuları ile değil...

    son olarak da sen görüntü yönetmeni değilsin, yıllardır vazgeçmediğin ve ortamı, oyuncuları suni gösteren kamera açılarına giriyorsun.

    her seferinde bunları artık yapmaz heralde umudu ile giriyorum bu adamın filmlerine ve her seferinde aynı sonuç...

    konuyu sevdim, hatta çok sevdim. sonuna kadar da merakla izledim. finali de beni yeterince tatmin etti. ama bahsettiğim unsurlar ara ara beni çok kopardı filmden...
  • zamanı konu alan fantastik bilim-kurguların kaderini yaşayıp kendi içinde mantık hatalarını çözemeden havada kalarak ilgi çekici konusunu harcamış night shyamalan filmi. sürükleyici bir gizem, kötü oyunculuk, saçma diyaloglar, amaçsız gezinen kameralar ve finalde hayal kırıklığı.
    hepsi bir tarafa ben filmin kendi senaryosundaki mantık hatalarına değinmek istiyorum.

    --- spoiler ---

    sonunda doktorun söylediği kadarıyla 8 saat 17 dakika 16 yıl 6 aya denk geliyor. yani kaba bir hesapla 1 saniye 12 gün ediyor ve insan vücudu bundan tamamiyle etkileniyor.
    hadi işleri kolaylaştırmak için başta keratin dokular bu durumdan etkilenmiyor ve saç, tırnak değişmiyor demişler, saçma. paraya kıyın uzatın saçları tırnakları, gerçekçilik artsın.
    yine işleri kolaylaştırmak için büyüyen insanlar gıdaya ihtiyaç duyuyor ama erişkinlerin kütlesi değişmiyor demişler, saçma. bir dünya yemek göndermişsiniz. yetmez ama kapışsınlar. devamlı bir su, yemek telaşı olsun. bir mantığa otursun.
    adadan ayrılmaya çalışanın vücudu zaman değişimine ayak uyduramıyor, bayılıyorlar. e kayaların arasında bayılıp neden sahilde uyanıyorlar? çünkü orada bulunmaları için ayrı bir hikaye lazım bu daha kolay.
    herkes aynı hızla yaşlanmıyor, başlangıçta bebeler bir 5 yaş aldılar sonra küçük oğlan büyüdü kız kaldı filan. resmen bunla da uğraşmak istememiş kafalarına göre takılmışlar.
    hadi hiç birini yapmadınız bari kıyafetler eskiseydi...
    plajda tümör ameliyatına, doğuma filan hiç girmiyorum zaten.
    kısacası konu bizi yormasın diye seyirciyi yormuşlar.
    chrystal'ın kırıla iyileşe ölmesi ve kocasının pas komasına girmesi gibi ölümler güzeldi keşke her karaktere böyle orjinal bir son yazsalardı, filmi kurtarmazdı ama seyir zevkini arttırırdı.

    --- spoiler ---

    kısacası mantık tırmalıyor. benzer bir konuyu çok daha iyi işleyen ve çok daha düşük bir bütçeyle çok daha iyisini yapan (bkz: time trap) daha iyi bir seçim olacaktır.
  • shaylaman ibo show cekse oturur izlerim diyordum. keşke ibo show'u çekseydi.
  • --- spoiler ---

    adada 30 dakika 1 yıla denk geliyordu galiba. şu durumda çadırda 5 dakikada yaptılar çocuğu desen. oğlan kızı afedersiniz en az 2 ay aralıksız şey etmiş oluyor.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    "bizi resifler kurtaracak" temalı güzel film. biliyorsunuz resifler -dolayısı ile okyanuslar- canlı yaşamı için ölümcül derecede önemli. ve dünyada her geçen gün resifler azalıyor. canına okuyoruz okyanusların. film aslında tane tane anlatmış. doğayı yok edersek filmdeki insanlar gibi çabuk ve acılı bir şekilde öleceğiz demiş lakin her zaman hareket ve aksiyon bekleyenler bu filmi beğenmemiş.

    filmdeki tek zayıf nokta orada tatil yapan alelade bir polisin böylesine bir organizasyonu tek başına çökertip ertesi gün helikopterle " bak hepsini hakladık " demesi çok zayıf olmuş. başka bir şekilde de " cezalarını çektiklerini " ima edebilirlerdi.

    ama bunun haricinde çok çok iyi ve kesinlikle orijinal bir film.

    izleyiniz izlettiriniz.
    --- spoiler ---
  • güzel konu, tembel işleniş filmi.

    --- spoiler ---

    filmdeki en rahatsız eden şey olgunlaşmayı biyolojiye mi hayat deneyimine mi bağlaması gerektiğine emin olamaması. çocuklar bazen çocuk gibi bazen yetişkin gibi davranıyor. erkek kardeşe bir şekilde hamilelikle sonuçlanacak cinsel ilişki bilgisi geliyor ama iki dakika sonra hamileliği algılayamıyor. kumdan kale yapalım çocuğuz çünkü diyorlar sonra 50 yaş kararları veriyorlar vs. çocuklar eylemleri bakımından sürekli büyümüyor. bi 6 yaşında bi 50 yaşında bi 20 yaşında kararları veriyorlar.

    otel böyle onlarca müşterisini öldürüyor. ama pasaportları atıp rezervasyon kayıtlarını silince kimse bu insanların kayboluşunu otelle bağdaştıramıyor. yahu bir allahın kuluna söylemediler mi şu adaya, şu otele gidiyoruz diye.

    yetişkinlerin suya ve yemeğe ihtiyaç duymaması, 1 dakika içinde kavun boyutuna gelen tümörün kadını öldürmemesi, her yaşlanma belirtisinin görülmesi ama kilo alınıp verilmemesi vs. gibi boşluklar daha önce de belirtilmiş zaten.

    iyi tarafında bakacak olursak; zamanın hızlı akışıyla birikte bir nevi birkaç saat sonra gelecek ölüm fermanlarını almış yetişkinlerin düşünce değişimleri, pişmanlıkları, çaresizlikleri güzel anlatılmış. bir de filmin sonunda "gerçekten böyle bir yer olsaydı ilaç testleri için böyle bir yol seçmek etik olur muydu olmaz mıydı" diye düşündürmesini sevdim.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap