• hamlığını kabul etmek. hep ham olacağını bilmek.
  • sana edilen hakaretlere, gösterilen abuk subuk tepkilere gülümseyerek cevap verebilmektir. bilirsin tartışmanın hiçbir yere gitmeyeceğini. karşındakini kırıp dökmenin bir boka yaramadığını. elinden geldiğince susarsın. sanırım belli bir seviyeye geldikten sonra karşındakine de kızamıyorsun, senin de zamanında yaptığın hıyarlıkları yaptığı için.
  • okuduğum en güzel tanımlarından birini geçen gün özge orbay yapmış; adını vermeden...
    "kalbimizi kırılmaya alıştırdık,
    geçinmeye gönlümüz var"
  • eşikler var insanın hayatında, onları geçtikçe olgunlaşıyor. öğreniyor, yaşıyor, tecrübe ediniyor. ve hiçbir şeyin gözünde büyüttüğü kadar büyük olmadığını anlıyor.
  • annem: bu sene başına gelen onca kötü olayı büyük bir olgunlukla karşıladın. seninle gurur duyuyorum.aşırı tepkiler vermedin.
    ben:yoruldum. ondandır.
    annem: onu diyorum işte olgunlaştın. olgunlaşmak yorulmaktır zaten.

    yorulmakmış. öyle dedi annem. bir katkı da benden; annenin hayat tecrübesine güvenmeye başlamaktır.
  • dertle olur, kimse kusura bakmasın.

    tecrübe de diyorlar adına ama sen onlara bakma. geceleri uyutmayan dertlerin var ya, heh işte onlarla gerçekleşiyor bu olgunlaşma fiili.

    sana göre aşk dert, bana göre nefes alıyor olmak bile... anladın di mi, di mi?
  • kusur bulmaktan, dünyayı değiştirmekten vazgeçip kendini değiştirme sürecine geçiş.
  • üzülmekle, başarısızlıkla, ölüm acısıyla falan değil asla. kazık yemekle alakalı kesinlikle. yani umduğunuz şeyin olmaması, hayal kırıklığı. o pembe gözlükler çıkıyor o zaman. her şeye gülmüyorsun uzunca, gülüp geçiveriyorsun. hesapsız kitapsız olmak, doğallık kesiliyor. olgunlaşmak dedikleri bu olsa gerek.
  • dalından erken koparılan bir meyve ağızda acı bir tat bırakır ısırıldığında; dalından koparılmayan meyve çürür. bu iki zamanın arasında yatan olgunlaşma anını çiftçiler iyi bilir. o halde topraklarımıza dönelim ve içimizde neyin acı bir tada sahip olduğunu, hangi tarafımızın çürümekte olduğunu idrak etmeye çalışalım. birinin zamana ihtiyacı var ve öbüründe ise gecikmiş bir zaman söz konusuysa, zamanı daha adil paylaştırmanın yollarını arayalım. olgunlaşma bir dönüşümdür ve sağlıklı dönüşümlerin tümü zamana ihtiyaç duyar. kafka'nın "dönüşüm"ündeki samsa'yı böceğe dönüştüren, gece gördüğü kabusla sabahki uyanışı arasında "ben nasıl bir kabus gördüm böyle?" diye sormasına yetecek kadar zamanı olmayışıydı. metalurji biliminde bir malzeme saniyeler mertebesinde dönüşüm geçirecek kadar hızlı soğutulursa martenzit fazı adındaki oldukça sert ve kırılgan bir yapıya dönüşür ki, buna "zamansız dönüşüm" adı verilir. öykünün sonunda samsa'nın başına gelen de onun kırılganlığının kanıtı gibidir. sağlıksız bir dönüşümün ürünüdür samsa ve ömrü de fazla uzun olmaz. zombiler filmin sonunda yokolmak zorundadırlar çünkü kararsız bir yapıda olduklarından devam edemezler yaşamlarına. "bu çocuk erkenden büyüdü" diye sevinen anne babaları uyarmak gerekli o çocuğun içinde kalan ve büyümeye direnen çocuksu kalıntının ömrü boyunca onunla birlikte yaşayarak olgunlaşmasının önünde bir engel oluşturacağını söyleyerek.

    kendimize zaman vermek yeterli değil, içimizdeki her bir parçayı farklı hızlarda büyüyen bitkiler olarak algılayıp zamanı onların boy atması için suya dönüştürmek ve her birine ihtiyacı olan kadarını verebilecek kadar tecrübeli bir çiftçi de olabilmeyi başarabilmek gerekli farklı renk ve kokulardaki bitkilerden oluşan bahçemizin serpildiğini görebilmemiz için.
  • çiğ insanlara zaman ve enerji harcamayı bırakmaktır.
hesabın var mı? giriş yap