• sinemayla filmcilikle hiç bir alakam olmamasına rağmen bağımlısı haline geldiğim youtube kanalı. türkçe konuşup iki lafı bir araya getirebilen, eleştirel düşünen, tutarlı ve neden sonuç ilişkileri içinde fikrini ifade edebilen insan görmek çölde vaha bulmak gibi geliyor. ek olarak pek sevgili ilker bey olağanüstü tatlı bir adam. kendisinden şikayet eden, itici bulanlar olmuş, hayretle karşılıyorum. al evine kedi niyetine besle, öyle munis, öyle aklı başında birisi kendileri. bunu sevmiyorsan neyi seveceksin?
  • bu programa getirilen eleştirilerin bir kısmı, aklıma "beşten şaşma altıyı aşma" düsturuyla okuduğum üniversite yıllarımı getiriyor.

    kendim öğrenmeye çabalamadan, öğrendiklerimi uygulamaya dökme gayreti göstermeden, tek amacım 50 almak olarak okumuştum koca hukuk fakültesini ve mezun olduğumda fark etmiştim ki aslında hukukçu olamamıştım. bu eksiği telafi etmek için yüksek lisans yaptım ve araştırma metodlarını, öğrenmeyi öğrendim. (hatta yurtdışına çıkınca fark ettim ki, yüksek lisans mezunu olduğumda almanya'daki lisans öğrencilerine yaklaşamamıştım bile)

    galiba insanlar matrix'teki gibi kendilerini usb'den bilgisayara bağlayıp öğrenmeyi bekliyorlar.

    bu programı izlerken ilker hoca'nın atıf yaptığı makalelerden en azından birini okumaya, adı geçen filmlerden en azından birini izlemeye başladım. fotoğraf çekerken, ilker hoca'dan öğrendiğim teknik bilgileri uygulamaya çalışmaya başladım. en azından fotoğraf çekerken histogram açmanın önemini anladım.

    hatta benim üniversitede okuduğum "beşten şaşma altıyı aşma" zihniyetiyle sinema televizyon okumuş arkadaşlarımla sinema konusunda konuştuğumda, bu programda veya bu program sayesinde araştırarak edindiğim bilgilere şaşırdılar.

    ilker hoca sinema yapmak için üniversite okumaya gerek olmadığını, youtube'un şu an en geniş üniversite olduğunu söylediği için, ilgili konuları başka kanallardan da araştırdım, az da olsa kitaplar okudum.

    hatta itiraf etmek gerekirse, yirmili yaşlarımın ortasında ancak kavramaya başladığım platon-aristo arasındaki "tüme varım - tümden gelim" temelli farkı ve metodoloji farkını çok daha iyi kavradım. bunu öğretim metoduna yansıttığını ve aslında çok iyi bir akademisyen olduğunu anladım. şu an bir üniversitede çalışmasa da kendisi tepeden tırnağa bir akademisyen. hatta çok daha nadir görülen bir şey, iyi öğretebilen ve eğlenceli bir akademisyen.

    dahası kendisinin verdiği motivasyonla -daha iyi bir kamera almayı bekleyerek işi ertelemeden- bir belgesel film çektim ve bu belgesel konu aldığı sporu yapanlar tarafından çok beğenildi (en azından yüzüme öyle söylediler:)

    bir arkadaşımın kolundan tutup, bana kurgu programlarının abc'sini öğretmesini rica ettim. benim bilgisayarım kurgu programlarını kaldırmadığı için, o zamanlar sevmeyerek yaptığım hukuk mesleği sayesinde tanıştığım yönetmen bir müvekkilimden kendisinin montaj yaptığı bilgisayarını kullanıp kullanamayacağımı sordum. iki projesinin arasındaki bir haftalık boşlukta onun bilgisayarında montajı yaptım.

    bu filmi çekerken kadrajda, ışıkta ve en önemlisi kendisi uyardığı halde seste hata yaptığımı anladım. bir sonraki projemi telefonla çekmeye karar verdiğim için telefonuma takabileceğim uygun fiyatlı bir mikrofon aldım.

    anlattığım hikayeler için telefonun kamerasının yeterli olduğunu, tek başıma bir çok proje çıkarabileceğimi anladım ve karamsarlıktan kurtuldum. şimdi biliyorum ki, kendi istediğim kalitede belgesel ve röportajları çatır çatır çeker, bir kaç haftada kalburüstü bir kurgudan çıkarabilirim.(şu şerhi düşeyim, ben bu işten para kazanmayı hedeflemeden yapıyorum. benim derdim meramımı anlatmak. biraz çetrefilli bir hobi.)

    10 sene evvel sinema okumak istediğim halde hukuk okurken yakınırdım, yok minidv kamera çok pahalı, yok kaset lazım, yok aktarmak gerekli, aman aktarırken görüntü bozuldu. cebimde 10 sene evvel hayal bile edemeyeceğim görüntü kalitesindede bir kameraya sahip bir telefon var ve buna ulaşmanın bedeli 2000 tl (ötv olmasa 1000 tl. okey oynamak ve fal bakmak, karşı cins stalklamak için iphone'a 6000 tl verilen yerde, bence gayet makul bir rakam). üstüne üstlük bu kamerayı hem 7/24 cebimde taşıyorum, hem görüntüyü bir yere aktarmaya gerek kalmadan kurgu da yapabiliyorum (iyi kötü orası önemli değil, bana ve hikayelerime yetiyor şimdilik, bir gün bütçem olunca da sony dsc rx 100'den büyük kamera almam diye düşünüyorum, benim ihtiyacım taşıma kolaylığı, çok dikkat çekmemesi ve röportaj yaptığım insanları germemesi)

    hatta benim çektiğim belgeseli izleyip, mensubu olduğum bu niş spora başlamak için kulübümüze gelenler oldu.

    belgeseli youtube'da kaç kişi mi izledi: 1170 (binyüzyetmiş). ama türkiye'de bu sporu faal olarak yapan 50-100, dünyada 5-10 bin kişi olduğunu düşünürseniz, ben hedef kitleme ulaştığım ve seslenmek istediğim kişilere meramımı anlattığım kanaatindeyim.

    ayrıca, bir çok sinema okumuş arkadaşımın tamamlanmış adam akıllı bir projesi olmadığı, ya da öğrenciyken salt müfredat gerektirdiği için yaptıkları ve sadece sınıf arkadaşları tarafından izlenmiş bir iki projeleri olduğu halde, benim tüm dünyada ilgili sporcular tarafından izlenmiş, yurtdışında turnuvalarda tanıştığımda "aaa o belgeseli sen mi çektin?" diyerek şaşırdıkları tamamlanmış bir projem var.

    bu belgeseli arada sırada açıp baktığımda hatalarımı görünce utanıyor muyum? elbette utanıyorum. baya yerin dibine girmiş hissettiğim de oluyor. ama bu hataları, bir kez amatör de olsa bir film çektiğim için ben görebiliyorum. izleyenlerin neredeyse hiçbiri fark bile etmiyor. bu husus da neyi gösteriyor, ilker hoca "ancak yaparak öğrenirsin" derken ve bazı hususların zaten genel seyirci tarafından fark bile edilmediğini belirtirken gayet haklıymış.

    eleştiren arkadaşlar, gidip parasını verip masterclass videoları da izleyebilirler ünlü yönetmenlerden. ben werner herzog'un master class derslerini izledim. kendisi de ilker hoca ile aynı şeyi söylüyordu aslında

    (werner herzog cebinden telefonunu çıkarıp gösterir) "bugün nereye giderseniz gidin cebinizde taşıdığınız bir kamera var, bugün film yapamıyorum demek bir mazeretten öte bir şey değil"

    ben gayet müteşekkirim bu dersleri bizimle paylaştıkları için. ayrıca eğlenceli bir eğitici olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu da akademisyen geçmişim olduğu için bilirim.
  • ajdar'ın 11 tane parçası var.

    bu parçalardan "çikita muz" dışındaki hiçbirini dinlemedim. çikita muz'u da vakti zamanında medyaya yansımasından, her yerde alay konusu olmasından ötürü biliyorum, yoksa baştan sona dinlemedim.

    adamın parçalarını bilmesem de, baştan sona dinlemesem de, ajdar için boktan bir müzisyen; bestelediği parçaları için de berbat diyebiliyorum, çünkü çikita muz'daki birkaç saniye bana genel tabloyu özetliyor.

    umarım anlamışsınızdır bartu fanboyları. (pek sanmıyorum ama)
  • işsizlik olarak algılanan birçok şey aslında yapan kişiye müthiş zevk verir çoğu zaman, zaten zevk aldığı için yapıyordur. heh işte bu video dizisi, hakkında işsizlik yapılacak ve yaparken zevk alınacak bir iş.

    hal böyleyken ben de bu seriyle ilgili “trivia” tarzı içerikleri ve seride geçen film ve dizileri içeren bir işsizlik örneği sergiledim. (belkide prensiplerime aykırı olarak iki kez izlediğim bu seriyi üçüncü kez izlemek için bir bahaneydi bu bilemiyorum)

    neyse efenim kemerlerinizi bağladıysanız uzunca bir yazı olacağını belirtiyor ve yolculuğa başlıyoruz.

    -------------------------------------------------------------------

    not: yazıyı hazırlarken yalnızca ifa youtube kanalının ‘olmaz öyle saçma şey’ adı altında oluşturan oynatma listesine konan videoları inceledim.

    not2: yazının devamında ilker canikligil’den hoca, nazım yılmaz'dan nazım, veysi sala'dan veysi ve de bengü üçüncü'den bengü diye bahsedilecektir.

    -------------------------------------------------------------------

    [olmaz öyle saçma şey serisinde adı geçen filmler] : burada seri boyunca adı geçen filmler, yapıldıysa üçlü tarafından yapılan yorumlar ve kabaca neden adının geçtiği ile birlikte listelenmiştir.

    *tangerine: yorum yapılmıyor telefon ile çekilen filme örnek

    *the hateful eight: analog çekilmesi konuşuluyor ayrıca kötü senaryo iyi filme örnek olarak gösteriliyor ilerleyen bölümlerde.

    *stalker: her yerde her şekilde bilim kurgu yapılır önermesine örnek veriyor hoca.

    *raw: kanibalizm temalı bir film. nazım: harika bayıldım. veysi: beğendim de çok etkisinde kaldım. hoca: çok iyi.

    *it follows, *the witch: iki senedir hocayı heyecanlandıran korku filmleri.

    *cannibal holocaust: konuk bahsediyor. nazım en sevdiği filmlerden biri olduğunu söylüyor.

    *trouble every day: kadın yönetmenlerin kanibalizm temasını çok işlediği konuşuluyor. hoca beğenmediğini söylüyor.

    *jaws: eski filmlerin izlenebilirliği(görüntü kalitesi ve eskimesi bakımından) hakkında konuşurken adı geçiyor. hoca fena değil izlenmeyecek gibi değil diyor.

    *the shallows: hoca aynı konuda konuşurken jaws ile karşılaştırıyor bugünün şartlarında her zaman bugün daha iyidir diyor.

    *duel: steven spielberg'in çok iyi bir yönetmen olduğu konuşulurken adı geçiyor. hoca muhteşemdir diyor.

    *the shining: bir oyuncunun yüzünün hiç gösterilmediği bir sahnesinden bahsediliyor. ayrıca ilerleyen bölümlerde 5 yılda ve sahnelerin kronolojik sırasına göre çekilmesi konuşuluyor.

    *psycho: meşhur bıçaklama sahnesinde yapılan cutlar konuşuluyor. ayrıca ilerleyen bölümlerde tekrar kurgulanarak “kurtarıldığı” konuşuluyor.

    *apocalypse now: kurgusunun hocanın bir kitabını çevirdiği walter murch tarafından yapıldığı konuşuluyor.

    *mad max: başarılı bir görsel efekt olarak film boyunca başroldeki kadının olan kolunun yokmuş gibi gösterilmesi örnek gösteriliyor. ayrıca senaryonun önemsiz olmasına örnek olarak gösteriyor hoca bu filmi, müthiş film diyor.

    *oblivion: bir sahnesinden bahsediliyor. yeşilde çekilmediğini projeksiyon ile gerçek görüntülerle yapıldığını söylüyor hoca.

    *blade runner: hoca kült bir yapım olduğunu, öğrenciyken ilk kez izlediğinde inanamadığını söylüyor. bilim kurgu dünyasında referans filmdir diyor.

    *blade runner 2049: hoca, çok çok güzeldi, iş yapmamasına üzülüyorum, böyle filmler çok az artık diyor.

    *blade: veysi blade runner’ın ilk filminin bu olduğu sanıyor.

    *yüzüklerin efendisi, *matrix, *star wars: veysi sinema kültürüne hakim olmak için sırayla bunlardan başlayarak önemli yapımları izlemeye başladığından bahsediyor.

    *arrival, *sicario: blade runner 2049 filminin yönetmeninin çektiği filmlerden bahsediliyor. nazım ikincisi için çok iyi film diyor.

    *wonder woman, *justice league: hoca bütün sinema buna dönmüş diyor, isyan ediyor. genel olarak üçlü bu tarz sinema filmlerinden hoşnutsuzluğunu belirtiyor.

    *gattaca: veysi genel olarak dramadan hoşlandığını söylüyor bilim kurgu olarak beğendiği filme ise bu filmi örnek veriyor.

    *artificial intelligence: nazım: bu filmin(hangi filmden bahsettiği net değil) atası gibi görüyorum. hoca da beğendiğini söylüyor.

    *e. t. : hoca yukarıdaki atası olma meselesi üzerine yaklaşık olarak bu film de o sıralarda çekildi diyor. (blade runner'ın çekildiği sıralarda)

    *star wars: nazım star wars ilk serileri çok hoştu diyor. hoca star wars'u pek tutmadığını söylüyor. veysi de hocaya katılıyor. bu sırada nazım şöyle bir sıralama yapıyor: *prometheus > *alien > *blade runner > *star wars

    *cingöz recai: üçlü tarafından tamamen gömülüyor, çok ağır konuşuluyor.

    *düğün dernek, *recep ivedik: bunlar da kötü film diyor hoca.

    *sherlock holmes: bu filmde olayların nasıl çözüldüğünün anlatıldığından cingöz recai'de bunun hiç yapılmadığından bahsediyor veysi.

    *arif v 216: veysi: amacına uygun bir film. nazım: beğenmedim. hoca üzerine konuşulacak bir film değil abartılıyor, sonuçta komedi filmi diyor. aceleci bulduğunu söylüyor.

    *her şey çok güzel olacak, *hokkabaz: nazım çok iyiydi diyor.

    *cinema paradiso: bir sinema izleyicisi nasıl olmalı muhabbetinde adı geçiyor.

    *la la land: nazım arif v 216'da bir şarkının bitip diğerinin başlamasını bu filme benzetiyor.

    *back to the future, *the fifth element: arif v 216 ve *gora'nın bu filmlerin parodisi olduğunu, türk yapamaz dalga geçer düşüncesinin ürünleri olduğunu, bir eziklik olduğunu söylüyor hoca.

    *babam ve oğlum: veysi: kendi izleyicisini oluşturan bir film. hoca: bırak şimdi bu da iyi film mi piyasa filmi.

    *ayla: iyi bir film değil, çok hesaplanmış bir film diyor hoca.

    hocanın en sevdiği türk filmleri: *sevmek zamanı, *kader, *bir zamanlar anadoluda, *muhsin bey.

    nazım’ın sevdiği türk filmleri: *tabutta rövaşata, *yeraltı, *dönersen ıslık çal, *yol.

    *godfather: hoca: ne filmdir ama değil mi hayranıyım. nazım: benim arşivimde birinci sıradadır. veysi: güzel film.

    *senna, mindhunter’ın david fincher’ın çekmediği bölümleri çeken yönetmenler konuşuluyor.

    *birdman: hoca kötü bir filmdi, ama teknik açıdan büyük bir başarıydı diyor. nazım: ben çok seviyorum.

    *enter the void: pov meselesi konuşulurken geçiyor.

    *children of men: plan sekans konuşulurken adı geçiyor.

    *in the mood for love: senaryosuz çekilmiş olması konuşuluyor. 8 ayda çekilmiş hoca mükemmel bir filmdir diyor. hoca böyle senaryosuz bir şey yapmak çok istermiş.

    *transcendence: görüntü yönetmeni yönetmen olabilir mi muhabbetinde geçiyor nolan'ın görüntü yönetmeni çekmiş hoca olmamış diyor.

    *dunkirk: sinema bir öğrenme süreci diyor hoca nolan bunu çekene kadar böyle film yapmamıştı diyor.

    *the five obstructions: öğrenci filmlerinden konuşuluyor. engeller koymak iyidir diyor hoca bu filmin konusuna dikkat çekiyor.

    *saving private ryan: çekimi 27 gün süren ilk sahnesi konuşuluyor.

    *the passenger: meşhur parmaklıklar arasından geçen kamera hareketi konuşuluyor.

    *hayal mi gerçek mi

    *daha: hoca: izlemedim ama muhtemelen iyi bir film. çok az izlenmesinden yakınıyor.

    *ölümlü dünya: hoca: hoş bir film

    *the square: senaryosu olmaması buna rağmen cannes'da ödül alması üzerine konuşuluyor.

    *blue is the warmest colour: ödül alan filmleri izliyor musunuz diye soruyor hoca örnek olarak bunu söylüyor.

    *cebimdeki yabancı: veysi şahane diyor.

    *run lola run: hikayelerin kısıtlılığdan bahsediyor hoca koşan biri merak uyandırır diyor.

    *titanic: hoca senaryonun çok önemli bir şey olmadığı savını titanic’in müthiş bir senaryo olmadığını söyleyerek örneklemeye devam ediyor.

    *the babadook: nazım’a göre en iyi korku filmlerinden. hoca da ben de severim diyor.

    *kill bill: bir şey anlatmıyor ama iyi film diyor hoca. hikayeden nefret ettiğinden bahsediyor.

    *inception: nazım senaryosunun 10 yılda tamamlandığını iddia ediyor. hoca severim, fakat sonu hikayeye kurban edilerek kötü olmuş diyor. orada beğendiğimiz hikaye değil kurduğu dünya diyor.

    *funny games: orjinali almanca olan filmin aynısı ingilizce olarak tekrar çekilmiş.

    *12 monkeys: la jetee adlı kısa filmin üzerine kurulduğunu söylüyor hoca.

    *fear and desire: kubrick'in ilk filmi olması dolayısıyla konuşuluyor.

    *2001 a space odyssey: bu film hakkında bile çok kötü eleştiriler yapıldığından bahsediyor hoca.

    *karpuz kabuğundan gemiler yapmak: yönetmeni ahmet uluçay’ın kubrick kafasında olduğu konuşuluyor.

    *dr. strangelove: kubrick'in çekmek için 40 kitap okuduğu konuşuluyor.

    *eyes wide shut: kubrick'in kısa bir plan için yaptıkları konuşuluyor.

    *spartacus: kubrick'in filmle ilgili her şeye kendisinin karar vermek istemesi ve bunun sonucunda çıkan kavgalar konuşuluyor.

    *lolita, *clockwork orange: kubrick filmleri konuşuluyor.

    *barry lyndon: mum ışığı ile özel bir lens ile çekilmesi konuşuluyor.

    *yüzüklerin efendisi: hoca hiç haz etmem diyor hayatımda gördüğüm en sıkıcı şey diyor. nazım şok, muhteşem ötesi diyor.

    *harry potter: onu zaten konuşmuyorum bile, çok kötü diyor. nazım yine şok.

    *matrix: seviyorum dönüştürücü bir filmdir diyor hoca.

    *cloud atlas, *jupiter ascending: matrix'in yapımcılarının yaptığı filmler konuşuluyor. kötü deniyor.

    *kelebekler: nazım: hayal kırıklığı oldu benim için. veysi: beklediğim kadar iyi değildi. hoca: beğendim.

    *limonata: kelebekler’in bu filme benzerliğine dikkat çekiyor nazım.

    *vertigo: 2012 yılında bir platform tarafından en iyi film seçilmesi konuşuluyor.

    *hitchcock: psycho’nun yapılış hikayesini anlatan bir film.

    *the girl: hitchcock hakkında bir başka film, hoca beğenmediğini söylüyor, çok taraflı diyor.

    *the birds: vertigodan daha iyi diyor nazım.

    *rope: hitchcock'un ilk kez kesmeden bir film çekmeyi denediği film.

    *the 39 steps, *the man who knew too much: hitchcock filmlerinin aslında bir şey anlatamadığı konuşuluyor.

    *inglourious basterds: hitchcock’un bomba teorisinin burada uygulandığı konuşuluyor.

    *pulp fiction: tarantino diyaloglarının gücünün yarattığı ortamdan kaynaklandığı konuşuluyor.

    *rear window: sınıfında ilkleri yaptığı konuşuluyor hitchcock'un hoca çok iyi diyor.

    *north by northwest: meşhur uçak tarafından kovalanma sahnesi konuşuluyor.

    *notorious: hitchcock'un önemli filmleri sıralanıyor.

    *hereditary: nazım çok beğenmiş hoca da iyi diyor ama sonu çok kötü bağlanmış diyor.

    *müslüm: nazım filmi beğendim, veysi beğenmedim, hoca çorba olmuş diyor.

    *the doors, *ray: çekim tarzı müslüm ile aynı bu yüzden müslüm otantik değil aslında diyor hoca.

    *sürü: veysi bizden bir hikaye diyor.

    *sin city: amerikan film endüstrisinin yapısı konuşuluyor.

    *bohemian rhapsody: nazım: çok daha iyi beklerdim. veysi: beğendim. hoca iyi bir film olduğundan fakat formülasyona fazla uyduğundan bahsediyor.

    *my fair lady: hocanın kısa filminin adının ilham aldığı film.

    ------------------------------------------------------------------

    [olmaz öyle saçma şey serisinde adı geçen diziler]

    *game of thrones: hoca: güzel, teknik açıdan inanılmaz iyi hiçbir falsosu yok. veysi: iyi

    *house of cards: hoca game of thrones ile karşılaştırıldığında bunu tercih edeceğini söylüyor.

    *friends: bölüm başı bütçeden bahsedilirken adı geçiyor. game of thrones'tan daha fazla olduğu söyleniyor.

    *tudors: hoca muhteşem yüzyıl’ın çekim tekniği olarak bu dizinin kopyası olduğunu söylüyor.

    *dexter: hoca bence çok iyiydi diyor.

    *penny dreadful: hoca yeni seyrettiğinden bahsediyor.

    *fi: hoca kötü denmesine takılmış kendileri çekse çok iyi derlerdi diyor.

    *house m. d. : canon ile çekilen bir bölümünün olduğundan bahsediliyor.

    *breaking bad: hoca kahramanını rezil durumlara düşüreceksin diyor örnek olarak bunu gösteriyor.

    *the 100: senaryo yapısı olarak bakımından inanılmaz doğru bir yapım ama bir süre sonra mekanikleşiyor diyor hoca.

    *vikings: hoca bir sahnesinden bahsediyor anlattığın şey ile mesafeli durman gerekiyor, taraf olmamalısın diyor.

    *ezel: hoca: fena bir film değil, yapılmamış bir şeydi. nazım: duygu sömürüsü.

    *mindhunter: hoca baya a sınıfı bir yönetmen dizi çekiyor, platformların değişmesiyle diziler daha iyi olmaya başladı diyor.

    *narcos: godfather hakkında konuşurken adı geçiyor.

    *mr. robot: akademik kadraj normlarına uymaması konuşuluyor.

    *mad man: dizide hikayesiz çok zor diyor hoca ama başaranlar var diyor, bunu örnek veriyor. nazım muhteşem diyor.

    *stranger things, house of cards: aydınlık seviyesinin çok aşağıda olması konuşuluyor. ana konu youtube'da film yayınlamak.

    *şahsiyet: hoca doğru düzgün bir iş diyor. nazım: çok iyi. veysi: özellikle ilk bölüm baya problemli.

    *masum: yorumlarda izlenmesi istendiği için adı geçiyor.

    *the walking dead: hoca bir şey izlemek istiyorsan parasını vereceksin diyor bu diziyi bölüm başı parasını vererek izlediğinden bahsediyor.

    *the handmaid's tale: hoca yavaş olmasına rağmen dramatik şemada boşluk yok kendini izlettiriyor diyor.

    *bartu ben: üçlü berbat bulmuş bu diziyi.

    *curb your enthusiasm: bartu ben’in etkilendiği dizi olduğu konuşuluyor.

    *seinfeld: başarısının birden olmadığını yapımcılarla mücadele ettiklerini söylüyor hoca.

    *the haunting of hill house: türkiye’de yapılsa yine olmayacağını iyiye talebin olmadığını söylüyor hoca.

    -------------------------------------------------------------------

    [olmaz öyle saçma şey serisiyle ilgili trivia tarzı bir şeyler]: burada seriyle alakalı bir takım gereksiz bilgiler ve önemli olaylar sıralanmıştır.

    + bütün bölümler boyunca "olmaz öyle saçma şey" lafı toplam 120 kez kullanılıyor.

    + hoca birçok bölümde "medium is the message" lafına gönderme yapsa da bölümler boyunca 4 kez kullanılıyor.

    + ‘alexa mı iphone mu?’ bölümünde çok ironik bir şey oluyor hoca ile nazım konuşurken artık programın dışına çıktık sohbet oldu diyorlar.

    + ilker hocaya göre direk kaçılması gereken kişiler:
    -sözleşme yapmayı kabul etmeyen yapımcıdan
    -bu işler çok zor diyen birinden
    -iki eliyle kadraj hareketi yapan birinden
    -toplantı yapalım diyen birinden

    +veysinin olayın içine iyice girdiği bölüm ‘büyük kamera’.

    +canlı yayında hoca youtube'da film yayınlamayı doğru bulmadığını söylüyor. sonra olanlar malum.

    +hocanın nasılsınız sorusuna verdiği meşhur “bomba gibiyim” cevabı ilk kez ‘bir filmi neden izleriz?’ bölümünde geçiyor.

    +meşhur “merhaba nazım ve veysi” açılışı ilk olarak ‘sinema okumak’ bölümünde yapılıyor öncekilerde sadece merhaba nazım deniyor.

    +hocanın mutlaka doğru telaffuz edilmesini istediği kişi adları ve terimler var, bazıları; denis villeneuve, françois truffaut, cadre…

    +ve hoca ‘blade runner 2049’ bölümünde ağzından baklayı çıkarıyor; “film çekmek bize göre değil be veysi”.

    +hocanın en uyuz olduğu laf; "bizde çok güzel hikayeler var”.

    +hoca işte lafını çok sever; “bir şey bilinmeyince işte”.

    +hocaya göre sanat; insanın bakış açısını değiştiren, sorgulatan, deneyimlemediği bir şeyi yaşatandır.

    +hocamızı göremediğimiz dört bölüm var: ‘baba’, ‘olur olur bal gibi olur’, ‘taht oyunları’, ‘ görevimiz tehlike’.

    +devamı gelmeyen bir program fikri var hoca öğrenci filmleri bölümünde kısa filmlerinizi bize gönderin sizi davet edelim, film hakkında konuşalım diyor. sanırım bir kişi davet ediliyor sonrasında.

    +hoca ‘oyunculuk 1’ adlı bölümde 5 şubat 2017’de programın başladığını söylüyor ama ilk bölümün yayınlanma tarihi 1 şubat.

    +hocaya göre birisi bir şeye önemli diyorsa muhtemelen yalan söylüyordur.

    +veysinin yüzünü ilk kez ‘allegretto’ bölümünde görüyoruz.

    +konuklu bölümler: ‘canlı yayın’, ilk sezon finali, ‘baba’, ‘olur olur bal gibi olur’, ‘allegretto’, ‘sevgi yolu’, ‘görevimiz tehlike’.

    +hocanın en sevdiği adam stanley kubrick.

    +rotten tomatoes adlı siteden nefret ediyor hoca. allah kahretsin diyor.

    +”nbc”yi nazım sevmiyor, veysi mesafeli, hoca her zamanki gibi muğlak konuşuyor.

    +hitchcock bölümünde hoca kravatlı.

    +hitchcock bölümü serinin ilk sponsorlu bölümü.

    +nazım’ın yüzünü ilk kez “olmaz ağacı” bölümünde görüyoruz. (ne gündü be).

    +bengü gruba ‘olmaz ağacı’ bölümüyle katılıyor.

    +sıkıntı şu diye lafa başlayan herkesten korkar hoca.
  • istanbul film akademi kapsamında ilker canikligil tarafından başlatılan, eğlenceli ve bir o kadar öğretici video serisi. şu ana kadar 4 bölüm yayınlandı:

    https://www.youtube.com/watch?v=zjtyoihxdfo
    https://www.youtube.com/watch?v=rdz8lqnz0di
    https://www.youtube.com/watch?v=qzdycyncgqg
    https://www.youtube.com/watch?v=088zms5odqw

    sinema konusundaki ipe sapa gelmez ön yargıları yıkmak adına çok güzel düşünülmüş bir seri. umarım hak ettiği ilgiyi görür ve devamı gelir.
  • adblock kullandığım için fark etmemişim ama ifa youtube reklamlarını kapatmış, ilk günden beri reklamsız yayın yapıyorlarmış. bu yönüyle de saygıyı hak ediyor. sevdikleri işi karşılık beklemeden yapıyorlar.

    ayıla bayıla izliyorum, süper program.
  • ilker hocayı klonlayıp, memleketteki tüm sinema okullarının başına bir kopyasını koyabilsek dileklerimi açığa çıkaran youtube serisi.
  • sinema gibi cok da anlamadigim bir alanda keyifli bilgi almami saglayan program. ilker canikligil kesinlikle donanimli bir adam ve de bu bilgiyi size keyifli bir sekilde aktariyor. ama her bolumdeki yuzlerce cut'tan da anlasilacagi uzere ciddi bir emek de soz konusu. kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

    bir filmi, hatta reklam filmini bile baska bir gozle izleyecegim.

    edit: nazim eger okuyorsan sozum sana; ac bir bagis hatti toplayalim para sana bir alexa alalim. ama ardindan gercekten guzel bir film gelsin. oyle saatlerce pencereden bakilcaksa iphone ile cek' hocam dogru soyluyor ucuz olur.
  • bu başlık altında da daha önce belirtildiği üzere türkiye'de üretilen belki de en kaliteli youtube içeriği / "video" içerik / vlog serisi. bu işin arkasındaki insanların ne "dijitalci" ne "youtuber" olmaması ise en güzel detay.

    şimdi kesin bu konuya dair, alanında birbirinden üstad insanların 35 sene önce yaptığı tespitler vardır ama ben kendi kıt kanaat bilgim ve fikrimle söylemeden edemeyeceğim;
    herkesin sonsuz imkanlara sahip olduğu internet çağında gerçekten kaliteli ve izleyenleri tatmin eden içerik üretmenin halen o "dijital devrimle tahtından edilen" insanlar tarafından yapılıyor olmasını çok leziz buluyorum.
  • yeni keşfettiğim harika youtube kanalı. henüz çok küçük bir kısmını izledim ancak yorumlar kısmı beni bitiriyor. olmaz öyle saçma şey ismindeki kanalin videolarının altına gelip siz de hep olumsuz konuşuyorsunuz diyen mallar mı istersiniz, nazımın abartılı salakça sorularının tamamının gerçek olduğunu düşünen bir garip insanlar mı dersiniz, ne isterseniz hepsi var yorumlarda. adamlar çok eğlenceli bir konsept yaratmışlar konu hakkındaki tüm doğru bilinen yanlışları çok eğlenceli bir şekilde işlemişler, bunu yaparken de birçok teorik bilgiyi vermişler ama bunu anlayamayan öyle büyük bir kalabalık var ki neden şahan filmlerinin seviyesindeki mizahın populer olduğunu kanıtlar nitelikte. adam gelmiş yorumlara "not almışsınız o kısaltmaları arada onlara bakıyorsunuz" diyor. yaptığı iş için hazırlanmak bu topluma o kadar yabancı bir kavaram ki bunun ayıplanacak bir şey oldğunu düşünüyor ciddi ciddi.

    son bölümde de kemal sunal ile şahan ayni mizahı yapıyor dedi diye yorumlarda kıyamet kopmuş. millet sadece okuduğunu değil duyduğunu da anlamıyor. gerçekten ibretlik. bu ülkede belli bir seviyenin üzerinde bir şey üretmenin en zor kısmı sanırım sınır tanımaz ahmaklık karşısında motivasyonunu kaybetmemeyi başarmak.

    yalnız nazımın bazı konularda ciddi olduğunu da düşünmüyor değilim.
hesabın var mı? giriş yap