• (bkz: irvin yalom)
  • ölümden sonra yaşam inancina sahip olanlarda olmayan bir anksiyete.

    (bkz: sonsuz hiclik)
  • kişisel gözlemlerime göre, hayatını bir yerde donduran, akışın dışında kalmak için direnen insanlarda daha çok ortaya çıkıyor.
    insan içeride, ilerlemek için bir seçim yapmaya direnip hayat içinde 'hareketsiz' kalırken, onu itekleyen içgüdülerini de dış dünyayı da susturmaya, bastırmaya çalışıyor. ikisi de susunca derin bir sessizlik hali, ölüm sessizliği.
    içeride, hayatın bir noktasında donmuş, sanki bir savaşın ortasında küçük bir dolaba sığınmış gibi, orada öylece dururken, dışarıda zaman ve hayat akıyor. çocuklar büyüyor, insanlar ölüyor. kıpırdamadan bekleyen tek kişi içeride.
    ruh hayattayken bir yere kapanıp ölüm sessizliğine bürünürse, korku ve ölümün ayak sesinden başka ne duyabilir ki?
    bakışlar ölüme dönük olsa da, bakan gözün derdi yaşamakla... bu yüzden hayat anksiyetesi demek daha doğru olur belki.
  • (bkz: panik atak)
  • bende olduğunu düşündüğüm. bazen çok uzun süre uzaklara dalıp ölümü düşünüyorum. belirsizlik içimi yiyip bitiriyor. ne olacak nasıl olacak sonsuz bir acı mı olacak ? yok olacaksam bu nasıl bir his olacak? his olacak mı :)
    en kötüsü de kaçınılmazın her saniye yaklaşıyor olduğunu ama ne zaman olacağını bilememek.
    uzun süre bunlar düşünüp en sonunda ağlayarak kapanış yapıyorum bu yoğun düşüncelere. sonra kafamı dağıtmaya çalışıyorum. ama arada öyle bir bastırıyor ki, benden başka böyle yoğun yaşayan çok kişi var mıdır merak etmiyor değilim. ya da bu büyük bir problem midir ?
  • ölüm ile ilişkili anksiyete olup bence tanımı genişletilebilen güzide bir anksiyete çeşidi.

    sazı psikiyatri alanında uzmanlaşan arkadaşlarıma bırakmak lazım ama ben mesela hekim olarak hastamın ölme ihtimalinden , ona yardımcı olamama ihtimalinden de kaygı duyuyorum , bu belki bambaşka bir kaygıdır , ama ölümle ilişkili bir kaygıdır en nihayetinde.

    güzel yaşamak, kendini gerçekleştirmiş olmak, gülmek ve bir miktar da olsa huzur bağlarında gezmiş olabilmek keşke her kula nasip olsa. keşke insanlar , öldükleri yakınlarının ardından “daha hiçbir şey yaşamadı ki” diye ağlamasalar. keşke amansız hastalıklarla boğuşurken hasta yatağımızda “ne güzel yaşadım , ne güzel insanlar sevdim, ölsem de gam yemem” diyebilecek güzellikte hayatlar yaşasak.

    ölüm anksiyetesi benim penceremden “yeterince güzel yaşayamamış” olmanın da getirdiği bir kaygı çeşidi gibi , bir doktor olarak hastama yeterince iyi bakamadım mı kaygısı, bir yakın olarak “onun için yeteri kadar iyi biri oldum mu” , kendim için de “güldün mü güzelce, içine sindiği gibi yaşadın mı” kaygısı.
  • bu insanların kendilerine sorması gereken çok önemli bir soru; "gerçekten yaşıyor muyum?"
  • kendinizi henüz gerçekleştiremediyseniz, dünyadaki güzelliklere tutkuyla bağlıysanız, bu basit herhangi bir şey bile olabilir, ölümden sonrasının bilinmezliği, ölüm zamanınızın belirsizliği ve muhtemel şekli sizi bazen çıldırtabilir. çıldırtmasa dahi geceleri kendi ölümünüzü ve sonrasını narsist miyim acaba diye sorgulatan senaryolarla sizi çokça üzebilir.
  • "ölüm anksiyetesi", "ölüm korkusu”, “çok büyük bir dehşet," "sonluluk korkusu”. filozoflar varoluşun kırılganlığı'ndan (jaspers), "olmama" korkusundan (kierkegaard), "başka bir olasılığın olanaksızlığı”ndan (heideg ger), ontolojik anksiyeteden (tillich) söz etmişlerdir. bu ifadelerin birçoğu, temelde bazı farklar içermektedir çünkü bireyler ölüm korkusunu çok farklı şekillerde hissedebilirler. daha kesin olabilir miyiz? ölümle ilgili olarak korktuğumuz şey tam olarak nedir?

    bu konuyu araştıran araştırmacılar korkunun, birbirinden ayrı çok sayıda küçük korkunun bileşimi olduğunu ileri sürmüşlerdir. örneğin james diggory ve doreen rothman genel nüfustan alınan çok sayıda kişiden ölümün birkaç sonucunu sıralamalarını istemişlerdir. aşağıda ölümle ilgili yaygın korkuların azalan bir oranla sıralanışını görüyorsunuz.

    1. ölümüm aileme acı verir.
    2. bütün plan ve projelerim sona erer.
    3. ölüm süreci acı verebilir.
    4. artık hiçbir deneyimim olamaz.
    5. artık bana bağımlı olanlara bakamam.
    6. ölümden sonra hayat varsa başıma geleceklerden korkuyorum.
    7. ölümümden sonra bedenime ne olacağından korkuyorum

    bu korkulardan bazıları kişisel ölümle pek ilgili olmayabilir. acıyla ilgili korkular ölümün bu tarafında yatmaktadır; yaşamdan sonraki korkular ölümü sonu olmayan bir olaya dönüştürerek iddiayı kanıtlanmış saymaktır, diğer korkular kişinin kendisiyle ilgili korkular değildir. kişisel yok olma korkusu kaygı girdabının ortasında gibi görünmektedir: "plan ve projelerim sona erecek." ve "artık hiçbir deneyimim olmayacak”.

    jacques choron, ölümle ilgili önemli felsefi görüşleri gözden geçirirken benzer bir sonuca varmıştır. üç tür ölüm korkusu olduğunu belirtir: (1) ölümden sonra meydana gelen şeyler, (2) ölme olayı ve (3) olmanın sona ermesi. bunlar içinde ilk ikisi robert kastenbaum'un işaret ettiği gibi ölümle ilgili korkulardır. daha merkezi bir ölüm korkusu gibi görünen ise üçüncüsüdür, yani "olmanın sona ermesidir" (yok olma, ortadan kaybolma, imha olma)

    korku ve anksiyete arasında kesin bir ayrım yapan ilk kişi kierkegaard'dır; bir şeye karşı duyulan korkuyu hiçbir şeyden -"bireyin onunla yapacak hiçbir şeyi olmadığı bir hiçbir şey," diye de hafif alaylı bir şekilde belirtmektedir- duyulan dehşetle karşılaştırmıştır. insan kendini kaybetmek ve bir hiç haline gelmekten korkar (ya da kaygılanır). bu anksiyetenin yeri belirlenemez. ne rollo may'in dediği gibi, "bir anda her yerden saldırır bize." anlaşılabilen ne de yeri belirlenebilen bir korkuyla yüzleşilemez ve durum daha da korkunç hale gelir; kaçınılmaz bir biçimde daha ileri bir anksiyeteyi ortaya çıkaran çaresizlik duygusunu meydana getirir. (freud anksiyetenin çaresizliğe karşı bir reaksiyon olduğunu düşünmüştür; anksiyetenin "bir tehlikenin bulunduğunu gösteren bir işaret" olduğunu ve bireyin "çaresizlik durumunun başlamasını beklediğini" yazmıştır.).

    anksiyeteyle nasıl savaşabiliriz? onu hiçbir şeyden bir seye dönüştürerek. kierkegaard'ın "dehşetin kaynağı olan hiçbir şey adeta daha fazla bir şey haline gelir," derken kastettiği şey budur." rollo may, "anksiyete korku olmaya çabalamaktadır," sözüyle aynı şeyi ifade etmektedir. eğer hiçbir şey kokumuzu bir şeyden duyulan korkuya dönüştürebilirsek, kendimizi korumaya yönelik bir çaba içine girebiliriz. yani ya korktuğumuz şeydan kaçar, ona karşı müttefik arar ve onu yatıştırmak için “büyü ayinleri” geliştiririz ya da onu ortadan kaldırmak için sistemli bir saldırı planlarız.
  • bilinmezlikle ilgili olan durum kendileri. söz konusu insan olunca genellemeler yapmak doğru değil ama genelde gençlik yıllarında istediklerini çok yapamayan insanlarda ölüm anksiyetesi baya can sıkıcı olmaktadır. bu durum sadece yaşlılıklıkta görülmez. hayatının her evresin insanlarda ölüm anksiyetesi olabilir.

    ego bütünleşimi ya da umutsuzluk dönemiyle erik erikson çok güzel noktalara değinmiştir. şöyle ki:

    psikososyal kriz: ego bütünlüğü ve umutsuzluk
    egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: bilgelik
    yaşlılık dönemini kapsar. özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. yaşlı birey beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır. benlik bütünlüğü benliğin kendi içinde bir düzen ve anlamının bulunmasıdır. olumlu, olumsuz, acı, tatlı yönleri ile bütün bir yaşamın olduğu gibi kabul edilişidir, geleceğin korku ve endişe ile karşılanmamasıdır. ego bütünlüğü bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. geçmişin yeni baştan yaşanabilmesi için bir pişmanlık yoktur. benlik bütünlüğüne ulaşmış kişi ölümden korkmaz. bu evrede daha önceki dönemlerde kazanılmış benlik özelliklerinin iyice olgunlaşması ve birbirleriyle bütünleştirilmesi benliğin en önemli işlevidir. dönemden güçlenmiş olarak çıkan bireylerde akıl ve bilgelik gelişmiştir. ölüm korkusunda bireyin kendine özgü tek ve bütün bir yaşamı kabul edilmeyişi vardır. bu çağın tehlikesi umut yitimi ve ölüm korkusudur. umutsuzluk genellikle süreğen durağanlığın bir sonucu olarak ortaya çıkar. yaşlılık çağındaki benlik bütünlüğü duygusu ile bebeklik çağındaki güven duygusu hem birbirine çok bağlı hem de benzemektedir.
hesabın var mı? giriş yap