• (bkz: #143573408)
  • kendisini hatırlamamak için her şeyi yaptığımızdandır diye düşündüğüm.
  • 1 hafta önce hayattaki en büyük varligimi 'insan,,adam, insan kere insan' diyebileceğim babamm kaybettim. son 2-3 aydır hastanedeydik sadece. kanser falan degild i kalıp kapakcciginda kaçak vardı. hani her yer hastane ya. gittik yedikulede 1 ay yattık haftaici anam. haftasonuda ben kaldım canım ben kaldım yanında. hani bi takvim al gel de ve baba. bu takvim al gel de baba... desene babaaaaaaaaaaaaaaaaaaa. desene sivaslı. koca sivaslı. tüm sariyerin tanıdığı sivaslı ömer. desene bi takvim al da gel be gurban... ben bu hastanelerin devlet hastanelerinin anasininsikiym. yedikule de yattık 1 ay dedilerki sizi taburcu edicez.iyi ama babam ben iyi değilim diyor. nereye gidelim? sizin göğüs bölümüyle yapacağımız başka bişey yok. nereye gidelim cevap yok. allah yedikule hastanesindeki hemsihrelerden raziolsun. hepsi çoklu ama çok iyiydiler. doktorlara bişey demiyorum. s sonra halkalı kalp hastanesi'nde yattık oradaki hemsihrelerden de özellikle sarışın olan çok iyiydi gerisi çoğu çok ilgili degildi. hele doktorları hiç sevemedim. hepsi babamın "nasılsınız hocam" diye sormuş yüzün bilebakmamis. nasi zoruna gitmiş canımın. nasi zoruna gitmiş. "sen profes of olsan ne olur insan olamadiktan sonra" dedi canım. yaa benim babam yalvardyaaa beni yatırım ben iy değilim dedi de öyle yatırdılar. sizin ben doktor kere ananizi avradinizi. bu adam hasta lan!!! alın oldu iste mutlu musunuz orospu çocukları mutlu musunuz lâaaaaaaaaaaaaaaaaan¡!!!!!!!!!¡¡¡
  • çünkü unutuyoruz

    hayat koşuşturması devam ederken akıldan çıkıyor

    akıldan çıkmasa 7/24 akılda olsa akıl falan kalmaz arkadaşlar
  • türkiyede her gün ölüyoruz be. gerçekten ölümden sonraki hayatın simülasyonunu yaşıyoruz.
  • tanrıları yaratmaktan daha büyük çılgınlık mı var
  • fabrikada kimse yoktu. fakat dış demir kapıyı kilitlememişlerdi. açtım girdim bahçeye. sonra aşağıya indim. tüm ömrünü kısacık bir zincire bağlı geçirmişti. benim için onu ziyaret etmek artık bir sorumluluk olmuştu. onunla bağlantı kuran tek canlıydım sanırım. ve bunu düşündükçe yağmur da yağsa kar da yağsa onu ziyaret etmek, sevmek vicdani bir yük olmuştu omzumda.

    upuzun günlerden biriydi ve hafta sonu olduğu için arada bahçeye çıkıp sigara içen işçiler bile yoktu. bu bitmeyen sessizlikte iyice sersemlemiş güneşte yatıyordu. yanına gidene kadar fark etmedi beni. sonrası malum. koştu, yattı, oynadı, fabrikayı gezdirdi bana....

    onunla öyle koşarken kenarda kapkara üzümlerin sapsarı olmuş yaprakları çarptı gözüme. gök masmaviydi ama eşlik eden renkler sarının tonlarıydı. doğa ölüyordu. kaç bahar kaç yaz kaç kış geçmişti böyle? bir sürü fotoğraf canlandı gözümde....

    aradan zaman geçecek mesut ölecekti. ben böyle kalmayacaktım. iki koşunca nefes nefese kaldığım günler de olacaktı. ya da ilk defa squat yaptığım günün sonrası tutmayan bacaklarım gibi adım atmamın bile zul geleceği günler.

    hayat sağlığımızı elimizden yavaş yavaş alırken sevdiklerimizi ve gençliğimizi puslu bir anıya dönüştüren bir zehir. o yüzden ölüm denen şey
    iyi ki iyi ki iyi ki var.
  • ‘ölmeye can atmıyorum, ama ölüme de aldırmıyorum’ düşüncesinde olduğumdan, kanımca gayet doğal olan durumdur.
  • yine birileri varoluşsal sancılar çekiyor
  • onu düşünmeye sıra gelmiyor ondan
hesabın var mı? giriş yap