263 entry daha
  • yoktur.
    hayatımda en net söyleyebileceğim konulardan biri bu olabilir, bu korkuyu yenebilmenizin bilinen herhangi bir yolu yoktur. çok çalışır bastırırsınız, çocuk sahibi olur varlığınızı ikinci plana alırsınız, ne bileyim düşünüp kendi içinizde bir yargıya varırsınız, din kitaplarında bir yere bağlandığına kanaat getirip kendinizi telkin edersiniz, çok düşünmeyip nefes almaya devam edersiniz. hepsi bu.
    ölüm/ölme eyleminin bilinçle anlaşılıp aşılabilecek bir kademe olduğuna katılmıyorum. hücrelerimizdeki dna bile çoğalmak, hata varsa düzeltmek ve devam etmek, genlerini sıçratıp çoğalmak, adapte olup önüne bakmak, hayatta kalmak için çırpınırlarken bizim tüm bunları yok sayıp "ben bu korkuyu aşabilirim" diyebilmeniz azcık ütopik. bilinçli olarak sürekli bunu düşünüyor olsaydık zaten delirirdik. bu nedenle bilinçaltının, bu bilinmezliğin yarattığı korkuyu bir şekilde tolere edip hayatta kalmamızı sağlaması gerekli. buna lafım yok. ama açıkçası, insan zihninin sınırları ve varoluş amacımız hala büyük bir gizken bu yaşam sonrasındaki dünyanın hiçbir zaman yeterli düzeyde aydınlatılacağını düşünmüyorum ben. neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için belki ölümden dönmek, belki ölüp tekrar dirilmek lazım. başka bir ifadeyle, nasıl yeneceğimizi bulmaya gelene kadar hiçbir detayını bilmediğimiz kocaman bir bilinmezlik var elimizde. hayatını aydınlanmaya adayan budist rahipleri bile yaşadıkları dünyadan soyutlanıp oldukça uzun eğitimler sonrasında ölüm sürecini kabullenebiliyorlarken, bizim buradan klavye başında bu korkuyu yenmek için öğüt vermemiz o nedenle komik duruyor. napolyo'nun harita üzerinden kendisine akıl veren adama dönüp "o gösterdiğiniz yerler parmakla alınsaydı, öyle yapardım!" olayına benziyor biraz.

    ölümden iki kez döndüm. biri şerit değiştirmeli ciddi bir trafik kazasıydı, diğeri ise dakikalarca suların altında kalmalı kaotik bir deneyimdi. o esnalarda düşündüklerim aklıma geldiğinde kesif bir tedirginlik sarıyor hücrelerimi. ki o zamanlar ben de hayatımı dolu dolu yaşadığıma ve ölümden korkmadığıma emindim. ölümden sonra ne varsa var ölücez gidicez düşüncesinin doğallığından emindim. bazı dönemlerde ise, kendi karanlık sularımda dolaşırken, hayatın gerçekten çok anlamsız olduğuna, ölüp gitsem aslında çok da üzülmeyeceğime neredeyse emindim. neyse çok uzatmayacağım, bu başka bir entryinin konusu, o dakikalarca suyun içinde kalıp kurtarılamayacağıma neredeyse emin olduğum anlarda düşünebildiğim tek şey hayatta kalmaktı. ölüm ve ölmek değil. doğanın kanunu bu yeaaa diye kestirip atmak değil. hayata tutunma arzusu o kadar güçlüydü ki, bir ara tüm bunların gerçek olmadığına, birazdan kesinlikle uyanacağıma inandığımı bile hatırlıyorum. belki de tüm bunlar o anki korkudan veya adrenalinden ileri geliyordu. bilmiyorum. ama kafamdaki en net düşünce "daha yapılacak onlarca şey varken, gerçekten hayatım bu kadar erken mi bitiyor?!" şaşkınlığıydı. o an bilincin ne zaman ve nasıl kapanacağını bilmemek gerçekten inanılmaz bir deneyim. birazdan tamamen yok olacağınızı farketmek ise yutulması zor bir duygu. istediğiniz kadar dünya'da toz kadarım zaten, oyum, buyum, şuyum deyin olayın kontrolsüzlüğü ile karşı karşıya geldiğinizde inanın varlığınızın bittiğini kabullenmekte zorlanacaksınız. demişti dersiniz.

    bence ölümden korkmamak değil, bilakis bu korkuyla baş edebilmeyi öğrenmek yaşamı değerli kılıyor. tezatlıktan doğan gizli bir ödül gibi. süre az ama yapılacak tonlarca şey, yaşanacak yüzlerce anı, keşfedilecek onlarca duygu var hayatta.
    siz hakkını vere vere güzelce yaşamaya bakın önce, elinizdekinin kıymetini bilin; sonra zaman kalırsa korkunuzu yenmeyi düşünürsünüz.
  • ölmek.
  • seni yaşama bağlayan insanların sayısı arttıkça ve nesnelerin de değeri arttıkça yenemezsin. öyle bir korkun hiç olmasa bile zamanla oluşur.

    şahsi fikrim ancak delirmek ölüm korkusunu yenmenin yegane yoludur.
  • ölümden korkmak anlamsızdır,çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur,ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz. epikür
  • en başta boş yere korkmamak en güzel yoludur. zaten olacak bir şeyde korkmanın faydası olmayacağını usul usul kendine söylemeli insan.
  • ölümü düşünecek kadar boş bir hayat yaşanabiliyorsa başka şeylerden korkmanın zamanı gelmiş demektir.
  • varoluşçu bir psikoterapist/psikolog veya psikolojik danışmandan terapiler alarak üstesinden gelinebileceğini düşündüğüm durum.
  • buddha der ki:varoluşun sırrı korkusuz olmaktır. ne olacağınızdan korkmayın, kimsenin yardımına güvenmeyin. yalnız tüm yardımı reddettiğiniz an özgürsünüzdür. sizi kendinizden başka hiç kimse kurtaramaz. kendi kendinize ışık olun. bu dünyayı bir hava kabarcığı bir serap gibi düşün. dünya'yı böyle gören kişiyi ölüm görmez...
  • sadece ölüm korkusunda değil birçok korkuda kullandığım bir taktik var. şöyle:
    bir özellik açısından fikrimce kendimden daha üstün ya da aşağıda olan ve o konuyu yaşamış insanlara bakıyorum. ardından da kendi kendime diyorum ki, "ulan bu mal yaptıysa ben hayli hayli yaparım." ya da "ulan, adam benden gömlek gömlek üstün. yani ben, ona göre malım. onun bile başına geldiyse elbet ben de atlatırım." böyle düşününce bir rahatlama geliyor.
    sultan süleyman bile ölmüş biz kimiz ki.
  • epikurosçu bir yaklaşımla yaklaşmak: “ben varken ölüm yok, ölüm yokken ben varım.”
1837 entry daha
hesabın var mı? giriş yap