• 1745-93 yılları arasında yaşayıp insan hakları bildirgesini müteakiben derhal kadın hakları bildirgesini döşemiş ve yine derhal, hem de kralcı olduğu için giyotine gönderilmiş olan fransız feminist, (daha önce yazdıkları amaçsız olarak, bu yazdığı da paradoksal olarak nitelenen) yazar.
  • (bkz: declaration des droits de l'homme et du citoyen)
    (bkz: declaration des droits de la femme et de la citoyenne)*
  • 1789 yılında yayınlanan insan ve vatandaş hakları demecinde savunulan insan kavramına kadınlar dahil edilmediği için 1793'de kadının hür doğduğu ve erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu vurgulayan bir kadın hakları demeci yayınlayan fransız feminist.
  • kendisinin idamı üzerine, 10 kasım 1793 tarihli le moniteur universal gazetesi bu idamın ''büyük bir ders'' olduğunu belirtmiştir.

    gazete gerekçesini de şöyle açıklamıştır;

    ''devlet adamı olmak istedi ve yasa onu, cinsiyetine yakışan erdemleri unuttuğundan dolayı cezalandırdı.''

    kaynak: tarihin cinsiyeti, fatmagül berktay, sf. 22

    devrimci rüzgarların estiği bir dönemde devrime destek vermiş bir kadının öyküsü ve bu kadına bakış açısı. ya da genel olarak kadına bakış açısı mı demeliyiz? bilemedim şimdi..
  • asıl adı marie gouze'dir.
  • fransız devrimi sırasında kadın hakları için çok uğraşan ve bu yüzden idam edilen kadın filozof, yazar.
    ilk eserinde köleliğe yer vermiş, rousseau'nun toplum sözleşmesi’ne karşılık kendi toplum sözleşmesini kaleme almıştır. karşı çıktığı konulardan biri de 16. louis'in idamıdır.
  • aynı zamanda bir yazar.*
  • bugün bile dünyanın konuşmaya korktuğu konuları, bundan tam 300 sene önce korkusuzca dile getiren ve bu uğurda ölen -aslında öldürülen- bir insandır.

    1) her ne sebeple olursa olsun, idama, bir insanın yaşayıp yaşamamasına karar verme hakkının birilerinin iki dudağı arasında olmasına şiddetle karşı çıkmıştır. fransız devrimi'ni destekliyor ve cumhuriyet'i istiyor olmasına rağmen dönemin kralı xvı. louis'nin dahi idam edilmesine tepki göstermiştir.

    2) "kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyorsa, kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır." diyerek toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda savunmuş, ömrü boyunca kadın-erkek eşitliğinin gerçekleşmesi için savaşmıştır.

    3) kendisinden yaşlı ve istemediği bir adamla zorla evlendirildiği için dini ve baskı yoluyla yapılan evliliklere karşı çıkmış, cinsel hayatın özgürlüğünü dile getirmiş, doğan gayrı meşru çocukların toplumdan dışlanmaması-aksine evlat edindirilmesi için çaba harcamıştır.

    4) köleliğe, bir insanın tüm haklarının başka insanda bulunmasını şiddetle kınamış ve fransa krallığı'nın sömürgeleştirdiği ülkelerde kölelik uygulamasının kaldırılması için manifestolar yazmıştır.

    bunun gibi daha birçok sosyal konuda ve alanda direniş göstererek, düşünceleri uğruna savaşan gouges; giyotinle idam edilmiştir. hayatı boyunca onlarca oyun, siyasi metin ve kitap yazmış; üstelik bunları hiç okula gitmemiş ve okuma-yazma öğrenmemiş olmasına rağmen başarmıştır.

    günümüzde idamın tekrar yasallaştırılmasının, kadının aşağılanıp erkeğin egemenleştirilmesinin, insanların emeklerinin sömürülmesinin gündemde olduğu bir dünyada veya ülkede yaşamaktan utanç duyarken, tüm bunlara "kadın başına" ve "asırlar önce" haykırarak karşı çıkan olympe de gouges için bir dakikalık saygı duruşunu farz bilirim. umarım bir gün fransızca öğrenebilir ve onun düşüncelerini kendi ağzından okuyabilirim.
  • olympe de gouges (7.5.1748 – 3.11.1793)

    eğer zamanda yolculuk diye bir şey varsa, olympe de gouges kesinlikle bu yolculardan biriydi. bizim de henüz görmediğimiz çok güzel bir gelecekten, 1700’lü yıllara döndü ve insanlık tarihinde “aydınlanma” diye geçen ama kadınları aydınlatamayan bir dönemde sıkıştı kaldı. o olympe de gougesnlar “insanlık” ve “insan hakları” sadece erkeklerden ve erkek haklarından oluşuyordu. kendisi gibi bir kaç zaman yolcusu çağdaşı dışında, kimsenin talep etmediklerini istedi, dile getirdi. tutkuyla yazdı. eşitlik, adalet, kölelik, ölüm cezası, evlilik, boşanma, evlilik dışı ilişki, kadın hakları gibi konulardaki; zamanının çok ötesinde olan taleplerini kimse anlamadı. ciddiye alınmadı, baskı gördü ve giyotin ile idam edilerek canını verdi.

    “kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.” demişti. kürsüye çıkma hakkı tanımayan erkeklik, olympe’ye darağacına çıkma hakkını tanımıştı.

    olympe, giyotin ile öldürüldüğünde 45 yaşındaydı.

    tarih yazıcıları uzun süre onu yok saydı. oysa bir çok kalıcı eser bırakmıştı. erkekliği ve iktidarını tedirgin eden her şey onda vardı ve insanlık tarihi bu kadınların üzerine basarak ilerleyecekti.

    ailesinin ona verdiği isimle “marie gouze”, fransa’nın güneyinde küçük burjuva bir aileye doğdu. pompignan marki’sinin reddine rağmen, marki’nin yasa dışı kızı olduğuna inanıyordu. ömrü boyunca da evlilik dışı birlikteliklerden olan çocukların hakları için savaştı. bir yandan da paris yıllarında giriştiği yazarlık serüveninde, marki’nin genlerinin gücünden el aldığını söylüyordu. belki de, arkada güçlü bir erkek figürü ile dikkat çekmenin; iyi yazmaktan, fikren güçlü olmaktan çok daha önemli olduğunu, keskin sezgisi ile çoktan keşfetmişti.

    on yedi yaşında evlendi, bir oğlu oldu. mémoire de madame de valmont adlı eserinde “…hiç sevgi duymadığım bir adamla evlendim…” diye yazacaktı. kocasının ölümü üzerine evliliği kısa sürdü. ismini olympe de gouges olarak değiştirdi, 22 yaşında bir çocuklu dul bir kadın olarak paris’e taşındı.

    oyun yazarı olmak istiyordu. olympe, yaşadığı dönemde ki kadınların çoğunluğu gibi eğitim almamıştı ama bu onu durdurmadı. kendine yepyeni bir kimlik yarattı. tiyatrolara gitti, ev toplantılarına katıldı. fransız devrimi’nin filozoflarından condorcet’in fikirlerinden, kadın haklarına ait yazılarından etkilendi. yazıları ile sesini duyurdu. kendi amatör tiyatrosunu kurdu.

    bir çok sevgilisi oldu ama tekrar evlenmeyi hep reddetti. george sand henüz “indiana” (1832) romanı ile toplumu şok etmemiş, flaubert “madam bovary” ile ahlaka aykırı gerekçesi ile yargılanmamıştı (1857).
    1780’den sonra düzenli olarak,artık dul olan annesine para gönderiyordu.

    bir çok oyun, roman, politik yazı, broşür ve bülten yazdı, oyunları sahnelendi.kölelikle ilgili, üç kez sahnelenen oyunu l’esclavagedesnegres – siyahların köleliği- son gösterisinde, köle ticareti ile uğraşanlar tarafından basıldı.

    daha sonra yazdığı, le marchédes noirs / siyah pazar- isimli oyunu olympe’nin idamından sonra yakıldı. oysa 1808 yılında; ilerici rahip abbé grégoire, kölelikle mücadeleye katkıda bulunan cesur kalemler listesine, olympe’yi de dahil edecekti.

    bu arada fransa, devrim ateşi ile yanıyordu. insan ve yurttaş hakları bildirisi, 1789’da kabul edilmişti. kadınlar, bu liberal ve özgürlükçü hareketin en baş katılımcıları arasındaydı. devrimin bu ateşli ve mücadeleci kadınları, insan ve yurttaş hakları bildirisi’ndeki “yurttaş” ve “insan”ın “erkek”, “hakları”nında sadece “erkek hakları” olduğunu henüz bilmiyorlardı. fransız devrimi, tüm devrimlerin yaptığı gibi toplumu alt üst etmiş, ancak kadınlar için, haklarının biraz daha görünür olmasından öte bir etki yaratamamıştı. sadece, daha önceleri “ahlaki” boyutta görülen “kadın sorunu”, ilk kez “siyasi” boyutta da görünür olmuştu. evden çıktıkları yetmiyormuş gibi bir de politika yapmaya kalkışmışlardı. devrim için çıktıkları evlerine artık geri dönmenin zamanı gelmişti.

    kandırılmışlardı. olympe çok öfkelendi.

    devrim’den iki yıl sonra; xvı. louis, insan ve yurttaş hakları bildirisi’nden de ilham alınarak hazırlanan anayasa’yı kabul etti. kadınların haklarının hiç bir metinde yer almaması, olympe’ye göre devrim’in, paydaşlarına ihaneti ve tiranlığın kalkmayıp sadece el değiştirmesiydi. devrimle birlikte gelen özgürlük ve haklar, kadının haklarının gaspı ve adaletsizliğin boyutunu daha da dayanılmaz bir biçimde gözler önüne sermişti. aldatılmışlardı ve olympe için bu kabul edilemezdi. “ey kadınlar?… bu devrimden ne kazandınız? daha pervasız bir aşağılanma, daha aleni bir küçümsenme…erkek, adil olabilir misin? benim cinsimi ezme hakkını sana kim verdi?” cevabı ile kadın ve (kadın) yurttaş hakları bildirisi’ni yayınladı. insan ve yurttaş hakları bildirisini madde madde kadınlaştırarak, kışkırtıcı bir metin hazırladı.

    her türlü adaletsizliğe, ölüm cezasına karşı olan olympe, adil yargılanma ve savunma hakkına dikkat çekerek, kralı mahkemede savunmayı teklif etti, reddedildi. kralcı ve xv. louis’in piçi olmakla suçlandı.

    bu arada, 1792 yılında, babaanne olmuştu.

    devrim onları bırakmıştı ama o, devrim’den hiç vazgeçmedi. yazıları daha da ateşli ve öfkeli hale geldi. evi silahlı gruplarca sarıldı, sokakta saldırıya uğradı. yakın olduğu politik grup üyeleri tutuklandı, çoğu giyotinle idam edildi. hükumet şekilleri üzerine öneriler yaptığı ve halk oylaması isteyen broşürleri nedeni ile de tutuklandı.

    yazdığı bir oyun, kral taraftarlığı ve cumhuriyet düşmanlığı için aleyhinde delil olarak sunuldu. işin garip yanı, aynı oyunu olympe’de, devrim’i her zaman desteklediği ve savunduğu konusunda delil olarak sundu. avukatsız, kendini savunarak hapiste üç ay geçirdi. 2 kasımda ölüme mahkum edildi ve 3 kasımda giyotinle idam edildi.

    14 kasım’da oğlu pierre, annesini hukuki olarak ret etti.

    olympe öfkesinde haklıydı. 1804 yılında, napolyon yasaları ile kadın gene kocasının otoritesine tabi kılındı. kadınlar, gene “aile’nin ağı” na takılıp kalmışlardı. kadınlara her türlü politik faaliyet yasaklandı.
    iki yüz yıl sonra, 2013 yılında, olmype’nin adı; mezarının pantheona’a taşınması söz konusu olan beş kadın arasındaydı. pantheon’a gömülme onuru verilen 74 kişiden sadece ikisi kadın. bir makalede, 3 kasım günü bir kadını giyotinle idam ettikleri için birbirini tebrik eden robespierre ve arkadaşları tarihin çöplüğüne yollanırken, olympe’nin adı pantheon ile birlikte anılıyor diye yazıldı.

    strasbourg şehri; 8 mart 2013 etkinlikleri için “olympe de gouges’gibi, ''220 yıllık kadın mücadele ve direnişi” teması ile kadın özgürlüğü yolunda mücadele etmiş kadınlar için bir program düzenledi. olympe, hak ettiği ilgiyi 220 yıl sonra görecekti.

    (bkz: amargi dergi)
  • kadının adet görmesinin hastalık olarak nitelendirildiği bu alaca karanlık kuşağında tekrar hatırlanması ve mücadelesinin anılmasına gereksinim olan devrimci kadın.

    tuba torun'un kaleminden...
hesabın var mı? giriş yap