• orta yaşlara merdiven dayamış, yalnız bir kadının gözlerinden ele alıyoruz her şeyi. çocukluk sırasında kaçan fırsatlar, yaşanamamış aşklar, gidilememiş, gidilse bile doya doya tadı çıkarılamamış tatiller, doruk noktasına varılamamış duygular... bu kadar iç çatışmaya bir de dış baskıları ekliyoruz. tek başına yaşamanın ve çalışmanın zorlukları, geçmiş özlemi, farklı bir hayata sahip olanların hayatlarının cazibesi, aile ve arkadaşların baskıları... sınra bütün bu düşünceleri geride bırakıp 10 günlük bir tatile çıkıyoruz. her şeyden uzaklaşıyoruz. ve bu tatil boyunca kaçmış olduğunu düşündüğümüz bütün fırsatları yakalıyoruz. aşık oluyoruz, rahat oluyoruz, geçmişimizle yüzleşiyoruz, ciddi kararlar verme evresinden sıyrılıyoruz. bütün bunların sonuçları ise kalıcı oluyor. ve size aslında hiçbir şey için geç olmadığı mesajını veriyor. hotaru no haka ile izleyenleri hüngür hüngür ağlatan isao takahata bu sefer de insan ruhunun en derinlerine işliyor ve herkesin kendisinden bir parça bulabileceği duygulara sesleniyor.
  • 1991'den isao takahata'nin elinden cikma bi studio ghibli urunu.. 27 yasinda buyuk sehirde ofis hayati yasiyan bi kadinin, eskiden beri ozlem duydugu sekilde bi sure icin sehir disina cikip tarlalarda calismak, kir havasi solumak icin yola cikmasi ve ilerleyen birkac gundeki olaylari anlatan hos bir anime.. baslarinda cok sikici gozukmesine ragmen bi sure sabredince guzellesmeye basliyor, sonra bi bakiyorsunuz 2 saat gecmis.. film boyunca surekli ana karakterin 10-11 yaslarina donusler var, film biterken ve yazilar gecerkenki iki zamanin birlesimiyle yarattiklari efekt ise muhtesem olmus.. yetiskinler icin anime denen sey bu olsa gerek, zira 20-25 yaslarina gelmeden cok bisey ifade edecegini sanmiyorum insana.. yalniz zamaniniz olunca, uykunuz olmadiginda izleyin; frekansiniz tutarsa begeneceginize eminim..

    animasyon olarak hem biraz eskiligi babinda hem takahata'nin tarzi babinda cok parlak gozukmeyebilir, ancak bazi arkaplanlar oldukca basarili.. bunun yaninda zaten hotaru no haka'dan da bildigimiz uzere bu eleman duygulari anlatmak icin muhtesem goruntulere ihtiyac duymuyor.. muzikleri de baya guzel, hatta diger animelerde hic duyulmayan tarzda, o acidan insanin hemen dikkatini cekiyor (japon folk muzikleri + macar folk muzikleri (english patient'ta da vardi sanirsam marta sebestyen) vs.)..
  • birçok kişinin en sevdiği anime listesinde bile yer almaz, pek bilinmez bu şahane film. bizimkinden epey farklı olan (edit: ataerkil olması dışında) japon kültürüne rağmen, nostalji adına çok çekici bir havası vardır. eğer o ruh haline sahipseniz sizi alır götürür, yabancısı bile olsanız 60'ların ve 80'lerin japonyasına. sonra kendi anılarınızdan da birşeyler bulursunuz. miyazaki'nin fantastik filmleri taşlarla bezenmiş süslü bir müzik kutusu ise, bu film 20 yıl sonra tavanarasında bulduğunuz toz pas içindeki üç tekerlekli bisikletinizdir.
    filmde o kadar sevimli ayrıntılar vardır ki : cıvıl cıvıl çocuk seslerinin geldiği ağaçlar içindeki okul binası, en sevdiğin çocuk programı biterken ekrandan hızla akıp giden yazılarla birlikte bitiş müziği. müzik demişken film boyunca dinletilen doğu avrupa şarkıları (macar, roman) için bile arada bir açıp izlediğim olur.
    sonuç olarak benim için açık ara en iyi animedir.
  • türkçeye "dün gibi" olarak çevrilmiştir. japonların da ataerkil bir toplum olmasından olsa gerek bize çok yakındır, seyredilirken hiç bir sahne yadırganmaz hatta: "tıpkı bizim gibi", diyesi gelir insanın.
    baş kahramanımızın şehirden biraz uzaklaşmak istemesiyle başlamış görünse de hikaye aslında hep başkahramanımız taeko'nun içindedir. bu gezi bir kaçış arkasına gizlenmiş olsa da aslında bir öze dönüştür.
    taeko'nun çiftlikte yaşadığı olaylarla geçmişe dönüşü aslında hep olmak istediği ve şu an olduğu noktayı sorgulamasındandır.
    ayrıca duygular öyle güzel verilmiştir ki sırf o mimikler usta oyunculara taş çıkartıcak niteliktedir.
    seyredildikten sonra da yürekte sıcacık bir iz bırakır.
  • marta sebestyen'in sesini duyduğum anda aynen animelerdeki gibi mutluluktan bir buluttan ötekine hoplatan film olmuştur benim için. çok güzeldir; çok naif bir filmdir. tam da şu soğuk günlerde evde oturup izlenesi.

    filmden diğer bazı müzikler ise şöyle:

    frunzulita lemn adus cântec de nunta
    malka moma dvori mete
    teremtés
    dilmano dilbero

    kaynak: vikipedi
  • isao takahata ustanın, hayao miyazaki ustadan fikirler alarak yaptıgı film.
    yine suya sabuna dokunan konular.
    insanın içinde gizli bir yerleri bulup gıdıklayan ayrıntılar, replikler, karakterler, müzikler, sadelik, zeka , incelik, ustalık...
    miyazaki nin parmagını dokundugu, studio ghibli nin ürettigi hersey gibi yine insanı hem heycanlandıran hem yumuşatan, iyiye dogru değiştiren başyapıtlardan biri.

    ayrıca bu isimlerle de bilinmekteymiş:

    memories of teardrops
    memories of yesterday
    only yesterday
  • studio ghibli'nin sadece hayao miyazaki filmlerinden ibaret olmadığını hatırlatan bir başyapıt.
  • isao takahata'nın tipik moral bozucu filmlerindendir yine.inanılmaz güzeldir.izlerken kendinizden şeyler bulursunuz,gözleriniz dolar.lakin filmde yine hayao miyazaki esintileri görürsünüz.o da normaldir biraz.studio ghibli ve yapımcı hayao miyazaki adları geçerken animede.
  • daha dün gibi, her yıl en az bir iki defa tekrar tekrar seyrettiğim bir studio ghibli eseri. howl'un yürüyen şatosu, ruhların kaçışı gibi fantastik ögeler içermediği için pek ünlü değildir. bu yüzden hak ettiği değeri görmediğini düşünürüm. 1991 yılı çıkışlı bu film, 1955 doğumlu taeko'nun 1982 yılında 27 yaşındayken çalıştığı şirketten on günlüğüne izin alıp önceki yıl da ziyaret ettiği, ablasının eşinin memleketi olan yamagata köyü'ne gitme yolculuğunu anlatır. çocukluğunda hep bir köyü olsun, köyde akrabaları olsun istemiş tokyolu bir kız olan taeko'nun bu dileği, ablasının yamagata köyü'nde doğup büyümüş şehirli bir adamla evlenmesiyle sonunda gerçekleşmiştir. ablasının ve eniştesinin bile şehrin rahat imkânlarını bırakıp da gitmek istemediği bu köy, taeko'nun çocukluk hayali olagelmiştir. iş arkadaşları yurtdışına vs tatile giderken taeko, trenden atladığı gibi sabahın dördünde geldiği yamagata köyü'nde güneş doğmadan aspir tarlalarında çiçek toplamaya koşar. ancak yolculuk boyunca taeko, nedenini anlamadığı şekilde sürekli 1966 yılını, 10 yaşındakini hâlini, düşünüp durur. geçmişin acı ve tatlı anıları ve 10 yaşındaki hayaleti, 27 yaşındaki taeko'nun peşini bir türlü bırakmaz.

    her izlediğimde ayrı bir farkındalığa kavuştuğum bu film, studio ghibli denince ilk akla gelen hayao miyazaki'nin değil, isao takahata'nın eseri ki kendisini ateşböceği mezarlığı'ndan hatırlayanlar olacaktır. öykü ise hotaru okamoto ve yuko tone imzalı 1982 yılı çıkışlı aynı isimli omohide poro poro mangasından uyarlama. isao takahata, ataerkil bir toplum olan japonya'nın köyden kente, tarımdan sanayiye, geleneksellikten modernizme geçişinin yaşandığı yılları, dönüşümün krizlerini göze sokmadan, usulca anlatıyor. her ne kadar taeko, benden 37 yaş büyük de olsa japon bir kız olarak yaşadığı çocukluk sancıları, ondan 37 yaş küçük bir türk kızı olan benim doğrudan ya da dolaylı tecrübe ettiğim gerilim ve çözülmelerle oldukça benzeşiyor. muhtemelen bu benzerlikte japonya'nın bizimkine yer yer benzeyen geleneksel ataerkil bir kültüre sahip, ancak sanayileşmesini bizden yıllar evvel tamamlayan bir ülke olmasının çokça payı var.

    aldığım her yaşta bu filmin anlatmak istediklerini daha derinden hissediyorum ve finalini her izlediğimde gözlerimin dolmasına engel olamıyorum. macar halk türkülerinin, isao takahata'nın kaleminden doğan benzersiz köy ve doğa manzaralarıyla arasındaki ahenk bile filmi izlemek için yeterli bir sebep.

    film netflix'te mevcut. türkçe seslendirmeyle izlemek gibi bir hataya düşmeyin sakın. orijinal sesler sade ama derin vurguları başarılı bir şekilde yansıtıyor.
  • içtenliği dile getirilemeyecek kadar güzel, huzurla izlenecek muhteşem bir anime.

    2000 lerden sonra artık hiçbir nesilde böyle içtenlikleri göremeyeceğimiz için izledikçe ağlamalı insan.

    şahsım açısından izlenmesi geç kalınmış gizli bir şaheser. mutlu günlerde izlenesi.

    insan hüzünle karışık sevinç gözyaşı dökmeyi özlüyor izledikçe.
hesabın var mı? giriş yap