• son yıllardaki şafak kitaplarına * nazaran fena gitmeyen kitap. aslında başlarken kesin böğ gelecek yine diye düşünmüştüm ama alışkanlık işte, bütün kitaplarını okuyorum hala. biraz şaşırdım. azıcık eskiyi bile anımsattı. elbette bir baba ve piç daha çıkmayacağının farkındayım ama bitince yine ekleme yaparım.
    okunabilir. bir iskender faciası değildir.

    bitirdikten sonra edit: bitirdim ve hala ayni seyi dusunuyorum. fena degil. okunur. tatile falan giderken alinabilir. yalniz sunlari da eklemek isterim; ingilizce yazilip turkceye cevrilmis ve cevrilirken cevirisi "hey dostum senin derdin ne ha!" seviyesinde yapilmis. cumlelerin devrik olmayanlarini sanirim iki elin parmaklariyla sayabiliriz ki bu kadar abarti iticilik yaratmis. yazari turk olan, eskiden yaptigi kelime oyunlari, dil ile oynamasi gonlumuzu fetheden biri tarafindan yazilan bir kitap icin cok anlasilmaz buluyorum. zaten safak'in bu son 10 yildaki durumunu da anlamak mumkun degil. bir pinhan var ortada, bir de bunlara bak. zamanin onemli olaylarini karakterlerin hayatlarina yedirmesini guzel buldum. siritmamis.

    keske geri gelsen safak. metis'in safak'i olsan yine. dogan'in yazari cok baska, cok enteresan bir kadin.
  • sosyolojik olarak hassas bir konuyu bilmem kaçıncı kere anlatılan klişelerle bir de ben yazayım diye bastırdığını düşündüğüm elif şafak kitabı.
    hele sonunu ghostbusters tadında rezalet bir sonla bitirmiş ki insanın tadı iyice kaçıyor.
    elif şafak artık bizden çıktı bu kitabı enternasyonel bir yazarmışçasına değerlendir derseniz; bizim ezbere bildiğimiz bu hikaye belki elin gavuruna farklı ve değişik gelebilir derim.
    söyleyeceklerim bu kadar.
  • beyoğlu'nun arka sokaklarından tekila leyla'nın hikayesi. kapağı görmek için.
  • kitaplıkta uzun süredir durduğu için okumaya karar verdiğim ancak sevemediğim elif şafak romanı.

    --- spoiler ---

    kitapta derinliği olan tek bir cümle bulamadım. sanki kötü çeviri kurbanı olmuş bir yabancı roman okuyorum gibiydi. ki kitabın ingilizce yazılıp sonradan türkçeye tercüme edildiğini geçmiş entrylerden birinde gördüm. şaşırtıcı olmadı bu açıdan. karakterler de çok basit kalmış ve lakapları çok zorlama olmuş, içselleştiremedim. ölü bedende beynin "on dakika otuz sekiz saniye" boyunca çalışması fikri güzel ancak bir süre sonra kitap bu konudan da kopmuş. yazar her konuya değinmeye çalışırken kitap çorbaya dönmüş sanki. trans bireyler, aile içi taciz-tecavüz, mülteci sorunu,... "ondan da bahsedeyim, şundan da bahsedeyim." derken bütün konular havada kalmış hissi verdi. son yüz sayfayı gerçekten "bitse de gitsek" modunda okudum.

    --- spoiler ---

    392 sayfalık okuma hakkı başka kitapta değerlendirilebilir tabi ki, ama "akıcı bir şeyler okuyayım, ne olduğu önemli değil." diyenler bir bakabilir.
  • klişe bir hikayeye sahip elif şafak romanı. yazım aşamasında filme uyarlanmaya uygun yazayım da türk insanının arabesk ihtiyacından azıcık nemalanırım diye düşünülmüş hissi veren, diyalogları ve karakterlerin tarzlarını çok karikatürize bulduğum kitap.
  • bugün sesli kitabını dinlemeye başladım. yarısını bitirdim. ‘baba ve piç’ ve öncesi elif şafak’ını çok beğenen; hatta artık dilini hiç beğenmesem de bir ‘bit palas’ bulma umuduyla -büyük ihtimalle-ömrünün sonuna dek ne çıkarsa okuyacak biri olarak bu kitaptan tiksindim.

    --- spoiler ---

    ne dili dil, ne olay örgüsü olay. karakterler desen bir tuhaf.

    o kadar basit bir üslubu var ki, inanamadım. duruluktan çok uzak bir bayağılık.

    toplumsal sorunlara değinmek, dönemi yansıtmak istemiş; ama o kadar yapay bir olay örgüsü ki... baba ve piç gibi ilginç bir hikayeyi bile o kadar organik anlatan bir yazarın, böyle daldan dala atlayarak lise edebiyat dersi ödevi tadında bir kurguyla karşımıza çıkmasını hazmedemiyorum. mesela kırk uçurma seromonisi sırasında köylü kadının “görüyorum ki anayasa nüshası koymamışsınız” deme saçmalığı. 60lı yıllarda van’da köylü kadınsın, çocuğun seçmesi için anayasa nüshası görememeye şaşırıyorsun hımmm.

    bir de karakterler var... kendi dünyaları içerisindeki tutarsızlığı, birbirlerine bu kadar saçma bağlarla bağlanmaları beni çıldırttı. hele isimler... zeynep 122 ne demek arkadaşım? murat menteş misin sen? yahu sen gitmiş bit palas’ı ve araf’ı yazmışsın. nerede o bambaşka karakterlerin kusursuz geçirgenliği, nerede bu saçma bağlar ve tutarsızlıklar?

    harun tarikate giriyor, evin içinde dans eden kızını okuldan alacak kadar bağnaz; ama gel gör ki kızı ahiret nutuğunu “eh kes şu zırvaları” tadında kestiğinde boynunu büküp bunu hazmedebiliyor. neden çünkü çocuğuna vurmaz. ayı oğlu ayı bir heriftir, her haltı yer ama çocuğuna vurmaz. prensip gibi prensip. anne-teyze ilişkileri saçmalıkları, leyla’nın ensest tecavüz olayını bu kadar aymaz bir şekilde ortaya çıkarması... saçmalık üzerine saçmalık, nereden tutsam elimde kalıyor.

    tek başarılı karakter beter anne sanırım.
    --- spoiler ---

    inanılmaz bilendim ama takıntılı olduğumdan yine de kitabı bitireceğim. kalanı azıcık tutarlı olsa bari.
  • çabucak okunan, oldukça sürükleyici bir elif şafak romanı. leyla'nın ve dostlarının hüzünlü hayatı ustaca kurgulanmış. eserin sonu başta yer almış olsa da, dilin akıcılığı ve kurgudaki gerçeklik nedeniyle, merakla ve ilgiyle okunuyor. tekila leyla üzerinden türkiye’nin yakın tarihinden kesitler de verilmiş. o yıllarda istanbul’da gerçekleşen olaylar abartmadan konunun içine dahil edilmiş. dramatik yapısı itibariyle tam filmi yapılacak bir roman olmuş.
  • çok duygusuz hatta yapay yazılmış. haberlere baka baka roman yazmış gibi elif şafak. okumuş olmak için okuduğum kitap.

    edit: kitabın sonunda not varmış. zaten diyomuş yazar bu kitaptaki olaylar, haberlerden derlenmiştir diye.
  • uzun süredir kitap okuma motivasyonunu kaybetmiştim .kitap okuma maratonuma ,ya eski bir klasiği tekrar okuyarak( suç ve cezayı gözüme kestirmiştim) veya son dönemde yazılıp popüler olmuş elif shafak’ın yurtdışında yere göğe sığdırılamayan ve kitabın ismide bir o kadar ilginç olan ödüllü çalışma ile geri dönmek istedim.

    bu kitap ilk çıktığı dönemden beri okuma listeme
    almıştım fakat kitap bir anda öyle bir çıkış yaptı ki yurt dışında bütün prestijli listelere girmesi yetmedi bu kitap için çok ilginç bir şekilde man booker ödülü kısa listesine ve sonra finale kaldı.

    yurtdışında işler son derece olumlu giderken ! nedense yurt genelinde bu kitap için eleştirmenler ve kitap guruları dikkate bile almıyor hatta ve hatta çalıntı söylemleri ardı arkası kesilmiyordu .

    bende kitabı almama rağmen uzak durdum kitaptan ve okumadım.
    neyse bahis işleriyle aram iyi olduğu için man booker dönemi kendisine ciddi miktarda bahis yapıldığı dedikoduları ortalıkta dolanınca bende bir miktar para yatırdım ve yatırdığım hafif yüklü miktar parayı kaybettim.ilk olarak listeden çıkarıldığı ve atıldığı söylenen elif şafak bir anda tekrar listede ve favorilerden biri olarak lanse edilince ve çok ciddi paralar yatırılınca “demek ki ödülü elif shafak’a verecekler”diyerek zarar ettik.bu kadar olaydan sonra bende artık bu kitabı kesin okumalıyım derken yaza ve izin dönemime sakladım ve tatilde deniz kenarında başladığım kitabı bugün bitirebildim.

    kesinlikle ve kesinlikle bu kitap bir proje kitabı.
    hiç bir listeye ve hiç bir ödülü kesinlikle hak etmiyor kitap.bu kitabın tek hak edeceği unsur , 3. sınıf bir netflix filmi olur anca.

    kitabın özgün adı clickbait kafasında çok ilgi çekici bir ismi olmasına rağmen gene mevlana ve tasavvuf motifli göndermeleriyle isim ve içerik uyuşmazlığına sebebiyet vermiş.

    kitabı bir proje kitabı olarak yaftalama sebebim kitap içinde saçma sapan havada duran akışı bozan yüzlerce gereksiz ekleme var.
    kitaba dışardan müdahale edildiği o kadar belli ki.aslın kitabın tamamı dışardan müdahale gibi duruyor.

    ekşi sözlüğün 10 sene öncesi çok sevdiğimiz şimdi unutulan bir `bkz:` vardı.
    (bkz: allah allah kontesi kim sikti)
    “kitapta tasavvuf olsun , merak olsun ve tabiki sex sells prensibi de olsun “ deyince bizim karadenizli temel kitabın ismini bu koymuş malum fıkrada.

    elif shafak’da resmen ilgili fıkra gibi bir kitap yazmış.
    içinde gece yarısı ekspresi kafasında bir kitap olacak içinde koy işte ensest koy , tecavüz koy , bir iki aşk hikayesi koy , zenciler ve travestiler de olsun
    sen bilirsin işte işini araya ermeni meselesi falan yap kadın hakları ihlalleri falan ayarla işte ya kafana göre “
    sadece sanırım dışardan söylenen içine biraz deve falan koy karakterler galata kulesine develerini bağlayarak insinler genelevler sokağına falan denince elif shafak “ yok canım develer meveler fazla kaçar biz bir iki modern araba koyalım dikkat çekmesin “ demiş olabilir.

    sonra da elif shafak temel gibi gitmiş sözüm ona bu kitabı yazmış , yazdırılırmış veya yazdırılmış gibi yapmış tam olarak bilemiyorum ama ortada herşeyin havada kaldığı” niye buraya bağlandı bunun bununla ne ilgisi var” gibi milyonlarca şey anlatmaya çalışırken aslında hiç bir şey anlatamamış bir kitap olmuş .

    sözlükte sözüm ona entel ekşici kardeşlerimiz tarafından bu durum ise yabancılara çok ilginç gelmiş fakat bizim açımızdan çok klişe bir kitap olarak ortak bir akılla çoğu yazar tarafından aynı konuya dikkat çekilmiş.bu tamamen bir akıl tutulması ve paradigmanın ölümü meselesi.

    yabancılara ilgi çekici gelip bizde çok klişe olan hiç bir durum yok.
    3. sınıf bir netflix filmi var ortada ve gizli bir el tarafından çok bariz bir boost ve bir destek var .

    siz bunu istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz ister “proje kitabı” dersiniz isterseniz” dış güçler yazdırdı” derseniz ama ortada ödül mödül alacak ne bir kitap var ,ne bir edebi metin var.

    tanım; hakkında çalıntı söylentileri olan fakat çalıntı söylemlerinin bence yazar ve yayın evi tarafında bir ad hominem oluşturulmak adına fake claim olduğunu düşündüğüm , çalıntı söylemlerinden çok çok daha büyük sorunları olan hatta ve hatta ortada çalınacak bir metin olmayan milyonlarca şey söylemeye çalışırken hiç birşey söyleyememiş 3.sınıf netlix filminin kitap uyarlaması.
  • bir elif şafak romanı. en sevdiğim bölümü şöyle:
    “yas dediğin bir kırlangıç” dedi yaşlı adam. bir gün bir uyanırsınız ki yok. gitmiş sanırsınız ama meğersem başka bir yere göç etmiş, tüylerini ısıtmaya. er ya da geç geri gelir, gene konar kalbinizin üstüne.
hesabın var mı? giriş yap