• socrates dergi başlığı altında yazmıştım. daha ilk yayınından sonra. bundan 6 sene önce.
    (bkz: #50313911)

    bunlar, belli bir üst zümreye dahil olmaya çalışan, akp'lilerin fransız film izlemiş olanları.

    akp'nin basketbol federasyon başkanı hidayet türkoğlu ile röportaj yapıp gelen tepkilere, hiç utanmadan '' ama siz videoyu izlememişsiniz '' diyebilecek yüzsüzlüğe sahip.

    tayyip erdoğan'a toplumsal tepkinin en üst seviyede olduğu dönemde pr amacıyla düzenlendiği gün gibi ortada olan halı saha maçını müthiş bir keyif ile anlatan ismail şenol'un kankaları bunlar. tabii ki şaşırtmadı.
    yine aynı tayyip'ten gülerek madalya alan sinan güler ile karşılıklı muhabbet etmek için 'ya şimdi zam konularına çok girmeyelim bizim de bi geleceğimiz var' deyip en militan akp'li adamlar ile iş yapan rahat götlere sahip cihangir/moda bebeleri.

    dediğim gibi, üst zümreye ait olma hissi her şeyin önünde.
    o üst zümrenin akp'li ya da chp'li olmasının bir önemi yok. yeter ki uğur ozan eski bir nba oyuncusu ile oturup utangaç bir eziklik ile muhabbet edebilsin. o eski nba oyuncusunun maddi manevi laylay ooo geçmişi ya da doping meseleleri tabii ki önemli değil.

    işçilerini insanlık dışı şartlarda çalıştırmak için yemin etmiş nevzat tombulunun ve yemeksepetinin kapı kulluğunu yapıp, daha sonra twitter'da 'hemen şimdi erken seçim olsun!!' deme şovunu da kimseye bırakmazlar.
    'ingiltere işçi kesiminin takımı burton albion'un müthiş hikayesi' diye 2 saat kafa sikip, kendi yan mahallesinde ki işçinin hak arayışlarına gözlerini kaparlar.
    'entel muhalif' kozu da onların çünkü.

    bakın; işçi düşmanlığı, sadece spor konuşmak, etliye sütlüye karışmamak gibi her şey insanın doğasında var.
    ben de türkiye'de bu işten para kazanıyor olsam aynısını yapardım. dönemin şartları, hapse girmek istemiyorum vs deyip işin içinden çıkarsın.
    ama hem akp'nin sporcusunu oraya alıp suya sabuna dokunmadan 2001 anısı dinletip hem de onurlu ve ahlaklı yayıncılıktan bahsetmezdim. bahsedemezsin. bahsettirmezler.

    yok öyle hem ayranım dökülmesin hem tepki görmeyeyim.
  • londra merkez'in son yayınlanan bölümünde can önduygu'ya herkesin önünde çok net ayıp etmiştir.

    düğününe çağırmayabilir tabii ki, ama bunu programa malzeme yapması, "bah bu bozuk bana he" diye erman yaşar'ın önüne atması, erman yaşar'ın da tüm dangalaklığıyla "sen kimsin ki olum sana gelene kadar 10 kişi daha çağrılmadı" diyerek sıçıp sıvaması ile programı kapamam bir oldu.

    yazık ulan, adam zaten üzülmüş inceden, bir de dalga malzemesi yaptınız herkesin önünde. yuh size.
  • üstten bakan
    "ben çok cool'um" havasında takılan
    kendi sınırlarını çizen ve bu sınırlar aşıldığında agresifleşen
    ama başkalarının sınırlarına müdahale etmekten de asla çekinmeyen
    ortamda yerli yersiz onur kırıcı espriler yaparak sempati puanı kazanmaya çalışan
    bazı entelektüel birikimlerini, belli bir zümreye dahil olduktan sonra kazanmış, yani sonradan entelimsi olan
    uzlaşılabilecek konular yüzünden birileriyle küsüp, burnundan kıl aldırmayan
    özür dilemeyi tercih etmeyen, özür dilediği kişiyi bunun için şanslı sayan
    empati yoksunu olduğundan dolayı, dedikodu yapmaya bayılan

    bir tip vardır ya hani...

    "benle konuşmuyor bugün, merhaba bile demedi" diyerek erman yaşar'ı dürtmesi bile, şirkette bulunduğu pozisyonu göz önünde bulundurduğumuzda... dilim varmıyor gerisini yazmaya.

    sen can'ı düğününe çağırmak zorunda mısın? - hayır
    can sana "merhaba" demek zorunda mı? - hayır

    peki can herhangi bir konuda sana tek kelime etmemişken, sen neden kendi kendine kurup, bir de erman yaşar destekli olarak çocuğu rencide ediyorsun?

    son sözüm erman yaşar'a;

    aynı ortamda çalıştığın herhangi biri seni kendi düğününe çağırmayıp da emre özcan'ı ve başka socrates çalışanlarını düğününe çağırsaydı, çok büyük ihtimalle o kişiyi ölene dek kara listeye alırdın ve seni saçma argümanlarla ve salak esprilerle yatıştırmaya çalışanlara da ciddi ciddi kızardın. sen de aynı haltın laciverdisin.

    "kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma."
  • bugünkü programda yediği haltın sorumlusu olarak ekşi sözlük'ü göstermiş. hem suçlu hem güçlü. sen daha insanların neye kızdığını bile anlamamışsın. kimse senin kimi çağırıp kimi çağırmadığınla ilgilenmiyor. bize ne senin düğününden nişanından. insanlar çağırmadığın insana yapılan muameleye kızıyor. bugün de zeytinyağı gibi üste çıkarak "çağırsaydık zaten gelmezdin, sevmezsin sen" gibi saçmalamalar tam gaz devam ediyor. yahu sen çağır o gelmesin. programda da düğünüme bile gelmedin diye goygoy yap.

    yeşil pantolon üstüne pembe tişört giyip marjinal olduğunu sanan birini fazla ciddiye almamak gerek demek ki. aslında bütün bu sorunların temelinde bu tiplerin bir şekilde ünlenip sebepsiz zenginleşmesi yatıyor.

    (bkz: sonradan görme)
  • düğün yaptığında insan karısı ve anası arasında kalır, youtube izleyicisiyle can öndüygu arasında kalarak yeni bir çığır açtı evlilik sonrası damat psikolojisinde.
  • acayip soğuttu kendinden son olaydan sonra. can aralarına sonradan katılmış olabilir. arkadaş sınıfına dahil etmemiş de olabilirsin. ama adam seninle birlikte haftalardır içten içten kahkahalar atıyor be kardeşim içimizi ısıtıyor. belli ki adama düğün konusunu bile açmamışsın bir de çıkıp ekran önünde ta*ak malzemesi yapıyorsun. sana da, senin gibilere de seninle aynı yolda yürümeye çabalayanlara da karşıyız. erman yaşarı çok severim. fakat o da bu yolda onur erdem ile yürümeye kararlıysa ona da karşıyız. nahif
    adamları üzmeyin
  • son bölümde kendini sözümona elit gören, ne kadar çiğ bir insan olduğunu gösterdi. sorsan çok avrupaidir, kadıköyde geçmiştir gençliği vs. yetişkin zekaya sahip bir adam olsa, böyle bir organizasyon yapıp arkadaşlarını çağırmıyorsan, programda kendini beğenmiş bir şekilde düğününü anlatmazsın.

    3-5 kişi tarafından tanınınca böyle kıçı kalkan tiplerin akp, tayyip eleştirmesi çok komik oluyor.
  • (bkz: underrated)

    bundan belki de 10 yıl sonra artık türk spor basınının en önemli isimlerinden biri olarak anılacağına emin olduğum kişi. özellikle socrates dergi'nin dijital medya konusunda başardığı dönüşümün tartışmasız en önemli ve kilit ismi. ntvspor'dan gelen tecrübe ve bilgi birikimiyle spor medyasındaki dijital dönemin temellerini attığı bir gerçek.

    bunların dışında sosyal medya hesabında da gördüğümüz üzere siyasi anlamda kendi fikirlerini ve düşüncelerini yutmadan, korkusuzca dile getirmesi normalde sıradan birşey olması gerekirken günümüz türkiye'sinde artık çok önemli birşey. ülkede genel olarak medyanın ve yayıncılığın düşen kalitesinin en büyük sebeplerinden biri oto-sansürdür. onur erdem'i hem yaptığı işin kalitesi hem de otosansüre uğratmadığı düşünceleri sebebiyle çok takdir ediyorum.

    not: entryi girmeden önce okuyunca biraz reklam tadında bir entry girmiş gibi olacağımı farkettim ama kendisiyle herhangi bir bağım yok. bunlar sadece kendisi hakkındaki samimi düşüncelerim.
  • bu haftaki londra merkez programında fantastik bir benzetme yapmıştır.
    "bono global yavuz bingöl'dür "
  • socrates studyo genel yayın yönetmenidir. ne iş yaptığını bilen bilir.
hesabın var mı? giriş yap