• osho international foundation tarafından osho'nun (oto)biyografisi niyetine yazdırılan ve türkçeye niran elçi tarafından çevrilip omega yayınları'ndan 2004 yılında basılan kitap. özgün adı: autobiography of a spiritually incorrect mystic. osho provokatör mistik'in alt başlığı: "aykırı bir spiritüelin gerçek yaşam öyküsü".

    kitabın yayın komisyonu sonlarda osho'nun ad beğenme/bulma karışıklığını, sonunda osho adını kabullenip gene isimsizliği yeğlemesinin bir bölümünü özetlemiş: buda shree rajneesh zorba kısa süre sonra tüm isimlerinden vazgeçti ve isimsiz kalacağını söyledi. ama sannyasinleri ona hitap ederken kafaları karışıyordu ve "osho" ismini önerdiler. bu isim zen hikayelerinde bir saygı ve şeref ünvanı olarak sık sık görülüyordu. osho kabul etti ve sözcüğe kendisi bir anlam vererek william james'in okyanusça (ing. oceanic) terimi ile ilişkilendirdi. daha sonra bunun adı olmadığını, yalnızca sağaltıcı bir ses olduğunu söyledi.

    gene yayın komisyonu özetlemesine göre, ölümüne yakın (ölümünden 9.5 ay önce) 10 nisan 1989'da osho söylev vermeyi bitirirken sekreterine enerjisinin tamamen değiştiğini söyledi. insanın rahimde dokuz ay kalarak dünyaya gelmesi gibi dünyadan ayrılmadan dokuz ay önce enerjinin ölüm için yine bir başka kuluçka dönemine girdiğini açıkladı. (bkz: gıda toplamak)

    kitaptan alıntılar...

    * anneme hiç "anne" demedim, çünkü ben doğmadan önce ona bhabhi diyen dört çocuğa bakıyordu. bhabhi, "erkek kardeşin karısı"* anlamına gelir. ve dört çocuk anneme bhabhi dediği için ben de ona bhabhi dedim.

    * annemin babasına "nana" derdim; hindistan'da annenin babasına böyle denir. annenin annesine "nani" denir. dedeme sorardım, "nana, nasıl bu kadar güzel bir eş buldun?" anneannemin yüz hatları hintliler'e benzemezdi. grekler'e benzerdi, ve güçlü bir kadındı, çok güçlü.

    * mantra şöyle diyor, "kendilerini bilen** herkesin ayaklarına dokunuyorum." benim bildiğim kadarıyla, kesinlikle mezhepsiz olan tek mantra budur. (...) orijinali basitçe, "bilenlerin ayaklarına dokunmak" der. "bu" yoktur. (...) bilginin hedefi yoktur; bilecek hiçbir şey yoktur, yalnızca bilen vardır. [söz konusu mantra manzumesinin ilgili dizesi: "aeso panch nam-mukaro"]

    * doktor ya da mühendis olmayı açıkça reddettim. ona dedim ki, "gerçeği bilmek istiyorsan, ben sannyasin, aylak olmak istiyorum." [dipnot: geleneksel olarak sannyasin dünyadan el etek çeken spiritüel bir arayıcıdır. osho bu terimi, dünyada kalan ama yaptığı her şeye meditasyon ve farkındalık getirmeye çalışan bir arayıcı ya da mürit için kullanır.]

    * benim yaşadığım kasabada müslüman gibi giyinen tek gayrimüslüm bendim. (...) ve ben hindu kurthası değil peştun kurthası giyiyordum. hindu kurthası kısadır ve kol yenleri bol değildir. peştun kurthasının kol yenleri çok boldur ve kurtha çok uzundur; dizlerinin altına dek uzanır. bir de türk fesim vardı.

    * tuhaftır, özellikle hindistan'da hapishaneler ve okullar aynı renge boyanır ve ikisi de kırmızı tuğladan yapılır. bir binanın okul mu, hapishane mi olduğunu anlamak zordur.

    * hindistan'da bir kasabada yüz bin kişi olmadığı sürece orası kasaba sayılmaz. beş yüz binden fazla insan olduğunda, şehir sayılır.

    * hiçbir kiliseye, hiçbir tapınağa ait değilim, ama yeryüzü üzerinde var olan her tapınak, her kilise bana ait.

    * birkaç kez düşmek, incinmek ve tekrar ayağa kalkmak -birkaç kez yoldan çıkmak- iyidir. bunun zararı olmaz. yoldan çıktığını anladığın an geri dönersin. yaşam deneme ve yanılmalarla* öğrenilmelidir.

    * ve para yalnızca paradır; kimdeyse onundur. şu anda benim. birkaç dakika önce onun olabilir, ama onu kaybetti. öğüt vermek istiyorsan ona ver.

    * dedem dindar bir adam değildi, hiç değildi, yunanlı zorba'ya daha yakındı: ye, iç, eğlen*, başka dünya yok, bu çok saçma. babam çok dindar bir adamdı; belki de dedem yüzündendi; tepki, nesil farkı. (...) zorba'yı pek çok sebepten seviyorum; sebeplerden biri, zorba'da dedemi tekrar bulmamdı. yemek yemeyi o kadar çok seviyordu ki, kimseye güvenmezdi, yemeğini kendisi hazırlardı.

    * s: bu yaşamın ötesinde herhangi bir biçimde yaşayacağınızı biliyor musunuz?
    y: herhangi bir biçimde değil. biçim dışında yaşayacağım.
    s: sonsuza dek mi?
    y: sonsuza dek. ezelden beri buradayım ve ebediyete kadar* burada olacağım.
    s: ölümün ötesinde bilinciniz olacak mı?
    y: evet, çünkü ölümün bilinçle ilgisi yoktur.
    s: ölümün ötesinde kimliğiniz olacak mı?
    y: kimlik olmayacak.

    * öldüğün zaman enerjini serbest bırakırsın* ve o enerjiyle beraber, tüm yaşam deneyimini de serbest bırakmış olursun. her ne olmuşsan -hüzünlü, mutlu, sevgi dolu, öfkeli, tutkulu, merhametli- her ne olmuşsan, o enerji tüm yaşamının titreşimlerini taşır.

    * yedi gün bekledim. o yedi gün çok güzel bir deneyim oldu. ölüm gelmedi, ama ben ölmek için üzerime düşeni yaptım. tuhaf, garip şeyler oldu. çok şey oldu, ama en temeli şuydu: öleceğini hissediyorsan, sessiz ve sakin oluyorsun.

    * ustanın anlamı budur: yorumlanamaz olanı yorumlamak, söylenemez olana işaret etmek, ifade edilemez* olanı göstermek. (...) ve unutma kaçış yoktur. kaçmaya başlarsan çılgına dönersin. sufiler bu tür insanlara mastas derler. hindistan'da deli paramahansas* olarak bilinirler. geri dönemezsin, çünkü o artık orada değildir, ileri gidemezsin, çünkü tamamen karanlıktır. orada takılıp kalırsın. işte bu yüzden buda der ki, "bir usta bulan talihlidir."

    * bu bir boşluktu ve boşluk insanı deli eder*. ama tanrı'ya giden tek kapı boşluktur. bu, ancak delirmeye hazır insanlar erişirler** demektir, başka kimse değil.

    * lao tzu şöyle der: "gerçek ileri sürüldüğü anda yanlış olur. gerçeği aktarmanın yolu yoktur. ama dil kullanılmalıdır; başka yol yoktur."

    * pek çok yaşam boyunca çalıştım* -kendi üzerimde çalıştım, çabaladım*, yapılabilecek her şeyi yaptım- ve hiçbir şey olmadı. artık neden hiçbir şey olmadığını anlıyorum. çabanın kendisi engeldi. merdivenin kendisi önlüyordu, arama dürtüsünün kendisi maniydi. insan aramadan ulaşabileceğinden değil -arayış gereklidir- ama sonra arayıştan vazgeçilmesi gereken bir nokta gelir. (...) ama yalnızca çabayla da hiçbir şey mümkün değildir.

    * çabanın bittiği gün ben de bittim; çünkü çaba olmadan var olamazsın, arzu olmadan var olamazsın, gayret olmadan var olamazsın. ego olgusu, benlik olgusu bir şey değildir, bir süreçtir. orada, içinde oturan bir madde değildir; her an onu yaratmalısın.

    * ego olgusu budur işte; kendinin* ilerisine sıçramak, geleceğe sıçramak, yarına sıçramak. var olmayana sıçramak egoyu yaratır. var olmayandan kaynaklandığı için bir serap gibidir. yalnızca susuzluktan oluşur, başka bir şeyden değil.

    * arzu anlaşılmalıdır*. onu anlayabilirsin*, onun boşunalığını* görebilirsin. doğrudan bir algılama gereklidir, acil kavrayış gereklidir.

    * tek umut umutsuzluğunun* içindedir, tek tatmin arzusuzluğunun içindedir ve muazzam çaresizliğinin* içinde aniden tüm varoluş sana yardım etmeye başlar.

    * varoluş beklemektedir. kendi başına çalıştığını gördüğü zaman işe karışmaz. bekler. sonsuza dek bekleyebilir, çünkü varoluşun acelesi yoktur. o sonsuzluktur. artık yalnız olmadığın an -bıraktığın, yok olduğun* an- tüm varoluş sana akar*, içine girer. ve ilk defa şeyler olmaya başlar.

    * benim deli olduğumu düşünüyordu, ama yağmurun, ağaçların altında yürümeyen biri şiiri asla anlayamaz.

    * çiçek yok olur*, çünkü çiçek canlıdır. taşa hiçbir şey olmaz, çünkü o ölüdür. çiçek yok olur, çünkü çiçeğin yok etme gücü yoktur. çiçek yalnızca yok olur ve taşın karşısında esner. taşın yok etme gücü vardır, çünkü taş ölüdür.

    * hiçbir sorusu kalmayacaktır, tüm sorular çözülecektir. tüm yanıtları* bildiğinden değil, tüm sorular çözülmüştür. ve o mutlak sessizlik, zihinsizlik durumunda, her soruya muazzam bir derinlikle yanıt verebilir. hazırlık yapmasına ihtiyaç yoktur. ne söyleyeceğini kendisi de bilmez, o anda gelir; bazen kendisi bile şaşırır. ama bu, yanıtlar içinde, hazır demek değildir. hiç yanıtı yoktur. hiç sorusu yoktur.

    * günahkar sessiz olabilirse, aziz ile aynı bilince ulaşacaktır.

    * varoluş dinlerin sana öğrettiği kadar cimri değildir. varoluş kgb ya da cia değildir, ne yaptığını görmek için, karınla mı, yoksa bir başkasının karısıyla mı sinemaya gittiğini görmek için seni izlemez. (...) varoluşta evlilik diye bir şey yoktur. para çalsan, bir başkasının kasasından ya da kendi kasandan alsan, varoluş aradaki farkı göremez.

    * varoluşun bu tür ahlakları yoktur. o, ahlak dışıdır. varoluş için doğru ya da yanlış yoktur*. tek bir şey doğrudur; senin tetikte* ve bilinçli olman. o zaman mutlusundur.

    * aydınlanma herkesin eşit olduğu -eşit olarak becerebileceği- tek şey, tek deneyimdir. ve eylemlerine, dualarına dayanmaz, tanrı'ya inanıp inanmamana dayanmaz. yalnızca tek bir şeye dayanır ve o da biraz zevktir. aniden onu başarabileceğine dair kendine güven kazanırsın.

    * bu bir ödül ya da ceza meselesi değil. bu yalnızca bilinçliliğin, sessizliğin, huzurundur. seni uzaklara bakmaya, yaptığın her şeyin derinlerine bakmaya sevk eder.

    * dinler, eylemler üzerinde ısrar eder; benim ısrarım bilinçlilik üzerinedir ve bilinçlilik sessizlik içinde büyüyebilir. sessizlik bilinçlilik için doğru topraktır. sen gürültülü iken çok tetikte ve bilinçli olamazsın. bilinçli ve tetikte iken, gürültülü olamazsın; ikisi aynı anda var olamaz.

    * bir gün sen de bir tanrı, bir tanrıça olacaksın. beni tanrı kabul etmek aslında, içinde, senin de tanrı olabileceğin olasılığını kabul etmektir, o kadar. bir adamın tanrı olabileceğini kabullenmek içinde derin uykuda olan bir şeyi harekete geçirir. o zaman olduğun gibi kalamazsın; bir şey yapılmalıdır. bir şeyin dönüştürülmesi, bir şeyin bilinmesi gereklidir...

    * zengin bir adam, dindar değilse aptaldır. fakir bir adam dindarsa, muazzam zekaya sahiptir. fakir bir adam dindar değilse affedilmelidir. zengin bir adam dindar değilse, günahı affedilmez.

    * sana tanrı, gerçek, nirvana vermezler, çünkü onlar başta senin içindedir. onunla doğarsın. bu kalıtsaldır, esastır. bu senin doğandır. bu yüzden sana hakikati verdiğini söyleyen herkes aptallığından, saflığından faydalanmaktadır.

    * ölüsün. lazarus ile aynı durumdasın. karanlık mağaranda yaşıyorsun. leş gibi kokuyor, çürüyorsun... çünkü ölüm aniden bir gün gelen bir şey değildir. bu uzun bir süreçtir. her gün ölmektesin; doğduğun günden beri ölüyorsun. (...) ustanın işlevi seni çağırmaktır: "lazarus, mağaradan çık! mezarından çık! ölümden dön*!"

    * *sana vedaları, kur'an'ı, incil'i vermez; seni kendi içine atar. kendi içsel kaynaklarının farkına varmanı sağlar. kendi sıvının, kendi tanrısallığının farkına varmanı sağlar. seni yazmalardan kurtarır. seni başkalarının yorumlarından kurtarır. seni her tür inançtan kurtarır. seni her tür spekülasyondan, her tür tahminden kurtarır. seni felsefeden, dinden, teolojiden kurtarır. seni kısaca sözcükler dünyasından kurtarır; çünkü sorun sözcüktür.

    * meditasyon sözcüğünü kullandığımız zaman bu, bir şey üzerinde düşündüğün** hissini verir. üzerinde meditasyon yapacak bir nesne olmak zorundadır ve ve sorun budur. doğuda bir başka sözcük vardır, dhyana. dhyana basitçe, odaklanma, bir şeye yoğunlaşma sorunu yok demektir; daha çok zihnin içeriklerini boşaltmak, yalnızca var olmak demektir. dhyana anlamında meditasyonun hedefe sahip olmasına gerek yoktur; o hedefsiz, içeriksiz bir bilinç durumudur, boşaltır durursun -neti, neti, ne o, ne de bu- iyi ya da kötü her tür düşünceyi reddedersin.

    * meditasyon bir iş adamının girişimi hiç değildir. meditasyon kesinlikle kumarcı içindir. o, ne olursa olsun kendini tamamen ortaya koyar. (...) içsel kumarcı* bunun tam tersidir: bir yenilgi bile yalnızca gelecek bir galibiyetin başlangıcıdır. bir meditasyoncu asla nihai olarak kaybetmez; defalarca kaybeder, ama sonunda kazanır.

    * on dakikalık derin solumadan sonra, enerji uyandığı zaman dışarı atılmalı. hangi yoldan çıkmak istiyorsa. bedenin hoplayabilir, sıçrayabilir, dans edebilir, ağlayabilir*, bağırabilir*, sesler çıkarabilir, tamamen delirmiş gibi görünebilir; durdurmayacaksın. dizginlerini tamamen serbest bırakacaksın* ve onu destekleyeceksin. bedenin tamamen delirmek istiyorsa, bırak delirsin.

    * budaların psikolojisi ne analiz*, ne sentezle* ilgilidir; aşkınlıktır, zihnin ötesine gitmektir. zihnin içinde bir çalışma değildir, seni zihnin dışına götüren bir çalışmadır. ingilizce ecstasy* sözcüğünün anlamı budur; dışarıda durma.

    adinatha, jainizm'deki yirmi dört ustanın ilkidir ve ilk kuantum sıçrayışı* budur: tanrı'dan kurtulunmuştur. itibar buda'ya ait değildir, çünkü buda adinatha'dan yirmi beş yüzyıl sonra gelmiştir. ama buda'ya ait olan itibar başkadır: adinatha tanrı'dan kurtulmuştur, ama yerine meditasyon koyamamıştır. tam tersine çilecilik, sadelik, bedene eziyet etmeyi yaratmıştır; oruç, çıplak kalma, günde yalnızca bir kez yemek yeme, geceleyin hiçbir şey içmeme, yememe*, yalnızca belli yiyecekleri yeme.

    * grup yöntemleri ancak egon taşınacak bir yük haline geldiği zaman var olabilir. ego o kadar ağır bir yük olduğu zaman, yalnız kalmak ıstırap olur ve o zaman grup yöntemleri anlam kazanır, çünkü grubun içinde egon çözülebilir*.

    * kriter buydu: cinsel arzu yükselmediğini görmek, bu tapınaklara* girmek için onay anlamına geliyordu. tüm bu çıplak heykeller tapınağın dışındadır, dış duvarlarda; içeride çıplak heykeller yoktur.

    * enerji ile dolup taşmamaktadırlar*. tamamen yaşamak için hiçbir şeyi riske atmamaktadırlar*. maceracı değildirler. maceracı olmadan insan sağlıklı olamaz. kriter* maceradır, kriter bilinmeyeni sorgulamaktır. insanlar genç değildir, çocukluklarından itibaren yaşlıdırlar.

    * şimdiye dek batı fakirlik içinde yaşamıştır. doğu zenginken batı fakirdi. yahudilik, hıristiyanlık ve müslümanlık; hintli olmayan bu üç din fakirlik içinde doğmuştur. meditasyon tekniklerini geliştiremezlerdi, buna gerek yoktu. onlar fakirlerin dinleri olarak kaldılar.

    * doğu kendi dinleri ile iletişimi kaybetmektedir. hindistan'ın gücü buda'yı anlamaya yetmemektedir, fakir bir ülkedir. aslında fakir hintliler hıristiyanlığa* dönmektedir. zengin amerikalılar budizm'e, hinduizm'e, vedanta'ya dönmektedir ve dokunulmazlar, hindistan'da fakirlerin en fakirleri hıristiyan olmaktadır.

    * meditasyon yalnız olma* sanatı demektir ve sevgi birarada olma sanatı demektir. (...) meditasyonda nefes alır, sevgide nefes verirsin. sevgi ve meditasyon bir aradayken nefesin bir bütündür, eksiksizdir, tamdır.

    * bir hedefe, amaca, kadere, anlama kilitlendiğin zaman, bir yere ulaşma deliliğine sahip olduğun zaman sorunlar çıkar. ve yenilirsin, bu kesindir. yenilgin varoluşun doğasında vardır.

    * her kimsen, onu öyle eksiksizce kabul et ki, başarılacak hiçbir şey kalmasın. o zaman beyaz bulut olursun.

    * kendini tekrar eden tarih değildir; insanın bilinçsizliği, insanın körlüğü kendini tekrar eder. insanın bilinçli, tetikte ve farkında olduğu gün artık tekrar olmayacak. sokrates zehirlenmeyecek, isa çarmıha gerilmeyecek, el-hillaç mansur* öldürülmeyecek, katledilmeyecek. ve bunlar bizim en iyi çiçeklerimiz, en yüksek zirvelerimiz.

    (bkz: bhagwan shree rajneesh)
    (bkz: bhabhi)
    (bkz: bibi/@ibisile)
    (bkz: beden dışı deneyim)
    (bkz: bhagwan/@ibisile)
    (bkz: maitreya)
    (bkz: fethi kabir/@ibisile)
    (bkz: w. h. auden/@ibisile)
    (bkz: adinatha/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap