• bin türlü renk gördüm ama hiçbiri senin grin gibi sıcak değil ki güzel oslo.
  • 13-15 mayıs 2018
    hava durumu: 27 derece

    kimseciklerin belirtmediği underrated bilgiler içerir;

    * güneşli bir havada dünyaca meşhur heykellerin bulunduğu vigeland park’ı öğlene kadar iyice gezip bitirdikten sonra, 12 numaralı tramvaya binin ve dört durak sonra niels juels gate durağında inip civardaki büyüleyici müthiş binalar arasında yarım gün dolaşın. chelsea’ye benziyor biraz ve dışarıya masa atmış çok kalite mekanlar mevcut.

    ** bir mayıs ayı 27 derece havada, sørenga koyuna gidin ve sahilde milleti güneşlenip denize girerken görürseniz, “nereye geldim, burası antalya mı” diye şaşırmayın benim gibi.

    *** aker brygge sahili sonuna kadar yürürseniz, astrup fearnley müzesi arka tarafındaki tjuvholmen parkı ve civarı insanların koyda nasıl takıldığını, piyasa kalitesini ve bilhassa gün batımını gözlemleyin.

    **** karl johans gate yolundan kraliyet sarayına yürürken grand hotel girip otelin içini muhakkak görün.

    ***** akşam 21:00 civarı bir mimari şaheser olan yüzen opera binası tepesine tırmanın ve güneş batarken müthiş manzarayı seyredin.

    ****** herkes grünerløkka demiş ama asıl olayı anlatmamış. eminim bu bölgeye gidip esas oğlan ingens gate köprüsü civarı dere boyu yürüyüş olayını kaçıranlar olmuştur, ki grafitti sokağı ve retro cafeler hepsi orda. sakın kaçırmayın!

    ******* tren istasyonu hemen bitişiğindeki barcode binalarının arasında gezip birbiri ardı sıralanmış
    asimetrik aşmış mimari kontrüksiyonları muhakkak yakından görün ve kaliteli cafelerde bir drink alın.

    ******** damstredet kaçırırsanız üzülmeyin. yarım saatlik birkaç renkli bina arasında dolaşmazsanız da olur, ancak nasjonalmuseet gitmezseniz üzülün! sadece scream değil diğer tüm munch tabloları olay. her birinde inanılmaz bir hüzün ve melankoli var. adamın canı gerçekten hayatı boyunca çok ama çok sıkılmış.

    # malmö’den gece 23:30 civarı otobüse binerseniz, sabah 07:00 gibi oslo merkez istasyona varıyorsunuz. yanlış hatırlamıyorsam nettbuss firmasını kullanmıştım. çift katlı otobüs ve hayatımda gördüğüm en konforlu koltuklara sahip. üst kattaki koltuklar tekli ve resmen uçak konforu var. bilet alırken üst kat tekli koltuklara ekstra ücret ödeyerek rezerve edilmesi lazım. benim gibi sabah 07:00’de varabilirseniz yukardaki detaylar da dahil tüm turistik aktiviteler için 2 tam gün yeterli ancak kanımca 3, hatta 4 gün olsa çok daha iyi olur.

    üçüncü gün,
    1)holmenkollen kayak üssüne,
    2)akershus kalesine,

    dördünce gün ise,
    3) bygdøy mevkii, viking gemi ve kon-tiki müzesine,
    4)feribotla hovedøya adasına geçip kendinize bambaşka bir güzellik daha yapmış olursunuz.

    ben bu dördüne yetişemedim, vaktim yoktu. bir dahaki sefere artık...

    ## havalimanı transferi için 25 dakika süren ve tek yön 10€ olan nsb tren gayet makul.

    ### bilindiği üzere kuzey ülkeler çok pahalı. sadece oslo değil; stockholm, amsterdam, kopenhag hatta londra gibi ülkelerde oteller günlük 150-200€, üstelik çocuk mezarı! o yüzden herkes airbnb’ye hücüm ediyor ve haliyle de yer kalmıyor. o yüzden airbnb odanızı en az 3 ay önceden ayarlayın. hem ev ortamı, hem de günlük 50-60€ civarı.

    “ulan mayısta stockholm, oslo gidilmez. defalarca gittim ama hep yazın ve temmuz ortası! derhal mayıs biletini değiştiriyorsun ve temmuz ortası alıyorsun. kuzeyin soğuğu hiçbir soğuğa benzemez, hiçbir halt bildiğin yok...” diye beynimi günlerce yiyen kuduz arkadaşıma ithafen bir kez daha...

    13-15 mayıs 2018
    hava durumu: 27 derece
    (kavurucu bir sıcak, millet topyekün denize girmece ve güneşlenmece inanmayan fotoğrafı cep telefonuna kaydedip tarih ve konumu net olarak görebilir. ios’da görünüyor, android bilmiyorum.
  • vallaha guzel sehir, yasanir da ama cok sicak kardesim!!! 2 gun evvel oglen yemin edeim 40 derece falandi, fenalik geciriyodum az kalsin. oslo'lular norvec, derece icat edildiginden beri boyle sicak gormemistir diyolardi. kisin gidip karli halini gormek lazim sanirim.
  • buraya okumaya falan gelen varsa iletişime geçsin benle
  • söylemeye gerek var mı bilmem ama diğer adı pahalı olan şehir. polonya'dan dönüş biletleri çok pahalı diye ucuza bulduğumuz rynair biletimizle yolumuz düştü bu şehre. öncelikle uçak bileti kadar parayı şehir merkezine gitmek üzere otobüse verdiğimiz için şehir güzel bir karşılama yaptı bize, o yüzden siz bileti alırken havalimanına dikkat edin.

    parkları ve modern mimarisiyle şehir çok hoş. genleri inanılmaz iyi, hem erkek hem kadın bir ırk nasıl bu kadar başarılı olabilir diye düşünüyor insan. ayrıca kadınlarda selülit aramaktan helak oldum, işte bunlar hep soğuk. insanlar diğer tüm avrupa ülkelerinde olduğu gibi mutlu ve kibar. kralın sarayının etrafı çevrili değil ve önünde 2 asker var. spor olarak biz golf ve tenis gördük ve e yani dedik.
    su çok pahalı yaklaşık 15tl, yani burda bi damacana parasına orda 0,50lik su içiliyor. mc donalds menüleri bile 75lira oysa hep rivayet gibi gelirdi. somon her mevsim olmuyormuş, yoksa paraya kıyacaktık.
    inanılmaz düşük bir olasılığa denk gelerek havanın 30 derece olduğu bir dönemde ordaydık. norveç'te yandım dediğimdeki kafa karışıklığını anlatamam. üzerine bir de hava gece 11de kararınca, ülkede darbe olsa da burda mülteci, siyasi sığınmacı ya da adı her ne haltsa, kalsak dedik. hoş 11de batan güneş sonrası insan daha yeni akşam oldu algısıyla acıkıyor ve haliyle otele gitmek istemiyor. havada zifiri karanlık oluyor denemez zaten.

    ulaşım içinde şehir içi bisiklet uygulamasını kullandık. adı obos. bir günlük kullanım 30 liraya geldi, tek saçmalığı 45dk da bir bisikleti değiştirmeniz gerekliliği. eğer standlar doluysa biraz sıkıntı yaratıyor hele benimki gibi yolda tekeriniz patladıysa. yine de şehri keşfetmek için en mantıklı yol.

    ben buraya gidip aile ekonomisi yapacağım derseniz; kilisenin açtığı standdan su ve meşrubat içerek bir şey atıştırabilir ve konuyu din olgusuna getirmeden seyahat ve iki kültürü karşılaştırma temalı keyifli bir muhabbet yapabilirsiniz. suyunuzu diğer tüm avrupa şehirlerinde de yapmanız gerektiği üzere marketten alın, ki musluktan da içiliyor. yemek konusunda da 7 eleven ve mc donalds da menüsüz çizburger diyebilirim.

    velhasıl kelam, günlerin uzun havanın mis gibi olduğu bir dönemde gittiğimden ben hayran kaldım. ülke bu kadar yabancıya kucak açmış ve refah bu kadar yüksekken insan imreniyor. ama günün çoğunu karanlıkta geçirmeye ve soğuktan titremeye razı olmak zor. direkt depresyon garantili refah. yine de insan düşüyor, coğrafya kadermiş.
  • bu şehirde suyu şişe ile alırsanız inanılmaz pahalıdır, ama şebeke suyu bizdeki damacana suyu kadar berrak ve tatlıdır. yani otelde kaldığınızda şebeke suyunu rahatlıkla içebilirsiniz.

    tl'nin son değer kaybından sonra türkler için artık çok daha pahalı bir şehirdir. dışarıda yiyeceğiniz adam gibi bir öğün yemek içecek hariç kişi başı rahatlıkla 100 tl'yi geçer. hamburger menü falan yemek isterseniz o da en az 80 -100 tl gibi bir rakam tutar.

    yine de şehirin içindeki salaş mekanlarda daha ucuz yerler bulmak her zaman mümkündür.
  • - öncelikle tr'de para kazanıp da milyoner falan değilseniz gitmeyin. tl'nin iyice değer kaybetmesiyle cebimizdeki paralar pula dönmüş durumda.

    - ben çok sevdim bu şehri. kendimi iyi ve güvende hissettim oradayken.

    - şehri tesla sponsor ediyor sanırım. ya da tam tersi. her yerde tesla araçlar var. zaten sıfır emisyonla ilgili bir hedefi var ülkenin yanlış hatırlamıyorsam. konu ile ilgili teşvikler de varmış.

    - yukarıda da belirtildiği üzere kırmızı ışıkta geçiyor yayalar. kuralcı alman ekolü avrupasından sonra hem düzenli hem de zengin bir ülkede kırmızı ışıkta geçen yayalar görmek biraz şaşırttı ama şuna bağladım ben olayı: kuralları akıl ile birleştiriyorlar. kırmızı ışıkta caddede araç yoksa beklemenin gereksiz olduğunu farkedip esnetiyorlar.

    son bir nokta: genel olarak insanlar biraz yapay ve sahte geldi ama bu konuyu çok uzatmak istemiyorum.
  • yazarlardan burada yaşayan var mıdır? yalnızlıktan ölüyor insan oslo'da...
  • viking ship museum ve true norwegian black metal olarak adlandırılan akımın kurulduğu helvete, şimdiki adıyla neseblod olan yerleri ziyaret edebilmem sonucunda beni benden alan ve "iyi ki gitmişim" dediğim şehir.

    gezdiğim onca şehir arasında gördüğüm en medeni insanları barındıran şehir olarak tabir edebilirim kendisini.

    doğal güzellikleri, muhteşem denizi, puslu havası, şahane cafeleri, şehrin biraz dışına çıkıldığında görülebilecek harika müstakil evleri, dozunda gece hayatıyla gördüğüm şehirler arasında beni en çok etkileyen şehirlerden birisi olmuştu oslo.

    konaklayacağınız yerin karl johans gate civarında olması avantajınıza olacaktır. buradan havaalanına giden tren yürüme mesafesinde. şehrin bir çok yerini de eğer hava çok soğuk değilse, yürüyerek bile gezebilirsiniz.

    "umarım bir gün tekrar gidebilirim" dediğim şehirdir.
  • petrol dışında hiçbir kaynakla gerçeklekleşmesi mümkün olmayan refah seviyesine sahip şehir. silüetine bakıldığında her ne kadar çok modern bir görüntü verse de bende bıraktığı his herhangi bir yeni gelişemkte olan petrol zengini şehirde görülebilecek, sıradan ve geleneksel güzelliklerden uzak binalar ve inşaat alanlarından çok da ileriye gitmemiştir.

    şehirde geçirecek iki günden fazla zamanınız varsa oslo'ya yaklaşık bir saat uzaklıkta olan, muhteşem yol ve deniz manzarasına sahip drøbak'ı görmek hayaldeki norveç imajı için çok daha uygun bir seçenek olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap