• postunu atan ekspres dergisinin son sayısında babam ve oğlum filmini ele aldığı acemi masal istismar kokusu başlıklı yazısıyla saygımı kazanmış fikir.. filmi seyredip de benim gibi beğenenler arasındaysanız ama "yahu bi aksilik var! içime sinmeyen bişeyler var, allah allah niye ki acaba?" diye düşünenlerdenseniz yazıyı okumanız katiyetle şart..

    --- spoiler ---

    o takdirde de bu film, kültürel atmosferin oluşmasında kendince bir etki gücü taşıyan "dönem filmi" sıfatıyla, aileyi kutsayan ve bir dönemin eylemci gençlerine "konu mankeni" rolünü biçen şu mesaja ağırlık kazandırmaya çalışacaktır: siz siz olun, eylemlere "bulaşmış" yakınlarınıza acıyın, hislenince hüngür hüngür ağlayın ve "hep birlikte kurtulmak" da nereden çıktı deyip aile ocağından başka yuva tanımayın; büyüyüp yaşlandıkça hayallerinizi küçültün; gençlik arkadaşınız "aynı şartlar olsa yine gider miydin" diye sorunca "tabi ki giderdim" cevabı yapıştırmayın da, mühim bir şey söyleyecekmiş gibi duraklayıp mıymıy bir ağızla "bilmiyorum, aslında..." falan diye geveleyip durun; hayatınızı ortaya koyarak kendinize tarihte bir yol aramayın da, peşin peşin çiftlik evinde bir odaya kıvrılın...

    --- spoiler ---
  • susan sontag'ın baskalarinin acisina bakmak adli kitabini cevirirken neden fotografa devamli resim demis oldugunu anlamadigim cevirmen.
  • metin kaçan ve güneş k olayı hakkında (çevreden çoğu insanın yaptığı gibi) bir tarafı tanıdığı için otomatik olarak diğer tarafa karşı duran bir yazı yazmış olan çevirmen.

    bu yazılar çoğalacak: karşılıklı güzellemelerle kötülemeler birbirini götürecek. bir tek cem yılmaz susacak.
  • boris kagarlitsky'nin kitabını çeviriyor ve konuyla ilgili şöyle bir anısını okuduğumu hatırlıyorum:

    kagarlitsky türkiyeye bir konuşma yapmak için geliyor ve o zaman akınhay hapiste. çok net hatırlamıyorum yalnız, ufak tefek ayrıntı hataları olabilir. kitabını çevirdiği adama bir şekilde mutlaka ulaşmak istiyor ve sanırım telgraf yolluyor. adam için etkileyici oluyor tabi, çünkü düşünce özgürlüğü gibi bir konuyla ilgili konuşma yaptığı esnada, kendi kitabını çeviren adam hapisten telgraf yolluyor. daha sonra bir yerlerde karşılaşıyorlar da bundan bahsediyorlar diye hatırlıyorum.
  • sakalli, kivircik sacli, sessiz bir adam. sanki bir kavgayi kaybetmis gibi bakiyor. pek toplum ve insan canlisi degil gibi.
  • keşke boş zamanlarını başka işler için değerlendirse de fransızca bilmeden çeviri yapmaya kalmasa. ilk defa görünce şaka zannediyor insan ama adam gerçekten dil bilmeden ve bu işin eğitimini almadan kitap çeviriyor.

    https://twitter.com/…?s=21&t=v-rfswpyvsdjkp719zb_eq

    “iyi fransızca bilmeden,google translate yardımıyla ve cümle cümle çalışarak sekiz ayda çevirdiğim, dokuz-on defa yeniden okuduğum,halil gökhan'ın editörlüğü ve şükrü argın'ın titiz okumasıyla eksikleri tamamladığımı düşündüğüm milan kundera biyografisi nihayet matbaaya gidiyor...”
  • ernest callenbach'in ünlü eseri ekotopya'yı da ocak 1994'te türkçeye kazandırmıştır.
  • bence asıl bomba kendini aklamak için,

    “ama kızımın twitter'ından fransızca çeviri yapacak tercüman aradık ama 29 kişi retweet yaptı, bir tane başvuru geldi”

    adlı savunmasıdır.

    abi baya profesyonel, bir istihdam platformu olarak twitterı kullanmış, zahmet edip adam akıllı bir ilan bile vermemiştir.

    işte bunlar hep eğitimsizlikten. her mesleğe olmasa da akademik mesleklerin bir regülasyonu olmadığı sürece bu işler böyle olur gider.

    çok garip, yine bu kişiye gelen bir savunma da, adamın biri youtube'dan izleyip uçağı a'dan b'ye ulaştırdıysa bu o işi yapabildiği anlamına gelmez mi,
    idi.

    türkiye'de her şey mümkün. başka yerde olsa o uçağın pervanesini götünüze sokarlar ama burda pilot derler.
  • google translate meselesi üzerinden yediği linci hayretle izlediğim çevirmen.

    meğer türkiye'de bir kundera biyografisini dört dörtlük bir çeviriden okumak isteyen ne büyük bir kitle varmış, şaşarsın.

    denediği şeyin bence de gerçekten problemli olabilecek yanları var. kullandığı çeviri metodu meslektaşları tarafından, çevirinin kalitesi ise okurlar tarafından değerlendirilmeli. ancak bu meslekte bu kadar deneyimli birinin böyle bir inisiyatif alma hakkı var bence. non-fiction çeviri neşriyatın bu kadar kurak olduğu bir ortamda gerekirse böyle taştan çıkarmak lazım metinleri.

    osman akınhay kullandığı çeviri metodunu twitterdan duyurması üzerine tepki görmese bu kitabın yayınlandığından bile haberi olmayacak insanların (bu gruba kesinlikle ben de dahilim) bu kadar bol keseden eleştiri dağıtması gülünç geliyor.
  • biyografisindeki boşluk 1980'de hangi suçtan hapse girip, müebbet ceza aldığıdır. 1991'de tahliye olana kadar cezaevinde hem kendi kendine ingilizce öğrenmiş hem de ilk kitap çevirilerini yapmış. normalde 1999'da tahliye olması gerekirken anayasa mahkemesi kararı ile erken tahliye olmuş.

    "1980'in temmuz ayında bir kuyumcu soygununa katıldığı iddiasıyla tutuklandı."

    "20 yaşındaki akınhay sekiz banka soygununa karışmış, yakalandığında üzerinden bir otomatik tüfekle iki tabanca çıkan bir devrimciydi."
hesabın var mı? giriş yap