-
bu vücûd iklîmine bin cân gelir, bir cân gider.
gâhî cânân cân olur, gâh cân bî-cânân gider.
emr-i nefse râm olup, dâim mücâhid olmayan,
hâib ü hâsir kalır, nâdân gelir nâdân gider.
her hevâ mahvolmadan etmez tecellî “fakr-ı küll”,
giymeyen takvâ donun, şâh olsa da hırmân gider.
bilmeyen asl-ı vücûdu, bulmayan mevlâ’sını,
sûretâ insân gelir de, sîretâ hayvân gider.
cümle eşyâyı bi-zâtillâhi kâim görmeyen,
görmez ol râhat yüzü, nâlân gelir nâlân gider.
“men ‘aref” sırrın duyup, mevlâ’sına vârın veren,
hâdim-i insân olan; insân gelir, insân gider.
varlığındır mâni’-i tevfık olan etme cedel,
bu misâfir-hânede handân olan giryân gider.
nûr-ı tevhîdi karartır şehvet ü hırs u gadab,
hubb-i dünyâya dalan, üryân gelir üryân gider.
dergah-ı pîr-i cenâb-ı hazret-i belhî’ye kim,
sıdk ile dil bağlasa; ol kul gelir, sultân gider.
nefs ile kâim olup, kim secde etmez âdeme,
ey kemâlî bil onu, şeytân gelir şeytân gider.