• başlığı ancak bu şekilde açabildim. istanbul'da ilk kez görülen hayvanlar desem bu sefer de osmanlı öncesini yok saymış olacaktım.

    " osmanlı döneminde istanbul ahâlîsi hangi hayvanları ilk kez ne zaman görmüştür? " sorusunu cevaplamaya çalışacağım.

    maymunlarla başlamak isterim. istanbul'un maymunlarla tanışması padişah ikinci bayezid dönemine denk gelir. şu yazımda da bu konuyu detaylıca anlatmıştım.

    osmanlı'da maymun ticareti/ passenger28

    donanmada gözcü olarak kullanılan maymunlar zamanla konaklarda uşak, haremde soytarı hâline gelirler.

    osmanlı hakimiyetindeki istanbul'a ilk kez bir filin gelişi ise bu şehri fetheden padişah fatih sultan mehmet dönemine denk gelir.
    venedikli seyyah giovan angiello, günümüzde kalıntıları kalan hipodromun yakınındaki bazı harabe kiliselerin onarılarak fatih tarafından fil evine çevrildiğini yazar.
    zaten fatih dönemi minyatürlerinde de filleri görürüz. orhan pamuk'un benim adım kırmızı adlı romanında muhteşem bir üslupta anlattığı nakkaşlar, tarihimizi aydınlatmamızda bize çok yardımcı olmaktadırlar bu şekilde. minyatürlerdeki her ayrıntı bize o dönemle ilgili bilgi vermektedir. bakın meselâ fatih'in eşlerinden mükrime hâtun'un fil üzerinde tasvir edildiği meşhur minyatür:

    mükrime hatun

    bu filler istanbul'un fethinden sonra fatih'e hediye olarak gönderilmişlerdir. kimi kaynaklarda sayılarının yüzü bulduğu söylenir. bence abartılı bir sayı.

    gelelim aslanlara. fatih sultan mehmet döneminde hiçbir kayıtta istanbul'da aslanların var olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım. oğlu ikinci bayezid dönemi için de aynı şeyi düşünüyordum fakat yanıldığımı hatırladım.
    çünkü daha sonraki padişah yavuz sultan selim'in dönemiyle ilgili okuduğum birçok kaynakta yavuz'un istanbul'a aslan ve kaplanlar getirdiğini görmüştüm fetihlerinden dönerken. hatta sadece aslan değil, kaplan ve gergedan gibi hayvanlar da getirtmiştir.
    nitekim kendisi, çin sarayına bile tehdit manasıyla kaplan ve gergedan göndermiş bir adamdır!

    evet, ikinci bayezid dönemi. bu dönemde de istanbul'da hatta sarayda aslan olduğunu düşünmemizi sağlayan bir minyatür var;

    ikinci bayezid'in huzurunda bir gösteri:

    ikinci bayezid

    ilginçtir. hünernâme'de bir de osman gazi'nin tasvir edildiği bir minyatür vardır ve bu minyatürle hemen hemen aynıdır ama orada sığır yoktur ve aslan olarak bahsedilen hayvan siyah renkle resmedilmiştir.

    osman gazi

    belki size hayalperest bir tavır olarak gelecek ama ben bu hayvanın o dönemin anadolu'sunu da düşünürsek melanin pigmenti bozukluğu ya da fazlalılığı sebebiyle simsiyah görünen bir anadolu parsı olduğunu düşünüyorum. günümüzde kara panter diyoruz!

    timsahı ilk gören osmanlı padişahı yavuz sultan selim olmuştur. hatta şu meşhur minyatürde yavuz, timsahın kellesini gövdesinden ayırmaktadır mısır'da.

    yavuz sultan selim

    lâkin bu hayvanın istanbul'a getirilmesi padişah dördüncü murat zamanına denk gelir. özellikle ramazan aylarında ahâlî için düzenlenen gösterilerde timsahlar da kullanılmıştır. yine bu padişah döneminde bir aslanın zincirlerinden kurtulup ahaliye saldırdığı ve bir kişinin de öldüğü geçer kayıtlarda. istanbul'da bir aslan tarafından öldürülmek büyük şanssızlık olsa gerek! beni de şile'de devekuşu kovalamıştı. rahmetliyi iyi anlıyorum.

    ikinci osman döneminde meydana gelen tarihimizin en sert geçen kış mevsiminde de deniz donmuş, istanbul sokaklarında geyikler, kurtlar ve domuzlar cirit atar hâle gelmiştir. muhtemeldir ki ahâlînin çoğu bu dönemde ilk kez görmüşlerdir bu hayvanları. dışarıdaki o müthiş tipide galata'daki sıcacık evlerinin penceresinden dışarıya bakan yedi yaşındaki bir çocuk olarak bu hayvanların sokaklarda dolanıp avlandıkları anlara şahit olmak isterdim.

    istanbul'un zürafa ile tanışması ise ikinci mahmud dönemine denk gelir. habeşistan'dan bir gemiyle gönderilen bu zürafa, haftalarca istanbul ahâlîsine gösterilmiştir. hatta abdi bey adında bir kişinin bu zürafanın sırtına bindirildiği ve hayvanın beşiktaş'a doğru koşmaya başladığı söylenir 20. yüzyılda yazılan bazı kitaplarda ama bu tamamen güldürme amaçlı uydurulmuş bir hikâyedir.

    ve aklıma gelen şu güzelim hayvan: sığın!

    sığın

    alageyik değildir bu arkadaşlar. muhtemelen çoğunuz ilk defa duydunuz bu hayvanın adını bile. o devasa büyüklükteki boynuzlarıyla belgesellerde gördüğümüz ren geyikleri var ya hani! işte öylesi boynuzlara sahip geyiklerimiz de vardı bizim bir zamanlar bu topraklarda.
    en son 1850'li yıllarda görülmüştür maalesef ülkemizde.
    osmanlı kaynaklarında sıgın yahut sıgın geyik gibi isimlerle anılan bu hayvanlar, maalesef aşırı avlanma sonucu ülkemizde varlığını yitirmiştir.
    istanbul'daki kasaplarda asırlar boyunca en pahalı et bu geyiğin eti olmuştur. canlısını görmek nasip oldu mu bilmiyorum istanbul'da kimseye lâkin bahsetmek istedim bu hayvandan da.

    evet aklıma gelen hayvanlar bunlar. istanbul'da günümüzde dahi görmemizin pek mümkün olmadığı eglencelerde çeşitli yabanî hayvanlar da görülmüştür anlayacağımız üzere.
    1547'de yazdığı seyahatnâme diyebileceğimiz eserinde istanbul'dan bahseden fransız gezgin jerome maurand, günümüz isimleriyle aslanlar, mısır firavun fareleri, iran kedileri, kaplanlar, leoparlar, sibirya parsları ve filler gördüğünden bahseder.

    yine 16. yüzyıl ortalarında istanbul'da bulunan avusturya elçisi busbecq, yukarıda bahsettiğim hayvanlara vaşak ve atmaca, kartal, şahin vs. ekleyerek bu hayvanların hepsinin kedi gibi evcilleştirildiklerini ve buna çok şaşırdığını yazar.

    velhasılıkelam keşke insansız bir dünyada gününü gün etse idi şu bütün hayvanlar.
  • (bkz: osamanlı imparatorluğunda ilk kez görünen hayvanlar )

    (bkz: yaran yanlış okumalar)
  • osman gazi ile ilgili hususta bir not düşmek gerekir, hayvanın anadolu parsı olmasına gerek yoktur, melanistik bir asya aslanı (bazı kaynaklarda panthera leo persica olarak geçen, bildiğimiz aslanın - panthera leo - bir alt türü) da olabilir. anadolu'da aslanların soyunun 19. yüzyıla kadar devam ettiği, ve 17.-18. yüzyıllara kadar bu arkadaşların anadolu'nun hemen hemen her yerinde bulunduğu bilinmektedir.
  • yabancı ülkelerin elçileri padişah ile görüşmeye geldiği zaman önce sadrazamla görüştürülürmüş ve padişah isterse elçi ile görüşürmüş. özellikle elçileri kabul günleri ulufe günlerine denk getirilmiş ki imparatorluğun tüm gücü gösterilsin diye ve bu günlerde sarayda aslanlar ve kaplanlar dolaştırılırmış.

    kaynak: ilber ortaylı - osmanlı sarayında hayat.
  • görmeyi özlediğimiz tarzda bir başlık ve entri.
    yazarı tebrik ediyorum ve takibe alıyorum.
  • yazılı edebiyata göre ilk yozgatlı 1566 yılında görülmüş ve halk tarafından ilgiyle karşılanmıştır.
  • bu husus ile ilgili "istanbul'un zürafa ile tanışması ikinci mahmud dönemine denk gelir" gibi büyük ve son derece önemli laflar edilirken temkinli olunmalıdır. çünkü on dokuzuncu yüzyıl kadar geç bir dönemde kavalalı mehmed ali paşa'nın avrupa'ya gönderdiği meşhur zürafa* marsilya'dan paris'e doğru avrupa turnesine bile çıkmıştı.

    genellikle tek dilli kaynaklar yarım yamalak tarandığında çok sık rastlanılır bu yazar arkadaşın bahsettiği "hiçbir kayıtta" rastlamama mevzularına. halbuki bu "hiçbir kayıt" çok tehlikeli, çok büyük bir laftır ki ekseriyetle basit bir google aramasına ya da çeviri bir iki kitaba işaret eder. mütehassıs olmaya lüzum yok, lâkin vizörlerimizi biraz olsun açıp örneğin biblioteca nazionale centrale di firenze gibi güzeller güzeli halka açık bir arşivde şirin mi şirin minik bir tura çıkarsak* 1497 senesinde, ikinci bayezid'in hükümdarlığı sırasında, istanbul'a gelmiş floransalı gezginler bonsignore ve michelozzi'nin hipodrom meydanında isimleri zaman zaman farklılıklar gösteren san marco gibi seraglioya çevrilmiş metruk kiliseleri turladıklarına ve şöyle yazdıklarına rastlayabiliriz:

    "...eravi una giraffa, ma non era si bella chome quella che gia mando il soldano a firenze, eranvi certi leoni et certi pardi incatenati, et sotto le volte di decta chiesa dui grandi elephanti."

    "...bir zürafa vardı fakat floransa'ya gönderilen kadar güzel değildi.* zincirlenmiş aslanlar ve leoparlar; ve sekizinci kilisenin kriptasında iki koca fil bulunuyordu."

    aynı dönemde venedikli giovan maria angiolello ise feza günergun'un aktardığına göre, "saray bahçesinde erkek ve dişi geyiklerin, karacaların, tilkilerin, yabani tavşanların, kuzu ve keçilerin, bir hint öküzünün, çok çeşitli kuş, ördek ve kazın bulunduğunu yazmıştır". öte yandan ikinci mahmud'dan yine çok önce, 1597 yılında ingiliz fynes moryson da hipodrom dolaylarında gördüğü zürafayı detaylı bir şekilde not eder.

    girideki diğer hatalar ve eksikler başka bir zamana kalsın. fakat bir azizin dediği gibi "kaynak neydi? kaynak emekti." siz siz olun, italyan arşivlerine girmeden erken dönem osmanlı tarihi hakkında, fransız arşivlerine girmeden ise 17. ve 18. yüzyıllar hakkında büyük laflar etmeyin.
hesabın var mı? giriş yap