• 15. ve 16. yüzyıl nesnelliğinde akdeniz, ipek ve baharat yolları gibi ticaret yollarının ellerinde olması ve mısır'ın bereketli ovaları osmanlı'yı açlık gibi bin yılların belası bir tehlikeyle yüzyüze bırakmadı. ayrıca hilafet makamı sömürgecilik üzerine değil islamın teblisine yönelik fetvalar veriyordu. osmanlı sömürgeciliği ve modern anlamıyla emperyalizmin gelişmeyi sağladığını çok sonraları farketti. ancak iş işten geçmişti. avustralya, yeni zelanda, güney amerika gibi bakir topraklar ingiliz, ispanyol ve hollandalıkların elindeydi ve koloniler oluşmaya başlamıştı. ayrıca pozitif bilimin para getirdiği gerçeğini de anlayamadılar. dönemin kraliyetlere bağlı kaşif gemilerinde bilim insanları bulunuyordu ve bu pozitif bilimciler bizzat kraliyet adına görevlendirilmişlerdi. aksi durumda donanımlı gemilerin yapılması zor bir icraat değildi. mesele islamı ideolojinin sebep olduğu akıl tutulmasıdır.
  • belirli bir tarihin sonrasında yaşananları ancak tamamen unuttuğumuz vakit, o dönemde nelerin akıldan geçtiğini anlayabileceğimizi vaaz eder fustel de coulanges; özünde bir kara imparatorluğu olan devlet-i aliyye, günümüzün modern atlantik ekonomisinden ve ticaretinden doğal olarak haberdar olabilecek değilken ve 15. yüzyılda en zengin ve işleyen ticaret yollarının üzerinde bulunuyorken, neden lüzumsuz bir girişime onca emek ve para yatırarak risk alsın? (alternatif rota keşfetmenin büyük riskini almak zorunda olanlar avrupalılar, osmanlı değil.) böylesi riskli bir girişim için gereken motivasyon teşviğinin* avrupalı devletler haricinde başka bir coğrafyada bulunmasını gerektirecek herhangi bir sebep yok; sultan ikinci beyazıt'in içkisine ilaç karıştırıp da doğu hindistan şirketi filo yönetmeliğini imzalamasını engellemiş değil hiç kimse bu yüzden. osmanlı'yı değil avrupalıyı konuşmak gerekiyor; neden avrupalının her konuda risk alabildiği dönemde dünyanın geriye kalanı tüm konforuyla içine çekildi?.

    aslında başlıktaki soru kendimize olan özgüven ve kibirden kaynaklandığı için çok da önemli değil, dünyayı asıl değiştirebilecek olan sürecin suali aslında şu şekilde sorulabilirdi: neden mezoamerika'daki aztek imparatorluğu'nu yakıp yıkan kişi ispanyol cortez'di de, misal zhengtong değildi? (veya çin'deki ming hanedanından bir general?.) günümüzde "uzakdoğu" adını verdiğimiz coğrafya, o zamanlar dünya ekonomisinin asıl merkeziydi halbuki, osmanlı salt bir çevre ekonomisi sayılır. çin, 11. yüzyılda rönesans da yaşamıştı, okuma yazma oranlarına avrupa ancak üç yüzyıl sonra ulaşabiliyordu. sosyal gelişim açısından da, ticaret ve kentleşme açısından da dünyanın kuşkuya yer bırakmayan merkezi, o lise ders kitaplarında birkaç satırlık yerden fazla bölüm ayırmadığımız çin dünyasıydı. öyle ki, tüm kibriyle 14. yüzyılda dış ticareti yasaklayabilmiş ve kendi içine, kendi zenginliğine çekilebilmişti (bunun ise yeni iktisadî tehditlerden, bilhassa yaratıcı yıkımdan kaçmak için olduğunu yazar daron acemoğlu*.) yani tüm göstergelere göre amerika kıtasını keşfedebilecek "doğru insan", gerçek damat adayıydı çin, bu potansiyele sahipti, ancak o da yapmadı, yapamadı. oldukça doğal bir davranıştı bu, çünkü coğrafyanın öğrettiği pek çok şey var bizlere; hint okyanusu'ndaki ekonomik merkezde zenginleşmek varken, çin dünyası neden meçhul ve bomboş pasifik okyanusu'nda gemi yüzdürsün ki? . bir zaman yolcusu, imparator hongzhi'ye günümüz atlantik ekonomisinden bahsetse, cevaben candan erçetin'in biz neler gördük geçirdik gülüşünü alabilirdi. enfes limonlu süngeriye tatlısına ne diye lüzumsuz yere ilaveten bir de kekik katarak karıştırasınız?.

    osmanlı için ise ticaretten ziyade tarım önemliydi; şevket pamuk hatta dış ticaretin önemli bir gelir olarak da görülmediğini yazar*; etkili olduğu istanbul ve anadolu haricinde vergi toplayamayan (şevket pamuk'un ifadesiyle "mali merkezileşmeyi başaramayan"), vergi alabilmek için anlaştığı ceberrut yerel otoritelere üçte ikiye oranda halktan vergi toplattıktan sonra bunun üçte birini yine o otoriteye vermek zorunda kalan, kanun ve düzeni kendi merkezi haricinde kuramayan bir mali otorite, büyük bir koloni ağını yönetmeyi nasıl düşünebilirdi?. sadece keşfetmek yetmiyor. keşifler için indiana jones'a ihtiyaç duyduğunuz gibi, uygun kurumsal yapılara ve teşviklere de ihtiyacınız var.

    geri kalmışlığın büyük iktisadî seçenekler sunduğu da bir gerçek; avrupalıların bütün köşeleri tutmuş ticaret yolları karşısında risk almaları gerekiyordu. bunun haricinde pek çok niteliğe de sahiptiler; örneğin werner sombart, burjuva eserinde 16. yüzyıl avrupası için "projeler devri" der, herkesin bir projesi vardır. herkes yeni bir girişim için krala, lordlara gider. ilk patent yasası ingiltere'de 1623'te yapılır örneğin; icatların ve fikir mülkiyetinin korunması fikrinin bu kadar erken dönemde olması ile, coğrafi keşiflerin aynı elden yapılması bir tesadüf mü?. istatistikçi stephen stigler'ın kendi adıyla anılan stigler kanununa göre hiçbir icat, onu icat eden tarafından adlandırılmamıştır; calculus'u newton çıkarır, ancak aynı zamanlarda ondan bağımsız olarak leibniz de bulmuştur. o kadar büyük bir buluş şelalesindeki ilk yaradanı aramak bile imkansız gibidir, icat ve keşiflerin hızında bir orantısızlık vardır yani. ancak böylesi bir arkaplan ile amerika kıtasının keşfi ve kolonizasyonu mümkün, yoksa çok öncesinde vikinglerin de kıtaya uğradıklarına dair arkeolojik kalıntı var. ancak "yeni dünya" bu keşifle doğmadı (vikingler gibi, osmanlı imparatorluğu da tesadüf eseri kıtaya uğramış olsaydı bundan pek farklı gelişmeyecekti olaylar.). sözün hülasası, avrupa, gece buzdolabından aşırdığı cipslerle büyüyerek birden kendini yeni dünyada bulmadı.
  • (bkz: kadırga)
    (bkz: kalyon)
  • bilgi edinmek amaçlı yazar bir arkadaş soru sormuş gelip şurda şakalar komiklikler yapmaya çalışıyorsunuz ya. en nefret ettiğim şey sululuk her şeyin bir dozu var. yok jetlagtı yok green cardtı komik mi bu şimdi. konu bilgiye ulaşmak olunca çok hassasım sabah akşam yer çekimi seviyesindeki esprilerinize sol frameden yeteri kadar katlanıyoruz zaten.
  • fatih sultan mehmet'ten sonra tahta geçen bir dizi vizyonsuz yüzündendir efendim. ikinci beyazit dönemindeki yaklaşık 30 sene yükselme içinde duraklama devridir ki keşiflerin başladığı zaman budur. denizciliğe yeterince önem verilmemiş ve görece kötü durumdaki avrupa'nın ne yaptığıyla ilgilenilmemiştir. bundan sonra tahta şehzade korkut yerine yavuz sultan selim'in geçmesi ayrı bir felaket.korkut denizciliğe meraklı bir şehzadeymiş, tahta o geçse osmanlı'nın karalarda olanın aksine denizlerde dökülen durumu farklı olabilirdi ve pek tabii kolonileşmeyi bir ucundan tutabilirdik.

    onun yerine ne zaman hint okyanusuna inmeye çalışsak portekizliler tarafından püskürtüldük. tarih derslerini hatırlayın deniz savaşlarıyla ilgili ne hatırlıyorsunuz? preveze ve inebahtı. çünkü anlatmıyorlar. atlas okyanusu'na çıkmaya çalışsaydık da büyük ihtimalle ispanyol ve cenevizliler tarafından püskürtülecektik. zaten okyanus şartlarına dayanacak gemi de yoktu. bu bile başlı başına bir başarısızlık. akdeniz'de kilometrelerce kıyısı olan bi imparatorluğun nasıl böyle bir donanma sıkıntısı olabilir?

    özetle cevaplar denizcilik tarihindedir o da bize pek öğretilmez. osmanlı ve devamı olan türkiye cumhuriyeti'nde denizcilik yeterince değer görmemiş bir konu. çünkü biz açıklarımızı görmeyi sevmeyiz.
  • mahallenin tek bakkalısın paraya para demiyorsun , dutlukta milyon liraya süpermarket niye açmadın????

    o dutluk sonra imara açıldı öyle böyle değil...ama o gün için büyük bir hata değil.

    amerika ya da yeni dünyanın önemini anladıklarında ise mücadele edecek gücü yoktu.

    avrupa ise o zaman gariban kaybedecek birşey yok elde ne var ne yok yatırmış (bkz: bitcoin) e sonra yatırım beklediğinden büyük gelir getirince ordan yürümüş.
  • ılber ortaylı'ya göre amerika keşfedildiği zaman doğal olarak önemi bilinmiyordu. akdenizi kontrol altına almak, bilinmeyen bir kıtaya gitmekten daha önemliydi.
  • osmanlının amerika ya gitmemesi gayet doğal ve normal bir tavırdır.
    sokullu nun kanal projeleri uygulanabilse coğrafi keşiflerin olumsuz etkisi kırılabilirdi.
    asıl hatamız süveyş kanalını açmamak
    don - volga kanal projesinin arkasında duramamak.

    amerikayı bulanların ispanyol ve portekizlilerin akibeti ortada.
    mesele sömürgeciliği sisteme koyan ingiltere olmakta.
    uzun konu.
  • ihtiyaci olmadigi icin, bu kadar net. giden ispanyol ve portekizli de keyfinden gitmedi. ihtiyaci oldugu icin gitti. ama osmanli karsi tarafta boyle zengin ve bereketli bir dunya oldugunu bilseydi muhakkak giderdi. hep dusunmusumdur, kizilderililerle, azteklerle ilk karsilasan biz olsaydik nasil olurdu diye. bir dizi senaryosu bile olabilir.
  • sapiens a brief history of humankind kitabında bir kaç bölüm okuyunca konuyla ilgili bayağı aydınlanıyorsunuz. özetlemeye çok üşeniyorum ama ufaktan deneyeyim.

    15. yy'ın sonu, o zamanlar orta doğu ve asya dünya ekonomisinin %80'ine sahip, altları kuru. avrupa ise bunların eline bakıyor, onlardan artanlarla yetiniyorlar.

    artık bir noktada her şey avrupanın ipek ve baharat yollarına alternatif yol arama ihtiyacı duymasıyla başlıyor. sonra yeni toprakların keşfi, altın, şeker, ucuz iş gücü vs olaylar gelişiyor.

    avrupada henüz aydınlanma yaşanmış değil o dönem, ortadoğudan daha az bağnaz ve ilkel değiller yani; kültür ve inançtan bağımsız yani bu gelişmeler. biraz kader kısmet işi olmuş yani. osmanlı duruma ayıkana kadar da iş işten geçmiş.
hesabın var mı? giriş yap