• insanı 2 perspektiften bakmaya zorlayan soru. birincisi kader perspektifi. öyle olması gerekiyormuş ki öyle olmuş. fakat ikinci perspektif biraz, kader olayının açıklanmasıyla alakalı bir durum. yani eh kadermiş deyip susulacak bir konu değil. anlatılacak çok şey var gerçekten de ama, fikirlerimiz yüzünden yargılanma korkusu yaşamayacağımız günler gelirse uzun uzun yazarım.

    edit ; tabi bu söylediklerim osmanlı'nın yıkılış hangamıyla alakalı şeyler. soruya cevabım, nasıl olamadı lan ? basbaya oldu. daha iyisi oldu.
  • karsilastirmaya kalksan bin tane degiskeni ortaya koyarsin. farkli din amikleri yazmaktan karsilastirmaya sira bile gelmez.

    iki satirlik neden yazayim derken beynimi yakan cumledir.
  • (bkz: #11248615)
  • bunun birkaç sebebi vardır:

    ilk nedeni japonya'nın dünyanın en homojen devleti olmasıdır. 19. yüzyılda yıkılan tüm büyük imparatorluklara bakarsanız hepsinin çok uluslu imparatorluklar olduğunu görürsünüz. fakat japonya ada devleti olduğu için ırksal bir karışım söz konusu olmamıştır.

    bir diğer nedeni japonların değişmeleri gerektiğini anlayıp ona göre hareket etmeleridir. örneğin ingilitere afyon savaşında çinleri yendikten sonra bile çinliler kendilerini dünyanın en büyük devleti olarak görüyorlardı fakat japonya batılılaşması gerektiğini anladı tüm avrupa ülkelerine mühendisler gönderdi. 1905 yılında japonya'nun rusya'yı yenmesi bu değişimde ne kadar başarılı olduklarının kanıtıdır.

    bir diğeri japonya'nın osmanlı kadar jeopolitik öneme sahip olmamasıdır. rusya gibi bir ülke sıcak denizlere inmek için osmanlıyı ezmesi gerektiğini bilirken japonya coğrafyası hiçbir ülkeye büyük yarar sağlamayacaktır. amacı pasifikte bir adada kontrol sahibi olmak olan güçlü devletlerin zaten o dönemde filipinler gibi ülkelerde sömürgeleri mevcuttu.

    bir diğeri ise büyük idealler peşinde koşmamalarıdır, örneğin osmanlı'nın amacı her durumda kendisini genişletmek iken japonya kendi kabında kalmayı yeğlemiştir. bunun ikinci dünya savaşı gibi istisnaları vardır fakat bu zaten japonya için felaket olmuştur. tıpkı bismark'ın almanya için onların bir uluslararası değil bölgesel güç olmaları gerektiğini kavramış olması gibi, aksini düşünen hitler'in de akıbetini biliyoruz.

    bunların dışında bence en önemlisi çalışma etiğidir. işini düzgün yapan insanların yükselmesi gibi işini düzgün yapan ülkeler de başarılı olmaktadırlar. bu listeye japonya dışında, finlandiya ya da güney kore gibi ülkeleri ekleyebiliriz.
  • japonya tarihinin en büyük depremini yaşadığında;
    1. sükunet: tek bir böbürlenme veya aşırı keder görüntülenmedi
    2. haysiyet: su ve erzak için düzenli kuyruklar. tek bir ters laf veya çiğ hareket görülmedi
    3. yetenek: muhteşem mimarlar mesela. binalar sallandı ama devrilmedi.
    4. görgü: insanlar sadece o anki ihtiyaçlarını karşılayacak kadar mal satın aldılar ki, mevcut herkese yetsin.
    5. düzen: tek bir yağma olayına rastlanmadı. yollarda birbirini sollama, kornayla taciz yoktu. sadece anlayış vardı.
    6. fedakarlık: 50 işçi nükleer reaktöre su pompalamak için orda kaldı. onların hakkı nasıl ödenir ki?
    7. şefkat: lokantalar fiyat düşürdü. başıboş bir bankamatiğe kimse dokunmadı. güçlüler zayıflarla ilgilendi.
    8. eğitim: yaşlı veya çocuk, herkes tam olarak ne yapması gerektiğini biliyordu…ve aynen de öyle yaptılar.
    9. medya: haber verirken muazzam bir itidal gösterdiler. şapşal muhabirler yoktu. yalnız soğukkanlı haberleşme vardı.
    10. vicdan: dükkanın birinde elektrikler kesilince, insanlar ellerindekini raflara geri koyup, sessizce dükkandan çıktılar.

    alıntıdır.
  • sadece islamın varlığı ile alakalı olmayan durum. mesele islam cografyasının reformu ve rönesansı yaşamaması. bu gercegi sırf osmanlıya yada dine saygı göstermek icin gözardı etmek tam bir sacmalık. hala birileri yok osmanlı süper güctü yok dünyayı yönetti gibi sacma sapan savunmalarda bulunmus. buna kendileri bile inanmıyor. osmanlının kanuni dönemine gelene kadar karsısında ne adam akıllı imparatorluk daha önemlisi kilisenin/hrıstiyanlıgın egemenliginden kurtulmus bir devlet vardı. bir dönem fransanın bugünkü topraklarının 4te 3'ü kilisenin elindeydi. adamlar dünyanın yuvarlak oldugunu kanıtlayana kadar bile din yüzünden bir sürü baskıdan kurtulamadı. iste osmanlıdaki bu baskı hep süregeldi ne yazık ki. hazerfan galatadan uctugunda ya arkadas demek ki bu oluyormus sunun üzerinde bir calısalım diyeceklerine sarıklının biri 'aman efendim bu adamın elinden her sey gelir halk sizin gücünüzden süphe eder' diyip adamı sürgüne yollarsan niye japonya olamadık diye düsünür durursun. ya adamlar biyotıp/modern tıpın temelini 1800lü yılların son ceyreginde atmıs senin cihana hükmeden imparatorlugunda tıp alanında calısma yapabilecek ne teknik alt yapı ne bilim adamı piyasada yoksa burada artık dogmalardan/kiliseden kurtulmus avrupa ile islamın etkisinden özgür düsünceyi o yada bu sekilde baltalamasından kurtulamamıs osmanlıyı bir tutmamak gerekir. avrupa daha 1900lü yıllara gelmeden kuduzun vs. hastalıkların tedavisini bulurken bizim mesir macunu dagıtıp allahtan sifa dilememizin tarihin gerceklerindeki karsılıgı tamamen islamın hür düsünceyi öldürmesidir. dersin ki aslında islam bu degil o okumayı emretti vs. bunu anlarım ama kardesim biz cihana hükmettik cihanı titrettik diye diye bu gercegi görmezden gelmen de cok komik oluyor. islam dünyasına bak arkadas son iki yüzyılda dünyayı degistiren hangi bulusa imza atmıs, vicdanlara sesleniyorum.

    edit: biz japonya diyoruz sen avrupa diyenler olursa diye; sadece osmanlının japonya'yı bugünlere getiren bilimden uzak kaldığını bahsediyorum. osmanlının cöküsünün avrupanın pozitif bilimlere egilimi ile osmanlının yozlasması aynı zamanda oldugu icin en iyi karsılastırma bu olurdu.
  • muhtemelen dönem sonu teslim edilmesi gereken makalenin konusu. üzgünüm kardeş, hiçbir zaman yardımsever biri olamadım.
  • insanları araştırmaya, osmanlı tarihini incelemeye yönelten bir sorudur. matbaayı ülkesine 300 sene sonra sokan, kendi kültüründen hızlıca kopup başka kültürlere merak salan bir milletin kökeni olduğundan mütevellit gerçekleşmiş olağan durumdur. teknoloji geç alınıp yavaş geliştirilmiştir.
  • gayet mantıklı ve güzel sorudur. hatta almanya dahi öznesi olabilir bu sorunun. naçizane fikrim sebeplerinden biri ve hatta en büyüğü çanakkale ve sarıkamış savaşlarıdır. zira birçok okumuş gencimiz bu savaşlarda şehit düşmüş birde kurtuluş savaşı sonrası kayıplarla geriye tortu kalmıştır. belki almanya'da özellikle rus işgali sonrası ve japonya'da atom bombaları sonrası büyük yıkımlar olmuştu ama yine bildiğim kadarıyla okumuş kısım mümkün olduğunca cephe gerisinde tutlabilmişti.
hesabın var mı? giriş yap